Bu Protokol Ne Diyor?... Her Şeyi Yerli Yerine Koyalım…
Şöyleydi, böyleydi derken, protokol nihayet dün akşam saatlerinde imzalandı.
Sahiden de çok çetin bir görüşme süreci olmuş.
Bizimkileri çok zorlamışlar…
Onca verilen söze rağmen…
Devletin, “hak edenlere” hiçbir şey vermeme refleksi tüm gücüyle ayaktaymış, yani…
İskonto değişiklikleri ne getirdi
Tartışmaların odak noktası iskontolardı.
Birincisi; eczacı iskontoları, ikincisi de; sanayi iskontolarının uygulanma biçimi.
İkisi de değişti.
Eczacıdan eczacıya, kademesine göre değişmekle birlikte toplamda kazanımımız, kabaca, yaklaşık % 1.6 + 2.5 = % 4.1.
Bu şu demek oluyor; çok kaba bir hesapla 10 bin ytl. lik bir SGK cirosunda brüt 410 ytl artı elde etmiş oluyoruz.
Dudak bükenler olabilir…
Ancak, eczacı karlılık oranlarımızı düşündüğünüzde, kıyaslama yaptığınızda, önemli bir kazanım olduğunu görüyorum.
Küçümsemek yanlış olur…
Diğer yandan şöyle bakalım;
1) Eczacı iskontosu aslında hiç vermememiz gereken bir iskonto. Yine de özveride bulunan biziz.
2) Sanayi iskontosunun yanlış ve haksız yapılış biçiminden doğan toplamda % 2.5 luk kayıbımız, zaten deyim yerindeyse, cebimizden çalınan bir para idi. Bunu durdurmuş olduk.
Sakın yanlış anlaşılmasın. Ne kazanımları, ne de gösterilen çabayı küçümsemek için yazmıyorum…
Ama gerçek bu…
Bilelim….
Devlet, bize lütufta bulunmadı.
Bu ülkede devletten “hak almanın” ne denli zor bir iş olduğunu iyi bilen bir insan olarak “yine de bunlar önemli kazanımlardır”, diyorum…
Bu kazanımları iyi korumak gerek…
Uyarmak istiyorum;
1) Eczacı iskontosunun düşürülmesinin devlete maliyeti kabaca 160 milyon dolardır. Doğal olarak bunu başka bir yerden çıkartacak. Dikkatli olmak gerek…
2) Sanayi iskontolarının uygulanma biçiminin değişmesinin sanayiye maliyeti kabaca 250 milyon dolardır. Onlar da bunu başka bir yerden çıkartmak isteyecekler. Burada da dikkatli olmak gerek…
Ödeme şekline dikkat!…
1 Ekim’ de 5510 sayılı yasa yürürlüğe giriyor. Orada sağlık hizmetlerinin ödeme biçimi için şöyle deniyor:
" Sağlık hizmeti sunucularına, tahakkuk etmiş alacaklarının % 75'i ilâ % 90'ı arasındaki tutar, faturaların teslim tarihinden itibaren en geç kırkbeş gün içinde alacaklarından mahsuben avans olarak ödenir. Doksan gün içinde de fatura ve eki belgelerin incelemesi tamamlanarak geri kalan tutar ödenir."
Bu hüküm bizi de bağlıyor.
Zaten protokolün ödeme zamanına ilişkin bölümünde de şöyle yazıyor;
“4.3.4- Kurumca protokolün (4.3.1) numaralı maddesinde belirtilen süreler içinde kontrollerin tamamlanmaması halinde tamamlanamamış fatura için fatura bedelinin tamamı avans olarak ödenir. Ancak 01/10/2008 tarihinden sonra 5510 sayılı yasanın 97/7. madde hükmü çerçevesinde konu tarafların ortak mutabakatı ile yeniden düzenlenecektir.”
Gerçi, TEB yetkilileri bunun aşılacağına, bu tarihten sonra da % 100 avans ödemenin devam edeceğine dair “söz aldıklarını” söylüyorlar ama, ben yine de işi sağlama bağlama yönünde, bu tarihe kadar yoğun çaba harcanması gerektiğini düşünüyorum.
% 100 avans ödeme şeklinin süreceğine kanaat getirmekle birlikte, güvenmeyelim diyorum…
1 Ekim'den sonra %90 avans ödemeye dönülürse bu çok kötü olur.
Protokolün bitiş tarihi…
Protokolün yürürlük tarihi şöyle yazılmış;
“Bu protokol 01/07/2008 tarihinde yürürlüğe girer. Protokol süresi bir yıldır. Yeni dönem Protokol görüşmelerine süre bitiminden en az 1 (bir) ay önce başlanır. Süre bitiminde herhangi bir nedenle protokolün imzalanamaması durumunda görüşmeler devam eder. Bu sürede yenisi imzalanıncaya kadar bu protokol hükümleri geçerlidir”
Bildiğiniz gibi, önceki protokolün bitiş tarihine ilişkin, açıklık olmaması nedeniyle, kurumla TEB arasında tartışma çıkmıştı.TEB; “Bitti…”, SGK ise “Hayır, geçerliliği devam ediyor” demişti.
Şimdi kurum bunu son derece açık yazmış. Benim bu maddeden anladığım önümüzde ki dönem, kurum sözleşmenin süresini dilediği gibi uzatacak…
Girilen reçeteler ne olacak?...
Şimdi yeni bir kaos bizi bekliyor. Protokolün yürürlük tarihi 1 Temmuz...
Bu tarihten itibaren karşılanmış olan reçeteler ne olacak?
Bu konuda çok hızlı bir açıklama gelmesi gerekiyor...
Halka ilişkin...
Protokol tartışmaları süresince kamuoyuna ve halka sonuç itibarıyla çok yanlış bir algı verildiğini düşünüyorum.
Kimi meslek örgütlerimiz ileride bedelini ödeyeceğimiz ciddi hatalar yaptılar.
"Ölçüsüz mesajlar" sonucu, şimdi halk bize şöyle bakıyor;
" - Bağırdınız, çağırdınız, ayağa kalktınız, istediğiniz her şeyi aldınız... Helal olsun..."
Eczanemde ve meslek dışı yakınlarımla olan söyleşilerimde bunu çok somut yaşıyorum.
Oysa; gerçek bu değil.
Öyle bir algı ki; artık en azından kısa vadede hiç bir şey isteme hakkımız kalmadı gibi görünüyor.
En azından halkın gözünde...
Kamuoyu ile doğru ve sahici ilişki kurulamadı.
Sonuç olarak…
İmzalanan protokolde eczacıyı doğrudan önemli bir biçimde etkileyecek başka bir değişiklik yok.
Sonuç olarak; imzalanmış olan protokol kazanımları olan bir protokoldür.
Öyle ya da böyle yıllar sonra devletten “bir şey” geri alınmıştır…
Önemlidir…
Bir kapı aralanmıştır…
Ancak bir şey fetih edilmiş değildir…
Bir “kurtuluş anlaşması” değildir…
Genel olarak, öyle "eczacının lehine" bir protokol hiç değildir...
Her şeyi yerli yerine koyalım…