Konu: Hastanelerin İlaç Sorunu
Konuklar: Sosyal Güvenlik Kurumu Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürü Sami Türkoğlu, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Dekanı Profesör Doktor Halil Yanardağ, İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Dekan Yardımcısı Profesör Doktor Rukiye Eker ve İstanbul Üniversitesi Hastaneleri Bilgi Sistemleri Sorumlusu Yardımcı Doçent Doktor Suphi Vehid

-Sağlık bakanlığının açıklamasına göre; 59 devlet ve 21 eğitim hastanesi hastalarına ilaç hizmeti veremiyor. Hastalarına bu hizmeti veremeyen hastaneler arasında sayılı tıp kurumları da var.
Buna göre; Ankara Atatürk göğüs hastalıkları ve göğüs cerrahi merkezi, Keçiören eğitim ve araştırma hastanesi, Türkiye yüksek ihtisas eğitim ve araştırma hastanesi, Aydın Zübeyde hanım kadın doğum ve çocuk hastalıkları hastanesi, İstanbul Bakırköy Doktor Sadi Konuk eğitim ve araştırma hastanesi,
Doktor Siyami Ersek göğüs kalp ve damar cerrahisi eğitim ve araştırma hastanesi, Cerrahpaşa tıp fakültesi, İzmir Doktor Behçet Uz çocuk hastalıkları ve cerrahisi eğitim ve araştırma hastanesi ve İzmir eğitim ve araştırma hastanesi hastalarına ilaç hizmeti veremiyor.

******************************************************************************************

Celal Pir: Evet yeniden birlikteyiz sayın seyirciler yeniden birlikteyiz ve kısa bir aranın ardından kaldığımız noktadan devam ediyoruz İstanbul Cerrahpaşa Tıp Fakültesindeyiz. Türkiye’nin en önemli tıp fakültelerinden birinin bahçesindeyiz. Ve burada binlerce insan şifa arıyor. Ama burada önemli bir konuyu tartışacağımızı söylemiştik hastanelerin ilaç temini meselesini konuşacaktık. Evet hükümetin aldığı bir karar vardı. Bundan böyle 3 ay önce alınan karar göre bundan böyle hastaneler her şekilde buraya gelen hastaların ilaçlarını temin etmek durumunda kalacaklardı. Ancak aradan geçen süre içinde ortaya çıkan bir tablo var çok net çünkü hastane yöneticileri bu tebliğe Ekim ayından hemen devreye girmesini 15 Ekim’de devreye girmesine karşı çıktılar çünkü henüz hazır olmadıklarını söylediler. 2 buçuk aylık ek bir süre verildi. 2 buçuk aylık ek süre sonrasında 1 Ocak 2008 tarihinden itibaren de hastanenin kapısından içeri girdiğinizde sizin ilaç ve tıbbi malzeme ihtiyaçlarınız hasta neler tarafından karşılanacaktı karar böyleydi. Ama maalesef gel gör ki kararla yani lafla peynir gemisi pek yürümüyor gibi. Neden? Çünkü hastanelerin şu anda bırakın ilaç vermeyi bazı bölümlerinden bahsediyorum maalesef dağıtacak ilaç dahi alamadıkları ortaya çıktı. Evet bugün hastanelerdeki ilaç meselesini ele alacağız dedik. Bütün hastanelerde olduğu gibi Türkiye'de 59 tane hastaneden bahsediliyor 21 tanede devlet hastanesinden bahsediyor. Bütün bu hastanelerde olduğu gibi burada da bazı sorunlar var. Hastanelerde yatan hastaların ilaç ve tıbbi malzeme bakımlarının teminlerinin tebliğe göre yani sağlık uygulama tebliğine göre hastaneler tarafından bulunması gerekiyor: Üniversite hastanelerinde ki krizse biraz daha farklı noktadan kaynaklanıyor bazı tıp fakülteleri ilaç ve malzeme temini konusundaki sıkıntılar nedeniyle hasta kabul etmemeye başladılar. Bazı hastanelerde ameliyatlar durduruldu. Peki o zaman ne olacak yani ne yapmamız lazım eğer ameliyat olmak istiyorsanız aynen kalp nakli için Marmara Üniversitesi hastanesinde amcasının kalp nakli için bir vatandaşımızın yaptığı gibi yapmamız gerekiyor. Ne yapıyorsunuz elinize malzeme listesi eczane eczane dolaşıp malzemeleri bulmaya ve ameliyatı geçekleştirmeye çalışıyorsunuz. Peki bu neden oluyor bunu da hemen soralım çünkü bunun arkasına da bazı nedenler var. Özellikle beyin cerrahisi ve ortopedi bölümleri ki hayati önem taşıyor olmasına rağmen protez cihazı gerektiren ameliyatları maalesef şu anda yapamıyorlar. Neden dediğimiz zaman 15 Ekim tarihinden geçen 2 buçuk aylık süre sonrasında ortaya çıkan durumu da size özetle anlatmamız gerekiyor. Evet 2 buçuk aylık süre içinde çok ilginç gelişmeler oldu. Sayın seyirciler tıp fakültelerinin açtığı malzeme ve ilaç tedariki ihalelerine bir çok firma katılmadı. Hatta bazılarına hiç firmalar katılmadı. Çünkü üniversite hastanelerinin yalnızca ihaleci ecza depoları derneği üyesi firmalara olan borcu 250 milyon yeni Türk lirası. Dolaysıyla daha bu borç ödenmeden yeni ihalelere kimsenin katılmak istemediği belirtiliyor. Ama aslında burada bir başka çelişki daha var bu çelişkide tıp fakültelerinin yöneticileri tarafından ortaya konuyor. Onlarda diyorlar ki; bizimde sosyal güvenlik kurumlarından tahsil edemediğimiz paralar var ve bizim gönderdiğimiz reçeteler bizim aldığımız ilaçların parası sosyal güvenlik sisteminde ödenmiyor. Dolayısıyla zincirleme bir tıkanmadan söz etmek mümkün. Evet firmalar ihaleye katılmıyor ortada ilaç yok hükümetin sözü havada kalmış durumda ve sonuçta ne oluyor ne bitiyor işte bunları konuşacağız bugün ama önce haberimizi izleyelim.

