Bir Toplantının Düşündürdükleri…

 

Dün akşam İstanbul Eczacı Odası' nın düzenlediği geniş katılımlı toplantıdan "kötü" hissedişle çıktım.

 

Toplantıda 2000 civarında katılımcı vardı.

 

Meslektaşlarımın çoğunluğunun "sessiz ve tepkisiz" olduğunu gözlemledim.

 

***

 

Hatırlayalım...

 

12 Aralık 2009, TEB Genel Kurulu, İstanbul Eczacı Odası Başkanı Semih Güngör kürsüde...

 

Şöyle diyor:

 

" - TEB, SGK sözleşmesini fesih etmelidir."

 

Devam ediyor:

 

" - Oda başkanları olarak dönüşümlü açlık grevi yapmalıyız. Ankara' ya yürüyeceğiz, insan zinciri oluşturacağız. Vitrinlerimizi karartıp, siyah önlük giyeceğiz. Eczanelerimizde her gün bir dakika ışıkları söndüreceğiz. Ses getirecek daha nitelikli eylemler ortaya koyacağız. SGK' nın dayatmalarına boyun eğmeyeceğiz, direneceğiz…"

 

Ve çok çok önemli bir şey daha söylüyor:

 

" - 4 Aralık' ta İlaç Sanayisi eczacının örgütlü gücünü kullanmıştır"

 

***

 

12 gün sonra:

 

Tarih 24 Aralık 2009... İstanbul' da sayın Güngör bir sürü şey anlatıyor... Salondakilere "siz aslansınız, kaplansınız" dedikten sonra, yaptığı konuşmanın sonucu şu:

 

1) Zararlarımız ödenmiyor. Bu zamana kadar hiçbir geri dönüş olmadı.

 

2) 16 Ocak 2010 tarihine kadar uzlaşma olmaz, TEB sözleşme imzalayamazsa faturalı satışa geçeceğiz. Ama inanıyorum ki, TEB sözleşme imzalayacak. Birliğimizi güçlü tutalım…

 

Başka?..

 

Başka bir şey yok!

 

Salona yansıyan hava: "Sözleşmeyi TEB imzalasın da ne olursa olsun…"

 

 

***

 

Bakın arkadaşlar, bir defa şunu yüksek sesle söyleyelim; meslek örgütlerimizi savunmak, doğru bir amaç için tüm gücüyle destek olmak başka bir şeydir.

 

Biat etmek, her dediğini yapmak başka bir şeydir... Biz biat etmiş değiliz...

 

Sözleşmeyi TEB' in imzalaması önceliklerimizdendir.

 

Ancak, birinci önceliğimiz "adam gibi", haklarımızın tanındığı bir sözleşmenin imzalanmasıdır. Çünkü; bu ekmek derdidir.

 

Bunu böyle bilelim...

 

Hiç kusura bakmayın...

 

Ekmeğimiz elimizden alındıktan sonra TEB imzalamış, o imzalamış, bu imzalamış...

 

Bize ne?

 

Biz, TEB imzalasın diye, neden diretiyoruz?

 

Örgütlü gücümüz imzalarsa "iyiyi" imzalar diye...

 

Yoksa, "ortada tanrısal bir varlık var, sonsuza dek yaşasın!” diye değil...

 

***

 

Anlaşılan beklemedesiniz…

 

Peki…

 

Biliyorsunuz; 90. dakikadayız. Artık hatanın telafisi için zaman yok.

 

Bu işin pardonu yok.Desteğimiz arkanızdadır.Tam olarak.Yürekten...

 

Ama!..

 

Eğer, 16 Ocak' ta TEB kötü bir sözleşmenin altına imza atmış olursa…

 

TEB ve Eczacı Odaları mutlu, siyasi otorite mutlu, SGK mutlu...

 

İlaç firmaları, Semih Güngör' ün dediği gibi bizi “kullanmış” ve mutlu...

 

Bir tek eczacı kötü durumda ve mutsuz...

 

O zaman ne olacak?

 

Bunu bir düşünün…

 

***

 

Her şeyi alkışlayan bazı meslektaşlarıma bir öneriyle bu yazıyı bitiriyorum. Her şeyi alkışlamayın… Biraz da sorgulayın lütfen. Ortada alkışlanacak hiçbir şey olmadığının farkında değil misiniz?

 

Umarım, 16 Ocak tarihinde eczanelerinizde bir başınıza otururken iyi şeyler düşünüyor olursunuz.

 

Amacım eleştirmek değil…

 

Biz farkındayız… Diliyorum ki, siz de farkında olun…

 

 

 

İLETİŞİM

 

h.gencosmanoglu@eczacininsesi.com

 

0533 218 16 80

 

Fax: 0216 574 72 69



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat