Genel Kurul Notları...
13 Eylül- Cumartesi günü İstanbul Eczacı Odası'nın Olağan Genel Kurulu yapıldı.
Bu son derece yakıcı ve sert süreçte beklenildiği gibi tartışmalı geçmeyen genel kurula Eczacının Sesi'nin sözcüleri ve katılımcılarının sakin, ağırbaşlı havası yayıldı. O havada da sonlandı.
Konuşmacılara yönelik provakasyon girişimleri olmadı mı?...
Oldu...
Ama başarısız oldu.
***
Kimilerinin, Genel Kurul' da ibra oylamasına kadar, salon dışında, cep telefonlarıyla "birilerini" çağırması çok ilginçti...
Herhalde, "düşman" salonu "basmıştı" onlar da yardım istiyorlardı.
Gülünecek bir durumdu. Hangi akla hizmet bunu yapıyorlardı, bilinmez...
***
Divan Başkanlığı için seçilen isim yanlış olmuştu...
Ecz. Mustafa Turunç, Genel Kurul boyunca müdahaleleri ve beden diliyle "muhalif" bildiklerine ve eleştiri yapan meslektaşlarına olumsuz bir tavır takındı. Son derece yönetimden yana davrandı..
Benim yaptığım konuşmaya da 3- 4 defa müdahale etmeye çalıştı.
Yapmamalıydı... Tarafsız olarak orada oturma,yönetme olgunluğunu gösteremedi.
***
İstanbul Eczacı Odası Genel Kurulu bu defa "ilk" leri yaşadı.
İbra oylamasında bir çok meslektaşımız ya salonu terk ederek ya da hiç oy kullanmayarak tepkisini iletti.
Sanıyorum, iki- üç kişi de "hayır" oyu verdi.
Yönetim, salonda kalanların ve oy kullananların oyu ile ibrasını alabildi.
13 konuşmacıdan 8 konuşmacı İstanbul Eczacı Odası Yönetim Kurulu'nu istifa etmeye davet etti.
***
Genel bir durum değerlendirmesi içeren açılış konuşmasında, İstanbul Eczacı Odası Başkanı Ecz. Semih Güngör rahat görünmedi. Tedirgindi...
Çalışma ve Mali Rapor' un okunmasının ardından, raporların değerlendirileceği konuşmalara geçildi.
Eleştiri ve istifa davetleri de ardı ardına gelmeye başladı.
***
Ecz.Yusuf Telli'nin yönelttiği eleştirilerin ardından yaptığı davet şık ve anlamlıydı. Şöyle dedi,
" Sizi istifaya çağırmıyorum. Sizin dilinizle, diyorum ki; eczacının önünü açın"
Türk Eczacıları Birliği önceki 2. Başkanlarından Ecz. Süheyla Baykara çok zarifti,
" İstifa müessesesi demokratik bir müessesedir. Bu müesseseyi çalıştırmış bir insan olarak söylüyorum, bu müesseseyi çalıştırmanızı istiyorum" diyerek konuşmasını bitirdi. Baykara, çalışma anlayışındaki temel farklılıklardan ötürü, görevde bulunduğu, Domaç' lı Türk Eczacıları Birliği 2.Başkanlık görevinden istifa etmişti..
Ecz.Ertan Çiftçi son derece derli toplu genel bir analiz ortaya koydu.İstanbul Eczacı Odası'nın hem idari hem de mali açıdan nasıl "yönetilemediğini" kanıtlarıyla bir bir anlattı ve istifa davetini yaptı.
Ecz. Hadi Tomruk, yönetimin çalışmalarını onaylamadığını bildirirken, SGK koli tesliminde yaşananların bir rezalet olduğunu söyledi.
Ecz. Metin Seval, yine rakamları konuşturdu. Son bir yılda eczacının ilaç fiyat düşüşleriyle nasıl soyulduğunu anlattı. Yönetimin eczacının haklarını koruma görevini yapamadığını bu nedenle istifa etmesi gerektiğini bildirdi.
Ecz.Yahya Kemal Kaya, eczacının SGK ile yaşadığı sorunların artık, dayanılamaz noktaya geldiğini, müdahale edilmesi gerektiğini söyledi.
Ecz.Hamdi Arı, örgütlerimizin siyasi iktidarın ve onun bürokrasisinin söylediği her şeye inanmakla saflık yaptığını söyledi ve istifa çağrısı yaptı.
Ecz.Can Yetişen, yöneticilerin bir şey yapmak değil, kendilerinin "bir şey olmak" niyetinde olduklarını söyledi. Yaptıkları ve yapamadıklarıyla bunu kaç defa kanıtladıklarını, bu nedenle görevlerini bırakmaları gerektiğini bildirdi.
