Bakalım… Görelim…
Protokol tartışmaları, iki kritik noktada hükümet kanadından verilen sözler sonucu –şimdilik- uzlaşmayla sonuçlandı.
Şimdilik diyorum, çünkü; protokol görüşmeleri krizin ardından tıkanmıştı, bu sabah yeniden başladı.
Daha ortada yazılı somut bir şey yok.
Verilen sözlerden birincisi; eczacı iskontolarına ilişkin…
Devlete, ortalama % 4.1 lik bir “eczacı iskontosu” yapıyoruz.
Yeni düzenlemeyle kabaca % 2.5 yapacağız.
Bu işten ortalama %1.6 kazandık.
İkincisi; “sanayi iskontolarına” ilişkin.
Hani, sanayi bize iskontoyu imalatçı fiyat üzerinden yapıyor da, biz kamuya perakende fiyat üzerinden yapıyoruz.
Bu nedenle, bizim haksız, hukuksuz ortalama bir % 2.5 lik bir kayıbımız var ya…
O giderilecek(miş)…
Nasıl?..
Sanayi ne iskonto yaparsa, biz de onu yapacağız.
Durum bu…
Bana sorarsanız, şu anda kayda değer başka bir şey yok…
Bunlar kazanım mıdır?...
Evet, kazanımdır…
O kadar…
Tabi, gerçekleşirse ve başka bir taraftan kat be kat çıkartmazlarsa…
Büyük bir zafer falan kazanmadık…
Sakin olalım…
Dediğim gibi; şimdi protokol görüşmeleri yeniden başladı.
Bakalım…
Uygulamaları görelim…
İstanbul Eczacı Odası’nın Toplantısı Hakkında…
Dün akşam, İstanbul’da, The Marmara Otel’ de bir eczacı toplantısı yapıldı.
Çok yadırgadığım bir toplantı oldu… Yıllardır mesleki mücadelenin içindeyim, bir çok görevde bulundum.
Hiç böyle bir şeye tanık olmadım.
Birkaç söz söylemek istiyorum.
Çok kalabalıktı…
Salon doldu, bir çok meslektaşımız ayakta kaldı.
İstanbul Eczacı Odası Genel Sekreteri işi iyice abartarak, aralarda katılımcıların gururlarını da son derece de becerikli bir biçimde okşayarak --alkışlar arasında- kazandığımızı iddia ettiği şeyleri anlattı.
Doğrusu, ben şöyle bir hava aldım; İstanbul Eczacı Odası, Ankara’ya gitti, SGK ile göğüs göğüse bir muharebeden sonra eczacıların tüm haklarını aldı ve geldi.
Artık her şey tamam…
Bir 20-25 dakika konuştuktan sonra “- İyi akşamlar” diyerek de toplantıyı kapattı.
Ne olduğunu anlayamadan kendimizi dışarıda bulduk, diyeceğim.
Doğru olmayacak…
Yapılanı anladık da, orada anlamamazlığa geldik.
Mikrofonu alıp, insanların bir akşamlık mutluluğunu ve duygusallığını bozmak istemedik.
Yalan söyleyecek halimiz de yok…
Peki, bugün protokol görüşmelerinin yeniden başladığını, eczacıyı yakan bir çok meselenin daha yeni konuşulacağını Sayın Genel Sekreter bilmiyor muydu?...
İnsan, şöyle meslektaşlarına dönüp; “- Yahu arkadaşlar, hazır geldiniz bir talebiniz, sorunuz, dileğiniz var mı?... Bir şey söylemek ister misiniz?...” diye sormaz mı?...
Kendisi eski arkadaşımdır, o hukuk içersinde ona buradan sesleniyorum;
“ – Cenap, başkasını bilmem. Ben inanmadım haberin olsun…”
Böylesi tembihli,ustaca kurgulanmış ne politik oyunlara ne şovlara ihtiyaç olmamalı, diye düşünüyorum…
Hiç gereği yok…