Neden Bu Durumdayız ?...
14 Mayıs’ta İstanbul Eczacı Odası, hangi etkiyle olursa olsun, son derece güncele denk düşen, bizim de var gücümüzle destek verdiğimiz eylemlerin altına imza attı.
Önce, tüm İstanbul’da, eczane vitrinleri karartıldı, sonra da başarılı bir Tünel-Taksim yürüyüşü gerçekleştirildi.
Ne için?...
Başta siyasi iktidar olmak üzere tüm ilgililere “mesleğimize sahip çıkacağımızı göstermek” için…
Uyarmak için…
En azından, biz bu amaçla eylemlere katıldık.
Sonra?...
İstanbul Eczacı Odası yine derin bir sessizliğe gömüldü.
Ta ki, bugüne kadar…
Bugün, tam 26 gün sonra, İstanbul Eczacı Odası Başkanı kendi köşesinde 14 Mayıs eylemlerini değerlendirdi…
Ve, ben tamam (!) dedim…
Pes…
“- Şuraya telefon açtım, falancaya şunu dedim, afiş istediler afiş verdim, ne güzel eylem oldu, TEB’in de eli güçlendi, TEB başkanı da bizi desteklediğini söyledi, odalar da söyledi ama işleri vardı gelemediler…. vs.vs.”
Sayın Başkan kendi ağzıyla itiraf ediyor…
“14 Mayıs’a bir hafta kala karar aldık” diyor.
“Biz odaları davet ettik ama 14 Mayıs programları yapılmıştı, gelemediler” diyor.
Yani, gelemeyeceklerini bile bile, “iş olsun” diye, davet ettiklerini kendisi söylüyor.
Böylesine bir gayrıciddilik...
Ne demeli…
Hani neredeyse eylemlere katıldığıma pişman oldum…
O eylemlerden sonra yazılacak yazı bu mudur?...
Başkalarını bilmem…
Ben kendime saygısızlık yapılmış olarak kabul ediyorum.
***
Peki, ne demeliydi?...
İlk başta dönüp siyasi iktidara ve devlet katına şunu demeliydi;
“ – Ey bu ülkeyi yönetenler;
Demokrasiyi ağzınızdan düşürmeyerek ikiyüzlülük yapıyorsunuz. Siz kendinize demokratsınız.İstanbul gibi bir kentin binlerce eczacısı sizi uyarıyor. Umurunuzda değil.”Gelin ne derdiniz var?” bile demiyor, sormuyorsunuz. Bu mu sizin demokrasi anlayışınız. Haberiniz olsun en kısa zamanda kepenkleri indireceğiz. Siz bilirsiniz…”
Meslektaşlarına da dönüp;
“ – Yüreğinizi kutluyorum… Hazır olun…” demeliydi…
Şimdi bir defa daha anladınız mı, neden bu durumdayız?...
Sayın Başkanın 9 Haziran-2008 tarihli yazısını aşağıda olduğu gibi yayımlıyorum.
Buyurun okuyun…
Haksız mıyım?...
Yazının son sözü;
Bu üslup, bu dil, bu anlayış ve diğer eczacı odalarına, TEB”e olan bu yaranmacı tavır İstanbul Eczacı Odası’na hiç yakışmıyor.
Hiç...
-------------------------------------------------------------------
“ 14 MAYIS EYLEMLERİNİN ARDINDAN…
14 Mayıs Eczacılık Günü, Eczacı Odalarımız tarafından farklı etkinliklerle kamuoyu gündemine getirildi. Yönetim kurulumuz meslek alanında yapılacak olan yasal düzenlemeleri dikkate alarak halkımızı Eczacılık Gününde bir dizi eylemle sağlık alanında yaşanacak sorunlar karşısında uyarmayı kararlaştırdı.
Bilindiği üzere “Geleceğimizin kararmaması için vitrinlerimizi karartıyoruz” sloganıyla hayata geçirdiğimiz eylemler, meslektaşlarımızın olağanüstü desteği ile eczacılık tarihinde bugüne kadar en fazla ses getiren eylemler olarak yerini aldı.
