İtiraf Gibi Konuşma...
Bu köşeden iki defa talepte bulunduk...
"İstanbul Eczacı Odası Başkanı Ecz. Semih Güngör'ün, 10-13 Temmuz tarihinde Bursa Bölgelerarası Toplantısı'nda yaptığı konuşmayı bilmek istiyoruz" diye...
O konuşma, Havan Haber- Gazete'nin Temmuz-2008 sayısında yayımlandı.
Bakalım; bazı paragraflarında neler var...
Ve, yorumlamaya çalışalım...
"...Haziran'ın son haftası , TEB'in çağrısı üzerine toplanan komisyon SGK ile protokol görüşmelerini bir hafta süre sonunda tamamlama noktasına geldi..."
Demek ki; biz, Aralık-2007 den beri boş yere yazıp durmuşuz; "geç kalmayın..." diye...
Boş yere TEB'i ve İstanbul Eczacı Odası'nı ziyaret etmişiz... Yazmışız, çizmişiz...
Deyim yerindeyse; yumurta kapıya gelmiş, bizimkiler harekete geçmiş...
***
Sayın Başkan, demiş ki:
"... ortaya çıkan protokol, bugünkü protokolden çok farklı ve gerçek anlamda eczacıların beklentilerini azami olarak içinde barındıran bir protokoldü..."
Türk Dil Kurumu "azami" sözcüğünü şöyle tanımlıyor:
"En çok, en üst, en büyük, en yüksek (derece, nicelik), maksimum, maksimal"
Ne için bunu söylüyor?..
2008 protokolü için...
Demek ki, mesleğe bakışı ve ufku bu kadar...
Eczacılar, ancak bu kadarını isteyebilir...
Öyle mi?...
***
Bakın, Sayın Güngör ne demiş:
" Yanılmıyorsam 17 yıllık sözleşme tarihinde ilk defa TEB taraf olduğu yerde masadan kalktı. Gerçek anlamda eczacı açısından önemli olan nokta da buydu. Yani hepimizin illerinde yaptığımız toplantılarda, eczacıların bizleri ayakta alkışladığı olay, TEB'in ve Türkiyede'ki tüm eczacı odalarının ortak iradesiyle bugün görüşmelerde varılan noktada masadan kalkması idi..."
Külliyen doğru değil...
Siz, eczacıya, 30 Haziran The Marmara toplantısında neler söylediniz...
Kayıtları vardır herhalde...
Meslektaşlarınızın neyi alkışladığına dönüp bir daha bakın bakalım...
Bu bir yana...
Bir de işin tuhafı, ne TEB ne de diğer eczacı odalarından böylesine çok iddialı tespitler yapan kimse yok.
Bu kadar kraldan fazla kralcılık olur mu?..
***
Devam edelim...
" ... sabit bir iskonto alma noktasında girişimlerimiz bir sonuç verebilirdi. Ama asla bu yüzde 0 olmayacaktı..."
Kabullenmişliğin böylesi...
***
"... sonuç olarak geçtiğimiz hafta itibariyle sona eren görüşmelerin ardından, bu pazartesi günü TEB'in, komisyon üyelerinin, ayrılarak illerine dönmesinden sonra gece imzaladığı protokolde yer alan iki eksik noktanın önümüzdeki süreçte bizim açımızdan rahatsız edici olduğu açıktır..."
Sizce bu cümleden ne çıkartmalıyız?..
Yani, siz döndükten sonra, TEB, "geceyarısı tavizleri mi" verdi?
Ne demek istiyorsunuz?
Bu konuda herhangi bir eleştirinizi duymadık.
***
Bakın önümüzdeki dönemin ödeme şekline (1 Ekim'den itibaren) dair ne diyor:
"... önümüzdeki süreçte pazarlık noktasına geldiğinde kurumun önümüze koyacağının 90 veya 75 gün pazarlığı olacağı açıktır..."
Hani halletmiştiniz?..
Alkış aldığınız noktalardan biriydi...
Tam ödemeyi bağlamıştınız.
30 Haziran'da öyle söylemiştiniz.
***
Bakınız, kırmızı çizgilerimizden biri, meğerse bizi yönetenlerin kafasında ne imiş:
"... muayene ücretlerini bugünkü kurum yapısı dikkate alındığında her hastanede bir vezne kurarak kendilerinin tahsil etme şansı yoktur.O açıdan gerek komisyon, gerekse TEB, bu konuda geri adım atmak durumunda kalmıştır. Bunu anlayışla karşılayacağınızı düşünüyorum..."
Buyurun size kırmızı çizgi...
Neyi anlayışla karşılayacağız?..
Kurumun tahsilatçılığını...
Üstelik, hastanelerde vezne olmadığını size kim söyledi?
Teslimiyetin ne boyutlara vardığını görebiliyor musunuz?..
***
Alın size bir inci daha...
Hani, The Marmara'da, çözümlendiğini duyunca ayakta alkışladıklarınızdan biri:
"... Günübirlik tedavi son derece önemlidir, ancak günübirlik protokolle çözülebilecek bir sorun değildir..."
Ee, "çözdük" demiştiniz...
***
Bu konuşmayı, üşenmezseniz sözcük sözcük okumanızı ve bir soruya yanıt aramanızı öneririm...
Gazetenin 3.sayfasında...
Başlılğı da şu:
"Evet, eylemci odayız..."
Yanıt aranması gereken soru da:
" Bunu hak ediyor muyuz?.." olabilir...
***
"Eczacının Sesi" olarak, bir konuda çok övünebiliriz...
"Hep haklı çıktığımız" konusunda...
Ama, bu hiç bir şeyi çözmüyor ...
Yaşam hızla akıp gidiyor...
Mesleğimiz elimizden kayıp gidiyor...
Direnemiyoruz bile...
Ve böyle bir dönemde "kale" gibi olması gereken örgütlerimiz, bu ellerde tel tel dökülüyor.
Yazık değil mi?..
"Günah" değil mi?..