Herkesin sustuğu ya da susturulduğu bir ortamda, alçaklığın parçası olmamak, konuşmak, gerçekleri söylemek; "söz" söylemeye, dönüşmeye ve vicdana davet eden devrimci bir eylemdir.
Her devrimci eylem bir bedel ödemeyi göze almaktır.
Ya da ödemektir o bedeli...
Her ne kadar ağır olursa olsun, tadına vara vara.
***
Herhalde bu toprakların insanları hiç bu denli derin bir sessizliğe gömülmemişlerdi.
Bu kadar görmez ve duymaz olmamışlardı.
Bu kadar çaresiz hissetmemişlerdi.
Bu kadar kötümser olmamışlardı.
Oysa "yaşamak ve yaşatmak" böyle bir şey midir?
***
Vicdan dedikleri şey, uzun bir uykuya yatabilir...
Ya da saklanabilir...
Ama asla "ölümlü" değildir.
Bir yerlerden olanı biteni dinliyordur.
Görüyordur da...
Çoğalacağı, ortaklaşacağı, diğer vicdanlardan güç alacağı, güç alarak şenleneceği günü bekliyordur.
Vicdan, güçlü bir çağrı bekler çoğu zaman...
Paylaşımcıdır.
***
Susmak ortak olmaktır, yapılana edilene.
Sessizlik onaylamaktır. Alçaklığın parçası olmaktır.
Tarih, notunu yaza yaza akmayı sürdürüyor.
Kim bilir, belki de yalnızca not almıyor.
Şaşırıyordur da böylesine sessizliğe...
“Ben ne zalimler ne haramiler gördüm, yazdım. Hiç bu denli susmamıştı insan. Zalimlere, haramilere inat sürüp gitmişti insanın özgürlük mücadelesi...” diyor mudur acaba?
***
"Yaşamak ve yaşatmak" için konuşmalı insan.
İnsan, "insan" olduğu için konuşmalı.
İnsan, konuşarak "insanlaşmalı".
* Yukarıdaki yazım 22. 09.2011 tarihinde yayınlanmıştı. Bugün çok daha güncel olduğunu düşündüğüm için bir daha yayınladım.
İLETİŞİM İÇİN:
Faks: 0216 574 72 69