-1 Ocak 2008'de yürürlüğe giren sağlık uygulama tebliğine ilişkin tartışmalar sürüyor. Yatan hastaların ilaç ve tıbbi malzemelerinin hastaneler tarafından teminini öngören tebliğin 15 ekimde yürürlüğe girmesi bekleniyordu, ancak hastane yönetimlerinin bu sürece hazırlanmaları için 2 buçuk aylık ek süre tanınmıştı. Bu süre yine de yetersiz kaldı hastaneler bu sürece hazırlanamadı. Sağlık uygulama tebliği, üniversite hastanelerinde krize neden olurken bazı tıp fakülteleri malzeme ve ilaç ihalesi için gerekli parayı bulamadığı için hasta kabul etmemeye başladı. 2 buçuk aylık hazırlanma sürecinde tıp fakültelerinin açtığı malzeme ve ilaç ihalelerine firmalar katılmadı. Üniversite hastanelerinin ihalelere borçlarından ötürü katılamadıkları belirtiliyor.

Celal Pir: Peki neden böyle oldu ve bundan sonra ne olacak. Bu konuyu konuşacağız neden tıp fakülteleri ve devlet hastaneleri bazı bölümleriyle ameliyat yapamaz hale geldi. Şu an telefon hattımızda Sosyal Güvenlik Kurumu Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürü sayın Sami Türkoğlu var. Sayın Türkoğlu hoşgeldiniz efendim programımıza.

Sami Türkoğlu: Hoşbulduk.

Celal Pir: Sayın Türkoğlu özellikle s ağlık uygulama tebliğinin neden uygulanamadığını merak ediyoruz. Yani bu hastaneler içeri giren herkesin normalde ilaç ve malzeme yardımı alması gerekiyordu ama bu maalesef gerçekleşemedi size göre neden?

