Cehennem de Bizim, Cennet de...
Dün yitirdiğimiz şair, yazar, İlhan Berk şöyle demiş;
"Yazmak mutsuzluktur, mutlu insan yazmaz.
bu yeryüzünü olduğu gibi görmeme engel olan
ve bana bu yeryüzünü cehennem eden
bu yazmak eyleminden kurtulduğum,
mutlu olduğum bir tek şey var: resim yapmak.”
Bunu, hangi ruh hali ile yazmış, anlayabilmek çok zor değil...
Bize "bu yeryüzünü cehennem eden" insana dair olan şeyler değil mi?
Yeryüzündeki cehennem de, cennet de bizim eserlerimiz değil mi?..
***
27 Ağustos gecesi, Boğaz'da bir tekne gezisi yaptık...
Çok güzel ve sıcaktı.
Boğaz'ın ışıltısı, tümden suyun üzerindeydi...
Bu zor günlerde, bir defa daha anladık ki; yaşamak güzeldi...
Derin bir soluklanma oldu, bizim için.
Duru, derin bir soluklanma.
İnsan sıcağı ile donanmış...
Bir gün öncesi öğrendim; her şeyi bizim kızlar kotarmış.
Tekneyi kiralamışlar, gündüzden tüm yiyecek ve içecekleri kendileri aldılar.
Gün boyu marketlerde alışveriş peşinde koşturdular.
Filiz (Ersoy), Özlem (Demir), Nurdan (Şahin), tüm malzemeleri kendi arabalarıyla, elleriyle tekneye ulaştırdılar.
Yetmedi; bir de akşam, teknede arkadaşlarına sucuk-ekmek servisi yaptılar.
Alçakgönüllülükle, sevgiyle...
İçecek servisi yapan iki sempatik, becerikli delikanlı vardı, herkes onları profesyonel garson sandı.
Değildi, biri bizimkilerden birinin eczanesinde yardımcısıydı, diğeri de arkadaşı.
" - Neden kendinize eziyet ediyorsunuz? niye böyle bir organizasyon yaptınız?" diye sordum.
Cevap şu oldu:
" - Eczacı çok zor durumda, ucuza gelsin, diye"
Arkadaş sevgisi dediğin başka ne ola ki?..
Bir abimize sordular:
" - Karnınız doydu mu? umarız aç kalmamışsınızdır"
" - Fazlasıyla doydum. Aç da kalsam hiç önemli değil. Burada sizlerle bir arada olmak çok güzel, bu da bana yeter" dedi.
Bu sözün üzerine insana dair başka ne denilebilir ?..
Bizim Oğuz'a (Marangozoğlu) sordum :
" - Keyfin nasıl?"
" - Güneşin sofrasında, dostlarımın arasındayım, daha ne olsun..." diye yanıt verdi.
Ertan (Çiftçi) tamamladı:
" - Yaşamak dediğin de budur işte... Gerisi hikâye..."
Biz, 27 Ağustos gecesi, Boğaz'a yüreklerimizin ışığını vurduk...
Kimileri için hiç bir anlamı olmayan, bizim için her şey olanı...