Ecz. Arif Uzer, yalnızca, kayıp faturalar konusunda gösterilen zaafiyet ve iradesiziliğin, SGK karşısındaki basiretsiziliğin istifa gerekçesi olması gerektiğine inandığına söyledi.Dedi ki; "Sizin yüzünüzden eczacı titrek duruyor, siz ha bire kararlı duruyoruz, diyorsunuz. Ne karşısında, ne zaman kararlı durdunuz, bir türlü anlayamadık"
Ben de Genel Kurul konuşmamı yaptım. Tümüyle somut olaylardan yola çıkarak yönetimin bu sert süreci kaldıramadığını dahası samimiyetsiz olduğunu, istifa etmeleri gerektiğini, İstanbul eczacısının süreci taşıyabilecek bir oda yönetimi oluşturabilecek birikim ve zenginliği taşıdığını söyledim.
***
Ecz. Zafer Kaplan, İstanbul Eczacı Odası'nın iyi niyetli olduğunu, ancak TEB'de Domaç anlayışının sürdüğünü söyledi.
***
TEB Merkez Heyeti üyesi Ecz. Sait Yücel yaptığı konuşmada TEB çalışmalarından özet bilgi verdi. Son yapılan Türk Eczacıları Birliği Merkez Heyeti toplantısında, ek protokolün imzalanması kararına muhalefet şerhi düştüğünü bildirdi.
***
Ecz. Rafet Şahin, oda yönetimine sıkı sıkıya sahip çıkan tek konuşmacı olmuş. Olmuş diyorum, çünkü, konuşmasını dinlemedim. Sonradan ses kayıt cihazından dinledim. Bize karşı yönelttiği suçlamalar ilginç olmuş. Meselâ, demiş ki; "Kuruma yalvarmak olarak nitelendiriyorsanız, SGK önündeki "sözleşmelermizi alın" eylemine gelmeseydiniz". Şahin, örgütlülüğe ve meslektaşlarına bakışını çok net ortaya koymuş.
Böyle bir saygısızlık olur mu?...
İyi de, biz onun ardından gitmedik ki... Odamızın kurumsal kimliğinin ardından gittik. Gitmeye de devam edeceğiz. Yönetimini beğensek de beğenmesek de... Hep söylediğimiz bir şey var; eleştirilerimizi yaparız, ancak meslek örgütlerimize sahip çıkmayı sürdürürüz. Eczacıların bölünmüş bir görüntü çizmesine asla izin vermeyiz. Düşmana el ovuşturtmayız.
Ecz. Rafet Şahin'den bizim taşıdığımız sorumluluk duygusunu anlamasını zaten beklemiyoruz. O her zaman "ben varsam iyi, yoksa yansın dünya" düşüncesinden yaşama baktığı ve bunu da defalarca hayatın içinde kanıtladığı için böyle sorumsuzca düşünmesi çok doğal.
Bir de muhalefet biçimimizi CHP'ye benzetmesi ilginç olmuş. Kendisini de AKP yerine koyuyor herhalde. Çok da yerine oturur...
Çözüm üretmediğimizi söylemiş. Demek ki, ne konuşmaları dinlemiş, ne de yazdıklarımızı okumuş.... Ya da işine gelmediği için anlamamazlıktan geliyor.
***
İEO Başkanı eleştirilere yanıt vermek için son sözü aldı.Ama çoğuna yanıt vermemeyi tercih etti. Yine tedirgin görünüyordu. Güngör, 9 Temmuz'da iyi bir protokol imzalandığını, bunda kendilerinin büyük katkısı olduğunu, ancak 10 Eylül'de TEB'in bir "utanç belgesi" ne imza attığını söyledi. Önümüzdeki günlerde TEB yönetimine ilişkin, diğer eczacı odalarıyla birlikte bir karar vereceklerini söylerken, net bir şey söylememesi dikkat çekti.
Eleştirmekle birlikte, son bir yıldır sürekli İstanbul Eczacı Odası'nın her etkinliğine koştuk. Bize bir teşekkür edilmeliydi.
Edilmedi...
Eleştirilerimizden yararlanılacağı söylenmeliydi...
Söylenmedi...
İstifa çağrılarına bir yanıt verilmeliydi...
Verilmedi...
Tam bir "geçiştirme" konuşmasıydı...
Hiç olmadı...
***
Bir genel kurul daha böyle geçti...
Bu defa da üzerimize düşeni, kendimize yaraşır bir biçimde yaptığımızı düşünüyoruz.
Açık zeminde düşündüklerimizi hiç bir şey saklamadan söyledik, uyarılarımızı yaptık.
Ancak, doğrusu, etkili olacağını hiç düşünmüyorum.
Gözlemim, İstanbul Eczacı Odası Yönetimi'nin dağılmış olduğu...
Hiç zaman geçirmeden istifa etmeyi çok ciddi düşünmeliler...
Önümüzde çok zor günler var...
Çok zor günler...