Sami Türkoğlu: Şimdi tabi yaşanan bazı geçiş döneminde bazı sıkıntılar olmakta olacakta. Şimdi bir kere bu tebliğ 25 Mayıs 2007 tarihinde ilan edildi 1 Ocak tarihine bakarsak 215 gün geçti yani hazırlanmayla ilgili hazırlık süreci 15 Ekimden buyana değil 25 Mayıstan bu güneydi. Ama yeniden şartlarda bir takım ilaç ve benzeriyle sıkıntılar olduğu görüyoruz ama bir kısmı da bilgilendirilme veya bilgilenememeyle ilgili sıkıntılar var. Şu anda biz eczanelerde yatan hastalar için provizyon sistemimiz açık kapatmadık. Yani şu anda hastane tarafından temin edilemeyen bir ilaç reçete edildiği zaman 31 Aralık’ta ne şekilde vatandaşlarımız gidip bunu eczaneden temin ediyorsa 7 Ocak günüde aynı şekilde temin edecekler. Vatandaşlarımızın herhangi ir ücret ödemeyecekler usulüne uygun reçeteler eczanelerden karşılanacak ve provizyon sistemi vasıtasıyla biz daha sonra eczanelere sözleşme gereği bu ücretimizi ödeyeceğiz bunda bir problem olmaması lazım. Provizyon sistemi kapalı olsaydı yani eline reçete tutulan vatandaş bu parayı eczaneye ödeyipte bu paranın bizim tarafımızdan geri ödenmesi gibi bir durum olsaydı evet problem olabilirdi. İşte biz bunu düşünerek bu geçiş döneminde bir problem olmaması için bu yolu açtık. Tekrar ediyorum birinci yolumuz hastaneler tarafından temin edilmesi ama edilemediği durumlarda sizin görüntülerde söylediğiniz haberlerde söylediğiniz durumlarda bunlar dittikçe azalacaktır diye umuyoruz. Bu durumlarda sistem gayet açık. Sisteme de bir sıkıntı olmaması lazım. İlaçla ilgili söylüyorum.

Celal Pir: Peki sayın Türkoğlu bunu bu konuya geleceğim ama burada esas olan şuydu; ayın birinden itibaren Celal Pir hasta ve bu tıp fakültesinden içeri girdiği zaman bu tıp fakültesinin hastanesinin her bölümünün benimle ilgili ilaç ve malzeme teminini sağlaması gerekiyordu karar buydu yanılmıyorsam böyleydi. Bunu sağlamak konusuna da problem yaşıyoruz. Ve bu problemin temel kaynaklarından biride sizin kurumunuz. Niye böyle oldu diyorum yani niye buna yapılamadı diyorum onu soruyorum.

Sami Türkoğlu: sizin kurumunuz dereken sosyal güvenlik kurumu…

Celal Pir: Yoksa bende tabiki elimde reçeteyle dolaşırım.

Sami Türkoğlu: İşte dolaşamamanız için bu iş yapılmıştı Celal bey zaten.

Celal Pir: Anladım peki lütfen hatta akalın çünkü burada önemli konuklarım var onlarla da konuşup size tekrar dönmek istiyorum. Değerli izleyenler İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesinin Dekanı bizimle birlikte öncelikle hocam hoşgeldiniz. Şimdi az önce sosyal güvenlik kumrunun yöneticisine de aynı şeyi sordum size de sormak istiyorum. Neden hocam böyle bir problemle karşı karşıya kaldık, neden lafta kaldı bu uygulama?

Halil Yanardağ: Şimdi bu çıkan yasa hastaneler için aslında bir devrim niteliğinde. Hasta yatağından kalkmadan ilacı ve malzemesi temin edilecek bu bir hizmet bir devrim niteliğinde ama bunun altyapısı yeteri kadar oluşturulmadı. Hazırlıksız başladı bu yasanın uygulaması. Bizim şu anda ilaçla ilgili bir sıkıntımız pek yok ama tıbbi malzeme sadece bizde değil tüm devlet hastaneleri dahil olmak üzeri tüm fakülte hastanelerinde sıkıntı içinde. Çünkü burada çok sayıda kalem var tıbbi malzemeyle ilgili özellikle protez ortopedi malzemeleri, beyin cerrahisi malzemelerinde büyük sıkıntı var çünkü her hasta için farklılık gösterebiliyor onu alıpta stokta tutma şansımız yok. Bunu her gün ihale yapma şansımızda yok dolayısıyla burada tıkanma noktasındayız özellikle tıbbi malzeme ve ortopedi cihazları konusunda.

Celal Pir: İzlinizle tekrar döneceğim ben burada İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesinden Dekan Yardımcısı sayın Rukiye Eker’de var. Kendisine de soracağım hakikatten çok büyük bir üniversiteye benimde okuduğum bir üniversiteye sizde bir bölümümdesiniz yöneticisiniz. Ama buradaki problemi aşmanın bir yolu yok mudur? Yani madem çünkü devletin hükümetin lafı da sağlık sisteminin lafı da havada kalmış oluyor bunu nasıl aşabiliriz sizce.

Rukiye Eker: Şimdi gerçekten hocamın da söylediği gibi bu hastalar açısından çok büyük bir devrim çok büyük bir kolaylık olacaktı. Ancak biz üniversitelerin üniversite hastanelerinin çok büyük hacimleri var çok fazla sayıda hastaya bakıyoruz. Ve onarlın bir yıllık 2 yıllık gereksinimleri ilaç ve medikal malzeme açısından düşündüğünüz zaman trilyonlarca liralık yatırım gerektiriyor. Biz günümüzü ancak kurtaran kurumlarız. Onun için bu yatırımları yapmamız biraz hayal şu aşamada. Ayrıca da o kadar sık değişiklikler oldu ki otomasyon sistemlerimizde malzeme barkotlarında her iki üç ayda bir değişen bir sitem getirilmeye çalışıldı. Bizim elimizde ki insan malzemesi de ortada biz özel hastaneler gibi istediğimiz alıp istediğimizi çıkarabilen kurumlar değiliz. Personelimizin belli bir öğrenimi belli bir düzeyi var. Birden bire bütün o hakikatten çok taktir ediyorum yapılmak istenen şeylerin fevkalade doğru olduğunu düşünüyorum. Çünkü en azından bir malzeme hastanenize girdikten sonra hastaya çıkıncaya kadar takip arlında olacak. Bir sürü haksız kazançlar bir sürü hırsızlıklar engellenecek. Ben bunarla büyük saygı duyuyorum ve çok işe yarayacağını düşünüyorum. Ama bizim gibi bu dev ünitelerde ve elindeki malzemenin belli olduğu ünitelerde bu işleri bu kadar hızlı adapte olmak çok kolay değil. Biraz da ihale sistemi önceden çok önemli bir şey değişiklik getirecekmiş görünen bu çerçeve anlaşmaları ihale kolaylıkları umduğumuz gibi çıkmadı.

Celal Pir: Şimdi hocam burada çok önemli bir şey var yanılıyorsam beni düzeltin az sonra hocama da soracağım aynı şey. Siz tıp insanlarısınız aslında siz tıp insanları olarak hastane yönetmeye başladığınız zaman üzerinize müthiş bir yük biniyor bunun eğitimini alan kişileri hastanede görevlendiremiyor musunuz? Yani bir eksiklik var mı orada acaba bu yüzden mi oluyor bunlar?

Rukiye Eker: Çok doğru görevlendirebilmemiz lazım aslında bu konuda da bizim de işte fakültelerimiz var hastane yönetimi bölümlerimiz var. Herhalde bundan sonra onlardan çok destek istemek zorunda kalacağız çünkü iş artık eskisi gibi değil çok değişikliğe uğradı haklısınız.

Celal Pir: Halil Hocam şunu soracağım bundan böyle özel hastanelerde gittiğiniz zaman paranızı veriyorsunuz ya da özel sağlık sigorta sistemlerinden faydalanarak istediğiniz hizmeti alıyorsunuz. Devlet hastanelerindeyse geldiğinizde hakikatten vatandaş sizin çabanıza gayretinize başarınız endekslenmiş durumda. Acaba böyle kararlar alarak özel hastanelere yönlendirmek gibi bir şey olabilir mi çok özür dileyerek soruyorum bunu vatandaşlarımızdan gelen sorulardan biride bu.

Halil Yanardağ: Yani o şekil düşünmek istemiyoruz daha iyi niyetli bakıyoruz. Bunu hükümetin halka bir hizmeti olarak düşünmek istiyoruz. Ama bir takım aksaklıkları herhalde zaman içinde düzeltilecek. Çünkü her gün yeni bir tebliğle iyileştirmeler yapılıyor bu yasayla ilgili. Zaman içinde yerine oturacak diye düşünüyoruz.

Celal Pir: Peki sistem ne zaman tam yerine oturabilir yani hakikatten Calal Pir bu kapıdan girince ilacımı tıbbi malzemesini ne zaman bulabilir?

Halil Yanardağ: bunu hükümetin çıkaracağı ek yasalara bağlı özellikle tıbbi malzeme ve ortopedi cihazları konusunda ya bir büyük bir depoyla hükümet anlaşacak biz tıbbi malzeme parası istemiyoruz sosyal güvenlik kurumu parasını oraya ödesin biz sadece hizmet verelim. Dolayısıyla o zaman tıkanmanın önünü açmış oluruz. Yoksa bir yılda geçse 2 yılda geçse biz bu ortopedide protez malzemelerini bulundurma şansımız yok gibi.

Celal Pir: Anladım. Peki Suphi beye sormak istiyorum siz bilgi sistemleri bilgi akışından da sorumlusunuz hakikatten bir üniversite hastanesini yönetmek tabi bu çapta büyük bir üniversite hastanesini yönetmek dediğimiz zaman her hastanın ilacını tıbbi malzemesini kontrol etmek bu kadar kolay bir şey değil. Sizin öneriniz ne?

Suphi Vehid: Bir kere üniversite hastaneleri olarak bizler kamuoyu ihale kanununa göre hizmet sunmak zorundayız. Yani bütün alımlarımızı ihale kanununa göre almak zorundayız. Özellikle ortopedi … gibi malzemelerinin pahalı ve çok çeşitli olduğu branşlarda kamu ihale kanunuyla alım yapmak çok güç. Ayrıca bu ihaleyle aldığımız alabileceğimiz malzemelerinde hastalara ölçülerinin tutmaması nedeniyle elimizde kalması da söz konusu. Tabiki bütün bunlar özel hastanecilikte farklı değerlendiriliyor. Üniversite ve devlet hastanelerinde farklı değerlendiriliyor. Bu nedenle özellikle üniversite hastanelerinin kamu ihale kanunun kapsamında kalmak şartıyla doğrudan teminle elde edebileceği malzeme bedel sınırının değiştirilmesinde yarar görüyorum.

Celal Pir: aslına bakarsanız değerli izleyenler tabi hocalarımız belki kibarlıktan söylemiyorlar sosyal güvenlik sistemiyle ilgili ödemelerde de büyük aksaklıklar var. Tabi daha önemli bir şey var bu üniversitelerin hastanelerinin güçlendirilmesi konusunda herhangi bir devlet yardımı da yok onlarda hepsi döner sermayeden oluyor. Tüm bunları yapabilmek yani mesela bu Cerrahpaşa’yı yönetmek herhalde önemli bir bütçe gerektiriyor bu bütçeyi nasıl sağlıyorsunuz bırakın ilaç teminini.

Halil Yanardağ: Bu bütçeyi döner sermaye gelirlerinden karşılamaya çalışıyoruz ama bunlarda sıkıntılar var. Hak edişlerimizi gecikmelide olsa alabiliyoruz ama bu bizi sıkıntıya sokuyor. Geriye dönük ödemelerimizi yapamıyoruz. Dolayısıyla bir süre sonra kısır döngüye giriyoruz alacağımız var borcumuzu karşılayamıyoruz dolayısıyla sıkıntıya giriyoruz.

Celal Pir: Peki hocam bu işin çözümü sizce ne? Az önce hocam dedi ki yani bizim üzerimizde n bu yük alınsın en azından sağlık bakanlığı büyük depolar kursun biz isteğimizi belirtelim iş çözülsün. Hakikatten böyle olursa iş çözülür mü yoksa bu iş nereye kadar böyle gidecek?

Rukiye Eker: Gerçekten onlar bizim yerimize ihaleler yapar fiyatlar alır birim fiyatlarını belirler ve biz onlardan alırsak tabiki işimiz çok kolaylaşmış olur. Biz tüccar değiliz bütün firmalarla muhatap olmak onlarla pazarlıklar yapmak bizi hem gerçekten oyalıyor hem de çok anladığımız şeylerde değil onun için onlar yaparlarsa biz kullanırsak biz sadece işin tıbbi şeyini yapalım çok kolay olur çok güzel olur.

Celal Pir: Peki burada önemli olan bir gerçek var. Şimdi bir hastanenin kapısında hastane yazdığı zaman siz oraya giriyorsunuz. Acaba bu Türkiye olaylar bu tür hastaneleri önümüzdeki dönemde zora sokabilir mi madden bu kadar büyük sıkıntılar ortaya çıkacaksa her hastaya ilaç ve tıbbi malzeme temin etmek. O zaman bu hastaneler küçülecek yok mu olacak? Yani 100 yıllık hastanelerden bahsediyoruz.

