" - İlkesel Olarak, Örgütlerimi Hiçe Sayanlara Anlatacağım Bir Şey Yok..."
Meslek örgütlerimiz çok ciddi, yaşamsal önemde hatalar yaptılar. Yazık ki, kimi konularda hala hata yapmaya devam ediyorlar.
Biz de bunları yazdık, uyarılarımızı, eleştirilerimizi yaptık. Devam ediyoruz, edeceğiz de... İtiraf ediyorum; bazen "sustuğumuz" zamanlar da oldu...
Hani, derler ya; "kan içtik, kızılcık şerbetidir..." dedik. İşte, o hesap...
Ama, iki şeyi hep önde tuttuk; birincisi, eczacının emeğinin hakkını... İkincisi de, örgütlerimizin kurumsal kimliğine halel gelmemesini...
***
Şimdilerde, sırat köprüsünün en beterinden yürüyoruz...
Sınanmanın en hasından, sahicisinden geçiyoruz...
Yakacak olanından...
Çok bildik bir jargonla; "davaya sahip çıkmanın zamanıdır..."
Dünden daha çok, daha güçlü...
***
Hatalar sahiplerine aittir. Günü gelince o hata sahipleri hesaplarını verecekler. Bundan kimsenin kuşkusu olmamalı.
Ancak, mesleğimiz bizimdir...
Türk Eczacıları Birliği, Eczacı Odaları bizimdir...
İnsana, iradeye dayalı bir duvar örmenin günüdür.
Ne sözleşme parası, ne de yapılan hatalar, "mesleği yakmanın" ve "teslim olmanın" gerekçesi olamaz.
Olmamalıdır...
Üstelik, altını özenle çizelim; meslek örgütlerimizle sorun yaşıyorsak, bu bizim derdimizdir. Çözümünü de biz buluruz. Kimseyi ilgilendirmez.
Kaç kez söyledik...
Kendi içimizdeki düşünce farklılıklarını kullanmaya çalışanlar, boşa kürek çekiyorlar.
***
Sn. Sağlık Bakanı, bundan böyle eczacılarla birebir iletişim kurup, eczacılığa ilişkin sorunları öğreneceğini bildirmiş.
Yani, meslek örgütlerimizi muhatap almayacağını söylemiş.
Bu bildirim, meslek örgütlerimizin yönetimlerine yönelik ağır bir hakaret içeriyor.
Üslubunca karşılığını bulmalıdır, diye düşünüyorum.
Sn. Bakan, demokrasi anlayışını sergilemiş...
Okur mu, bilmem...
Kendi adıma Sayın Bakana seslenmek isterim:
" - İlkesel olarak, örgütlerimi hiçe sayanlara anlatacağım bir şey yok..."
Çünkü; kendime ve demokrasi düşüncesine saygı duyuyorum...