14 Mayıs Eczacılık Günü’ne sadece bir hafta kala karar altına aldığımız eylemleri başta TEB Merkez Heyeti olmak üzere 51 Eczacı Odamıza yazılı olarak bildirerek onların desteğini ve mümkün oluyorsa eylemlere aktif katılımlarını rica ettik. Ancak sürenin kısa oluşu ve odalarımızın daha önceden belirlenmiş Eczacılık Günü kutlamaları olduğundan eylemlerimizi ülke geneline yaymamız mümkün olmadı.
Çağrımıza önce Ankara Eczacı Odası tam destek verdi. 14 Mayıs’a iki gün kala ise Isparta ve Gaziantep eczacı odalarımız eylemlere katkı vermek istediklerini bana ileterek hazırladığımız afişlerden kendilerine göndermemizi talep ettiler. Kendilerine yeterli zaman olmaması nedeniyle altında oda adları yazılan afişleri bastırıp göndermemizin mümkün olmadığını, ancak altında İstanbul Eczacı Odası’nın isimleri yazılı afişlerden bulunduğunu, eğer kabul ederlerse bu afişlerden istenildiği kadar gönderebileceğimizi ilettik. Her iki oda başkanım da altında odamızın isminin yazılmasının önemli olmadığını, afişleri bu şekliyle de eczane vitrinlerine asabileceklerini, önemli olanın eyleme katkı vermek olduğunu belirttiler.
Isparta ve Gaziantep oda başkanlarımın sergiledikleri bu onurlu tavır beni son derece duygulandırdı. Bu yaklaşımlarını yöneticilik hayatım süresince hiçbir zaman unutmayacağım. Aslında her iki oda başkanımın verdiği mesaj çok anlamlı idi. Önemli olan afişin altında yazan isim değil, içeriği idi. Bu afişlerde altına başta TEB Merkez Heyeti olmak üzere tüm oda başkanlarımın imza koyacağı sloganlar yer alıyordu. “Eczanelerimizi sermaye gruplarına teslim etmeyeceğiz, ilacın eczane dışına çıkarılmasına ve reklamla tanıtımının yapılmayacağına izin vermeyeceğiz” demiştik. Bu sloganlar mesleğine ve geleceğine sahip çıkan her meslektaşımın ortak haykırışını dile getiriyordu.
14 Mayıs Eczacılık Günü eylemlerimize bir destek de TEB Merkez Heyetinden geldi. TEB Başkanı Sayın Erdoğan Çolak, Eczacılık Günü nedeniyle yaptığı basın açıklamasında Birliğimizin yapılan eylemleri desteklediğini açıkladı.
Ayrıca telefonla arayan ve geçtiğimiz günlerde gittiğim Kahramanmaraş Eczacı Odası’nın yeni hizmet binası açılışına katılan birçok Oda Başkanım da ortak sorunlarımızı dile getirdiğimiz eylemlerden büyük mutluluk duyduklarını, bölgelerindeki vatandaşlarımızın da sözkonusu eylemlerden ötürü övgü dolu sözlerle kendilerini kutladığını belirttiler.
Demek ki iki gün süren eylemlerde İstanbul, Ankara, Isparta, Gaziantep aslında sadece kendi bölgelerimizdeki meslektaşlarımızın değil ülkenin her köşesindeki eczacının sesi ve yüreği olmayı başardık.
Daima gurur duyduğum ve her fırsatta dile getirdiğim örgütlülüğümüz, bu eylemlerde de bir kez daha gücünü göstermiştir.
14 Mayıs’ta, sorunlarımızın bir an önce çözüme kavuşması ve haklı taleplerimizin yerine getirilmesi yönündeki mesajımız siyasi iktidara ulaşmıştır.
Böylece önümüzdeki günlerde başlayacak olan 2008 yılı Sağlık Uygulama Tebliği ile 2008 yılı Protokol’ü görüşmelerinde TEB Merkez Heyetimizin eli daha da güçlenmiştir.
Saygılarımla.
Ecz. Semih Güngör “
Kaynak—istanbuleczaciodasi.org.tr—Başkandan Köşesi—9 Haziran-2008