Rukiye Eker: Biraz zora gereceğimiz ortada en azından şöyle üniversite hastanelerinin biraz farklı algılanması gerektiğini düşünüyoruz. Mesela maka başı uygulamaları var. Bir hasta geldiği zaman dahiliye polikliniğine 55 milyon lira sadece yada 55 lira yeni parayla bize SGK ödüyor. Ama o hasta genellikle başka yerlerde çözülememiş bir sürü problemi olan hasta oluyor. Diyelim ki bir kronik hepatitli hasta geliyor siz onun hepatitinin hangi ajanla olduğunu ortaya çıkarmak için en az 350-400 liralık masraf yapıyorsunuz laboratuar tetkiki istiyorsunuz görüntülemeler istiyorsunuz ama bize 55 lira veriyor. Yani bu kadar negatifle nereye kadar dayanabiliriz bilemiyorum.

Celal Pir: Şimdi aslında burada bazı gerçeklerinde altını çizelim. Biz tabi haberlerin çıkarttığımız kadarıyla söylüyoruz bazı hastanelerde artık tahlil yapılmıyor. Şimdi tahlil yapılmıyor bazı ameliyatlar yapılmıyor o zaman hastanenin kapısında hastane yazmasının ne anlamı var diyen izleyicilerimiz var onlara ne diyebiliriz.

Halil Yanardağ: Biz her şeyden önce kamu hizmetini insanlara yönelik hizmet görmekteyiz bunda bir aksama söz konusu değil. Tükenene kadar hizmet vermekte kalitede herhangi bir düşüklüğe gitmek istemiyoruz. Son ürünümüze kadar hizmete devam edeceğiz.

Celal Pir: Peki hocam mesela diyelim ki hastanelerde ilaç olmayınca bu ilaç yoktur damgası veriliyor insanların eline ve onlarda eczanelere gidiyorlar temin etmeye çalışıyorlar. Az önce sosyal güvenlik kurumunun başkanı sayın Türkoğlu’da bu sistemin devam ettiğini söyledi. Zaten her haftada bununla ilgili tebliğ yayınlanıyor. O zaman ne değişti eskiden ne değişti bugün?

Halil Yanardağ: Eskiden değişen şey onu dışarıdan alabilmeniz için ihale yapmanız ve firmaların katılmadığını o ihalenin başarısız olduğunu kanıtlamanız gerekiyordu. Eskiden böyle bir kanıtlama zorunluluğu yoktu.

Celal Pir: Pardon.

Rukiye Eker: Geri ödemede biraz daha zorluk çıkacak yani sizin o malzemeyi bulundurmamanızın nedenini ispatlamanız gerekiyor. İhaleye girdiğiniz firmaların on katılmadığı gibi sebeplerinizi ortaya çıkarmanız gerekiyor.

Celal Pir: Ancak o zaman ödemeler yapılıyor. Yani bir anlamda o zaman eski sistem devam ediyor otomatik olarak işte vatandaşın elinde eğer ilaç yoksa ödeniyor lafı biraz daha zorlaştırılmış şekilde.

Rukiye Eker: Aradan bir ayrıntı var evet.

Celal Pir: Peki şunu sorayım çünkü siz tıp insanısınız. Gece yarısı bir ilaç lazım oldu hastanede de yok dışarıda alacak parası yok ne olacak o insan ne yapacak?

Halil Yanardağ: Eskiden sistem nasıl işliyorsa aynı şekilde işleyecek. Yani var olan elbette ki verecek hastane ama şimdi İstanbul’da yüzlerce eczane var onlarca depo var bunlarda bile bulunamayan ilaçlar var. Yani gece yarısı bulunamayan ilacı artık açık olan nöbetçi eczaneden bulunacak.

Celal Pir: Peki tüm bu gelişmelere baktığımız zaman bu sistem ne zaman tam rayına oturur hocam?

Halil Yanardağ: Hükümetin çalışmasına bağlı sosyal güvenlik kumrunun çalışmasına ve iyileştirmeleri yapmasına bağlı. En büyük sıkıntı dediğimiz gibi tıbbi malzeme ve ortopedi cihazlarında. Bunlara bir kolaylık sağlanırsa ilaçta fazla problem yok. İlaçları tedarik etmek daha kolay.

Celal Pir: Mesela böyle bir hastaneyi yönetirken bu cümleyi altını doldurduğumuzda yani ilaç ve tıbbi malzeme tedariğinin altını doldurduğumuz zaman ne kadar bir hacimden bahsediyor trilyonlar dedik ama hakikatten ne kadarlık bir hacimden bahsediyoruz. İzleyicilerimiz bilsin istiyorum.

Halil Yanardağ: Bizim yıllık ilaç tüketimimiz yaklaşık 30-35 trilyon civarında bir 15 trilyon yakında şeyimiz var ortopedi cihazı giderimiz var yaklaşık 50 trilyonluk bir ek bütçe lazım bunların hepsini bulundurmak için. Ek bütçeniz olsa bile bunları aldığınız diyelim varsayalım bununla ilgili depo bununla ilgili hizmetli çevremizde bile 100’e yakın eczane onlarca da tıbbi malzeme deposu da burada çalışana 200-300 kişinin yaptığı içi sadece bir tane eczane ve belli sayıda kişilerin yapması isteniyor.

Celal Pir: Burada izleyicilerimize izlinizle söyleyeyim Cerrahpaşa tıp fakültesinin çevresinde aşağı yukarı 100 dediniz ama 150’nin üzerinde eczane var. Bir o kadar da tıbbi malzeme satan yer var. Dolayısıyla bunarlın tümünün yaptığı işi tek bir elde toplamaktan bahsediyoruz. Aslında devrim niteliğinde önemli bir karardan bahsediyoruz ama bu para sizde var mı?

Halil Yanardağ: Bu para bizde yok. Elemanda yok depo da yok bunun için. Çünkü devasal depolar lazım bunun için.

Celal Pir: Peki hocam bu lafların hepsi yerde mi kalacak o zaman?

Rukiye Eker: Mutlaka bir çözüm bulunacak biz mesela bir Ocaktan itibaren İstanbul tıp fakültesi olarak hastalara gerektikçe vaka başında ihale ederek bütün hastalarımızın ihtiyaçlarını görmeye çalışıyoruz. Ama emin olun satın alma seksiyonumuz Cumartesi-Pazar bile çalıştılar ki insanların malzemelerini alsınlar ilaçlarını alsınlar diye. Çok büyük özverilerle şu ana kadar bir ameliyat iptali olmadı her hastanın her ilacını bulmaya çalışıyoruz ama çok büyük özverilerle. Bu özveri ilelebet sürmeyecek onun için mutlaka akılcı çözümler getirilmesi lazım.

Celal Pir: Ben o zaman hemen Ankara’ya tekrar döneceğim sayın Türkoğlu hattımızdaydı bizi sabırla dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum. Ama burada tıp insanlarının söylediği bir cümle var bu işlerin altından hastanelerin teker teker kalkması hakikatten oldukça zor bir durum diyorlar. Bunun çözümünün sağlık bakanlığı tarafından y ada bir başka bakanlık tarafından yaratılacak genel depolardan bu ihtiyaçların karşılanması şeklinde olabileceğini söylüyorlar. Onlar hastane yönetiyorlar dolayısıyla bize birinci elden bilgileri veriyorlar. Sayın Türkoğlu bu görülere sizin katkınız olabilir mi? Ya da karşılık durur musunuz efendim?

Sami Türkoğlu: Tabi Celal bey öncelikle şunu belirteyim ben beyin cerrahisi uzmanıyım. Yaklaşık 4 yılın 3 yılı SSK zamanında en büyük hastanelerin birisinin baştabipliğini yaptım. Şimdi hazırlanma konusuna hazırlık 215 gün şunu bir belirteyim 35 trilyonluk İstanbul üniversitesinin ihale yaparak nakit para orta koyarak böyle bir ihale falan yapmayacak. İki, bunların hepsini alıp depolamayacak. Bu şeyleri bir ortaya koyalım ihale yöntemleriyle çok çeşitli 4-5 tane ihale yöntemiyle bunları zaman içerisinde kullandıkça ödeme yöntemleri var depolama gibi bir ihtimalleri yok. Bakın çok önemli bir şey söylediniz İstanbul Üniversitesinin Cerrahpaşa’nın Çapa’nın karşısına medikalcılar ve eczaneler dolu. Hocalarımız çok iyi bilir ki kendileri de bu konudan muzdariptir yüzlerce medikalcının elemanları hastanelerin içerisinde dolaşmaktadırlar. Bakın Avrupa’nın hiç bir ülkesinde böyle bir sistem yoktur. Yani bir köfteci dükkanına gidiyorsunuz köfteci size diyor ki kıymayı getirirsen ben size köfte yaparım. Böyle bir sistem yok.

Celal Pir: Sayın Türkoğlu burada çok net bir açıklama var. Değerli hocalarımızda sizde aynı konudan bahsediyorsunuz. Hakikatten onlarda aynı şeyi söylüyor sizde aynı şeyi söylüyorsunuz. Ben şunu söylemek istiyorum devrim niteliğinde olduğunu da söylüyorlar ne zaman sistem oturur sayın Türkoğlu.

Sami Türkoğlu: Bakın biz sistemi elimizle yeter ki hep birlikte buna yani ben şuna şu bakımdan çok memnun oldum artık biz bu sistemin bu uygulamanın iyiliğini kötülüğünü tartışmıyoruz hepimiz hep birlikte evet bu yapılması lazım bununla ilgili aksaklıklar varsa hep birlikte müdahale edeceğiz. Yani hocalarımın paralarla ilgili finans sıkıntılarıyla ilgili ki çok büyük kısmı sosyal güvenlik kurumu neden değildir ona başka hocalarım daha iyi bilirler size onlarla ilgili dokümanları da verebilirler. Ama neden kaynaklanırsa kaynaklansın bu sistemi devam ettirmek için elimizden geleni yapmak durumundayız. Ayrıca hocalarımda iyi bilirler ki ilaç ve malzeme alma ilk uygulamaları değil şu anda hocalarımız bu uygulamanın 1 Ocak’tan evvelde çok çeşitli sayıda ilaç v malzemelerini eczanelerinde bulunduruyorlardı. Sadece nitelik ve sayı olarak bir miktar artma geldi. Evet bunarlın alınma yöntemleriyle ilgili tespit edilme yöntemleriyle ilgili çok sıkıntılarımız vardı. Etik olmayan hoş olmayan durumlarımız vardı. Hastalarımızın mağduriyetleri vardı, bir takım suiistimaller vardı. Bunlarla birlikte biz bu hafta içerisinde tekrara üniversitelerimizde sağlık bakanlığına maliye bakanlığına tekrar bu yaşadığımız bir hafta içinde ne sıkıntılar yaşandı bunarlın hepsinin rehabilite edilmesi için var gücümüzle tekrar çalışacağız kendileriyle tekrar görüşeceğiz. Ama hep birlikte bu sistemin bir kaç ay içerisinde hiç bir hastamızı bu geçiş döneminde mağdur etmeden altını tekrara çizerek söylüyorum mağdur etmeden sistemi oturtmak mecburiyetindeyiz.

Celal Pir: Sayın Türkoğlu çok teşekkür ediyorum ama tabi burada bilinmesi gereken bir şey var özellikle izleyicilerimiz tarafından. Aslında bu işin konuşmadığımız bir de hasta hakları tarafı var. eğe bir hastaneden gidiyorsanız hasta hakları dahilinde size tıbbi hizmetin sunulması gerekiyor. Bunu sağlayamayan herhangi bir tep kurumu en azından sağlık bakanından çalışma bakanından ki sosyal güvenlik kurumu çalışma bakanına bağlı en küçük hasta bakıcıya kadar vatandaş olarak bizim onlardan hesap sormamızı da beraberinde getiriyor. Sadece hastane yönetimleriyle hastanenin girişindeki tıp personeliyle hastaları karşı karşıya bırakmamak gerekiyor. Bunun parasal kısmının da bunun ilaç kısmının da tıbbi malzeme kısmının da önüne konması gerekiyor hastaların. Bunun için çalışılıyor ama yapılan iş şu anda atılan taş ürkütülen kuşa ulaşmış değil. Yani ortaya çıkan tablo şu ki bir kez daha altını çizelim acizlikle yardım isteyerek geldiğimiz hastanelerde yine elimizde reçeteler eskisi gibi gidip eczane eczane dolaşıyoruz. O zaman devletin lafı işte o zaman havada kalıyor. Ve bu bir kader değil bunu değiştirmek gerekiyor. Bugünkü konumuzda da bunun altını çizmeye gayret gösterdik. Yayınımıza katılan tüm tıp insanlarına çok teşekkür ediyoruz. Hoşçakalın efendim.



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat