10 Nisan 2008 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR
KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Murat ÖZKAN (Giresun)
-----0-----
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.20
BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR
KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Murat ÖZKAN (Giresun)
----- 0 -----
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 89'uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Y O K L A M A
Sayın milletvekilleri, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
1'inci sırada yer alan, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve bu tasarıyla birleştirilen İzmir Milletvekili Bülent Baratalı'nın, Manisa Milletvekili Şahin Mengü'nün, Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 19 milletvekilinin, Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu'nun, İzmir Milletvekili Bülent Baratalı ve 24 milletvekilinin ve Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 12 milletvekilinin aynı konudaki kanun teklifleri ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları'nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
1. X Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İzmir Milletvekili Bülent Baratalı'nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı'nın; Devlet Memurları Kanunu ile Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı'nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Manisa Milletvekili Şahin Mengü'nün; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 19 Milletvekilinin; 17.7.1964 Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu'nun; Engelli Memurların Emekliliğini Düzenleyen 5434 Sayılı Kanunun 39 uncu Maddesinin (j) Bendinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı'nın; 3201 Sayılı "Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun"da Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı ve 24 Milletvekilinin; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 4 Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 12 Milletvekilinin; Sanatçıların Sosyal Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/465, 2/30, 2/31, 2/37, 2/64, 2/71, 2/79, 2/136, 2/147, 2/149) (S. Sayısı: 119) (X)
BAŞKAN - Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Geçen birleşimde 61'inci madde kabul edilmişti.
Şimdi, 62'nci madde üzerindeki iki adet önergeyi önce geliş sırasına göre okutup, sonra aykırılığına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 62 nci maddesi ile değiştirilen, 5510 sayılı Kanunun 104 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan "ve 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı" ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederim. Saygılarımla,
Recep Taner Beytullah Asil Mustafa Kalaycı
Aydın Eskişehir Konya
Münir Kutluata Hasan Özdemir Mehmet Günal
Sakarya Gaziantep Antalya
BAŞKAN - Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair kanun Tasarısı'nın 62. Maddesi ile değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 104. Maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kemal Kılıçdaroğlu Hakkı Suha Okay Rasim Çakır
İstanbul Ankara Edirne
Ali Rıza Öztürk Çetin Soysal
Mersin İstanbul
"Bu Kanunla yürürlükten kaldırılmayan yasaların ilgili hükümleri saklı kalmak kaydıyla, 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı, 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı ve 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı kanunlara yapılan atıflar ile ilgili mevzuatında emeklilik, malûllük, vazife malûllüğü ve sosyal sigorta haklarına, yardımlarına ve yükümlülüklerine, iştirakçiliğe ve sigortalılığa, dul, yetim ve hak sahipliği şartlarına, emekli ikramiyesine, ek ödemelere, sağlık hizmetleri veya tedavi bedellerinin ödenmesine ilişkin yapılan atıflar bu Kanunun ilgili maddelerine yapılmış sayılır."
BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu önergeye?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Konuşmak isteyen var mı efendim?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Sayın Ali Koçal konuşacaklar.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Koçal. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ KOÇAL (Zonguldak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle cumhuriyetimizin, millî bütünlüğümüzün, Atatürk ilke ve devrimleri ile vatandaş hak ve özgürlüklerinin onurlu ve sadık koruyucuları olan polislerimizin, polis teşkilatının 163'üncü kuruluş yıl dönümünü kutluyorum. Demokratik ve laik düzen içinde üniter devlet yapımızın sürdürülmesi, yasa ve yönetmeliklerin uygulanması ve bu uygulama mücadelesinde şehit olanlarımızı rahmetle anıyorum. Görev başında olan emniyet mensuplarımıza Cumhuriyet Halk Partisi olarak şükranlarımı sunmak istiyorum ve ayrıca emniyet mensuplarımızın sosyal ve özlük haklarının ve taleplerinin Hükûmet tarafından yerine getirilmesini beklediğimizi de ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 62'nci maddesiyle değiştirilen 104'üncü maddesinin birinci fıkrasıyla ilgili olarak verdiğimiz önergeye yönelik söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Önergeyle, tasarıdaki "Bu Kanunla yürüklükten kaldırılmayan hükümleri saklı kalmak kaydıyla" ifadesinin yerine "Bu Kanunla yürürlükten kaldırılmayan yasaların ilgili hükümleri saklı kalmak kaydıyla" ibaresinin konulması yönünde, cümledeki ifade bozukluğunun giderilmesi amacıyla görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış buluyorum.
Değerli milletvekilleri, dün akşam Sayın Bakanımız, buradaki konuşmasında muhalefetten bu tasarıya katkı beklediklerini ifade ettiler. Ancak hepimiz görüyoruz, bu yasa tasarısı görüşülmeye başlandığından bu yana ve daha önceki dönemlerdeki görüşülen yasalarda muhalefet olarak bizler sürekli önerilerde, öngörülerde bulunduk. Bu önerilerimizle ilgili gerçekten bayağı bir çaba sarf ettik. Ülkemizin, insanlarımızın yararına, onlara katkı verilmesi adına birçok şeyler yapmaya gayret ettik ama bunlardan hiçbir tanesinin, önergelerimizin hiçbir tanesinin -bazı, bir iki istisna belki hariç olabilir- kabul görmediğini de hep birlikte burada yaşadık.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - Beş tane, beş!
ALİ KOÇAL (Devamla) - Yani bir nevi biz, konuşmalarımız havada kaldı, havanda su dövmüş olduk. Böylece de Sayın Bakanın söylemiş olduğu gerçekleşmemiş oldu bu arada.
Tabii, verdiğimiz önergelerle ilgili, hepiniz görüyorsunuz, Sayın Başkan soruyor: "Komisyon katılıyor mu?", "Hayır." ; "Hükûmet katılıyor mu?", "Hayır." İşte, oylamaya sunuyor: "Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir." Bu şekilde bir süreç yaşıyoruz ne yazık ki!
Tabii, buradan anlaşılıyor ki iktidar milletvekilleri, talimat almadan, üstlerinden bir talimat almadan hiçbir şey yapamıyorlar çünkü her şey görülüyor ki Başbakanın iki dudağının arasında. Başbakan ne söylerse onu yapmak zorunda arkadaşlarımız. Kendi özgür iradeleriyle hiçbir şey yapamadıkları açık ve net olarak ortaya çıkmıştır. Bundan önceki uygulamalarda da zaten bunları gördük ve burada, yine hiçbir AKP'li arkadaşımızın Başbakanın talimatlarına karşı tepki veremediğini, tepki vermesinin mümkün olmadığını hep birlikte görüyoruz.
Tabii bir diğer konu: Aslında Sayın Başbakanın da kendilerini iktidara taşıyan güçlere karşı, o güçlerin talepleri doğrultusunda hareket ettiğini de çok yoğun bir şekilde bütün alanlarda görüyoruz. Tabii iktidarını sürdürebilmek için, o güçlerden aldığı talimatı yerine getirmek üzere, onları üzmemek üzere elinden geleni yapmaya gayret ediyor. Tabii hâl böyle olunca, milyonlarca çalışanla ve gelecekte çocuklarımızla ilgili çıkacak olan Sosyal Güvenlik Yasası Sayın Başbakanı ve Hükûmeti çok fazla ilgilendirmiyor. Zaten Sosyal Güvenlik Yasası'yla ilgili olarak kamuoyu bu konudaki gerekli tavrını ortaya koymuş ve adını da koymuştur bu Sosyal Güvenlik Yasası'nın, bu "mezarda emeklilik yasası" olarak artık gündemde yerini almıştır.
Değerli arkadaşlar, Sayın Bakan dün akşam burada üçüncü bölümle ilgili söz aldığında tabii yine bu yasayla ilgili çok yoğun bir şekilde ve herkesi yine ikna edecek yahut da kandıracak biçimde birtakım sözler söyledi ve bu yasanın çok güzel bir yasa olduğunu ifade etti.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - "Kandıracak" ifadesi hiç yakışmıyor.
ALİ KOÇAL (Devamla) - Durum böyle değil. Bu durumun böyle olmadığını, ben tekrar kamuoyuna, vatandaşlarımıza burada iletmek istiyorum ve bilsin ki vatandaşlarımız, bu yasayla, artık herkes altmış beş yaşında emekli olacak ve sigortalıların bazı hakları geri alınacak, emekliler ikinci sınıf vatandaş sayılacak, çalışanlar daha geç emekli olacaklar ve daha az maaş alacaklar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Koçal.
ALİ KOÇAL (Devamla) - Çalışanlardan bazıları sistem dışında kalacak ve bu arada birçok çalışanın yıpranma payları ellerinden alınacak, emekliler millî gelirden pay alamayacak.
Sağlık hizmeti alabilmek için bu ülkenin vatandaşı olmak, üstelik vergi ödemek, dahası, genel sağlık sigortası primi yatırmak, hatta katılım payı ödemek de yetmeyecek "ilave ücret" adı altında bir ücret alınacak. Bunu hepimizin bilmesi gerekiyor. Yani parası olan herkes sağlık hizmeti alabilecek, parası olmayan ise Allah'a emanet; artık onun durumunun ne olacağını bilmiyoruz.
Ayrıca, emekliler arasındaki maaş farkları bu yasayla giderilmiyor; bunu bilmemiz lazım.
Bugünün gençleri ve çocuklarıyla, doğmamış olanlarımızın geleceği ipotek altına alınıyor; bunu mutlaka bilmemiz gerekiyor.
Primini ödeyemeyen vatandaşlarımız, esnafımız, köylümüz, çiftçimiz sağlık hizmeti alamayacak; bunu iyice bilmemiz lazım.
Emekli olmak zorlaşacak.
Özürlülerle ilgili prim sayısı artacak ve mevsimlik çalışanlarımızın artık emekli olma olayı oldukça zorlaşacak.
Yani burada esasen, Hükûmet için önemli olan bu yasayı çıkarmak değil…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Koçal.
ALİ KOÇAL (Devamla) - Peki, teşekkür ediyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) - Söylediklerinizin yanlış olduğunu biliyorsunuz ama mesaj veriyorsunuz.
ALİ KOÇAL (Zonguldak) - Yani isterseniz, onu bir açık oturumda konuşalım yanlış mı doğru mu diye.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) - Tamam, her zaman.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - Yasayı bir daha oku!
EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) - Ne oldu? Niye böyle böyle yapıyorsun?
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - Otur yerine! (AK Parti ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN - Sayın Milletvekili…
Lütfen sayın milletvekilleri, oturur musunuz.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakanım, bir şey mi dediniz?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Evet.
BAŞKAN - Sayın Bakan, buyurun siz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Efendim şimdi, biz bu katkı sağlayan önergelere katılıyoruz.
BAŞKAN - Dinler misiniz… Sayın Bakanı dinler misiniz lütfen.
Buyurun efendim.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Şimdi, bizim bu yasada 105'inci maddenin (f) fıkrası, bu kanuna aykırı hükümler varsa o kanunların yürürlükten kalkmasını öngörüyor. Bu önergeyi kabul ettiğimiz zaman yasa içerisinde bir çelişki meydana gelecek. Yoksa bizim, yerinde olması hâlinde önergeyi reddetmemiz diye bir şey söz konusu değil.
Aynı görüşümüzde ısrar ediyoruz: Müspet düzenlemelere ve yasa içerisinde çelişki arz etmeyecek düzenlemelere, nereden gelirse gelsin, "evet" diyeceğimizi bir kez daha ifade ediyorum. Ama bu önergeniz, bizim yasa içerisindeki ana umdeleri, ana öngörüleri ortadan kaldıran bir önerge. Onun için katılamadığımızı ifade ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Bakan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 62 nci maddesi ile değiştirilen, 5510 sayılı Kanunun 104 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan "ve 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı" ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederim. Saygılarımla,
Hasan Özdemir (Gaziantep) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI NECDET ÜNÜVAR (Adana) -Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Özdemir. (MHP sıralarından alkışlar)
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın 62'nci maddesiyle ilgili MHP Grubu olarak vermiş olduğumuz önerge hakkında konuşmak üzere söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu tasarının muhtemel akıbeti hakkında endişelerimizi sizlerle paylaşmak istiyorum.
5510 sayılı Kanun'un Anayasa Mahkemesince iptal edilen maddelerine bakıldığında, iptal kararlarının büyük çoğunluğunun memurlar ve kamu görevlileriyle ilgili düzenlemeler konusunda olduğu görülmektedir. Tasarıyla yapılan düzenlemelerde, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra ilk defa göreve başlayan memurlar ve diğer kamu görevlileri 4'üncü maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında yeni sisteme dâhil olmaktadır. Mevcut memurlar ve diğer kamu görevlileri ise eski hükümlere tabi bulunmaktadırlar. Yasanın yürürlük tarihinden önce göreve başlayanlar ve yasadan sonra başlayanlar arasında iki farklı emekli aylığı bağlama sistemi getirilmektedir. Memuriyete giriş sınavını kazanan ancak ataması yasanın yürürlük tarihinden sonra yapılan bir memur yeni düzenlemeye tabi tutulurken, yasanın yürürlük tarihinden bir gün önce aynı kadroda işe başlayan bir memur ise eski mevzuat hükümlerine tabi olacaktır. Bu durumda aynı kadrolarda çalışan 2 memurdan kanunun yürürlük tarihinden sonra işe başlayan memur daha önce prim kesilmeyen bazı tazminatlar ve ödemeler prime esas kazanç kapsamına alınacağından daha fazla prim ödeyecek, bu nedenle net ücreti daha düşük olacak, ayrıca emekli aylığı da düşük olacaktır. Bu düzenlemenin yeni bir eşitsizliğe yol açacağı açıktır.
Anayasa Mahkemesi, aynı hukuksal konumda bulunmayan memurlar ve diğer kamu görevlileriyle ilgili, bunlar dışında kalan sigortalıların özellikleri gözetilmeksizin aynı sisteme bağlı tutulmasını Anayasa'nın 2'nci, 10'uncu ve 128'inci maddelerine aykırı bulmuştur. Dolayısıyla, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra ilk defa göreve başlayacak memurlar ve diğer kamu görevlilerinin Anayasa'nın 128'inci maddesi ile belirlenen hukuki konumları değiştirilmediğinden, yeni düzenleme Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçesini karşılamamaktadır. Görünen köy kılavuz istemiyor, belli ki bu tasarı böyle kanunlaşırsa Anayasa Mahkemesince iptal edilmesi ihtimali çok yüksek olacaktır.
Tabii ki memurlar, BAĞ-KUR'lular ve işçilerin gerek kendileri ve gerekse birbirleri arasındaki bazı haksız uygulamaların, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, biz karşısındayız. Anayasa Mahkememiz de bu haksızlıklara "Kalsın." demiyor, Anayasa'mıza dayanarak bazı konulara dikkat çekiyor. Bunları mutlaka düzeltelim ama Anayasa Mahkemesinin iptal kararını ve gerekçesini de görmezden gelmeyelim. Hukuk devletiysek, hukukun üstünlüğüne inanıyorsak bunun da gereğini yapmak zorundayız.
Görüşülmekte olan tasarı, 5510 sayılı Kanun'un sadece iptal edilen maddeleriyle ilgili değil,
neredeyse tüm maddelerinde değişiklikler içermektedir. Sosyal güvenlik sistemine ilişkin yapılacak düzenlemelerin her bir hükmünün aktüeryal hesaplara dayanması ve vatandaşlarımız arasında eşitsizlik ve adaletsizliklere meydan vermemesi gerekmektedir. Ancak bu tasarı sürekli yapılan değişikliklerle âdeta yazboz tahtasına çevrilmiştir. Bir hesaba dayanmadan yapılan bu değişiklikler de yeni eşitsizliklere ve sorunlara yol açacaktır.
Tasarı gerekçesinde sigortalılar arasında norm ve standart birliği sağlanması amaçlandığı ifade edilmekle birlikte, gelinen durum itibarıyla norm ve standart birliğinden eser kalmamıştır.
Samimi olarak söylüyoruz, gelin yol yakınken dönelim, bu tasarıyı geri çevirelim. Bizim önerimiz, yine tek çatı altında olsun. Zaten 5502 sayılı teşkilat yapısıyla yönetim tek elde toplandı, finansman yönetimi şu anda tek elden yapılıyor, bilgi altyapısı tek elden yürütülmeye başlandı. Şimdi, önce genel sağlık sigortasıyla ilgili yasa çıkaralım ve uygulamaya koyalım. Sosyal yardım ve sosyal hizmet programlarını çağdaş ve entegre bir sistem olarak tek çatı altında toplayalım. Sonra da sigortacılıkla ilgili, işçi, memur, çiftçi, esnaf gibi kesimler arasında farklı uygulamaları, eksik uygulamaları, bu kesimlerin özelliklerini Anayasa'mızı, Anayasa Mahkemesi kararlarını da dikkate alarak…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Özdemir, devam edin.
HASAN ÖZDEMİR (Devamla) - …azami ölçüde norm ve standart birliğini sağlayabilmek amacıyla yeniden gözden geçirelim. Tüm bu saydıklarımı kısa bir süre içinde yapabiliriz. Biz tüm düzenlemeyi bir yasada yapmak zorunda mıyız? Hayır. Zaten şu anda da beş ayrı yasada düzenlenen, dokuz yüzü aşan maddeden oluşan hükümleri bu tasarıya toplamış gibi görünüyoruz. Ama bakıyoruz, toplayamamışız yani amaç hasıl olmuyor, her şeyi karmakarışık ediyor. İçinden çıkılmaz hâle getirdik. Sosyal güvenlik sistemimiz hukuki boyutu ile uygulanabilir, ilgili taraflarca kabul edilebilir ve mali boyutuyla sürdürülebilir bir yapıya kavuşturulmalıdır.
Sözlerime son verirken, bu tasarıya MHP olarak ret oyu vereceğimizi bildirir, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Özdemir.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
62'nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
63'üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan "Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın çerçeve 63 üncü maddesi ile değişik 5510 sayılı kanunun 105 inci maddesinin, madde başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Harun Öztürk Kamer Genç Recai Birgün
İzmir Tunceli İzmir
Hasan Macit Hasan Erçelebi Hüseyin Mert
İstanbul Denizli İstanbul
Ayşe Jale Ağırbaş
İstanbul
"Uygulanmayacak Hükümlerle Değiştirilen Hükümler
MADDE 105- 21/4/2005 tarihli ve 5335 sayılı Kanunun 30 uncu maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkraları ile 10/7/1987 tarihli ve 285 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesinin onbirinci fıkrası hariç olmak üzere, diğer kanunların bu Kanuna aykırı hükümleri uygulanmaz.
26/10/1990 tarihli ve 3671 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin son fıkrasında yer alan '5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren, Yasama Organı Üyeleri ile dışarıdan atanan bakanların bu görevlerde geçen her hizmet yılı için aynı Kanunun 32 nci maddesi çerçevesinde üç aylık fiili hizmet zammı uygulanır.' ibaresi metninden çıkartılmış; 6 ncı maddesinin "Ancak" ile başlayan üçüncü cümlesi "Ölüm ve çeşitli sebeplerle genel seçimin yenilenmesi halinde önceden aldıkları üç aylık ödenek ve yolluklarından ölümün meydana geldiği ay ile seçimlerin yenilendiği aya ait olanları geri alınmaz." şeklinde, 7 nci maddesinin birinci fıkrasındaki "oniki" ibaresi "iki" olarak değiştirilmiştir."
BAŞKAN - Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 63. Maddesi ile değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 105. Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kemal Kılıçdaroğlu Hakkı Suha Okay Rasim Çakır
İstanbul Ankara Edirne
Ali Rıza Öztürk Çetin Soysal Bilgin Paçarız
Mersin İstanbul Edirne
"MADDE 105- 21/4/2005 tarihli ve 5335 sayılı Kanunun 30 uncu maddesi, 26/10/1990 tarihli ve 3671 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi ile 10/7/1987 tarihli ve 285 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesinin onbirinci fıkrası hariç olmak üzere, diğer kanunların bu Kanuna aykırı hükümleri uygulanmaz. Kurum, hangi kanunların bu Kanuna aykırı hükümlerinin uygulanmayacağını Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde liste olarak Resmi Gazetede yayınlar."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılmıyoruz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Sayın Bilgin Paçarız konuşacak efendim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Paçarız. (CHP sıralarından alkışlar)
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 119 sıra sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu Tasarısı'nın 63'üncü maddesi üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 63'üncü madde ile 5510 sayılı Kanun'un 105'inci maddesi değiştirilmektedir, fakat bir yanlışlık yapılmaktadır. Bu yanlışlığı gidermek için vermiş olduğumuz önergeyle "Kurum hangi kanunların bu kanuna aykırı hükümlerinin uygulanamayacağını, kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde liste olarak Resmî Gazete'de yayımlar." ifadesinin maddeye eklenmesini uygun görüyoruz. 5510 sayılı Yasa'nın 105'inci maddesinde hangi yasaların bu kanuna aykırı hükümlerinin uygulanmayacağı liste hâlinde düzenlenmişti. Şimdi bu yöntem bırakılıp genel bir ifadeyle "Diğer kanunların bu kanuna aykırı hükümleri uygulanmaz." demektedir.
Değerli milletvekilleri, Sayın Başkan; yirmi günden beri sosyal sigortalar ve genel sağlık sigortası hakkında iktidar partisi milletvekilleri ve muhalefet partisi milletvekilleri görüşlerini belirtmekte. Bu yasayı Sayın Hükûmet neden çıkarmakta ısrarlı? Tüm kamu çalışanları, kitle örgütleri, sendikalar, meslek kuruluşları, esnaf, işçi, emekli, emekçi ve çiftçi bu yasadan şahsen memnun değil. Onlarca, yüzlerce telefon alıyoruz, diyorlar ki: "Biz yedi bin iki yüz günü prim ödeyeceğiz, yani yirmi sene; yirmi sene sonra kırk beş yaşına veya kırk beşli yaşlar grubuna geleceğiz ama emekli olmak için altmış beş yaşını bekleyeceğiz." Bundan önceki çıkan kanunlarda elli sekiz-altmış yaş olarak emekli yaşı saptanmıştı. Sayın Bakanımızın da 1999 yılında yaptığı konuşmalarda bunun "mezarda emeklilik yasası" olduğundan bahsetmişti ve hiçbir Türk vatandaşının altmış beş yaşında emekli olamayacağını, yani mezarda emekli olacağını Sayın Bakanımız bundan on sene önce vurgulamıştı.
Geldiğimiz noktada, bu kırk beş ile altmış beş yaş arasındaki yirmi sene boşluğu nasıl kapatacağız? Sizler diyorsunuz ki: "Bu kanun 2030'lu yıllarda başlayacak, 2036'da başlayacak." Peki sizin o zaman telaşınız ne? Bu Hükûmetin telaşı ne? Eğer bu kanunun uygulaması, yürürlük tarihi, altmış beş yaş emekliliği 2030'lu yıllarda olacaksa sizin Hükûmet olarak IMF'den isteğiniz ne? IMF'den ne bekliyorsunuz? IMF size ne söz verdi? Tamam Sosyal Güvenlik Kurumunun yıllardan beri açıkları var, bir karadeliğimiz var. Ama devletlerin de görevi, bu sosyal güvenlik kurumlarını desteklemektir, maddiyatan desteklemektir, insanlarımızı desteklemektir, emekli olmasını sağlamaktır. Bir taraftan seçimden önce 14 milyon yurttaşımıza yeşil kart veriyorsunuz, seçimden sonra 5 milyon kişinin kartını iptal ediyorsunuz. Bugün 8 milyon 800 bin civarında yeşil kartlı var. Yine 2009 seçimlerine hazırlık olması amacıyla 1 milyon civarında yeşil kartın dağıtıldığını görüyoruz. Nüfusumuzu 70 milyon sayarsak, 14 milyon yeşil kart, demek ki şehir başına 200 bin yeşil kart dağıtmışız.
Anadolu'da öyle şehirlerimiz var ki nüfusu 200-225 bin, 250 bin. Demek ki Anadolu'daki bazı şehirlerimizde her yaşayana yeşil kart vermişiz. Peki, bunun kaynağı nereden çıkıyor? Nereden bunun kaynağını bulacaksınız?
O zaman size bir önerim var: Yaşayan 70 milyon nüfus, herkese bir sosyal güvenlik numarası verin. Herkes doğduğu günden itibaren ölünceye kadar devlet tarafından sosyal güvenlik hakkına sahip olsun.
HÜSEYİN GÜLSÜN (Tokat) - O da olur, o da olur.
BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) - Ödeyen primini ödeyebilir, ödeyemeyene de devlet öder. Zaten Sayın Bakanımız siz bu şekilde söylemiyor musunuz? O da olacak da, şehir başına 200 bin yeşil kart dağıtılmış. Şimdi seçimlere geliyoruz, 2009 seçimlerine geliyoruz. Herhâlde 5 milyon daha seçmenimize yeşil kart vereceksiniz.
Geçen gün Enerji Bakanımız açıklama yaptı "Biz bugüne kadar 2 milyon aileye kömür dağıttık." dedi. 2'şer tondan ortalama 4 milyon ton ve bugüne kadar 6 milyon ton kömür dağıttığından bahsetti.
Kimin kaynaklarından bu kömür dağıtılıyor? Bizim kaynaklarımızdan, devletimizin ve hepimizin kaynaklarından. Kime dağıtılıyor?
MEHMET SARI (Gaziantep) - Fakir fukaraya…
BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) - Fakir fukaraya, doğru.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Paçarız.
BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Kime dağıtılıyor? Seçmenlerinize, sempatizanlarınıza, oy verenlerinize.
MEHMET SARI (Gaziantep) - Oy vermeyenlere de…
BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) - Ankara Büyükşehir Belediyesi, bütün gazeteler yazıyor değerli milletvekilleri, 400 bin aileye kumanya dağıtacakmış.
AVNİ ERDEMİR (Amasya) - Oy gizli veriliyor.
BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) - 400 bin aileye kumanya, kumanyanın yanında da temizlik malzemesi. Ramazan bayramlarında bütün belediyeleriniz bir ay ramazan çadırı kuruyor.
AVNİ ERDEMİR (Amasya) - Millete veriyoruz.
BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) - İnsanları hazırcılığa alıştırdınız. Kömür dağıtacağınıza, erzak dağıtacağınıza, iş imkânı sağlasanız -Sayın Hükûmetin yetkilileri- ekmek yerine onlara iş verseniz, kendiliğinden emekli olsalar, kötü mü olur?
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Üç milyon insana iş bulduk. Bunları görmüyor musunuz?
BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) - Seçimlerde yüzde 47 oy aldınız. Her zaman buraya çıktığınız zaman AKP'li milletvekilleri onurla, gururla bundan bahsediyor. Göreceğiz 2009 seçimlerinde iktidarı. Göreceğiz…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Paçarız.
BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; seçimlerde göreceğiz. Umarım 70 milyon vatandaşımıza doğduktan itibaren sosyal güvenlik numarası verirsiniz, herkesi emekli edersiniz.
Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Paçarız.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan "Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Ka-nun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı" nın çerçeve 63 üncü mad-desi ile değişik 5510 sayılı Kanunun 105 inci maddesinin, madde başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Harun Öztürk (İzmir) ve arkadaşları
Uygulanmayacak Hükümlerle Değiştirilen Hükümler
MADDE 105- 21/4/2005 tarihli 5335 sayılı Kanunun 30 uncu maddesinin birinci, ikin-ci ve üçüncü fıkraları ile 10/7/1987 tarihli ve 285 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci madde-sinin onbirinci fıkrası hariç olmak üzere, diğer kanunların bu Kanuna aykırı hükümleri uygulanmaz.
26/10/1990 tarihli ve 3671 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin son fıkrasında yer alan '5434 sa-yılı TC Emekli Sandığı Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren, Yasama Organı Üyeleri ile dışa-rıdan atanan bakanların bu görevlerde geçen her hizmet yılı için aynı Kanunun 32 nci maddesi çerçeve-sinde üç aylık fiili hizmet zammı uygulanır' ibaresi metinden çıkartılmış; 6 ncı maddesinin "Ancak" ile başlayan üçüncü cümlesi "Ölüm ve çeşitli sebeplerle genel seçimin yenilenmesi halinde önceden aldık-ları üç aylık ödenek ve yolluklarından ölümün meydana geldiği ay ile seçimlerin yenilendiği aya ait olanları geri alınmaz." şeklinde 7 nci maddesinin birinci fıkrasındaki "oniki" ibaresi "iki" olarak de-ğiştirilmiştir.
BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 119 sıra sayılı Yasa Tasarısının 63'üncü maddesiyle ilgili olarak verilen önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Dün de söylediğim gibi, bugün polisimizin kuruluşunun 163'üncü yıl dönümüdür. Polis teşkilatına kutlu ve uğurlu olmasını diliyorum. Polislerimizin ekonomik güçlerinin iyileştirilmesi konusunda Hükûmeti de her zaman uyarıyoruz. Ayrıca polislerimizin, halkın da kendilerinin bir kardeşi olduğunu, onlara karşı çok merhametli davranması, onlara karşı kötü davranmaması gerektiğini de hatırlatmak da istiyorum. İçlerinde bazı art niyetli insanlar da olabilir. Hâlbuki polis teşkilatı çok saygıdeğer, insanların malını ve canını koruyan bir kurumdur. Bu kurumu hepimizin gözbebeğimiz kadar korumamız lazımdır. Ancak, vatandaşlarımız da bu insanlar görevlerini yaparken bir sorumluluk duygusu içinde hareket ederek, onların da insan olduğunu, onlara taş sopalarla saldırmaması gerektiğini de belirtmek istiyorum.
Ayrıca, sayın milletvekilleri, bugün 10 Nisan 1928 yılında kurulan laiklik ilkesinin 80'inci yıl dönümüdür. Seksen yıl önce bugün Anayasa'mızın 2'nci maddesindeki "Devletin dini İslam'dır." ifadesi çıkarıldı, seksen yıl önce bugün Anayasa'mızın 26'ncı maddesindeki Meclisin sorumluluğu içinde yer alan şeriat kurallarının yürütülmesi görevi kaldırıldı. Seksen yıldan bu yana cumhuriyetimiz, laik Türkiye Cumhuriyeti olarak dünya ülkeleri arasındaki saygın yerini aldı. 1,5 milyarlık İslam dünyasında tektir. Bu yüzden çıkarlarını tehlikede göre dış güçler ve içimizdekilerin ilk hedefleri hep laiklik olmuştur ve olmaktadır. Laiklik, soluk aldığımız tek düzendir. Bütün varlığımızla koruyacağımıza namusumuz ve şerefimiz üzerine zaten parlamenterler olarak yemin ettik değerli milletvekilleri.
Sayın milletvekilleri, aslında tabii milletvekilleriyle ilgili bir düzenleme de burada yer aldığı için bu çok tenkitlere maruz kaldı. Hatta, hatırlarsanız, bunun Plan ve Bütçe Komisyonunda müzakeresi sırasında gazeteler başlık attı: İşte "Ordu vatan derdinde, Köşk türban derdinde, milletvekilleri de maaş derdinde." diye bir başlık attı. Bence tabii bu milletvekilleriyle ilgili düzenlemeler buralarda dile geldiği zaman hep basın tarafından milletvekilliği müessesesi yıpratılmak isteniyor. Ben şu düşüncedeyim: Milletvekillerine de ayrıcalık sanılmasını gerektirecek bir durum olmaması lazım. Anayasa'mızın 10'uncu maddesindeki hüküm bunu açıkça belirtmektedir. Ancak, bu maddenin burada yer almasına gerek yok. Biliyorsunuz, 86'ncı maddede düzenleme yapılırken "Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerine ödenecek ödenek ve yolluklar, kendilerine Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı tarafından bağlanan emekli aylığı ve benzeri ödemelerin kesilmesini gerektirmez." Anayasa'nın 86'ncı maddesinde zaten bu hüküm var. Buraya bir istisna koymak bence gereksiz. Konulduğu zaman da, işte hep parlamenterin, milletvekilinin itibarı sarsılıyor. Bence Hükûmet bu konuda… Hükûmetin de değil, Meclis bir düzenleme yapmak istiyorsa, Anayasa'nın 86'ncı maddesine uygun olarak bir düzenleme yapıp getirmesi lazım.
Şimdi burada Emekli Sandığını kaldırdınız. Peki, Emekli Sandığını kaldırdığınıza göre sosyal güvenlik kurumu mu geldi yerine? Anayasa'da "Emekli Sandığı" diyor. Ne olacak bunun hâli? Açıkça kalacak. Yani, bu Anayasa'ya göre biraz bunların da düşünülmesi lazım.
Değerli milletvekilleri, dün bir önergem üzerinde konuşurken Sayın Bakan "İşte daldan dala atlıyorsunuz…" Tabii ki daldan dala atlamak zorundayız. Burada beş dakika konuşacağız. O da, işte bilmem iki günde bir, bir günde bir bir şey edeceğiz.
Bu kanunun özü, yani bu "kara gedik" dediğimiz harcamalardan kaynaklanıyor. Harcamalardan kaynaklanmasının nedeni de, iktidar edenlerin bu kendi yandaşlarına yapılan harcamaları ciddi kontrol etmemesinden kaynaklanıyor. Dün de burada vurguladım, mesela ameliyatlarda kullanılan malzemelerin çoğu yerli malzeme olduğu hâlde, bunlar yabancı malzeme diye 1'e 10 misli fazla fiyatla alınıyor. Ayrıca da bu faturaları inceleyen kişilerin, yani ödemeyi yapan ve faturaları inceleyen kişilerin doktor olması lazım veyahut da doktorluktan anlaması lazım. Şimdi, önce teşhisi koyacak, yani hangi teşhisin hangi çeşit tedaviyi gerektirdiğini keşfetmesi lazım veya bilmesi lazım, ama maalesef gerek bu iktidar zamanında gerek daha önceki birtakım iktidarlar zamanında burada katrilyonlar seviyesinde ödemeler yapıldı, bunlar ciddi kontrol edilmedi. Eğer kara delikleri tıkamak istiyorsanız, ödemeleri özellikle sıkı denetim altına almamız lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Devamla) - Ödemeleri sıkı denetim altına almadan bu iş olmuyor.
Türkiye'de herkesin kendisine uygun olarak, devletin herhangi bir kademesinde yer alan kişilerin tasarrufa riayet etmesi lazım. İşte, Abdullah Gül, daha Cumhurbaşkanı seçilir seçilmez, 20 trilyon liraya Çankaya Köşkü'ne inşaat yapma ödeneği aldı, ondan sonra da 11 trilyon liraya mobilya alıyor. Öte tarafta, Tayyip Erdoğan, her gün parti kongrelerini gezmek üzere devletin uçaklarını kullanıyor. Böyle bir devlet anlayışı, böyle bir yönetim anlayışı olmaz; bu İslam'a da sığmaz, adalete de sığmaz, vicdana da sığmaz. Yani diyoruz ki, bu tip işlemler devletin her kademesinde var.
Devlette o kadar büyük araba saltanatı var ki, AKP iktidara gelince resmî araba plakasını kaldırdı. Sokaklardaki arabaların yüzde 90'ı devletin arabası ama resmî plaka yok ve birtakım bürokratlar, birtakım AKP'nin ileri gelenleri maalesef bunları kendi aile işlerinde, özel işlerinde çalıştırıyorlar ama tabii bu özel araba mıdır, devletin arabası mıdır bilinmiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) - Önergemin kabulünü istiyorum, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Genç.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
63'üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
64'üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 64 üncü maddesiyle değiştirilen 5510 sayılı Kanunun 106 ncı maddesinin (8) numaralı bendinde geçen "geçici 210 ila geçici 217 nci, geçici 219 uncu ve geçici 220 nci" ibaresinin "geçici 210 ila geçici 212 nci, geçici 216 ncı, geçici 218 ila geçici 220 nci" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş İsmail Bilen Ayhan Sefer Üstün
Kayseri Manisa Sakarya
Mehmet Sait Dilek Agâh Kafkas Mücahit Fındıklı
Isparta Çorum Malatya
BAŞKAN - Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup, işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 64 üncü maddesi ile değiştirilen, 5510 sayılı Kanunun 106 ncı maddesinin 8 numaralı bendinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim. Saygılarımla.
Recep Taner Beytullah Asil Mustafa Kalaycı
Aydın Eskişehir Konya
Münir Kutluata Mehmet Günal Mustafa Kemal Cengiz
Sakarya Antalya Çanakkale
BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Önerge üzerinde konuşma var mı?
Buyurun Sayın Cengiz. (MHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın 64'üncü maddesi üzerine vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Bugün, polis teşkilatımızın 163'üncü yıldönümü münasebetiyle yüz altmış üç yıldır yüce Türk milletinin güvenliği ve huzuru için gece gündüz hayatını ortaya koyan, ahirete intikal etmiş, şehit olmuş, gazi olmuş polis teşkilatımızın mensuplarını rahmetle yâd ediyorum. Görevi başında olan polis camiasına da bu müstesna günde buradan selam ve saygılarımızı sunuyoruz ve kendilerini tebrik ediyoruz, hayırlı vazifeler diliyoruz.
Değerli milletvekilleri, bu önergemiz ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 64'üncü maddesiyle değiştirilen 5510 sayılı Kanun'un 106'ncı maddesinin 8 numaralı bendinin madde metninden çıkarılmasını talep etmiştik. Anayasa'mızın 128'inci maddesinde bu kamu mensuplarının konumları değişmediğinden dolayı, özellikle de Anayasa'mızın eşitlik maddesine bu bölüm aykırılık zuhur ettiğinden, kamu görevlilerinin yasalar karşısında bir olma ve eşit olma ilkesi ve düsturunu burada görememekteyiz. Gelecekte de bunun bizlere sıkıntı vereceğini ve bizleri sıkıntıya sevk edebileceğini düşünerek bu önergemizi vermiş bulunuyoruz.
Bu önergemizin kabulü hâlinde, kamu görevlilerinin göreve başlama tarihleri ve diğer kıstaslar ne olursa olsun, özellikle kamu hak ve eşitlik statülerinin idame etmesi, devam etmesi ilkesini benimsedik. Anayasa'mızın özellikle 128'inci maddesinde de konumları değişmeyen bu kamu görevlilerinin bu yasayla birlikte biraz farklılıklar yaşadığını ve farklılıklar sebebiyle Anayasa'mızın eşitlik ilkesine aykırılık teşkil edeceği konusundan da bu yasanın gelecekte iptalini beraberinde getirebileceğini ifade etmek istiyoruz.
Bu düşüncelerle, 5434 sayılı Kanun'un muhafaza edilmesi ve kamu çalışanlarının sosyal adalet ve çalışma barışının artırılarak devam etmesi gerektiğini bu önergemizle de ifade etmek istiyoruz.
Bu tasarıdaki hâliyle 8 numaralı bent, yüz civarında madde ve bir o kadar da geçici ek madde ve bentlerin kaldırılmasıyla birlikte yeterince irdelenmediği ve bu maddelerin yeterince mütalaa edilmediği görüntüsü ortaya çıkmış ve bunlarla ilgili de özellikle memurlarımızın, SSK'lıların ve BAĞ-KUR'luların yaşadıkları ve tahayyül bile edilmeyen çalışanlarımızın gelecekleri ile ilgili ufuklarına bugünden kelepçe vurulması ve ufuklarının karartılması gibi konuları da beraberinde getirmektedir.
Değerli milletvekilleri, özellikle Sayın Bakan da buradayken, eşitlik ilkesine de aykırı olan bu madde ile ilgili sosyal adaletin sağlanacağı ifade edilmiştir. Özellikle, Çanakkale'den ve Ezine'den, sahil şeridinden bize mektuplar gelmektedir. Özellikle, Ezine'den Mehmet Zehir ve Ali Zehir mektup
yazmışlar ve bunların sigortalı olması hâlinde emekli olamadıkları ve bu yasada da bu görülmediği ifade edilmiş. Bin sekiz yüz yirmi altı prim günü olmasına rağmen, kör olan bu vatandaşımıza bu yasada bazı kolaylıkların da sağlanmadığı anlaşılıyor. Bunu da tabii, irdelemeye devam edeceğiz.
Bunun yanında en önemli konulardan bir tanesi de yine Ezine'den Ali Demirel'in göndermiş olduğu mektupta -bakın, Sayın Bakanım burası çok önemli- diyor ki: "Şimdi, biz devlet memuruyduk, emekli olduk. -Tabii ki bu 18'inci madde gereğince de yüzde 10'dan 15'e doğru kademeli olarak bir geçiş sağlayarak vergi mükellefi olanlardan da SSK prim desteklemesi kesilmektedir- Biz sahil kenarında kamp işletiyoruz, plaj işletiyoruz ve sadece üç ay çalışıyoruz ve başka gelirimiz yok, başka çalışmıyoruz. Zaten bir yüzde 10 veya yüzde 15 kesiliyor buna da karşı değiliz. Fakat üç ay çalıştığımız için bizden üç ay kesilsin, niye bir yıl kesiliyor? Bu adaletsizlik oluyor. Yani biz plaj, kamp veya sahil kenarında büfe işleten emekli memurlar, emekli SSK'lılar olarak üç ay çalışıyoruz ve bu üç ay çalıştığımız veya iki buçuk ay çalıştığımız noktada bir yıl prim desteği kesiliyor…"
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Cengiz.
MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Devamla) - "…Biz bunun çalıştığımız süre içinde kesilmesini talep ediyoruz." Tasarıda da tahmin ediyorum bu gibi şeyler göz ardı edilmiş veya dikkate gelmemiş, bunun mutlaka değerlendirilmesini ben istiyorum. Vatandaşlarımız uyardı, biz de onların buradan sesini dile getirmek istiyoruz. Eğer, böyle bir gerçekten mağduriyet varsa, bir eşitsizlik varsa, bu da yasa geçmeden herhâlde telafi edilebilirse biz de buna katkı sağlamaya hazırız.
Bu düşüncelerle, bu duygularla, bu aksaklıkların giderilmesi ve sosyal adaletin ve eşitliğin sağlanması amacıyla oluşacak olan bu yasanın hayırlı olmasını temenni ediyoruz ama tabii ki sıkıntıları da beraberinde getiriyor. Buradan ben özellikle bunları iletmek istiyorum ve bütün değerli milletvekillerine saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Cengiz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın Başkan…
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakanım.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Değerli milletvekilimiz, emekli olan bir kamu çalışanının 4/B yani BAĞ-KUR kapsamında çalışmasından bir örnek verdiler. Böyle bir sorun yaşanıyor ise bunu bizim bilme şansımız yok, kurum olarak bizim bilme şansımız yok. Vatandaş üç ay çalışıyor ise üç ay kayıtlı kalır, üç ay sonra sistemden çıkar. Sistemden çıktıktan sonra da böyle bir sosyal güvenlik destek primini ödeme durumu ortadan kalkmış olur. Fakat, vatandaş eğer sistem içerisinde kalıyorsa ama üç ay çalışıyor ise kendi kendisine bir külfet oluşturuyor. O da vatandaşın belki mevzuatı bilmemesinden kaynaklanıyor.
MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) - Hayır, kamp ve plaj sisteminde, tekrar vergiye girip çıkması olmadığından, çok zor olduğundan üç ay çalışıyor. Burada bir beyannameyle çalışma sürelerini bildirirler, Maliye de zaten bunu takip ediyor, bu arada da çalıştığı süre içinde kesilir.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - O boyutuyla bir değerlendirelim fakat…
MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) - Yani, olay bu.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Oldu, teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Bakan.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum ve karar yeter sayısı arayacağım: Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yeter sayımız yok, birleşime beş dakika ara veriyorum efendim.
Kapanma Saati : 14.50
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR
KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Murat ÖZKAN (Giresun)
----- 0 -----
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 89'uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
119 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet burada.
64'üncü madde üzerinde Sayın Milletvekili Mustafa Kemal Cengiz ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 64 üncü maddesiyle değiştirilen 5510 sayılı Kanunun 106 ncı maddesinin (8) numaralı bendinde geçen "geçici 210 ila geçici 217 nci, geçici 219 uncu ve
geçici 220 nci" ibaresinin "geçici 210 ila geçici 212 nci, geçici 216 ncı, geçici 218 ila geçici 220 nci" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılıyoruz Sayın Başkanım.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Gerekçeyi okutun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan düzenleme ile 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunundaki uygulamada yeri kalmayan geçici 218 inci maddesinin iptal edilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 64'üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 64'üncü madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, çerçeve 65'inci maddeye bağlı on yedi bent daha evvel Danışma Kurulu önerisi üzerine aldığımız karara da uygun olarak -her bent- ayrı ayrı madde olarak görüşülecektir.
Çerçeve madde 65'e bağlı (a) bendi üzerinde önerge yok.
Şimdi, çerçeve madde 65'e bağlı (a) bendini oylarınıza sunuyorum: 65/(a)'yı kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
65/(b) üzerinde önerge yok.
65/(b)'yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
65/(c) üzerinde önerge yok.
65/(c)'yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
65/(ç) üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
119 sıra sayılı kanun tasarısının 65. maddesinin ç fıkrasının tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hasip Kaplan Gültan Kışanak Selahattin Demirtaş
Şırnak Diyarbakır Diyarbakır
Akın Birdal Sevahir Bayındır Osman Özçelik
Diyarbakır Şırnak Siirt
BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Buldan. (DTP sıralarından alkışlar)
PERVİN BULDAN (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sosyal güvenlik insanlık tarihinin yüzyılların deneyimiyle oluşturmuş olduğu sosyal devlet anlayışının yaşama geçirilmesinin en temel aracıdır. Emek ve sermaye gruplarının oluşmasıyla toplumsal düzende meydana gelen eşitsizlikler ve sosyal adaletsizliklerin yarattığı tahribatlar ancak iyi bir sosyal güvenlik sistemiyle hafifletilebilir.
Bu noktada sosyal devlet anlayışı gereği devletin üstlendiği yükümlülükler vardır ve bu yükümlülükler yerine getirilirken amaç insanlara insanca yaşamın sağlanabileceği alanlar oluşturmak ve bu alanların insani sınırlarda yaşama göre düzenlemesini sağlamaktır ve bu alanlar kâr alanları değildir. Nitekim, insan sağlığından, yaşamakta olduğumuz dünyayı dönüştüren insan emeğinin güvencesinden ve toplum bireylerinin insanca yaşamın gerektirdiği standartlardan devlet kâr sağlayamayacağı gibi, insan için tasarlanmış alanları sermaye sahiplerinin kârlılığını artırmaya dönük bir piyasa alanına dönüştürmemelidir. Anayasa'mızda da belirtilmek üzere sosyal güvenliği sağlama görevi devlete verilmiştir.
Sayın milletvekilleri, bildiğiniz gibi Sosyal Güvenlik Yasası'nda yapılan değişiklikler, Sosyal Güvenlik Kurumunun giderlerinin karadelik oluşturduğundan hareketle düzenlenmektedir. Oysa, günlük prime esas kazancın sağlanmasında yaşanan kayıpların giderilmesiyle dahi Sosyal Güvenlik Kurumunun ekonomik açığının tamamen giderilmesi mümkündür. Baktığımız zaman kamusal sektörde ortalama olarak günlük prime esas kazancın 63 YTL, özel sektörde ise bu kazancın 31 YTL olduğunu görmekteyiz. Yani özel sektör ve kamusal sektörden elde edilen prim kazancı arasında yüzde 100 fark vardır. Ancak açık tanımıyla, yüzde 100'ün üstünde eksik beyan vardır. Sosyal Güvenlik Kurumunun sadece eksik beyandan kaynaklanan ekonomik kaybı 62 milyar YTL'dir. Devlet, eksik beyanlardan kaynaklanan 62 milyar YTL'nin sadece yarısının bile önünü aldığında, sosyal güvenlik sisteminin açığı kalmayacaktır. Bu durumda hem çalışanın hem de devletin ekonomik olarak büyük kaybı söz konusudur.
Çalışan, elde ettiği gelirin çok altında bir ücret üzerinden primi yatırıldığı için emeklilik gelirinden çok ciddi bir miktarı kaybetmektedir ve devlet de eksik prim yatırılmasından dolayı kazanç kaybına uğratılmaktadır.
Sonuç olarak da bu eksik beyanların önlenmesine yönelik tedbirler alınması gerekirken, Sosyal Güvenlik Kurumunun açığı çalışanlardan kısılan haklarla giderilmeye çalışılmaktadır. Yani işverenin ödemesi gereken fatura, çalışanlara, emekçi kesime ödetilmek istenmektedir. Bu anlayış, 2007 yılı rakamları itibarıyla bütçeye katkılarının yaklaşık 5 katı kadar bütçeden pay alan sermaye sahiplerinin kârlılığını artırırken devletin sosyal işlevlerini gerileten anlayıştır. Oysa, Anayasa Mahkemesi sosyal devleti şöyle tanımlamaktadır: "Sosyal hukuk devleti, güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak gerçek adaleti ve toplumsal dengeyi sağlamakla yükümlü devlettir." Ancak görüşmekte olduğumuz yasa tasarısıyla, toplumun ekonomik anlamda güçsüz tarafını oluşturan emekçi kesim hak kaybına uğratılmaktadır. İşverenin yerine getirmesi gereken yükümlülükler bile bazı kısımlarıyla çalışana yüklenmektedir. Devlet, kendisi işverenle muhatap olmamakta, çalışanın işverenle muhatap olmasını istemektedir. Fakat çalışan ile işverenin durdukları noktalar zaten eşit değildir. Bu taleple işverenine giden işçinin işsiz kalması, nüfusu işsizlerle dolu olan ülkemizde işten bile değildir. Nitekim bu hususta Tuzla Tersanelerinde işçilerimizin yaşadığı dram, çalışanların işsiz kalmamak için canlarından bile olduklarını ortaya koymaktadır. Sonuç olarak, yapılan düzenlemelerle çalışanların çalışma şartlarındaki standartlar hızla düşürülecek ve insanlar bir lokma emek için asgari yaşam standartlarından mahrum bırakılacaklardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Buldan.
PERVİN BULDAN (Devamla) - Sayın milletvekilleri, sözlerimi bitirirken başka bir noktaya dikkat çekmek istiyorum. Ülkemizde ülkeyi yönetenler tarafından çok dikkate alınmasa, belki de hiç kimsenin haberi olmasa bile, ben, beş yıl boyunca Yakınlarını Kaybeden Aileler Derneğinin Başkanlığını yürüttüm. Dün -İHD Diyarbakır şubesinde- on dört yıl önce Kulp ilçesi Çağlayan köyü Dereboyu mezrasında askerler tarafından göz altına alınan ve kendilerinden bir daha haber alınamayan Mehmet Selim Orhan, Hasan Orhan ve Cezair Orhan'ın cesetleri bulundu, toplu mezarda cesetleri bulundu ve aileler de Diyarbakır İHD şubesinde bir basın açıklamasıyla bunu kamuoyuyla paylaştılar. Ben, aileye buradan başsağlığı diliyor, ölenlere de Allah'tan rahmet diliyorum.
Teşekkür ediyorum. (DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Buldan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
65/ç bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
65/d bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
65/e bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
65/f bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
65/g bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
65/ğ bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
65/h bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
65/ı bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
65/i bendi üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 65 inci maddesinin (i) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş İsmail Bilen Ayhan Sefer Üstün
Kayseri Manisa Sakarya
Mehmet Sait Dilek Celal Erbay Agâh Kafkas
Isparta Düzce Çorum
" i) 69 uncu maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi '94 üncü maddede tanımlanan kontrol muayeneleri,' (f) bendinde geçen '4 üncü maddenin üçüncü fıkrasının' ibaresi '4 üncü maddenin dördüncü fıkrasının,'"
BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Bir teknik düzenlemedir. Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi mi okutacağız?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Evet.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
4 üncü maddenin yeniden düzenlenmesi ve maddeye üçüncü fıkra olarak başka bir metnin dâhil edilmesi nedeniyle maddeye yapılan atfın düzeltilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 65/i bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
65/j bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
65/k bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
65/l bendi üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 65 inci maddesinin birinci fıkrasının (l) bendinde yer alan "ve ikinci fıkrasındaki "Bakanlıkça" ibaresi, "Kurumca" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim. Saygılarımla.
Recep Taner Beytullah Asil Mustafa Kalaycı
Aydın Eskişehir Konya
Münir Kutluata Osman Durmuş Mehmet Günal
Sakarya Kırıkkale Antalya
BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜNÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) - Osman Durmuş konuşacaklar.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Durmuş. (MHP sıralarından alkışlar)
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; yüce heyetinizi say-gıyla selamlıyorum.
65'inci maddenin (l) bendi üzerinde söz almış bulunuyorum. Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 78'inci maddesinin ilgili fıkrasında "Genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişinin sağlık bilgilerinin gizliliği esastır. Sağlık bilgilerinin ne şekilde korunacağı, ulusal güvenlik nedeniyle sağlık bilgisi paylaşıma açılmayacak kişilerin tespiti ilgili bakanlıkların önerisi üzerine Bakanlıkça tespit edilir." ibaresi "Kurumca"ya dönüştürülmüş.
Değerli milletvekilleri, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi madde 12, kişinin yasa tarafından korunan özel yaşamına keyfî karışılamaz diyor. Madde 29, sınırlamaların Birleşmiş Milletlerine aykırı olamayacağını söylüyor. Madde 30, hak ve özgürlüklerden herhangi birinin yok edilmesini amaçlayan herhangi bir eylem ve etkinlikte bulunmak yasaktır diyor.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi madde 8, özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkını tarif etmektedir. Biyoloji ve Tıbbın Uygulanması Bakımından İnsan Hakları ve İnsan Haysiyetinin Korunması Sözleşmesi Madde 10/1: "Herkes, kendi sağlığı hususundaki bilgilerle ilgili olarak özel yaşamına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir." Madde 6: "İç hukukta uygun güvencelere sağlanmadıkça ırk menşeini, politik düşünceleri, dini veya diğer inançları ortaya koyan kişisel nitelikteki verilerle sağlık veya cinsel yaşamla ilgili kişisel nitelikteki veriler ve ceza mahkumiyetleri, otomatik bilgi işlemine tabi tutulamazlar."
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası madde 20: "Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz."
Türk Ceza Kanunu madde 134 özel hayatın gizliliğini ihlaldeki yaptırımı düzenlemektedir.
Değerli milletvekilleri, Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi madde 4 "Tabip ve diş tabibi, meslek ve sanatının icrası vesilesiyle muttali olduğu sırları, kanuni mecburiyet olmadıkça, ifşa edemez." diye bu konuda düzenleme yapmıştır.
Yine, Hasta Hakları Yönetmeliği madde 5/d: "…kişilik haklarına dokunulamaz." Madde 5/f: "…hastanın özel hayatının ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz." Madde 16: "Bu kayıtlar, sadece hastanın tedavisi ile doğrudan ilgili olanlar tarafından görülebilir." Madde 20, hastanın sağlık durumu hakkında kendisine ve ailesine bilgi verilmemesini isteme hakkı vardır. Madde 21, hasta mahremiyetine saygıyı gerektiriyor. Madde 21/a sağlık durumu ile ilgili tıbbi değerlendirmelerin gizlilik içerisinde yürütülmesini, madde 23 bilgilerin gizli tutulması ilkesini düzenlenmiştir.
Ancak, bu yasada Bakanlığa tevdi edilen bilgiler, ne hikmetse, bu sefer Kuruma tevdi edilmektedir.
Değerli milletvekilleri, bu Meclis ortamında hepiniz şahit oldunuz. Geçmiş dönemde birçok siyasinin mali durumları ve özel bilgileri maalesef Maliye Bakanlığı tarafından dışarıya bilgi olarak verildi.
Şimdi, burada bizim istediğimiz şey şu: Siyasi sorumlu bakanlıktır. Kişiye ait özel bilgileri devletle paylaşmak, belli konularda paylaşmak, yine bakanlığın sorumluluğunda olmalı, memurların sorumluluğunda olursa bu bilginin korunmasında ciddi endişelerim var.
Ayrıca, özelliği olan kişiler var: Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı, sağlığıyla ilgili sorunları var, MESA Hastanesine gider sorarım, Güven Hastanesine gider sorarım, Hacettepe'den bilgi alırım. Bu bilgileri veriyor iseler suç işliyorlar çünkü Başbakanın, Cumhurbaşkanının ve kanunla korunmuş, tarif edilmiş özel kişilerin bilgileri herkese verilemez, tevdi edilemez. Dolayısıyla burada kurumca yerine… Her
ne kadar kurumları bir başlık altına toplamış olabilirsiniz. Emekli Sandığına sadece ödemelerle ilgili bilgiden dolayı tevdi ediyorsunuz. SSK'ya ödemeden dolayı, bilgiden dolayı tevdi ediyorsunuz. Ancak bizim teklif ettiğimiz, mesela…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Durmuş.
OSMAN DURMUŞ (Devamla) - Teşekkür ediyorum Başkanım.
…kişisel sağlık bilgileri kartıyla ilgili smart kart teklifimiz var. Burada da hekime şifreyle o bilgi tevdi edilebilir. Bunu herkese açtığınız zaman İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'ne aykırı davranmış olursunuz, Anayasa'ya aykırı davranmış olursunuz.
Ben, buradan istirham ediyorum, yarın iktidardan gittiğinizde sizinle, AKP'liler, sizinle ilgili çok meraklar var. Her birinizin kişisel bilgileri bakanlık koridorlarında ayaklar altına serilir. Onun için, bir sorumlu makam olmalı, bu bakanlık olmalı. Bunu lütfen düzeltin. Hem bize hem size hem Cumhurbaşkanlığı makamı hem Başbakanlık makamı için bu gereklidir, devletin ciddiyeti için gereklidir.
Sayın Başkanım, söyleyecek çok şeyim var ama sürem doldu. Hepinize teşekkür ediyorum. Geçmiş dönemde hükûmet ettiğimizde de Başbakanların bilgilerinin nasıl saklanacağıyla ilgili ciddi tedbirler almıştık. Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Durmuş.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 65/l bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
65/m bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
65/n bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi, kabul edilen bentlerin bağlı olduğu çerçeve madde 65'i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Çerçeve madde 66 da aynı şekilde, her bendi ayrı ayrı madde olarak görüşülecektir.
Şimdi, çerçeve 66'ya bağlı a bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
66/b bendi üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum efendim:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 66 ncı maddesinin (b) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş İsmail Bilen Ayhan Sefer Üstün
Kayseri Manisa Sakarya
Mehmet Sait Dilek Agâh Kafkas Celal Erbay
Isparta Çorum Düzce
"b) 33 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendindeki "29 uncu" ibaresi "30 uncu" şeklinde değiştirilmiş, (a) bendine "malûllük" ibaresinden sonra gelmek üzere ",vazife malûllüğü" ibaresi, aynı fıkranın sonuna "Ancak, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılanlar için 9000 prim gün sayısı 7200 gün olarak uygulanır."cümlesi,"
BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Yanlış atıf düzeltilmiş ve 28 inci maddede yapılan düzenlemeye paralel olarak maddede değişiklik yapılmıştır.
OKTAY VURAL (İzmir) - Efendim, bu önerge gruplara gelmedi.
BAŞKAN - Pardon?
OKTAY VURAL (İzmir) - Önerge yok efendim.
BAŞKAN - Geliyormuş efendim şimdi.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
OKTAY VURAL (İzmir) - Efendim, önerge dağıtılmadan gruplara, soruluyor, kabul ediliyor. O zaman gruplara hiç dağıtılmasın efendim. Gerek yok buna da!
Beş dakika ara verin, önergeye bir bakalım.
BAŞKAN - Kabul mu edeceksiniz önergeyi efendim? Bakınca kabul edecekseniz, beş dakika ara veriyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) - Evet, kabul edeceğim, ara verin.
BAŞKAN - Tamam o zaman, beş dakika ara veriyorum efendim. Kabul ediyorsanız, beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.23
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.30
BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR
KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Murat ÖZKAN (Giresun)
-----0-----
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 89'uncu Birleşimi'nin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
119 Sıra Sayılı Tasarı'nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet buradalar.
Tasarının 66'ncı maddesinin (b) bendini kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
66/c bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
66/ç bendini oylarınıza sunuyorum: kabul edenler… Kabul etmeyenler. Kabul edilmiştir.
66/d bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
66/e bendi üzerinde bir adet önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı "Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 66 ncı maddesinin (e) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bekir Bozdağ Ünal Kacır Agâh Kafkas
Yozgat İstanbul Çorum
Ayhan Yılmaz Mehmet Ocakden
Ordu Bursa
"e) 69 uncu maddesinin birinci fıkrasının (d) bendine "ile organ" ibaresinden sonra gelmek üzere ",doku ve kök hücre;", (f) bendine "(c) bendinin (4)" ibaresinden sonra gelmek üzere "numaralı alt bendinde belirtilen kişiler ile bunların eşleri" ve bu bendin sonuna "Ayrıca, 3713 sayılı Kanuna göre aylık bağlanmış maluller ile aynı Kanun kapsamına giren olaylar sebebiyle vazife malullüğü aylığı alan er ve erbaşların sağlık kurulu raporuyla ihtiyaç duydukları her türlü ortez/protez ve diğer iyileştirici araç/gereçler herhangi bir katılım payı veya fark alınmaksızın ve kısıtlama getirilmeksizin karşılanır."
BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) - Sayın Başkanım, takdire bırakıyoruz. Ancak en sonunda, tırnaktan sonra, virgülden önce "cümlesi" şeklinde bir ilavenin doğru olduğunu düşünüyoruz.
BAŞKAN - Peki, redaksiyon istiyorsunuz.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) - Evet efendim.
BAŞKAN - Tamam, tutanaklara geçti efendim.
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamında aylık alan malullerin sağlık kurulu raporuyla ihtiyaç duyulan her türlü ortez/protez ve diğer iyileştirici araç/gereç giderlerinin; herhangi bir katılım payı veya fark alınmaksızın ve kısıtlama getirilmeksizin karşılanması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 66/e bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
66/f bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
66/g bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
66/ğ bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi, kabul edilen bentlerin bağlı olduğu çerçeve madde 66'yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Üçüncü bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi, dördüncü bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Dördüncü bölüm 67 ilâ 74'üncü maddeleri kapsamaktadır.
Dördüncü bölüm üzerinde gruplar adına söz istemi vardır.
İlk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil'e aittir.
Buyurun Sayın Tamaylıgil. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika efendim.
CHP GRUBU ADINA BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın dördüncü bölümünün geneli üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bugün ve bu hafta -bilmiyorum çoğunuz biliyor musunuz ama- Sağlık ve Sosyal Güvenlik Haftası ve Sağlık ve Sosyal Güvenlik Haftası'nda hem sağlığı "paralı" hem de sosyal güvenliği "güvensizlik" noktasına taşıyan bir yasa tasarısını görüşüp ne yazık ki kanunlaştırma aşamasında çalışmalar yapıyoruz. Bu ilk defa değil aslında, 2004 yılında da Dünya Çevre Günü'nde Maden Yasası'nı çıkartmıştı AKP Hükûmeti ve günlerin, haftaların öneminde bu vurgulanan, bu yapılan çalışmaların ne anlama geldiğini de takdirlerinize sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, bizim Türk toplumunda bir adet vardır: Yola çıkana yolluk hazırlanır, yolda giderken yanında destek olsun diye. Malumunuz birkaç gündür Türkiye'de de IMF heyeti görüşmelerini sürdürüyor ve dönüş yoluna çıkacak. Görülüyor ki bu yasa da yolluk olarak hazırlandı. Önce "3,4 milyar dolar" denilen ama bugün 3,6 milyar dolara doğru bir revizyona uğramış olan kredi için bu yolluğu hazırladık ve IMF'ye hediye ettik gibi görüyoruz.
Değerli arkadaşlar, "Neden?" derseniz: 2005 yılının 26 Nisanında verilen niyet mektubunda, ki kaldı ki IMF'ye bakış açısında "Biz artık yolumuza IMF'siz devam edeceğiz." diye 2002 öncesine gelip devam eden iktidarınız, 26 Nisan 2005'te verdiği niyet mektubunda zaten sosyal güvenlik ve ona bağlı bütçe katkılarının hedeflerini çizmiştir ve bugüne kadar çeşitli aşamalardan geçtikten sonra ne yazık ki gündemimizin içine oturmuştur.
Türkiye'de sosyal güvenliğe baktığınız zaman yıllar itibarıyla ne yazık ki insan hakları normları açısından bir eşitlik sağlanamamıştır. Norm ve standart birliği aranırken ne yazık ki yoksullukta bir birlik kendini göstermiş ve bugün için "tek çatı" derken de zayıf halkalar hâlindeki birçok yasanın normları alınarak bir zincir oluşturulmuştur. Ne kadar sağlıklı, ne kadar güvenlidir burada da o zincirin, o halkalarının normlarına ve standart birliğine bakmak lazımdır. Ama bir gerçektir ki AKP Hükûmeti Sosyal Güvenlik Yasası'nı ve sağlık sigortasını getirirken ne yazık ki refahta değil, yoksullukta bir araya gelmeyi ortaya koymuştur.
Şimdi, kanun gerekçesinde denmektedir ki: " "En yaygın finansman modeli, özünde, tahsis edilmiş vergi niteliğindeki sigorta primleriyle karşılanan sosyal sigorta sistemidir." yani sosyal vergidir. Bugün baktığınızda, Avrupa Birliğinin üye ülkeleri ve OECD ülkelerinde bütçeden verilen katkı payları açısından bizden çok çok üst noktalardadırlar. Ama biz, zaten alıştık, bütçeyi tutturmak için halka, vergi adaletsizliği içinde dolaylı vergileri yükledik; bütçemiz tutuyor, fazla veriyor, faiz dışı fazla sağlıyoruz. Bununla da "Ekonomik parametreleri başarıyla ortaya koyuyoruz." diye övündük. Ama ne yazık ki şimdi de görüyoruz ki, en doğal, sosyal devlet içerisinde yaşayan sosyal güvenlik hakkı için, biz halktan sosyal vergi almaya… Bu noktaya taşıyoruz.
Değerli arkadaşlar, 2007 yılı rakamlarına baktığınızda "kara delikler" deyip sosyal devletin yükümlülüklerini azaltmaya çalışan düşünce, kara deliklerin içinde -baktığınızda, rakamlarla- çok daha vahim tablolarla karşılaşıyor. Bugün nüfusun aktif sigortalılar ve ona bağlı olarak aileleriyle beraber değerlendirdiğimizde, yarısını teşkil eden sosyal güvenlik sistemi içinde ortaya çıkan 26 milyar -2007 rakamlarıyla- YTL'lik açığı, bir de bütçe içindeki payıyla değerlendirdiğimizde -aşağı yukarı yüzde 13'e tekabül ediyor- bunu bir faiz giderleriyle karşılaştıralım. 2007'de 203 milyarlık harcamanın yüzde 23'ü faiz gideridir. Peki, nüfusun yarısını ilgilendiren bir konuda "kara delik" deyip düzenleme yapacağız hevesi, acaba, dünyanın en yüksek reel faizini ödeyen bir ülkede rantiye için bir çözüm bulmakta neden ön plana çıkmamıştır? Çünkü IMF, borcunu yerinde, zamanında, eksiksiz ödeyen Türkiye ama halkının üzerine sosyal güvenlik yükünü ne yazık ki yüklemeyi hedefleyen bir yasa tasarısıyla oluşan Türkiye'yi ortaya çıkartmaktadır.
Değerli arkadaşlar, bu açıklar içerisinde tabii ki kayıt dışılık, kayıt dışılığın içinde ortaya çıkan, kayıt dışılığın yanı sıra eksik beyandan kaynaklanan problemler vardır. Önce, sorunları iyi görmek lazım. Mesela, sağlıksız çalışma koşullarından kaynaklanan ödemeler vardır. Yani, bir sistemi düzeltirken sadece gelir-gider dengesindeki hesaplamalar üzerine ve bunu da yine halkın üzerine yükleyerek yapılan düzenlemeler ne yazık ki kalıcı ve gerçekçi olamamaktadır.
Şimdi, ben bu noktada biraz da kadın özeline girmek istiyorum ve Türkiye'deki kadının istihdamıyla ilgili rakamlara baktığımız zaman yüzde 24'ler seviyesine düştüğünü görüyoruz ve bir söz var: "Bir uygarlığın seviyesini değerlendirmek için öncelikle kadınların hayat şartına bakmak lazım." Ne yazık ki bizde bu şarta baktığınız zaman, çok acı bir tabloyla karşı karşıya geliyoruz.
Geçenlerde 8 Mart görüşmeleri olurken kadından sorumlu Sayın Devlet Bakanımız, çıktılar, dediler ki: "Kadın istihdamı düştü ama 1990'da yüzde 34'tü, bugün yüzde 24'tür. Bizim zamanımızda da yüzde 27'den, 24'e düştü." Şimdi arkadaşlar, 1990'la 2002 arasında bu ülke birinci Körfez krizi, 1994 mali kriz, 1997-1998 uluslararası kriz, 1999 deprem, 2001-2002 mali krizlerini yaşadı ve o noktada yüzde 34'ten yüzde 27'ye inmiş olan bir kadın istihdamı var. Peki bu son beş yılda ne oldu? Her yıl yüzde 8, yüzde 6, yüzde 5, ki bu sene hedefi tutmayan yüzde 4,5 büyümeyle büyüyen bir Türkiye, ama bu beş yılda yüzde 3 düşen kadın istihdamı. Gelin, buradaki ana mantaliteye bakalım: Bugün, hâlâ kadınların ne yazık ki yüzde 71'i Türkiye'de kayıt dışı çalışıyor, beşte 1'i okuma yazma bilmiyor, kırsal kesimdeki her 100 kadından 89'u tarım kesiminde ve bunların aşağı yukarı yüzde 80'i
de ücretsiz aile işçisi ve her 100 kadından yüzde 31'i ücret veya yevmiye karşılığında çalışırken 49'unun da yine ücretsiz aile işçisi olarak çalıştığını görüyoruz.
Peki, Avrupa'da, Avrupa Birliği normlarında ne? Şimdi, normlara göre birtakım çalışmalar yapıyorsunuz. Bu oran Avrupa Birliğinde yüzde 57. Peki bir Lizbon Stratejisi var, Avrupa Birliği uyumuyla ilgili çalışmalar yapılıyor. Burada ne diyor: "2010'a kadar yüzde 60 olacak." diyor. Biz neredeyiz? Yüzde 24. Gelin, doğru dürüst yaklaşım açılarıyla kadın istihdamını etkileyen faktörleri belirleyip bunlara çözüm bulalım. Ama tabii ki, işsizler ordusu içindeki kadının yoğunluğunu artırmaktan öte bir şey yapmayıp onu da yine 3 tane çocuk doğurmaktan öteyi görmeyen ve eve bağlı gören bir düşünceden ne beklenir onu da sorgulamak lazım. Bir taraftan da zaten yadırgamıyorum. Şu an, fahri Dışişleri Bakanımız var, daha çok Başbakan ve
Sayın Cumhurbaşkanı fiilî olarak Dışişleri Bakanlığını yapıyor. O zaman, bundan önceki dönemde Hazineden sorumlu Bakanken düşen kadın istihdamı için yorum istendiğinde "Ee ne güzel, eşleri para kazanıyor, onlar da evde oturuyor. Bundan güzel ne olabilir?" diye beyanda bulunmuştur. İşte bu, bakış açısının çok net, çok açık örneğidir.
Değerli arkadaşlar, kadın işsizliklerin kayıt dışı içinde bulunması ve bugünkü yasa açısından baktığınızda çok olumsuz gelişmeler oldu. Ama ne yazık ki, o kadar üzgünüm ki dün fırsat eşitliği komisyonu… Ki bunu ilk defa oluyormuş gibi sunan arkadaşlarım, 22'nci, 23'üncü Dönemde Cumhuriyet Halk Partisi kadın milletvekilleri tarafından teklif edilmiş olan bu eşitlik, yani dünyada da olan eşitlik komisyonu çalışmalarını ortaya çıkartırken bir de şu sosyal güvenlik yasa tasarısını o eşitlik içerisinden geçirsinler. Eşitliği, sadece altmış beş… Bundan önce var olan yaş farkını bile hiçe sayarak, eğitim durumlarına göre sağlık imkânlarından yararlanmayı ortaya koyarak, emeklilik yaşını artırarak veyahut katkı paylarıyla sağlık hizmeti alma noktasına taşıyan bir sosyal güvenlik yasasında 1 milyar 200 milyondan -eski rakam- 1.215 YTL'den 202 YTL'ye düşen emzirme yardımı noktasında verdiğimiz iyileştirici teklife "hayır" diye el kaldırabilen arkadaşlarımı vicdanıyla düşünmeye davet ediyorum. Hangi eşitlik bu, hangi haklardan faydalanma bu, hangi samimiyet, hangi ciddiyet bu?
Diğer taraftan Sayın Bakana da soracağım bir iki soru var. Bunlardan bir tanesi şu, çok önemliydi: Cezaevlerinde mahkûmların durumlarıyla ilgili var.
Muhtarlar, ki muhtarlar da seçilmiştir, yani belediye başkanı, milletvekili gibi; bunlarda kamu kendi payını öderken neden muhtarlarımıza böyle bir ödenti yapılmamakta? Diğer taraftan baktığınızda, muhtarlar, niye köy ve mahalle muhtarı diye ayrımcılığa tabi tutulmakta?
Diğer taraftan bir sorum da şu: Almanya'da çalışıp Türkiye'de emekli olabilen bir vatandaşın eşi, isteğe bağlı emeklilikten faydalanabiliyor, ama bunun yanında Türkiye'de emekli olan eşinin de sağlık yardımlarından faydalanabiliyor. Ancak, şimdi yeni gelen yasada, bu yardımdan faydalanması katkı payına, bir prim ödemeye bağlanıyor mu bağlanmıyor mu? Ne olacak o kadınların hâli? Çünkü, Almanya'ya gittiğinizde Alman Hükûmeti de artık "Türkiye'den faydalanıyorsun." diye sosyal yardımlarını kesmiş veya ona niyet etmiş durumda.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Tamaylıgil.
BİHLUN TAMAYLIGİL (Devamla) - Diğer taraftan, artık, yasa yürürlüğe girene kadar bir an önce çocuklarınızı sigortalayın dendiği zaman çok yoğun bir ilk sigortalı rakamı ortaya çıkıyor. Hani şu millî gelir arttı ya -millî geliri 5. 500'den 9.300 dolara çıkarttık sanal olarak- aslında güncelleme payında -hani borçlarımız, hani yaşam şartlarımız çok iyileşti ya- şu emeklilerin güncelleme kat sayısında da bunu dikkate alacak mıyız?
Bir diğer sorum da şu noktada ortaya çıkıyor: Bakın, Anayasa Mahkemesi eski memur-yeni memur ayrımı yapmadan memurlarla ilgili düzenleme getirdi. Yine hata yapıyorsunuz. Genel sağlık sigortasında da yine aynı şekilde, hiçbir şekilde eski memur-yeni memur ayrımı yoktur ve bugün uygulanan da zaten hepsine temayül edecektir. Yine problem çıkartıyorsunuz ve şunu görüyoruz: Siz aslında bu yasanın geçmesini istemiyorsunuz, şimdilik IMF'i idare etmek için burada yasa yapar gibi davranıyorsunuz.
Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Tamaylıgil.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Mehmet Günal.
Buyurun Sayın Günal. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Burada günlerdir, bu tasarı üzerinde görüşmeler yapıyoruz. Daha önce de birçok kanun tasarısı görüşüldü. Ama başlangıç olarak ben sizlere kanunun genel uzlaşması değil uzlaşılamaması üzerinde birkaç şeyi söylemek istiyorum.
AKP Hükûmeti beş yıl iktidar olarak çalıştı ama o beş yıl içerisinde… Bugün hepiniz sorunları anlatıyorsunuz, sosyal güvenlik sisteminin sorunları… Güzel. Ama Anayasa Mahkemesinden döndü.
Biz şimdi bunu Komisyonda ve alt komisyonda görüşürken belli uyarılar yaptık. Yaptığımız uyarıların bir kısmı dikkate alındı bir kısmı hâlâ alınmadı.
Şimdi sürece baktığımız zaman, beş yıl içerisinde hâlâ çözülemeyen bir sosyal güvenlik sorunumuz var. Tabii burada sadece sosyal güvenlik sisteminden kaynaklanan mali açıklardan
bahsetmiyoruz. Bir sosyal devlet olmanın getirdiği sadece aktüeryal denge açısından, primlerin yetersizliği açısından ve diğer yüklerden bahsederek bu meseleyi ele almak mümkün değil. Kısaca baktığımız zaman, sosyal güvenliği bir ticari işletme gibi prim kârı ve zararı olarak görmemiz mümkün değil. Bu nedenle, öncelikle sorunu çözebilmek için, tüm kesimlerle, kamu kurum ve kuruluşlarıyla istişare içerisinde bu kanunun çıkması gerekiyordu.
Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçesinde yer alan hususlar, maalesef bugün tamamıyla giderilememiş durumda. Memur ayrımından dolayı iptal etmişti, burada da hâlâ aynı şeyler devam ediyor, sadece birtakım teknik düzenlemeler yapılıyor.
Daha ilginç olan bir husus: Anayasa Mahkemesi, hem memurun eşitliği yönünden hem de genel sağlık sigortasında da, yine aynı şekilde sağlık ödemeleri nedeniyle de Anayasanın 2, 10 ve 128'inci maddelerine aykırı bulmuştu.
Ben, şimdi verilen bütün önergelere bakıyorum, tartışmalara bakıyorum, şu anda bu hâliyle de kanunun yine Anayasa Mahkemesinden dönmesini sağlayacak şekilde yapılmadığı görülüyor. O zaman bir defa daha uyarmak görevi üzerimizde, sadece uyarmak değil…
Acaba, bizde, hakikaten, az önce sayın konuşmacı da belirtti, IMF'yi bir an önce tatmin edip, kanunu çıkarıp daha önceden bekleyen iki görüşmenin parasını da alıp ondan sonra Anayasa Mahkemesinden dönerse dönsün mü diyorsunuz.
Ben kaygı duyuyorum, çünkü, gerçekten, önergelerin hiçbirisi, Anayasa Mahkemesinin çekincelerini ve gerekçelerinde yazan hususları gidermiş değil. O zaman, hakikaten, aklımıza, bu alelacele, IMF'yle görüşmeleri tamamlayıncaya kadar bunu halledelim, nasıl olsa bu hâliyle de çıkmaz. Ama o zaman sorun tamamıyla çözülmemiş hâle gelecek, içinden çıkılamaz hâle gelecek. Zaten beş yıldır bu kanunun çıkmaması, 2006'da sadece 5502 ile kurumsal düzenlemenin yapılması da hâlâ sorunları içinden çıkılmaz hâle getirmiş olup ve devamına yol açmaktadır diye düşünüyorum. Neden böyle oluyor? Sadece burada bizim söylediğimizi değil değerli arkadaşlarım, yukarıda komisyonumuza gelen birtakım görüşler vardı. Ben hızlıca bir göz attım, en önemlisi, DPT Müsteşarlığının görüşü var Hazine Müsteşarlığının görüşü var. Buralara bakıyorum, onların söyledikleri de tam olarak kanun metnine yansıtılmamış. Yani, birisinde var on madde, hepsinde şöyle olacağı, bazı hükümlerin değiştirilmesi, bunların uygun olmayacağı veya ortadan kaldırmak açısından olumlu olduğu bazı hükümlere ilişkin söylenmiş. Diğerine bakıyorum, yine dört beş madde var. Bu hususların hiçbirisi maalesef kanun metninde yer almıyor.
İşveren Sendikaları Konfederasyonun yine yüklerle ilgili görüşleri vardı, onların da yine tamamıyla dikkate alınmadığını görüyoruz. Kısacası, burada, baktığımız zaman -alelacele- bir uzlaşma sağlanmadığı, hem devletin ilgili kurumlarıyla hem sosyal kesimlerle, çalışanlarla hem de işverenlerle tam olarak bir mutabakat sağlanmadığı görülüyor. Bu şartlarda hem hukuki olarak da sorunların giderilmediği görülüyor…
Biz, bu sosyal güvenlik konusunda AKP Hükûmetinin samimi olmadığını görüyoruz. Zaten samimi olmuş olsak, bu meseleyi farklı şekilde çözmemiz gerekirdi. "Sosyal bir hukuk devletiyiz, aynı zamanda, işçilerimizin, çalışanlarımızın sosyal durumlarını da dikkate almamız gerekir" diyoruz, öbür taraftan işsizliği azaltacak hiçbir önlem alamıyoruz.
Büyüme rakamlarını açıklıyorsunuz, güzel, yeni hesaplamalarla da bayağı, 9 bin doların üzerine -9.333 oldu galiba- çıkardık. Vatandaşa bakıyoruz "Bunlar bizim refahımıza yansımıyor" diyorlar. İstihdam miktarına bakıyorsunuz, bu kadar büyümeye rağmen, çok önemli ölçüde istihdam artışı sağlanması gerekiyor, bunlar da yapılamıyor. Neden? Dün burada kısaca belirtmiştim, Sayın Tarım Bakanımız, pamuk ithalatının, tarım ürünleri ithalatında görüldüğünü ama işlenen ürünler tekstil olarak satıldığı için tarım ihracat ve ithalatında bir dengesizlik olduğunu söylemişti. Ama, ben öbür taraftan utanıyorum bir Antalya milletvekili olarak, Çukurova ve Antalya'da, pamuğun mekânı olan yerde… Artık, dışarıdan kumaş ithal ediyorduk, ama, pamuğu da ithal eder hâle gelmemizden dolayı da… Tarım Bakanımızın da bu konularda bir şeyler söylemesini bekliyorum.
Tarım, bu sene en fazla daralan ve son yıllarda en fazla daralan sektörlerden bir tanesi hâline gelmiş. Tarımdaki istihdam sürekli azalıyor ve istihdam rakamlarında da farklı şekilde algılanmalara yol açıyor. Peki, biz ne yapıyoruz bu işsizliği azaltmak için? 33 milyara yaklaşmış, 32,8'di galiba son rakamı, İşsizlik Fonunda biriken para. Gazetelerde yer alan son haber böyle. Peki, yeni iş alanları açmak için bir şey yapıyor muyuz? Yok. Bu primleri nasıl artıracağız? Yeni istihdam alanı yaratmadan, yeni iş imkânları bulmadan, prim imkânlarını artırmadan, Sosyal Güvenlik Kurumunun açıklarını sadece kanun çıkararak düzeltebilecek miyiz? Ne yapıyoruz? Biz nerede kullanıyoruz 32,8 milyarı? Biz, sadece net kamu borcunun düşürülmesinde… Biz derken sizi kastediyorum ve Sayın Başbakanı kastediyorum. Yani, bunu alıp, istihdam edilebilirliği artıracak birtakım mesleki eğitimle, eğitim faaliyetlerinde kullanarak, hem iş gücünün niteliğini artırıp hem istihdam imkânı yaratacak yerde, siz, brüt kamu borç stokundan bunu düşerek, kamu net borç stokunu düşürdük demek için kullanıyorsunuz. O zaman, işi zaten kökünden çözmek mümkün olmuyor.
Diğer taraftan, kayıt dışı istihdamı kayıt altına alacak bir çalışma yapıyor muyuz? Yapmıyoruz. Büyümedeki refah payını burada artıralım diye önerge verdik, belli bir yere kadar oldu, yine o da olmadı. Çalışanlara da, emeklilere de, büyümeden, refah artışından sınırlı pay veriyoruz ki,
zaten bütün kesimler de, şu anda bu refahtan pay almadığından dolayı şikâyetçi, ama, biz, ısrarla, bize bir şey olmaz zihniyeti içerisinde devam ediyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bütün dünya, şu anda yaşanan krizi konuşuyor ve buna karşı önlem almak için, IMF'sinden, Avrupa Merkez Bankasına kadar bütün ülkeler, en gelişmiş ülkeler birbirleriyle koordinasyon içerisinde neler yapabileceklerini tartışıyorlar. Bizim ülkemizde Sayın Başbakan sadece Ekonomi Koordinasyon Kurulunu topluyor "Bize bir şey olmaz, bizde bir şey yok." diyor. Ama bir taraftan, sürekli, bakıyoruz, Merkez Bankası Başkanı mazeret üzerine mazeret… Hedefler tutmuyor, aman sıkıntı geliyor…
Bugün yine gazetelerde haber vardı, Hükûmetin iki Sayın Bakanı da farklı şekillerde düşünüyorlar. Sayın Babacan diyor ki: "Siyasi şeyle birleşirse ciddi bir kriz olabilir." Sayın Şimşek diyor ki: "Bize bir şey olmaz."
Şimdi ben bunlara bakınca… Zaten meselelere bakış açısı burada önemli, sorunu doğru teşhis etmediğimiz zaman zaten çözmemiz mümkün değil değerli arkadaşlar.
Sosyal güvenlikteki yaklaşımımız da aynısı. IMF'ye bir söz vermişiz, bunun bu zaman içerisinde çıkması lazım. Sonra, tekrar döndüğü zaman ne olacak mahkemeden, tam olarak çıkarmadığımız zaman? Maalesef en önemli meselelerden, ekonomik ve sosyal meselelerden birisi olan sosyal güvenlik sistemi sorununu böylece siyasi kaygılarla ötelemiş, çözümünü ertelemiş ve yine çözümsüz hâle sokmuş oluyoruz. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak sürekli olarak bu konuda görüşlerimizi komisyonlarda ve Genel Kurulda da önergelerle sizlere iletiyoruz. Bizim görevimiz uyarmak, hem Türk milleti için doğru olanı yapmak hem de burada kanunların doğru şekilde çıkmasını sağlamak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Günal.
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Burada yine aynı şekilde amacımız bu kanunun düzgün bir şekilde çıkması, sosyal güvenlik sistemindeki sorunların bir an önce aşılması ve sosyal devlet kavramının içini doldurur şekilde insanca yaşayabilen çalışanlarımızın olmasını temenni ediyoruz.
Bu duygularla Türk milletinin lehine olan değişikliklerde ve çalışmalarda destekçi olacağımızı, aksi takdirde size uyarı görevimizi sürdüreceğimizi bilmenizi istiyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Günal.
Demokratik Toplum Partisi adına Van Milletvekili Fatma Kurtulan.
Buyurun Sayın Kurtulan. (DTP sıralarından alkışlar)
DTP GRUBU ADINA FATMA KURTULAN (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 119 sıra sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın dördüncü bölümü üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce Sayın Bakana, dün yaptığı konuşmasına istinaden -dün gerçekten ses tonunu hayli yükselterek, hayli öfkeli olduğunu görerek, gözlemleyerek- bir soru sormak istiyorum: Sokağın sesine "Bunların amacı uzlaşı değil, başka bir şey." dedi. Acaba bir memuru bir memura dövdürtme emrini, talimatını Bakanımız mı verdi diye merak ediyorum. Bu konuşmasından sonra -vardığım sonuç- sormak istediğim böyle bir soru var, cevaplandırırsa memnun olurum.
Değerli arkadaşlar, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik, yasa tasarısı Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülürken yaptığı konuşmada şöyle diyordu: "Ülkemizin bir yılda yarattığı gayrisafi millî hasıla diye tabir ettiğimiz bu değerden daha fazla bir para sosyal güvenlik kurumlarının açıklarına on üç yıl içerisinde transfer edilmiştir. Buna herkesin fedakârlık göstermesi gerektiği bir ortamda bulunduğumuz inancındayım. Mevcut bir yük söz konusu ise bu yükün herkes tarafından eşit ve adil bir şekilde paylaşılması gerektiği inancındayız." Bu konuşmaları hatırlatma gereği duyuyorum. Çünkü yükün eşit ve adil paylaşımından bahsediyor. Oysa önümüzdeki yasa bu yükü tamamen emekçilerin, yoksulların sırtına yıkmıştır. IMF'ye verilmiş bir faiz dışı fazla taahhüdü var ve AKP Hükûmeti bu taahhüdü yerine getirebilmek için yeniden emekçilerin gırtlağına yapışıyor. Evet Sayın Bakan, haklısınız, mevcut bir yük söz konusuysa, bu yükün herkes tarafından eşit ve adil bir şekilde paylaşılması gerekiyor. Ama şu an görüşmekte olduğumuz yasanın işçi ve emekçi kesimin kazanılmış haklarını elinden aldığı açıkça ortadadır. Bir taraftan, başta temel gıda maddelerinde olmak üzere enflasyon başını alıp giderken, bir taraftan da emeklilerin cebine giren aylıkları azaltan bir yasa çıkartıyorsunuz. Gerçek enflasyon rakamlarına göre beyaz peynirin fiyatı yüzde 90, limonun fiyatı yüzde 59, elmanın fiyatı yüzde 53 oranında artmıştır. En temel iki harcama kalemi olan ekmek ve kiradaki artış oranı da yüzde 20'lerdedir.
Değerli milletvekilleri, AKP Hükûmeti, IMF'ye verdiği faiz dışı fazla taahhüdünü yerine getirebilmek için en kolay yolu tercih etmiş, emekçi ve yoksul kesimlerin boğazına yapışmıştır. Çağdaş sosyal güvenlik sistemleri, bir yandan sosyal risklerin bireyler üzerindeki etkisini ortadan kaldırmayı hedeflerken, diğer yandan da bütün vatandaşların sağlık hizmetlerinden eşit olarak yararlanmasını ve geleceğinin devlet tarafından güvence altına alınmasını garanti eder, ama hazırlanan taslağa baktığımızda devletin bu sosyal görevinden vazgeçmiş olduğu ortadadır.
Burada iktidar partisinin oylarıyla kabul edilen yasanın her maddesi, sosyal güvenlik hakkını ortadan kaldıran, erişimi zorlaştıran ve kazanılmış hakları gasbeden nitelikler taşımaktadır. Hak gasplarını bir kez daha topluca dikkatinize sunmak istiyorum.
Kadınlar için elli sekiz, erkekler için altmış olan emeklilik yaşı, hem kadınlar hem de erkekler için altmış beşe çıkarılıyor. Hem kadınlar hem de erkekler için emeklilik yaşı yükseltilirken kadınlar lehine olan iki yıl erken emekli olma hakkı da ortadan kaldırılmıştır.
Evlenme yardımı kız ve erkek çocuklar için eşlere verilirken yeni yasayla evlenme yardımı sadece kız çocuklarına veriliyor. Sigortalı olarak çalışmakta iken ölen sigortalının eşine sigortalılık süresi dikkate alınmaksızın cenaze yardımı yapılmakta iken yeni yasaya göre ölen sigortalı için prim ödeme şartı getiriliyor. Sosyal güvenlik destek primi oranı yükseltildiği için emekli olduktan sonra çalışanlardan daha çok prim kesiliyor. Aylık bağlama oranıyla güncelleme kat sayısı düşürülürken emeklilerin aylıkları düşürülüyor.
Başta basın emekçileri olmak üzere birçok iş alanındaki fiilî hizmet zammı ortadan kaldırılıyor.
Ev hizmetlerinde çalışanlar "sigortalı işler" kapsamına alınmayarak bu alanda çalışan kadınlara sağlık hizmetlerinden yararlanma ve emekli olma hakkı tanınmıyor.
Alt sınır aylığı 550 YTL'den 200 YTL'ye düşürülerek emekliler açlığa mahkûm ediliyor.
Sigortalının aile bireyleri hiçbir ücret ödemeden yataklı tedavi hakkına sahipken, tasarıya göre, sigortalı ile aile bireylerinden "otelcilik hizmeti bedeli ve öğretim üyesi muayene ücreti" adı altında fark ücreti alınması öngörülüyor.
On beş yaşına kadar hasta çocukların sevkinde hekimin öngörmesi aranmadan refakatçi verilmekteyken tasarıda yaş şartı kaldırılarak refakatçi verilmesi hekim raporuna bağlanıyor.
Sigortalılarla birlikte eş ve çocuklarının tedavilerinde hangi yöntemin uygulanacağına, verilecek ilacın dozuyla süresine, proteze hekim karar vermekteyken bu yetki hekimin elinden alınarak Sosyal Güvenlik Kurumuna veriliyor.
Sağlık hizmetlerinden yararlanmak için on sekiz yaşından itibaren prim ödeme şartı getirilerek ailesi prim ödemeyenler sağlık hakkından yoksun bırakılıyor.
Vergi vermek, prim ödemek yetmeyecek, hastalar bir de katılım payı ödeyerek ancak sağlık hizmeti alabilecekler. Sağlık hizmeti alabilmek için vergi vermek, genel sağlık sigortası primi yatırmak ve katılım payı ödemek de yetmeyecek bir de "ilave ücret" adı altında para ödemek gerekecek.
5510 sayılı Yasa'da doğumdan sonra altı ay süreyle emzirme yardımı verilmesi öngörülürken bu yasayla emzirme yardımı AKP Hükûmetinin insafına bırakılmaktadır.
Yürürlükteki yasaya göre, sağlık primi ödemeksizin isteğe bağlı sigortalı olan kadının, eşinin sağlık sigortasından yararlanma hakkı varken bu hak tasarıyla kaldırılmış, isteği bağlı sigortalı kadın için genel sağlık sigortası primi ödeme yükümlülüğü getirilmiştir.
Yürürlükteki yasaya göre, işten çıkartılan sigortalının eşi altı ay süreyle sağlık yardımından yararlanmaktayken bu süre doksan güne düşürüldü.
Primini ödemeyen çiftçilerin ürününe el konuluyor. Tarımda verimin ve gelir artışının ciddi oranlarda düştüğü ülkemizde, yasada belirlenen koşullar "çiftçinin hasadını elinden almak" anlamına geliyor.
Sonuç olarak: Sayın Bakanın dediği gibi, yük eşit olarak paylaşılmıyor, tüm yük emekçinin, yoksulun sırtına yükleniyor. Kazanılmış hakların geri alınmasına gerekçe olarak sosyal güvenlik sistemindeki açık gösteriliyor.
Mevcut hâliyle bile çağdaş ülkelerin çok gerisinde olan sosyal sigorta ve genel sağlık sigortası sistemi, yapılan değişiklikle tam anlamıyla bir sosyal güvensizliğe dönüştürülüyor. AKP Hükûmeti bu yasayla halka "Paranız kadar gelecek güvencesine ve paranız kadar sağlık hizmetine razı olmak zorundasınız." diyor. Ama emekçiler, bu gün bir kez daha bir iş bırakma eylemi yaparak buna razı olmayacaklarını göstermişlerdir.
Bizler de emekçilerin, kadınların, yoksulların, yetimlerin, emeklilerin haklarını bu kürsüde savunmaya devam edeceğiz diyorum, hepinize saygılarımı sunuyorum. (DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Kurtulan.
Gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.
Şahıslar adına ilk söz, Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcı'ya aittir.
Buyurun Sayın Nalcı. (MHP sıralarından alkışlar)
KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısı'nın dördüncü bölümü üzerinde söz almış bulunuyorum. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlarım.
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası kamuoyunda yeterince tartışılmayan bir yasadır. Hiçbir vatandaşımız bu yasadan nasıl ve ne ölçüde etkileneceğini tam olarak bilmemektedir. Bu hâliyle, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası, tüm işçi, işveren ve memur sendikaları ile meslek odalarının karşı olması gereken bir yasadır.
Tasarıda, Anayasa Mahkemesinin iptal etmediği birçok maddeye yeni düzenlemeler yapıldığı görülmektedir. Bu tasarı yasalaşırken meselenin sadece ekonomik ve mali yönü dikkate alınmış, sosyal
güvenlik hakları daraltılmış, sosyal devlet ilkesiyle sosyal güvenlik hukukunun temel kuralları göz ardı edilmiştir. Elbette sosyal güvenlik sisteminin birçok sorunu mevcut olup, açıkların da yıllar itibarıyla artış gösterdiği bir gerçektir. Ancak sorumluluk mevkiinde bulunanların kamuoyunu gerçek bilgilerle bilgilendirmesi gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, bütçeden sosyal güvenlik kuruluşlarına yapılan transferlerin gayrisafi millî hasılaya oranı 2002 yılında yüzde 3,52 iken, bu oran 2007 yılında 5,24'e yükselmiştir. Ancak bütçeden yapılan transferlerin tamamı sosyal güvenlik kuruluşlarının açıklarını göstermemektedir.
Sosyal güvenlik sisteminin, yıllardır, gerek aktif-pasif dengesindeki düşüş gerekse açıklarındaki artışa ilişkin olumsuz yapının oluşmasında, toplanan primlerin verimli alanlarda değerlendirilememesi, erken emeklilik uygulaması, istihdamın artırılamaması sonucu sisteme giren yeni sigortalı sayısının yeterince artmaması, bir başka ifadeyle işsizliğin artması, prim tahsilatında yaşanan sorunlar, kayıt dışının TÜİK verilerine göre yüzde 50 oranlarına varması, sık sık borçlanma, af ve yeniden yapılandırmaya ilişkin yapılan hukuki düzenlemeler, çıkarılan afların yeni af beklentilerine yol açması nedeniyle prim ödeme alışkanlığının bulunmaması, tüm işletmelerde tam otomasyonun henüz sağlanamamış olması, başta sağlık giderleri olmak üzere, yapılan harcamaların etkili bir şekilde ve yeterince denetlememesi, usulsüz ve yersiz ödemeler başlıca sebeplerdir. Tasarının 52'nci, 5510 sayılı Kanun'un 88'inci maddesinde yapılan değişiklikle, genel sağlık sigortası primi devlet tarafından ödenecek olan yeşil kartlı vatandaşlar ile vatansız ve sığınmacıların sayısının tespitinde bu kişilerin toplam sayısının dörde bölünmesi yönteminden vazgeçilerek üçe bölünmesi yöntemi getirilmiştir. Ülkemizde yeşil kartlılar ile sığınmacıların toplamı 12 milyon kişidir. Söz konusu değişiklik ile primi devlet tarafından ödenecek kişi sayısı 3 milyondan 4 milyona çıkmaktadır. Devlet katkısı ile birlikte ilave prim miktarı 1 milyar 250 milyon YTL'dir.
Bu tasarının geçici 4'üncü maddesinde bu kanun yürürlüğe girmeden önce iştirakçi olan memurlar için her ay emekli keseneklerine esas aylıklarının yüzde 12'si oranında ilave genel sağlık sigortası primi alınması esası getirilmiştir. Ortalama emeklilik keseneğine esas aylığın, 1.050 YTL'nin yüzde 12'si 126 YTL yapmaktadır. Türkiye'de bu kesintiden 2 milyon 200 bin kişinin etkilendiğini düşünürsek, devlet katkısıyla beraber, yaklaşık 4 milyar 150 milyon YTL etmektedir. Söz konusu iki düzenlemenin toplam prim yükü yaklaşık 5 milyar 400 milyon YTL'dir.
Sosyal Güvenlik Kurumunun prim geliri bu miktarda arttığından, Maliye Bakanlığı tarafından Sosyal Güvenlik Kurumunun açığını…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Nalcı.
KEMALETTİN NALCI (Devamla) - Teşekkürler Başkanım.
… finanse etmek için yapılan transfer miktarı da bu tutarda olacaktır. Ancak söz konusu düzenlemeler bütçenin yapısında değişikliğe sebep olup transfer harcamalarından, Sosyal Güvenlik Kurumuna devlet primi giderleri harcamalarına doğru bir kaymaya sebep olacaktır. Yani daha önceden de bütçeden "Sosyal Güvenlik Kurumuna transfer" adı altında verilen para, artık "devlet primi giderleri" adı altında verilecek, bu da açık olarak gösterilemeyecektir. Açıkçası bütçeden sosyal güvenlik açığı olarak verilen para bundan sonra artık, devlet prim gideri olarak bütçede yer alacaktır.
Yapılan bu iki düzenlemenin amacı nedir? Sosyal güvenlik kurumlarının açıkları gizlenmek mi isteniyor?
Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Nalcı.
Hükûmet adına Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Çok önemli bir yasayı görüştüğümüzü her defasında ifade ediyoruz. Bu yasayla ilgili olumlu-olumsuz birçok kampanya yürütüldü, yürütülmeye de devam ediyor.
Benim bu bölümde söz almamın nedeni, on sekiz yaşın altında ilk defa bildirimi yapılanlarla ilgili de son günlerde medyada yoğun şekilde gündem oluşturulmaya çalışılıyor. Kundaktaki bebelerin, okul çağına gelmemiş çocukların ve okul çağındaki çocukların kayıt altına alınmaya çalışıldığı… Bu yasanın -sözde- mağduriyetlerinden korumaya dönük bir çalışmanın içerisine vatandaşımız sokulma gayreti içerisinde. Gerçi vatandaşlarımız buna rağbet etmiyorlar. Ben birkaç rakam vermek istiyorum.
Tabii amacımız kayıt dışılığı ortadan kaldırmak. Bu yasal düzenleme de kayıt dışılığı ortadan kaldırma açısından önemli düzenlemeler getiriyor. Özellikle genel sağlık sigortası kapsamında bütün vatandaşların genel sağlık sigortası kapsamına alınmaları kayıt dışılık açısından da önemli, pozitif neticeler almamızı sağlayacak. Ücretlerin banka kanalıyla ödenmesi gibi, sistemin içerisinde uzun süreli kalma gibi düzenlemeler kayıt dışılığı önleme konusunda ciddi mesafeler almamızı sağlayacak. Yalnız, on sekiz yaş altında ilk defa bildirimi yapılan sigortalıların sayısı abartıldığı kadar değil. Sıfır-beş yaş arasında mart ve nisan ayında 76 bebeğimiz sisteme dâhil olmuş, 5-10 yaş aralığında ise mart ve nisan ayında 183 çocuğumuz, 10-15 yaşları arasında ise 3.762 kişi, 15-18 yaş arasında ise 36.513 gencimiz kayıt altına girmiş bulunuyorlar veya ilk defa bildirimi gerçekleşiyor. Toplam 40.534
son, iki ay içerisinde. Çok abartıldığı gibi bir rakam yok ortada. Fakat, belli ki bu yürütülen kampanyaların da etkisi açık bir şekilde görülüyor.
Şunu ifade edelim: Çocuklar sigortalı olabilir mi? Olabilir. Buna bir engel yok. Ama, çocukların çalışabileceği işlerle ilgili de ortada bir mevzuat var. Bu mevzuata mutlaka uyulması gerekiyor. Örneğin İş Kanunu'muza göre 14 yaşın altındaki çocukların çalıştırılması söz konusu değil, 14 yaşın üstündekilerle ilgiliyse yine önemli düzenlemeler var. O mevzuata uygun bir şekilde onların çalıştırılması gerekiyor. Sağlık raporundan tutunuz da üstleneceği işin ağırlığı ölçeğine varıncaya kadar çok önemli düzenlemeler var. Şimdi burada aslolan, esas olan bu şekilde kayıt altına sigortalı yapılan çocuklarımızın bu işte çalışıp çalışmadıklarıdır. Fiilen çalışıyorlar mı, çalışmıyorlar mı? Çalışmadıkları tespit edilince ne olacak? Sigortalılıkları iptal edilecek bir ve o güne kadar ödedikleri primleri de kendilerine geri ödenmeyecek. Bu kadar net bir şekilde ifade ediyorum. Vatandaşlarımızı bu konuda da kimse yanlış bir yola sevk etmesin. Doğrusu budur. Eğer bilfiil çalışıyor ise farklı çalışma alanları olabilir, bir bebek için bile, 2-3 yaşındaki bir bebek için bile bir sanatsal faaliyet, bir filmde bir rol alması söz konusu olabilir. Buna engel yok yani. O anlamda söylüyorum, çocukların sigortalılığıyla ilgili bir engel yok, ama bilfiil çalışmıyor ise bunun karşı karşıya kalacağı, mevzuatımızda müeyyideler var. Böyle bir yanlış yola girilmemesi açısından, bu bölümde kısa bir değerlendirme yapmış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Bakan.
Şahısları adına ikinci söz, İzmir Milletvekili Oğuz Oyan'a aittir.
Buyurun Sayın Oyan.
OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu tartıştığımız tasarı, Türkiye'de ilginç ekonomik gelişmelerin de olduğu bir döneme denk geliyor ama tabii, çok ilginç olan bir başka şey de -geçen konuşmamda söylemiştim- 1999 yılında yapılan düzenlemelerin sonuçları alınmadan, biz şimdi, 2008 yılında yeniden her şeyi tasarlıyoruz. Bir başka benzetmeyle şöyle diyebiliriz: Yani Türkiye'de erken emekliler cenneti var diye bazı suçlamalar yapılıyordu. Bu çok doğru değildi ama, fiilen gerçekten, otuz sekiz, kırk beş, kırk üç mümkün olabiliyordu. Peki, şimdi ben soruyorum: Erken emekliler cennetinden, emekli olamayanlar cehennemine gitmek zorunda mıyız? Yani illa bir başka ifrata gitmek zorunda mıyız? Emekli olamayanlar cehennemi yaratılan bir tasarıyı tartışıyoruz. Altmış beş yaş, bugün, Avrupa Birliği ülkeleri gibi çok yüksek yaşama umudu olan ülkelerde bile, hepsinde geçerli olmayan bir yaş sınırıdır. Kaldı ki, o yaş sınırının olduğu ülkelerde de, yaşama umudu dolayısıyla, altmış beş sonrasındaki ömür Türkiye'dekinden, kadınlarda 2-2,5 kat, erkeklerde 3-4 kat daha uzun bir ömür çıkacak sizin bugünkü düzenlemenize göre.
Şimdi, bu, diyoruz ki, IMF diyor… İşte, Türkiye'de IMF'yle birlikte aynı paralel de düşünenler diyorlar ki: "Sistem açık veriyor, ne yapalım?" Peki, sistem açık veriyorsa ne yapıyorsunuz siz: Harcamaları kısıyorsunuz, hakları kısıyorsunuz. Peki, acaba, Türkiye'de sosyal güvenlik sistemini sadece sigortalılar mı sömürüyor? Yani, böyle bir şey var idiyse eğer sadece onlar tarafından mı sistem bir şekilde sömürüldü? Eğer öyleyse gerekçelerinizi, tabii, söylemeniz lazım. Ama, eğer değilse -ki şimdi değil olduğunu söyleyeceğim- o zaman, burada sadece sigortalılara yüklenilerek sistem üzerinde oluşmuş bulunan bu çok yönlü istismar mekanizmaları, şimdiye kadar, sadece sigortalılar üzerine, sadece onların hak kayıpları üzerinden telafi etmeye çalışılıyor. Bu büyük bir haksızlıktır, büyük bir adaletsizliktir.
Bakınız, Türkiye'de sosyal güvenlik sistemini devlet sömürmüştür. Evet, iki şekilde sömürmüştür: Bir, uzun yıllar boyunca, çok eski dönemlerden itibaren, bu sistemin uzun vadeli sigorta kollarının aktüeryal dengelerini gözetmemiş ve düşük değerle bunları kullanmış. Nerede kullanmıştır: Ziraat Bankasında kullanmıştır, Devlet Yatırım Bankasında kullanmıştır vesaire, düşük bedellerle. Dolayısıyla, sosyal güvenlik sisteminin hem SSK açısından hem Emekli Sandığı açısından çalışmamasının, uzun vadeli kendi koruma mekanizmalarını oluşturmamasının koşullarını yarattı. Devlet sömürmüştür.
İkincisi, devlet bir başka açıdan da sömürmüştür. O da, prim katkısı yapmayarak sömürmüştür. Dünyanın bütün gelişmiş ülkelerinde devlet sisteme prim katkısı yapıyor ve bu prim katkıları aşağı yukarı sistemin kendi prim katkısı boyutuna yükseliyor. Sizin şimdi getirdiğiniz sistem de bunun dörtte 1'i. Yani tahsil edilen -tahakkuk da değil- primlerin dörtte 1'i diye bir göstermelik mekanizma getiriyorsunuz bu açık falan kapamaz. Hâlbuki, bunu gelişmiş ülkeler, en azında Avrupa Birliği, düzeyine getirerek sorunu çözme imkânınız vardı ve hiç olmazsa transferleri açık kapama adına değil devletin düzenli, yasal olan prim katkıları düzeyine getirmek mümkündü.
Bir diğer sömürü mekanizması işveren tarafından yapılıyor. Bu, şu şekilde yapılıyor: Kayıt dışı istihdama yönelerek yani sistemin aktif-pasif sigortalıların dengesini bozma pahasına Türkiye'de iki aktif sigortalı eğer bir pasif… İki aktife bir pasif düşüyor yani iki aktif bir emeklinin giderlerini karşılıyor. Bu Avrupa'da dörde birse burada aslında işverenin giderek tamamen esnekliğin de ötesinde, çok kaba esneklik ilişkileri içinde kayıtsız emek unsurunu kullanmasından kaynaklanıyor ve sistemin açık vermesinin ana unsuru da budur. Yani sisteme aktif sigorta katılımını özendirecek mekanizmaları oluşturmadığın zaman bu sistemi ayağa kaldıramazsınız. Dolayısıyla, bu açıdan bu tasarıya baktığımızda da hiçbir şey göremiyoruz, tam tersine kayıt dışılıktan uzaklaştıran bir mekanizma. Ha,
tabii bir başka sömürü de popülist siyasetçiler tarafından yapılmıştır bu özellikle emeklilik yaşları üzerinden. Ama bütün bunlarla ilgili olarak sigortalıların kabahati ne? Seçmen olarak sigortalıların kabahati ne? Yani, dolayısıyla, burada niçin…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Oyan.
OĞUZ OYAN (Devamla) - O zaman niçin bütün yük sigortalılara? Değerli Sayın Bakana soruyorum. Şimdi Başbakan diyor ki geçenlerde: "Herkese sosyal güvenceye solcular karşı." dedi. Yani gerçekten çok hayret edici bir şey. Yani Başbakanlık makamının toplumu yanlış bilgilendirme, halkı yanıltma, gerçekleri çarpıtma mevkisi olamayacağının artık Türkiye'de öğrenilmesi gerektiğini düşünüyorum. Yani, Sayın Başbakan, Sayın Bakanının -burada daha önce ifade edildi- 1999'da elli sekiz-altmış yaş meselesine nasıl karşı çıktığını, bugün ona "O konuda nasıl yanılmışım." dediğine bakarak -Bakan solcu muydu o zaman elli sekiz-altmışa karşı çıkıyordu- bunları dikkate alması lazım.
Burada Sayın Bakana şunu da söylemek istiyorum: Yanılmış ise, elli sekiz-altmışa karşı çıkarak yanılmış ise şimdi yanılgısını düzeltmek için niçin elli sekiz-altmışı savunmuyor? Yanıldığı nokta elli sekiz-altmışa karşı çıkma noktasıydı. Düzeltilmesi gereken de elli sekiz-altmışı savunmak noktasıdır. Niçin başka bir ifrata giderek altmış beşi savunmaya geliyorsunuz? Yani, bu, gerçekten Türkiye'de demografik gerçeklerine…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OĞUZ OYAN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Oyan.
OĞUZ OYAN (Devamla) - Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bölüm üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi soru-cevap kısmına geçiyoruz.
Toplam süremiz on beş dakikadır.
Sayın Cengiz, buyurun efendim.
MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, biraz önce konuşmamda da ifade ettiğim gibi, Çanakkale'den gelen Mehmet Zehir'in bir sorusu var, onu aktarmak istiyorum. Mehmet Zehir, anadan doğma sağır ve dilsiz, dolayısıyla bu 1989 yılında sigortaya başlar ve 2000 yılında da tamamen çalışamaz duruma gelir, 2001 yılında tamamen de kör olur. Yani sağır, dilsiz ve aynı zamanda 2001 yılında da kör olur ve 2004 yılında emekliliğini ister ve emekli olamaz. 1046 iş günü sigortalı çalışır, 870 iş günü de isteğe bağlı sigortalıdır, toplam 1826 iş günü sigortası mevcuttur. Mehmet Zehir "Ben bu yeni kanunda malulen emekli olabilir miyim, olamaz mıyım?" diye sorar. Bu konuda da çok mücadele verdiğini, bir türlü sonuç alamadığını, tamamen yaşamının bir başkasına bağlı olduğunu, hayatını idame ettirebilmesi için, çoluğunun çocuğunun geleceği için de bu malulen sigortalı olmasının şart olduğunu ifade eder ve bu soruyu da yazılı olarak gönderiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Asil, buyurun efendim.
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, üzerinde yaşadığımız toprakları, hürriyetimizi, cumhuriyetimizi borçlu olduğumuz İstiklal Savaşı gazilerimizin sonuncusunu geçtiğimiz günlerde ebedî istirahatgahına uğurladık. Şehitlerimize, gazilerimize Tanrı'dan rahmet diliyorum, minnetlerimi sunuyorum.
İstiklal Madalyası sahiplerinin sayıları çok az da olsa hiçbir yerden maaş almayan, sosyal güvencesi olmayan mağdur kız çocukları vardır. Vatanı kurtaranlara bu Meclis de vefa gösterse de sayıları çok az olan İstiklal Savaşı gazilerinin hiçbir sosyal güvenlik sisteminden maaş almayan mağdur durumdaki kız çocuklarının mağduriyetine son verse.
Ben gündeme getirdim, takdir yüce Meclise aittir. Bu yasa içerisinde böyle bir düzenlemeye "evet" der misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Asil.
Sayın Doğru, buyurun efendim.
REŞAT DOĞRU (Tokat) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Genel sağlık sigortasıyla ilgili kanun çıkarılıyor. Ancak tüp bebek dediğimiz, çocukları olmayan ailelerin umudu olan tedavi yöntemiyle ilgili bir bölüm bulunmuyor. Sayın Başbakan da üç çocuk tavsiye ettiğine göre bu biraz çelişmiyor mu? Bu konuyla ilgili ne söylemek istiyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Doğru.
Sayın Işık, buyurun efendim.
ALİM IŞIK (Kütahya) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, SSK'lı veya BAĞ-KUR'lu çalışanlarımız, emeklilik primlerini doldurup emekli olma hakkını kazandıkları takdirde, emekli olma dilekçesini verdikten sonra geçen birkaç aylık sürede çalışmayan eşlerini ve çocuklarını tedavi ettiremediklerini söylemektedirler. Bu mağduriyetin
önlenmesi konusunda bu yasa kapsamında bir düşünceniz, çözüm öneriniz var mı? Buradan vatandaşlarımıza bu konuda ne söyleyebilirsiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Işık.
Sayın Paksoy, buyurun efendim.
MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, vatandaşların devlete olan borçları faiz ve cezalarıyla birlikte 74 milyar YTL'ye çıkmıştır. Bu borçlar işverenlerin SSK'ya olan borçları, esnaf ve sanatkârların BAĞ-KUR'a olan borçları, mükelleflerin maliyeye olan borçları gibi. Bu borçların büyük bir rakama ulaşmasında ülkemizdeki vergi ve sigorta prim yükünün diğer ülkelere nazaran daha yüksek seyretmesinin büyük payı vardır. Örneğin OECD ülkelerinden İzlanda'da yüzde 5,8, ABD'de yüzde 15,3, İsviçre'de yüzde 22,1 iken, bu oran ülkemizde yüzde 36,5'tir. Buradan hareketle, ekonomimizin her beş yılda bir birikmiş borç hastalığına yakalanmaması için vergi ve sigorta oranlarını indirmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Paksoy.
Sayın Süner…
TAYFUR SÜNER (Antalya) - Sayın Başkanım, Sayın Bakanımıza sormak istiyorum: Muhtarlarımız milletvekilleri ve belediye başkanları gibi seçimle göreve gelmektedirler. Seçimle göreve gelenler devletin tüm imkânlarından yararlandırılmaktadır. Fakat muhtarlar sadece 288 YTL'lik ödeneğe talim ettirilmektedirler. Muhtarlarımız seçildiği gün BAĞ-KUR'lu olmaktadırlar. Ancak ödeneği yeterli olmayan ve BAĞ-KUR borcunu bile yatıramayan muhtarlarımız sağlık haklarından yararlanamadığı gibi emekli de olamamaktadırlar. Oysaki, Anayasa'da seçilmişlerle ilgili maddeler açıktır. Muhtarlarımızın Anayasa'mıza göre devlet memuru statüsüne alınması gerekmektedir. Bu tasarıda muhtarlarımızın özlük haklarında gerekli iyileştirmeler yapacak mısınız?
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Süner.
Sayın Taner…
RECEP TANER (Aydın) - Sayın Bakanım, AKP adına görüş beyan eden konuşmacılar ve Hükûmetin temsilcileri sosyal harcamaların yüksekliğinden bahsetmekte. Soruyorum: Avrupa ülkelerinde ve AB üyesi ülkelerde sosyal konulu harcamaların gayrisafi yurt içi hasılaya oranı nedir, Türkiye'de nedir?
Bir de, 1479 ve 2926 sayılı Kanunlara tabi olan, yani BAĞ-KUR'luların yatırdıkları primler -sağlık giderleri hariç- emekli maaşlarının yüzde kaçına isabet etmektedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Taner.
Sayın Koçal…
ALİ KOÇAL (Zonguldak) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, 2007 yılı sonu itibarıyla Türkiye'de kayıt dışı istihdamın toplam istihdam içindeki payı yüzde kaçtır? Toplam istihdam sayısı nedir? Bunların kaçı istihdam dışıdır?
Bir diğer soru: Bu yasa tasarısıyla emekli aylıklarını prim alacakları ve nafaka borçları için haciz uygulamasına tabi tutuyorsunuz, ama nafaka borçları için haczi belki eş ve çocukların hakkı için normal karşılayabiliriz, ancak prim alacakları için emekli aylığına haciz uygulama sizce insafa sığar mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Koçal.
Sayın Uzunırmak…
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, başta Almanya, Hollanda, Fransa olmak üzere bu ülkelerdeki haftalık çalışma saati kaç saatle sınırlandırılmıştır ve bu ülkelerdeki emeklilik yaşı kaçtır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Uzunırmak.
Sorular tamamlanmıştır.
Sayın Bakanım, buyurun efendim.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Bir kere, emekli maaşlarına haciz söz konusu değil, nafaka ve kurum alacaklarının dışında. Bir bu.
Diğeri: "Toplam istihdam içerisinde kayıt dışı oranı ne kadar?" dediniz. Dönemsel olarak yüzde 43, yıllık yüzde 46.
Bir diğer konu: Mehmet Zehir vatandaşımızla ilgili bir soru soruldu. Bu, bakıma muhtaç ise beş yıl yeterli. Beş yıllık sigortalılık 1.800 gün yeterli, sizin ifadenize göre de biz o şekilde anladık: "Bakıma muhtaç, âmâ ve iş göremez noktada." dediniz. Onun özelindeki durumunu incelemek gerekiyor, tetkik etmek gerekiyor. Eğer böyleyse böyle bir imkânın olduğunu ifade ediyorum.
İstiklâl gazileriyle ilgili, arkadaşlarımız çalışmalarını sürdürüyorlar. Vatanın canlarıyla, mallarıyla, hayatlarıyla bugünlere gelmesini sağlamış vatandaşlarımıza bizim de tabii ki
sorumluluklarımız vardır. Bu çerçevede yapılması gereken bir düzenleme varsa, tabii ki memnuniyetle bütün Meclis olarak elbirliğiyle yapmamız gerekiyor.
"SSK'lı vatandaşımız emeklilik dilekçesi verince -tam soruyu da anlayamadım- bu arada geçen sürede, yani emekli maaşı bağlanıncaya kadar olan sürede GSS'den, yani genel sağlıktan istifade edemiyor." şeklinde bir soru vardı, yanılmıyorsam. Bu mevcut düzenlemede de, bizim getirdiğimiz düzenlemede de böyle bir mağduriyet söz konusu değil. Yaşanıyor ise böyle bir şey, o, idari anlamda bir sıkıntıdan kaynaklanıyor demektir.
Bir diğer konu, bu prim oranlarının, vergi oranlarının indirilmesiyle ilgili. Bildiğiniz gibi 22'nci Dönemde vergilerin indirilmesiyle ilgili önemli çalışmalar yaptık. Yüzde 30'dan yüzde 20'ye kurumlar vergisini indirdik, gelir vergisinde, KDV'de özellikle gıdaya, ilaç ve zorunlu, zaruri ihtiyaçlara dönük çok ciddi düzenlemeleri vatandaşlarımızın lehine gerçekleştirdik.
Primlerle ilgili, dün de ifade ettiğim gibi, asgari geçim indiriminin yanında 5 puanlık prim indirimi de bu dönem içerisinde yürürlüğe koyacağımız bir düzenlemedir.
Tabii ki bunlarda amacımız, gerek vergi oranlarında gerekse prim oranlarında OECD ve ilgili ülkelerin ortalamasının düzeyinde tutmak. Onun üzerinde olduğu zaman yaşadığımız sıkıntılar ortadadır. Kayıt dışılıktan alınız da diğer tüm konulara varıncaya kadar birçok olumsuzluğun yaşanmasını gerekli kılıyor.
Son konu ise tüp bebekle ilgiliydi. Şu anda mevzuatımızda tüp bebek konusunda bir sorun yaşanmamaktadır. Daha fazlasıyla ilgili, umarız Türkiye'nin şartları, imkânları genişledikçe bu konuda da açılımları Türkiye gerçekleştirir diyorum.
Çok teşekkür ediyorum, sağ olun.
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, dördüncü bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, dördüncü bölümde yer alan maddeleri, varsa, o maddeler üzerinde önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım:
Çerçeve madde 67/a'yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Çerçeve 67/b'yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Çerçeve 67/c'yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Çerçeve 67/ç üzerinde iki adet önerge vardır. Önergeleri geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 67 nci maddesinin (ç) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Halide İncekara Mustafa Ataş
Kayseri İstanbul İstanbul
Alev Dedegil A. Sibel Gönül Agâh Kafkas
İstanbul Kocaeli Çorum
Zeynep Dağı
Ankara
"ç) 41 inci maddesinin (a) bendi 'Kanunları gereği verilen ücretsiz doğum ya da analık izni süreleri ile 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalı kadının, iki defaya mahsus olmak üzere doğum tarihinden sonra iki yıllık süreyi geçmemek kaydıyla hizmet akdine istinaden işyerinde çalışmaması ve çocuğunun yaşaması şartıyla talepte bulunulan süreleri,' şeklinde değiştirilmiş; aynı fıkranın (g) bendindeki 've Kurumca kabul edilecek sektörel veya genel ekonomik kriz dönemlerinde işvereni tarafından ücretsiz izinli sayılanların, her yıl için 3 ayı geçmemek üzere bu süreleri' ibaresi,"
BAŞKAN - Şimdi okutacağım önerge en aykırı önerge, okutup işleme alacağım efendim.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 67 nci maddesinin (ç) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla.
Akif Akkuş Mustafa Kalaycı Mustafa Enöz
Mersin Konya Manisa
Ali Torlak Beytullah Asil
İstanbul Eskişehir
"ç) 41 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendine "sigortalı olmaksızın" ibaresinden sonra gelmek üzere "yüksek lisans" ibaresi ve "yurt dışında geçirdikleri normal" ibaresinden sonra gelmek üzere "yüksek lisans" ibaresinin eklenmesi aynı fıkranın (g) bendindeki "ve Kurumca kabul edilecek sektörel veya genel ekonomik kriz dönemlerinde işvereni tarafından ücretsiz izinli sayılanların, her yıl için 3 ayı geçmemek üzere bu süreleri" ibaresi,"
BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu önergeye?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Sayın Akif Akkuş efendim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Akkuş. (MHP sıralarından alkışlar)
AKİF AKKUŞ (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın 67'nci maddesinin birinci fıkrasına (ç) bendinin eklenmesi için vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerine grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemizdeki üniversite sayısının 116 olduğu daha önceki konuşmalarımız sırasında da belirtilmişti, bunların 85 adedi devlet, 31 adedi de vakıf üniversitesi olarak faaliyetlerini sürdürmektedir.
Son yıllarda, gençliğin daha iyi şart ve ortamlarda üniversite eğitimi alma arzusu yanında kendi konusunda söz sahibi olmak, daha bilgili olmak ve kendisini daha iyi yetiştirmek maksadıyla lisansüstü eğitime yöneldiği dikkati çekmektedir.
Bilim, toplumun hayat standardının ve yaşama kalitesinin artmasında, huzur ve güven içerisinde yaşamasında ihtiyaç duyulan ana çalışma alanlarının başında gelmektedir.
Değerli milletvekilleri, bugün üniversitelerimizdeki öğrenci sayısının 1 milyon 200 bine yakın olduğunu görmek, geleceğe umut ve güvenle bakmamızı sağlayacaktır. Bunun yanında, 151 bin 734 yüksek lisans ve 40 bin 711 doktora öğrencisinin bulunması da bu güvenimizi desteklemektedir. Bugün 1 milyon 200 bin civarındaki öğrenci, yakın bir gelecekte, Türkiye'nin kalkınma ve ilerlemesinde büyük katkılar sağlayacaktır. Kısaca, geleceğe daha umutla bakmamızın güveni olacaktır.
Sayın milletvekilleri, lisansüstü eğitimine devam eden bu gençlerimizden bir kısmı üniversite ve bazı araştırma kurumlarımızda görevli oldukları için, bunların sosyal güvenlik kurumlarına primleri yatmakta ve sigorta veya Emekli Sandığı mensubiyetleri devam etmektedir. Ancak, artan sayıda lisansüstü eğitime devam isteği, birçok öğrencinin kendi imkânlarıyla yurt içinde veya yurt dışında yüksek lisans çalışmasına devam etmesini sağlamıştır. Kendi imkânı ile yüksek lisans programına devam eden bu vatandaşlarımız ancak kendi giderini karşılayabilmekte, sigorta veya emeklilik primlerini yatıramamaktadırlar.
Değerli milletvekilleri, şöyle bir bakalım hangi çalışmalar, işler sigortalılıktan sayılıyor, bunları bir görelim: Muvazzaf ve ihtiyat askerlikte er olarak geçen süreler, kısa dönem askerlikte geçen süreler, bedelli askerlik süreleri, yedek subay okul süreleri, avukatlık staj süreleri, fahri imam-hatiplikte geçen süreler, seçim kanunları nedeniyle adaylık için istifa edenlerin açıkta geçen süreleri borçlanma kapsamına alınırken yüksek lisansta geçen sürelerin bunlardan ayrı tutulması bir haksızlık ve eksiklik olacaktır diyoruz. Dolayısıyla, bunların da bu kapsama alınması dileğimiz bulunmaktadır.
Değerli milletvekilleri, çalışmalarını tamamlayan bu gençlerimizin Türkiye'nin gelişme ve kalkınmasında oldukça önemli katkılar sağlayacağı muhakkaktır. Bu yüzden, bu gençlerimizin borçlanma yoluyla yurt içinde veya yurt dışında eğitim maksadıyla geçirdikleri sürenin borçlanma yoluyla emekli primlerini yatırmalarının sağlanması, yasada da belirtildiği gibi, uygun olacağından önergemizin kabulünü arzu eder, yüce Meclisi saygı ile selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Akkuş.
AKİF AKKUŞ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bir şeyi belirtmek istiyorum. Burada, günlerdir sosyal güvenlik yasasıyla ilgili tartışmalar yapıyoruz, konuşmalar yapıyoruz. Şöyle "Sevgili Vekilim" diye başlayan bir mektup geldi, ondan kısaca bir yeri okumak istiyorum: "Sayın Vekilim, Hocam, işsizlikten Konya'daki işyerimi kapatıp Ankara'ya yerleştim. Burada ne iş yaptığımı sorma, gene işsiz sayılırız.
Sayın Vekilim, atölyemi kapatıp geldim ama önceden kalma cezalı vergi borcu, belediye temizlik vergisi…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Akkuş, devam edin.
AKİF AKKUŞ (Devamla) - … oda borcu, sigorta borcu, BAĞ-KUR borcu… Bunların cezalarına af istiyoruz." diye belirtiyor. Ben, bu vatandaşımızın duygu ve düşüncelerine de katıldığımı belirtiyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Akkuş.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 67 nci maddesinin (ç) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları
"ç) 41 inci maddesinin (a) bendi 'Kanunları gereği verilen ücretsiz doğum ya da analık izni süreleri ile 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalı kadının, iki defaya
mahsus olmak üzere doğum tarihinden sonra iki yıllık süreyi geçmemek kaydıyla hizmet akdine istinaden işyerinde çalışmaması ve çocuğunun yaşaması şartıyla talepte bulunulan süreleri,' şeklinde değiştirilmiş; aynı fıkranın (g) bendindeki 've Kurumca kabul edilecek sektörel veya genel ekonomik kriz dönemlerinde işvereni tarafından ücretsiz izinli sayılanların, her yıl için 3 ayı geçmemek üzere bu süreleri' ibaresi,"
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılıyoruz Sayın Başkanım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Halide İncekara konuşacak.
BAŞKAN - Sayın İncekara, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
HALİDE İNCEKARA (İstanbul) - Değerli arkadaşlarım, hepimizin söylediği gibi, yılların beklenilen ve istenilen bir kanun görüşmesini yapıyoruz. Hepimiz 2002'den beri meydanlarda bu millete bir şeyi vaat ettik; ki, yıllardır aksayan bir sürü kara deliklerle milletin cebinden… Hep şikâyet ettiğimiz borçlanmaları engellemek için yeni kanunlar yapmaya ve kanun düzenlemelerine ihtiyacımız vardı. 2002 Temmuz dönemine kadar CHP'li arkadaşlarımızla, bu dönem de hem CHP'li hem MHP'li arkadaşlarımız ve diğer arkadaşlarımızla zaman zaman mutabakat yaparak, zaman zaman da çelişerek bir sürü faydalı kanunu milletin hizmetine sunduk. Bugün de bu görüşmelerden birini yapıyoruz, 119 sıra sayılı Kanun'u görüşüyoruz. Tabii ki, gönül çok arzu eder ki sizlerin de önerdiği gibi bir sürü talebe arzu edildiği şekilde karşılık vermektir. Lakin şu konuda anlaşmamız gerekir ki, verdiklerimize sadaka, veremediklerimize gasp dememeliyiz. Gönül hep vermekten yanadır. Yalnız, sınırsız talepleri ancak sınırlı imkânlarla karşılayabileceğimizi, eğer milletin kendi imkânlarıyla karşılama imkânı olmayanları gidip birilerinin cebinden borç alacağımızı unutmamalıyız.
IMF'ye çok vurgu yapılıyor. Ben sadece sokaktaki vatandaşlarımızı aydınlatmak için söylüyorum: 2002'ye kadar artan IMF borç rakamları, faiz yükü, 2002'den bu yana da azalan bir IMF borç yükü.
Kanunlar eğer hızlı Meclise gelirse tepki şöyle oluyor: "Kardeşim, ne acelemiz var, ne telaşımız var!" deniyor. Eğer kanun teklifleri beş yıl hazırlanır gelirse de "Niye IMF'yi beklediniz, ona yolluk mu yapacaksınız?" deniyor. Ben sadece paylaşmak için söylüyorum: Muhalefet tabii ki eleştirecektir, tabii ki öneriler karşısında bir duruşu olacaktır, bunu yadırgamam söz konusu değil. Lakin, üslup ve dilde, hiçbir gruba ait olmayan, birbirimizi yerden yere vurmak üslubu, emin olun, hiçbir yerde sanıyorum, bizlerin birbirine söylediği kadar "hain, yolsuz" gibi ifadeler kullanılmıyor. Biz, kendimizi değil hep birlikte hepimizi yere çekiyoruz. Ben bu konuda hassasiyet diliyorum.
Bu önergeyi vermeden önce, muhalefet partisindeki bayan arkadaşlarımla da konuştum. Bildiğiniz gibi, iki yaşına kadar çocuğun anneye mutlak muhtaç olduğu, annenin de çocuğunun yanında olması gereken bir dönem ve hepimiz, son zamanlarda artan, son yıllarda artan suç oranlarında ve şiddet oranlarında çocuk-anne bağımlılığının önemini ve çocuğun aile ortamında yetişmesinin önemini hep vurguladık durduk. Lakin, memur olduğunuz zaman, ücretsiz izinler ve raporlarla bu süreyi çocuğunuzla geçirmek gibi bir şansınız oluyor. Hassasiyetimiz, hiçbir imkânın kadını evde kalmak zorunda bırakmamasıdır. Lakin, kadın böyle bir imkânı kullanmak isterse aynı beyefendilerde ve demin değerli milletvekili arkadaşımın sunduğu gibi, bir sürü kullanılan haklar gibi, kadının da iki çocuğuna kadar her çocuğunda iki yıla kadar bir süreyi dışarıdan borçlanma imkânıyla bu hakkı kullanabilmesidir.
Destekleriniz için şimdiden hepinize çok çok teşekkür ediyorum efendim. Sağ olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın İncekara.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda çerçeve 67/(ç)'yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
67/(d)'yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
67/(e)'yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
67/(f)'yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, kabul etmiş olduğunuz bentlerin bağlı olduğu çerçeve madde 67'yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Çerçeve 68'inci maddeye bağlı geçici madde 1 üzerinde üç adet önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 68 inci maddesi ile değiştirilen, 5510 sayılı Kanunun Geçici 1 inci maddesinin birinci fıkrasında geçen "5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
Saygılarımla,
Recep Taner Beytullah Asil Mustafa Kalaycı
Aydın Eskişehir Konya
Münir Kutluata Mehmet Günal Mustafa Kemal Cengiz
Sakarya Antalya Çanakkale
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 68. Mad-desi ile değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanu-nunun Geçici 1. Maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kemal Kılıçdaroğlu Hakkı Suha Okay Rasim Çakır
İstanbul Ankara Edirne
Cevdet Selvi Tansel Barış F. Nur Serter
Kocaeli Kırklareli İstanbul
"Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ile 2925 sa-yılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fık-rasının (a) bendi kapsamında, 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ve bu Kanunla mülga 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sos-yal Sigortalar Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kap-samında kabul edilir."
BAŞKAN - Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 68 inci maddesi ile düzenlenen 5510 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Agâh Kafkas Halide İncekara
Giresun Çorum İstanbul
Öznur Çalık Mustafa Ünal Mücahit Fındıklı
Malatya Karabük Malatya
T. Ziyaeddin Akbulut
Tekirdağ
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı ve 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı kanunlara göre ödenmekte olan sosyal yardım zammı ile telafi edici ödeme tutarları, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte ödenen tutarlar esas alınarak, ilgililerin gelir ve aylıklarına ilave edilerek ödenir. Sosyal yardım zammının ilavesinde tamamı dağıtılacak şekilde, hak sahiplerinin gelir ve aylıklardaki hisseleri esas alınır.
BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Aylık hesaplama işlemlerinin kolaylaştırılması amacıyla değişiklik yapılmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 68. Mad-desi ile değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanu-nunun Geçici 1. Maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kemal Kılıçdaroğlu (İstanbul) ve arkadaşları
"Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ile 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında, 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ve bu Kanunla mülga 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında kabul edilir."
BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Sayın Nur Serter konuşacak Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Serter. (CHP sıralarından alkışlar)
FATMA NUR SERTER (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 119 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın 68'inci maddesiyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi önergesi doğrultusunda söz almış bulunuyorum.
5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu'na tabi olanları, bu Kanun'un 4'üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında kabul eden ifadenin madde metninden çıkarılmasını önermekteyiz.
Bu önerimizin nedeni: Anayasa Mahkemesinin almış olduğu kararların bu madde metniyle çelişmesi nedeniyledir. Anayasa Mahkemesi, 5510 sayılı Yasa'da aynı hukuksal konumda bulunmayan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile bunlar dışında kalan sigortalıların aynı sisteme bağlı tutulmasını, Anayasa'nın 2'nci, 10'uncu ve 128'inci maddesine aykırı bulmuştur. Anayasa Mahkemesi, bu kararında memurların statü esasına göre çalıştırılmalarına dayanarak bu kararı almıştır. Anayasa Mahkemesi kararlarına aykırılık içeren bir düzenlemenin yasa metninde yer alması halinde iki seçenek ortada bulunmaktadır, ya bu madde Anayasa Mahkemesince iptal edilecektir ya da Anayasa'nın ilgili maddelerinde bir değişiklik yapılması gerekecektir. Bu konuyu Genel Kurulun takdirlerine sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, bu kürsü kutsal bir kürsüdür ve burada mutlaka doğruların konuşulması gerekir. Dün bir medya kuruluşunda yer alan bir haberle bağlantılı olarak -Avcılar'daki hastaneyle- yapılan Avcılar Kampüsündeki hastane inşaatı ve Sayın Müezzinoğlu'nun hastanesiyle ilgili burada bir açıklamada bulunmuştum. Sayın Müezzinoğlu burada söz aldılar ve birtakım açıklamalarda bulundular. Bu açıklamaların ne yazık ki gerçekleri yansıtmadığını görüyoruz. Sayın Müezzinoğlu yapmış olduğu açıklamada, kendi hastanesiyle ilgili olarak yapılan plan tadilatının Cumhuriyet Halk Partili Avcılar Belediyesi tarafından yapıldığına ilişkin bir açıklamada bulundular. Bilindiği üzere, 2516 sayılı Yasa'ya göre, plan tadilatının onayları büyükşehir belediye başkanlığınca yapılmaktadır ve bu onay yapıldıktan sonra da Cumhuriyet Halk Partisi Avcılar İlçe Başkanlığı bu konudaki itirazını yapmıştır.
Yine Sayın Müezzinoğlu burada yaptığı açıklamada, İstanbul Üniversitesi Avcılar Kampüsü içerisinde yer alan hastane inşaatıyla ilgili olarak, bu inşaatın İstanbul Üniversitesinin bir önceki -benim de Rektör Yardımcısı olarak görev aldığım- yönetimince engellendiğini, hatta neredeyse binanın tuğlalarının bile çalındığını ifade edecek bazı açıklamalarda bulunmuştur. Bunların hiçbirisi gerçeği yansıtmamaktadır.
İstanbul Üniversitesinin Avcılar Belediyesiyle yapmış olduğu bir anlaşma doğrultusunda, bu bina inşaatının Avcılar Belediyesince tamamlanması taahhüdü verilmiş, buna karşılık bu binanın, hastane binasının işletmesi İstanbul Üniversitesine devredileceğine ilişkin bir protokol yapılmıştır 1998 yılında. Daha sonra yerel seçimler olmuş, Avcılar Belediyesine bu defa yeni bir belediye başkanı seçilmiş ve Sayın Müezzinoğlu'nun binanın karkas haldeki inşaatın tuğlalarının çalındığı yolundaki açıklamasında…
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (İstanbul) - O Belediye Başkanı kim? O Belediye Başkanı hangi partiden?
FATMA NUR SERTER (Devamla) - Değerli milletvekilleri, lütfen 1999'un ne olduğunu hatırlayalım. Bir deprem yılından bahsediyoruz, bütün Avcılar'ın yerle bir olduğu, Avcılar kampüsündeki fakülte binalarının dahi büyük hasar gördüğü bir deprem yılından.
BAŞKAN - Sayın Serter, lütfen, bakın, sataşmaya mahal vermeyin. Lütfen…
FATMA NUR SERTER (Devamla) - Ben sataşmıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Cevap hakkı doğuruyorsunuz efendim. Önerge üzerinde lütfen konuşalım.
FATMA NUR SERTER (Devamla) - Önerge üzerinde söz alıp, doğrudan sataşmada bulunan Sayın Müezzinoğlu'na burada yanıt hakkımı kullanıyorum.
50 milyon dolara bu binanın tamamlanacağına ilişkin yaptırmış olduğumuz incelemelere rağmen ve çeşitli yerlerden yardım alma konusundaki girişimlerimize rağmen, deprem yılı olması nedeniyle tamamlanamayan bir hastane inşaatının faturasını, uygun olmayacak bir biçimde bir üniversite yönetimine çıkarmak ve o zaman bizim başlatmış olduğumuz özel idareden yardım alma konusundaki girişimin de bugün bu binanın…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Serter.
FATMA NUR SERTER (Devamla) - …üniversitenin bu binayı kullanma hakkını özel idareye devretmiş olmasını bir başarı gibi ifade etmeyi yüce Meclisin takdirlerine sunuyorum ve önerge üzerinde ilk defa olarak konu dışına çıkıyorum. Çünkü AKP'li Milletvekili, önerge üzerinde söz alarak doğrudan şahsımı da hedef alan bir sataşmada bulunmuştur.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Serter.
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan…
BAŞKAN - Biraz sonra şey yapacağız efendim. Şimdi misafirimiz geliyor.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 68 inci maddesi ile değiştirilen, 5510 sayılı Kanunun Geçici 1 inci maddesinin birinci fıkrasında geçen "5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
Saygılarımla,
Recep Taner (Aydın) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Sayın Ertuğrul Kumcuoğlu konuşacak.
BAŞKAN - Sayın Kumcuoğlu, imzanız yok önergede, maalesef…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Var efendim, imzası var, arkasında imza var.
BAŞKAN - Tekeffül ediyor musunuz?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Tamam efendim.
BAŞKAN - Buyurun o zaman efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Grubumuza mensup arkadaşlarımız tarafından verilmiş olan ve 68'inci maddeyi, önümüzdeki tasarının 68'inci maddesini ilgilendiren önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüksek heyetinizi ve Başkanlık Divanını saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, Hükûmetin iddia ettiğine göre bu tasarı bu yüce Meclise, Türkiye'de kamuya ait olan sosyal sigortalar kurumlarının aktüeryal dengesini sağlıklı bir zemine oturtmak için sunulmuştur. Böyle bir amaç anlayışla karşılanabilir. Ancak, bunu yaparken iki şeye dikkat etmemiz gerekir: Bunlardan birincisi insanların mağduriyetine meydan vermemeliyiz; ikincisi, adaleti gözetmeye azami itinayı göstermeliyiz. Bu kanunun bütününde ve özellikle bu maddesinde bu gereğin yerine getirilmediğini ve bazı hâllerde vatandaşın mağduriyetine mahal verildiği, bazı hâllerde de adaletin yeterince gözetilmediği kanaatinde olduğumuz için bu önergeyi verdik.
Bu önergede iki temel hususa işaret ediyoruz, bunlardan birincisi şudur: Herhangi bir şekilde bu kanunun yürürlüğe girmesinden sonra bağlanacak olan emekli maaşlarına bir asgari sınır getirmek istiyoruz ve bunu yaparken de bu kanununun kamuoyunda usule getirdiği ciddi suretteki rahatsızlıkları ve bazı hâllerde isyan derecesine varan tepkileri belli bir ölçüde yumuşatmanın mümkün olup olmadığını araştırıyoruz. Çünkü, her ne kadar Sayın Bakan bu kürsüde "Biz ilgili sivil toplum örgütleriyle anlaştık." şeklinde bir ifadede bulunuyorsa da, kamuoyunda yaygın bir kanaat vardır; hangi konuda? Bu tasarının hakları ihlal ettiği konusunda. Onun için, kamuoyunun yüreğini ferahlatmak için diyoruz ki, bu şekilde bundan böyle planlanacak emekli maaşları kesinlikle asgari ücretin net tutarının yüzde 80'inin altında olamaz ve böylece kamuoyuna bir teminat ve yürek ferahlığı getirmek istiyoruz. Birinci husus bu.
İkinci hususta da adaleti sağlamak istiyoruz. Biliyorsunuz, mevcut düzende ve bu kanunun da herhangi bir şekilde değiştirmediği düzende şöyle bir husus var: Eğer, herhangi bir sigortalı uzunca süre Sosyal Sigortalara veya BAĞ-KUR'a tabi olduktan sonra Emekli Sandığına tabi bir göreve gelirse ve bu görevde üç buçuk sene kalırsa emekli maaşı Emekli Sandığı esaslarına göre bağlanıyor, ama herhangi bir şekilde yirmi sene beş ay yirmi dokuz gün Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığına bağlı olarak prim yatırmış bir kimse geri kalan üç buçuk seneye yakın veya aşan zamanda SSK'ya veya BAĞ-KUR'a tabi olan bir görevde çalışmış olur ise, bu sefer SSK'dan veya BAĞ-KUR'dan maaş alıyor. Hâlbuki bu durumda yapılması gereken, bu arkadaşımız, bu vatandaşımız, bu sigortalı hangi sigorta kurumunda uzun süre prim ödemişse, o sigorta kurumundan emekli maaşı alsın diyoruz. Önergemizin de ikinci kısmı bu adaletsizliğin giderilmesine yöneliktir, mütealliktir.
Bu önergemizin ve bu önergede hedeflenen iyi niyetli düzeltmelerin yüce heyetince anlayışla karşılanacağını umuyoruz ve bu önergemize olumlu oy kullanacağınız inancıyla hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Kumcuoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Çerçeve 67'ye bağlı madde 1'i kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kapanma Saati: 17.35
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.52
BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR
KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Murat ÖZKAN (Giresun)
----- 0 -----
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 89'uncu Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
119 sıra sayılı tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
1. X Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İzmir Milletvekili Bülent Baratalı'nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı'nın; Devlet Memurları Kanunu ile Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı'nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Manisa Milletvekili Şahin Mengü'nün; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 19 Milletvekilinin; 17.7.1964 Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu'nun; Engelli Memurların Emekliliğini Düzenleyen 5434 Sayılı Kanunun 39 uncu Maddesinin (j) Bendinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı'nın; 3201 Sayılı "Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun"da Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı ve 24 Milletvekilinin; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 4 Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 12 Milletvekilinin; Sanatçıların Sosyal Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/465, 2/30, 2/31, 2/37, 2/64, 2/71, 2/79, 2/136, 2/147, 2/149) (S. Sayısı: 119) ……(Devam)
BAŞKAN - Komisyon? Buradalar.
Hükûmet? Buradalar.
Çerçeve 68'inci maddenin geçici 2'nci maddesi üzerinde üç tane önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 68 inci maddesi ile değiştirilen 5510 sayılı Kanunun Geçici 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Agâh Kafkas Halide İncekara
Giresun Çorum İstanbul
Öznur Çalık Mustafa Ünal M. Mücahit Fındıklı
Malatya Karabük Malatya
T. Ziyaeddin Akbulut
Tekirdağ
"Ancak, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 3600 prim gün sayısını doldurmamış olan sigortalıların yaşlılık aylığı bağlama oranının hesabında, sigortalının Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra geçen ve Kanunun yürürlük tarihinden önceki prim gün sayısını 3600 güne tamamlayan hizmet sürelerinin her 360 günü için %3 oranı esas alınır."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 68. Maddesi ile değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 2. Maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Özyürek Kemal Kılıçdaroğlu Rasim Çakır
İstanbul İstanbul Edirne
Ali Rıza Öztürk Çetin Soysal Gökhan Durgun
Mersin İstanbul Hatay
"Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce sigortalı olup, bu tarihten sonra aylık talebinde bulunanlardan, bu Kanunda belirtilen sigortalılık hallerinden birden fazlasına tabi olanların tahsis taleplerinde, bu Kanunla mülga 2829 sayılı Kanun hükümleri; aylığı bağlayacak kurumun tespitinde hak sahibinin toplam fiili hizmet süresi içinde, fiili hizmet süresi fazla olan kurumun esas alınması suretiyle uygulanır. Bu Kanuna tabi geçen hizmetlerle 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesine tabi sandıklarda geçen hizmetlerin birleştirilmesinde de mülga 2829 sayılı Kanun hükümleri uygulanır.
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte emekli aylığı almakta olanlara diledikleri takdirde, fiili hizmet süresi fazla olan kurumdan emekli aylığı bağlanarak ödenir."
BAŞKAN - Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup, işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 68 inci maddesi ile değiştirilen, 5510 sayılı Kanunun Geçici 2 inci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin birinci cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümlenin eklenmesini ve son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Yılmaz Tankut Recep Taner M. Akif Paksoy
Adana Aydın Kahramanmaraş
Mustafa Kalaycı Beytullah Asil Münir Kutluata
Konya Eskişehir Sakarya
Mehmet Günal Ertuğrul Kumcuoğlu
Antalya Aydın
"Bu maddeye göre sigortalıya bağlanacak aylıklar ile ölen sigortalının hak sahiplerinin aylıklarının hesabına esas tutar, aylık bağlama tarihindeki asgari ücretin %80'inden az olamaz."
"Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce sigortalı olup, bu tarihten sonra aylık talebinde bulunanlardan, bu Kanunda belirtilen sigortalılık hallerinden birden fazlasına tabi olanların tahsis taleplerinde, bu Kanunla mülga 2829 sayılı Kanun hükümleri; aylığı bağlayacak kurumun tespitinde hak sahibinin toplam fiili hizmet süresi içinde, fiili hizmet süresi fazla olan kurumun esas alınması suretiyle uygulanır. Bu Kanuna tabi geçen hizmetlerde 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesine tabi sandıklarda geçen hizmetlerin birleştirilmesinde de mülga 2829 sayılı Kanun hükümleri uygulanır.
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte emekli aylığı almakta olanlara, diledikleri takdirde, fiili hizmet süresi fazla olan kurumdan emekli aylığı bağlanarak ödenir."
BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI MUSTAFA SAİD YAZICIOĞLU (Ankara) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Sayın Cengiz konuşacak efendim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Cengiz. (MHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 119 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın 68'inci maddesinin geçici 2'nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinize saygılar sunarım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 68'inci maddesiyle değiştirilen 5510 sayılı Kanun'un geçici 2'nci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin birinci cümlesinden sonra gelmek üzere son fıkrasının değiştirilmesini talep ettik. Bu talebimiz de emeklilikten sonraki memurlarımızın ve emeklilerimizin daha iyi bir düzenlemeye tabi tutulmasıyla ilgiliydi. Bununla ilgili gerekçelerimizi anlatırken, mevcut sigorta sistemindeki, emeklilik maaşını bağlayacak kurumun tespitinde, sigortalı olarak bulunulan son yedi yılın yarısından fazlasının geçirildiği kurumu esas olan düzenleme karşısındaki adaletsizliği gidermektir.
Ayrıca, sigortalıya bağlanacak aylıklar ile ölen sigortalının hak sahiplerinin aylıklarının hesabına esas tutarından sonra asgari ücretin yüzde 80'inden az olmamak kaydıyla, şeklinde önerimizi sunduk. Bu önergemizle birlikte de memurlarımızın ve emeklilerimizin daha iyi haklara kavuşmasını talep ediyoruz.
Bu önergemizin desteğini isterken de, biraz önce buradan -Sayın Bakanımız şu anda yok ama- Faruk Bey'e bir konu iletmiştim. Özellikle bu kanun tasarısının 18'inci maddesinde, emekli olduktan sonra geçinemeyen ve geçinemediğinden dolayı da iş yapmak zorunda kalan emeklilerimizin bu kanunda unutulan bir bölümünü tespit ettik. Özellikle Çanakkale Ezine'den bir mektup gönderilmiş, Sayın Bakanımıza da arz etmiştik, Sayın Bakanımız ilgilendi ve bu konuyu da, üç ay veya iki ay çalışan emeklilerimizin emeklilik keseneklerinin, yani destekleme keseneklerinin çalıştığı süre içinde kesilmesiyle ilgili düzenlemeyi de uygun gördüler, gruplar arasında da bir mutabakat sağlandı. Özellikle ben, buradan, Sayın Bakanımızın bu hassasiyetine, emekli olup da çalışmak zorunda kalanlara yapılan bu desteğine ve anında müdahalesine teşekkür ediyorum o emekliler adına. Gerçekten bizlere kadar bu feryat gelmişti, hem de emeklilikten sonra memurların yaşama hakkı da çok zor. Özellikle ben, hem memur hem müdür hem belediye başkanı ve hem de milletvekilliği noktasında bir çizgiden gelen siyasetçiyim. Hem memuriyette hem de memurluktan sonraki arkadaşlarımızın iş yapması çok zor, geçinmesi de çok zor. Yani bir memurun geçinemediği noktada, emekli olduğu sürede, ondan sonra da bir esnaflık veya bir iş kurması ve ona adapte olması, iş koluna girmesi de o memuriyetle iş sektörü arasında çok zor.
Özellikle buradan, bizlerden, sayın bakanlardan, memurlar sosyal gelirlerinde ve aylıklarında iyileştirmeler beklediği gibi, hem de emeklilikten sonra vatandaşlarımızın geçinebilmesi için sosyal gelirlerinin mutlaka artırılması gerekmektedir. Bununla ilgili de, bu yasadan da tabii ne beklediklerini de hem memurlar hem emekliler bilememektedir. Çünkü biz de yasayı inceledik yani bu yasayı gerçekten anlayabilmek ve çözmek ve bunu çözdükten sonra da sayın bürokratlara bir profesörlük unvanı vermek gerektiğine inanıyorum. Gerçekten, çok karmaşa ve çalışılması gereken bu yasanın uygulanması esnasında da uygulayıcıların ve uygulayan birimlerin bu yasayı titizlikle incelemesi ve uygulaması gerçekten hem zaman alacak hem de bir kargaşalığı da belki de beraberinde getirebilecek bir yapıda gibi geldi bize.
Özellikle buradan memur arkadaşlar telefon açıyorlar. Mesela, Çanakkale'nin Çan ilçesinden, ticaret lisesinden, İsmail Azman diye bir hizmetli arkadaşımız aradı, diyor ki: "Bizler hem memuriyette geçinmekte zorlanıyoruz hem de emekli olduktan sonra zorlanıyoruz. Çünkü biz okulumuzda, lisede…"
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Cengiz.
MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Devamla) - "…bir tane hizmetliyiz. Kaloriferleri biz yakarız, bütün temizliği biz yaparız, camları biz temizleriz, çayları biz getiririz götürürüz, gelene gidene bakarız ve bu kadar büyük bir okulda bir hizmetlinin bu işleri yapması ve bu maaşla da geçinmesi zordur. Lütfen, bu memur eksikliğinin ve memurlarımızın ve emeklilerimizin ihtiyacı olan bu maaş sıkıntılarının da özellikle bakanlarımız tarafından görülmesini, memurlar ve emekliler adına ben talep ediyorum. Onların arasından gelen birisi olarak da bu seslerin burada duyurulmasının çok önem arz ettiğini ifade ediyorum, yüce Meclise saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Cengiz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 68. Maddesi ile değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 2. Maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Özyürek (İstanbul) ve arkadaşları
"Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce sigortalı olup, bu tarihten sonra aylık talebinde bulunanlardan, bu Kanunda belirtilen sigortalılık hallerinden birden fazlasına tabi olanların tahsis taleplerinde, bu Kanunla mülga 2829 sayılı Kanun hükümleri; aylığı bağlayacak kurumun tespitinde hak sahibinin toplam fiili hizmet süresi içinde, fiili hizmet süresi fazla olan kurumun esas alınması suretiyle uygulanır. Bu Kanuna tabi geçen hizmetlerle 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesine tabi sandıklarda geçen hizmetlerin birleştirilmesinde de mülga 2829 sayılı Kanun hükümleri uygulanır.
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte emekli aylığı almakta olanlara diledikleri takdirde, fiili hizmet süresi fazla olan kurumdan emekli aylığı bağlanarak ödenir."
BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Sayın Gökhan Durgun konuşacak.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Durgun. (CHP sıralarından alkışlar)
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Şu anda görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 68'inci maddesiyle değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun geçici 2'nci maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini istiyoruz. Bu değişikliğin şu şekilde olmasını öneriyoruz:
"Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce sigortalı olup, bu tarihten sonra aylık talebinde bulunanlardan, bu Kanunda belirtilen sigortalılık hallerinden birden fazlasına tabi olanların tahsis taleplerinde, bu Kanunla mülga 2829 sayılı Kanun hükümleri; aylığı bağlayacak kurumun tespitinde hak sahibinin toplam fiili hizmet süresi içinde, fiili hizmet süresi fazla olan kurumun esas alınması suretiyle uygulanır. Bu Kanuna tabi geçen hizmetlerle 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesine tabi sandıklarda geçen hizmetlerin birleştirilmesinde de mülga 2829 sayılı Kanun hükümleri uygulanır.
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte emekli aylığı almakta olanlara diledikleri takdirde, fiili hizmet süresi fazla olan kurumdan emekli aylığı bağlanarak ödenir."
Burada amacımız, hizmet sahiplerinin hak kaybına uğramamasıdır; bunu önlemek amacıyla hazırlanmış bir önergedir. Yani "Birisi, daha önce prim ödediği süre içerisinde en çok hangi kurumda çalışmış ise o kurumdan emekli olsun." demekteyiz, istemekteyiz. "Son üç buçuk yıl hangi kurumda çalıştıysa oradan emekli olsun." konusunun çok haklı olduğunu düşünmüyoruz.
Değerli arkadaşlarım, sizleri bir kez daha uyarmak istiyorum: Şu anda yine Anayasa'nın 2'nci maddesine aykırı bir düzenleme getiriyorsunuz. Bakın, Anayasa'nın 2'nci maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin toplumun huzurunu, ulusal dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu belirtilmiştir.
Buradaki "sosyal devlet" niteliği, "Anayasa'nın değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez." maddesi kapsamındadır. Şimdi bu yaptığınız düzenlemeyle, sosyal devlet ilkesini yaralıyorsunuz, zedeliyorsunuz.
Bu konuda Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu kararlar da var. Bakın, sosyal güvenlik sisteminde yapılan değişikliklerin, hukuk devletinde olması gereken hukuk güvenliğini zedelemeyecek biçimde adil, makul ve ölçülü olması zorunluluğu, Anayasa Mahkemesi kararlarında açıkça belirtilmiştir. Ama siz inatla, yine bunları göz önüne almadan, dinlemeden bildiğinizi okumaya çalışıyorsunuz. Ama biz de bir kez daha sizleri uyarmak istiyoruz.
Şimdi Türkiye'deki sosyal manzarayı sizlere sunmak istiyorum: 70,5 milyon nüfus; 15 milyon kişi sağlık kurumuna bağlı olarak çalışıyor ve prim ödüyor; 8,2 milyon kişi bu sistemden aylık alıyor, bağımlı insan sayısı 35 milyon kişi; sosyal güvenlik şemsiyesi altındaki kişi 58 milyon; 1,3 milyon kişi altmış beş yaş aylığı, malullük aylığı gibi aylıklar alıyor; 10 milyon kişi yeşil kartla yardım görüyor; bir emekliye karşılık sistemde 1,9 kişi çalışıyor; 11 milyon kişi kayıt dışı istihdam ediliyor; 5 milyon kişi iş bulamadığı için işsiz geziyor; 2 milyon civarında yabancı kaçak işçi çalışıyor; 700 bin civarında işçi sendika üyesi; 855 bin memur sendika üyesi, ki nüfusa ve çalışan oranına baktığınızda bunların çok da az rakamlar olduğunu görüyoruz.
Bu çarpık manzara karşısında bir reform paketi görüşülüyor. Ancak bu reform paketinde gerçekten reform olması gereken bazı maddeler yok. Nedir onlar? Devletin prim katkısına destek yapması, bu yok. İkincisi: Biriken fonların iyi yönetilmemesi, bu konuda da ciddi bir düzenleme yok. Alacakların tahsil edilmesi konusunda da ciddi bir düzenleme yok. Bu demektir ki artık bu bir reform olmanın ötesine geçmiştir, bu bir reform değildir.
OECD ülkelerinin çoğundan daha fazla miktarda bugün Türkiye'de prim sistemi uygulanmaktadır. Miktar o ülkelerdekinden çok daha fazla olmasına rağmen, sistemden faydalanan insanlar bu sistemden de memnun olmadığını ifade etmektedir.
Değerli arkadaşlarım, üzücü olan bir nokta daha var: Toplumun sistem içinde olan kesimine deniliyor ki: "Bu sizi ilgilendiren bir düzenleme değildir. Siz işinize bakın. Bu işe de karşı çıkmayın. Bu, bundan yirmi sene…"
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Durgun.
GÖKHAN DURGUN (Devamla) - Bitirmek üzereyim Sayın Başkan. Teşekkür ediyorum.
"…Bu, sizden sonraki nesilleri ilgilendiren bir olaydır. Siz sesinizi çıkartmayın, karşı da çıkmayın." Esas acı gerçek de budur. Yani biz kendi geleceğimizi bırakıyoruz, şu andaki hakları elde edebilmek ve tutabilmek için önümüzdeki gençlerin, insanların haklarını gasp ediyoruz.
Bakın, bir yetkilinin söylediği bir konu var, çok ilginç, diyor ki: "Bu yasanın bir IMF ayağı var. Bu yasayı çıkartırsak 3,4 milyar dolar bize gelecek. Yani biz aylık bağlama oranında çocuklarımızın geleceğini satıp kendi geleceğimizi garanti ediyoruz." Peki, burada yazan ifadeye ne demek lazım? "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." ifadesini herhâlde bunu düzenleyenler şöyle anlıyor: "Egemenlik kayıtsız şartsız IMF'nindir."
Lütfen, bu düzenlemeyi geri çekin, uzlaşma ortamı yaratın, Türkiye'nin sosyal sınıfları içerisinde bir sıkıntı yaratmadan yeni bir düzenlemeyi getirin.
Bu isteklerim ve temennilerimle sizleri tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Durgun.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 68 inci maddesi ile değiştirilen 5510 sayılı Kanunun Geçici 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları
"Ancak, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 3600 prim gün sayısını doldurmamış olan sigortalıların yaşlılık aylığı bağlama oranının hesabında, sigortalının Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra geçen ve Kanunun yürürlük tarihinden önceki prim gün sayısını 3600 güne tamamlayan hizmet sürelerinin her 360 günü için %3 oranı esas alınır."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Uygun görüşle katılıyoruz.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Sosyal tarafların arzusu, yüzde 2 olan aylık bağlama oranını üç bin altı yüz gün için yüzde 3'e çıkarmak idi. Birlikte bunu yüzde 3'e çıkarmış bulunuyoruz bu önergeyle. Bütün çalışanlarımıza hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Yalnız, Sayın Başkanım, az önce konuşan değerli arkadaşımızın Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında hâkimiyetin kime ait olduğu gibi gayet belirgin, net olan bir hususu siyasi mülahazalar çerçevesinde çok farklı bir şekilde takdim etmesini doğrusu incitici bulduk hep beraber. Bunu doğru bulmuyorum. Yani muhalefet edelim derken neler söylediğimize ve ağzımızdan çıkana dikkat etmemizin doğru olacağı düşüncesindeyim.
Teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Önergeye katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Teşekkürler.
Önerge üzerinde…
MEHMET ELİTAŞ (Kayseri) - İstanbul Milletvekili Mehmet Müezzinoğlu konuşacak.
BAŞKAN - Sayın Müezzinoğlu, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün de, bugün de gerçekten bu kürsüyü işgal etmememiz gereken bir konu vesilesiyle tekrar söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Dün de şahsıma, isim de söylenerek atfen konuşuldu. Ara verilmesi dolayısıyla önergede söz aldım. Bugün de yine İç Tüzük 69'a göre söz istedim ama ara verildiği için uygulanamadı. Yine bu önergede söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar, tabii dün konuyu geniş geniş açıkladım, ama yine şunu söyleyeyim: Avcılar Hospital plan tadilatlarını inşaatı başlamadan İlçe Belediyesine ve Büyükşehir Belediyesine götürmüştür. Avcılar'da İlçe Belediyesi CHP çoğunlukludur ve CHP İlçe Belediye Başkanı vardır ve bu Meclisten geçmiştir. Ruhsatı İlçe Belediye Başkanlığından alınmıştır. Büyükşehir Belediyesinde de bu plan tadilatı oy birliğiyle geçmiştir. Dolayısıyla, hukuka saygılı olacaksak, idareye saygılı olacaksak, birilerinin kulaktan duyma ifadeleriyle bu kürsüleri işgal etmememiz lazım. Bunun şu kürsüde, muhalefet sıralarında oturan CHP'li arkadaşlarımızın da siyaset anlayışına yakışmadığına inanıyorum, buna inanmak istiyorum. Çünkü siyasetçinin önce kendisine saygısı, sonra birlikte siyaset yaptığı arkadaşlarına saygısı olması lazım. Avcılar Belediye Başkanı, Mehmet Müezzinoğlu'nun yandaşı değil. Şimdi, Avcılar'daki hastane -diğer özel hastaneleri kastetmek istemiyorum ama- plan tadilatı ruhsatı, hastane ruhsatıyla yapılan tek hastanedir. Diğer işyeri olarak yapılan, konut olarak yapılan, sonra işyerinden hastaneye dönen, konuttan hastaneye dönen acaba CHP'li arkadaşlarımızın hastaneleri var mı diye de kendi aralarınızda bir sormanızı da istemezdim, ama burada bir sorun. Avcılar'da diğer özel hastaneler acaba hastane projesiyle mi yapılmış? Onlarda plan tadilatları nasıl olmuş? Değerli arkadaşlar, bu kürsüyü bunlarla işgal etmeyelim ve bu mikrofonda bunları konuşmaktan da üzüntü duyuyorum.
Diğer konu, engelleme konusu. Şimdi bugün birazcık daha aydınlandı. Demek ki 99 yılından 2003 yılına kadar üniversitenin bahçesindeki hastane metruk hâlde bırakılmış. Avcılar Belediye Başkanlığı da bunu tamamlayıp da teslim etme sözünü vermiş. Peki, Avcılar Belediye Başkanlığı 99'dan 2003 yılına kadar hangi belediye siyasi görüşündü? Hiçbir şey yapmadığına göre, tuğlaları söküldüğüne göre ve orası metruk hâlde kaldığına göre ve orasının sahip çıkılıp da bugün Avcılar'a iki tane eser kazandırıldığını ifade etmeyip de "engelleme" diye ifade etmenin hangi siyasi etikte yeri var? Avcılar Hospital, Üniversite Mahallesi'ndedir ve üniversite şu anda bitmekte olan hastaneye beş yüz metre yakındadır. Cihangir Mahallesi'ndeki hastane inşaatının da Avcılar Hospital ile olan mesafesi beş kilometredir. Hangisi birini etkiler olumsuz yönde?
Arkadaşlar, 300 bin nüfuslu olan Avcılar'da otuz yıldır oturan biriyim. Tüm CHP'li arkadaşlarla da siyasette on beş yıldır yan yana, omuz omuza siyaset yaptım. Son bir cümle söylüyorum: Burada Mevlüt Aslanoğlu CHP'li milletvekili arkadaşımız en az benim kadar Avcılar'ı tanır. Gelsin, şu kürsüden desin ki "Mehmet Müezzinoğlu Avcılar'daki hastanenin yapımını engellemiştir.", ben milletvekilliğimden istifa ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Müezzinoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… (CHP ve MHP sıralarından "Ne önergesi?" sesleri)
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) - Ne önergesi, önerge nerede? Önerge dinlemedik ki.
BAŞKAN - Ne oldu?
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Hangi önerge?
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) - Hangi önerge? Hospital önergesi.
BAŞKAN - Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda, çerçeve 68'inci maddeye bağlı geçici 2'nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Çerçeve 68'inci maddeye bağlı 3'üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 68 inci maddesi ile değiştirilen, 5510 sayılı Kanunun Geçici 3 üncü maddesinde yer alan "Bu Kanuna göre çıkarılması gereken yönetmelikler" ibaresinden sonra gelmek üzere "ile diğer düzenlemeler" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim. Saygılarımla.
Recep Taner Beytullah Asil Mustafa Kalaycı
Aydın Eskişehir Konya
Münir Kutluata Şenol Bal Mehmet Günal
Sakarya İzmir Antalya
BAŞKAN - Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup, işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 68. Maddesi ile değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun geçici 3. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kemal Kılıçdaroğlu Hakkı Suha Okay Rasim Çakır
İstanbul Ankara Edirne
Cevdet Selvi Tansel Barış Ergün Aydoğan
Kocaeli Kırklareli Balıkesir
"Önceki mevzuat hükümlerinin uygulanması
Geçici Madde 3 - Bu Kanuna göre çıkarılması gereken yönetmelikler en geç altı ay içinde yürürlüğe sokulur. Yeni düzenleyici kurallar yürürlüğe girinceye kadar, mevcut tüzük ve yönetmelikler ile diğer düzenlemelerin, bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulamaya devam edilir."
BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu önergeye?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Konuşmacı…
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Sayın Ergün Aydoğan konuşacak.
BAŞKAN - Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın 68'inci maddesinin geçici 3'üncü maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, toplumun tüm kesimlerinin gözü Mecliste. Tabii, toplumun gözünün Mecliste olması Sayın Barroso'nun ne söyleyeceğiyle ilgili değil, kazanacağı ve kaybedeceği haklarla ilgili. Toplumun tüm kesimleri, aylığımız düşecek mi -hazine bakanı emekli aylıklarının yüksek olduğunu söylüyor- iş bulamayanlar da emekli olabilecekler mi diye merak içerisinde günlerdir Meclisi takip ediyor.
Değerli arkadaşlar, çıkardığımız yasalar ve yaptığımız düzenlemeler toplumu, tarafları rahatlatmalıdır. Oysa, çıkarılmak istenen sosyal güvenlik yasası ile toplumun tüm kesimleri rahatlamanın ötesinde ciddi tedirginlik yaşamaktadır. Bugünlerin sorunlarını çözemiyorken otuz yıl sonrasının düzenlemesini yaptığımızı söylüyoruz. Bir taraftan çalışanlar hak kaybına uğramayacak derken ciddi hak kayıplarının da yaşanacak olduğunu toplumun bütün kesimleri görmekte. Sigortalıların, malullük, yaşlılık, ölüm aylıklarının ülkemiz çalışma hayatına uygun olmayacak şekilde değiştirildiğini, ağırlaştırıldığını… Emekli, dul ve yetimlerimiz hastane köşelerinde sıra beklerken ödeyecekleri yüzde 10, yüzde 20 farkı nereden bulacağız diye düşünürken maalesef hayatlarını kaybetmektedir.
AKP Hükûmeti 2002 yılından 2008 yılına gelinceye kadar işsizlikle ilgili gerçeği gizleyerek işsizliğin düştüğünü ifade etmektedir. Kâğıt üzerinde millî geliri artırıp milleti zenginleştirdiğimizi ve millî gelirin 9.333 dolar olduğunu ifade ediyoruz. Biz yaptığımız çalışmalarda ve gezilerde toplumun bütün kesimlerinin, işçinin, emeklinin, esnafın, BAĞ-KUR'lunun özellikle BAĞ-KUR prim borçlarını ödemekte zorlandığını, millî gelirin 9.333 dolar olduğu ifade edilirken böyle bir gelirin olmadığını toplumun bütün kesimleri yaşamakta, biz de bunu görmekteyiz. Eğer oynadığımız rakamlarla işsizliği düşürebiliyorsak, millî geliri artırabiliyorsak, sosyal güvenlikteki temel gerekçenin kara delik olduğu ifade edilirken hesaplama yöntemleriyle de bu kara deliği yok edebiliriz diye düşünüyorum.
Emekli aylıklarının yükseltilmesi enflasyon oranında artışa bağlanacağından Hükûmetin çok bahsettiği refahtan, 9 bin dolarlık paydan pay alması mümkün değil çünkü hesaplamalar hedef enflasyon üzerine yapıldığından hedef enflasyonun yüzde 4, oysa gerçekleşen enflasyonun bunun 2 katı olması nedeniyle emeklilerin bu millî gelirden pay aldığını söylemek ne yazık ki mümkün değildir.
Nüfus, artı çalışabilir çağdaki nüfus iş gücüne katılım oranı düştüğü ifade edilmekte.
Yine, burada en önemlisi bu yasa "Yirmi yıl çalış, üstüne yirmi yıl daha bekle." yasasıdır ne yazık ki. Yirmi yaşında işe başlayan bir vatandaşımız yirmi yıl prim ödedikten sonra kırk yaşında ne yazık ki altmış beş yaşına kadar beklemek zorundadır.
İşçilerin, kamu çalışanlarının, emeklilerin, kısacası toplumun tüm kesimlerinin ciddi sıkıntı yaşadığını, bu çıkan yasanın bir reform yasası değil, bir yıkım yasası olduğunu toplumun bütün kesimleri hissetmektedir. Toplumun geniş kesimlerinin yaşam koşullarını iyileştirmeyen, emekçilerin beklentilerini karşılamayan, halkın gündelik sorunlarını çözmeyen bu yasanın tek amacı sosyal devlet anlayışını tümden ortadan kaldırmaktır.
İşsizlik sigortasından yararlanan yurttaşlarımızı bu düzenleme ile mağdur ediyoruz. Bu kanuna göre çıkartılacak olan yönetmeliklere rüşvet vermenin rüşvet almak kadar suç olduğunun da yazılmasını istiyoruz. Türk Ceza Kanunu'na yazıldı ama Sayın Başbakan anlamadı. Bu yasayı okudu ve hak kaybı olmadığını söyledi…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Aydoğan.
ERGÜN AYDOĞAN (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ama bir süre sonra ciddi hak kayıplarının yaşandığını yaşayarak gördük. Sayın Başbakan, bu yasaya göre çıkacak olan yönetmelikleri de okuyun. Sayın Başbakan burada rüşvet almanın ve vermenin de suç olduğunu görür, "Ben de rüşvet verdim" gibi dayanağı olmayan, suç ikrarından olan, suç kabulünden başka bir anlam taşımayan ifadelerde bulunmaz. Sosyal taraflarla görüşülerek uzlaşma sağlandığı ifade edilen ancak DİSK, KESK gibi örgütleri sosyal tarafların üyesi olarak saymıyoruz.
Kısacası, bu düzenlenen yasayla toplumun tüm kesimlerinin çiddi hak kayıplarına uğrayacağı ve merak içerisinde yurttaşlarımızın beklediği hak kayıplarına uğramamak adına çok sayıda yurttaşlarımızın sigortalı olduğunu bugün de görüyoruz.
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Nerede hak kaybı? Bir tanesini söyle.
ERGÜN AYDOĞAN (Devamla) - Kayıtlara bakarsanız görürsünüz. Son bir ay içerisinde sigortaya müracaat eden yurttaşlarımızın sayısına baktığımızda…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Aydoğan.
ERGÜN AYDOĞAN (Devamla) - Bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisi saygıyla selamlıyor, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 68 inci maddesi ile değiştirilen, 5510 sayılı Kanunun Geçici 3 üncü maddesinde yer alan "Bu Kanuna göre çıkarılması gereken yönetmelikler" ibaresinden sonra gelmek üzere "ile diğer düzenlemeler" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim.
Recep Taner (Aydın) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Uygun görüşle takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi mi okutuyoruz, konuşacak mısınız?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Sayın Bal konuşacak.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Şenol Bal. (MHP sıralarından alkışlar)
ŞENOL BAL (İzmir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; şahsım ve Milliyetçi Hareket Partisi adına yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bu gün münasebetiyle emniyet teşkilatımızın 163'üncü kuruluş yıl dönümünü canı gönülden kutluyor, başarılarının daim olmasını niyaz ediyorum. Bu gün dolayısıyla vefakâr ve her türlü zorlukla mücadele eden, can ve mal güvenliğinin koruyucusu emniyet mensuplarımızın çok daha iyi şartlara kavuşmasını diliyor, görevleri başında şehit olan vatan evlatları emniyet mensuplarını minnetle ve saygıyla anıyorum.
Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Yasa Tasarısı'nın çerçeve 68'inci maddesiyle değiştirilen geçici 3'üncü maddesinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunuyorum.
Sayın milletvekilleri, değişiklik önergemizle, bu maddede yer alan "Bu Kanuna göre çıkarılması gereken yönetmelikler…" ibaresine ilaveten "ile diğer düzenlemeler" ibaresinin eklenmesini teklif etmekteydik. Zannediyorum Komisyon ve Bakan Bey de katıldılar.
Evet, eklenen bu "diğer düzenlemeler" ibaresinden kasıt, çıkarılabilecek olan genelge, tebliğ ve yönetim kurulu kararlarının uygulanabilirliğinin sağlanması ve bu maddenin daha anlaşılır hâle gelmesiydi.
Teknik uzman personelin bile anlamakta zorlandığı bir kanun tasarısıyla karşı karşıyayız. Öyle maddeler var ki, bir cümle yüz seksen kelimeden bile oluşabiliyor. Bu kanun tasarısı yürürlüğe girdiğinde ilgili vatandaşlarımızın kendilerini ilgilendiren konuları anlamaları ve hak aramaları gerçekten çok zor olacaktır diye düşünüyorum. Belki de bu konuda yeni bir sektör ortaya çıkabilir, iş alanı olabilir diye de düşünüyorum.
Sayın milletvekilleri, 70 milyon insanımızı ilgilendiren sosyal güvenlik sistemiyle ilgili bir yasa tasarısı üzerinde günlerdir tartışıyoruz. Bu yasayla sosyal güvenlik haklarını gasp ederek veya daraltarak, sosyal devlet ilkesi ile sosyal güvenlik hukukunun temel kurallarını göz ardı ederek, sadece ekonomik ve mali yönünü dikkate alırsanız -ki, ne kadar alındığı da ortadadır- sosyal sisteme büyük darbe vurursunuz.
AKP, altı yıllık iktidarı döneminde çalışanlar lehine bir tek düzenleme yapmamıştır, ama çalışanlar aleyhine birçok şey yapılmıştır. İş güvencesinden tutun da özelleştirme mağduriyeti de ortadadır. Ve AKP altı yıldır tek başına iktidar olmasına rağmen sosyal güvenlik sisteminin sorunlarına çözüm getirebilecek düzenlemeyi de maalesef yapamamıştır.
İktidar olduğundan beri vaatlerde bulunarak sosyal güvenlik reformu yapacağını ilan etmiş ve 2006 yılında 5510 sayılı Yasa'yı Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçirmiştir. Bu Kanun kimseyi
memnun etmemiş ve Anayasa Mahkemesi tarafından bazı maddeleri iptal edilmiştir. Bu defa, önümüzdeki tasarı, yeniden düzenlenmiş, ancak Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği hükümlerin dışında da birçok maddede de yeni düzenlemelere gidilmiştir. 5510 sayılı Kanun'da kabul edilen hakları gerisine düşülmüştür, yani sosyal güvenlik refahı yerine sosyal güvenlik sefaleti yaşanmaktadır.
Hiçbir hesaba dayanmadan, seçim öncesi ve sonrası duruma göre ve IMF'li politikaların etkisiyle kısa bir süre önce söyledikleri ve düşündüklerinin aksi uygulamalar sadece sosyal güvenlik konusunda değil birçok konuda çıkarılan kanunlar için de geçerlidir. Ülkemizde günü kurtarmaya dönük ve teslimiyetçi politikalar sonucunda bir kaos ortamı yaşanmaktadır. Sonuç olarak, ortaya hesapsızlık, tutarsızlık ve gayri ciddilik çıkmıştır.
Sosyal güvenlik kurumunun giderek artan açığının faturasını emeklilerden, dul ve yetimlerden, muhtaç malullerden, bebeğin sütünden ve yıpranma paylarından kesmektesiniz. Bu yeni adaletsizliklere ve hukuki ihtilaflara sebep olacaktır.
Sayın Bakan ve Hükûmet yetkilileri, sosyal güvenlik sisteminin büyüyen açığını, istihdamı artırarak, kayıt dışılığı önleyerek, prim tahsilatı için yeni yöntemler geliştirerek, ödenmeyen prim borçlarıyla ilgili ceza uygulamalarına belki kolaylıklar getirerek, prim oranlarını ödenebilecek standartlara kavuşturarak, bilhassa sağlık harcamaları gibi harcamaları denetleyerek usulsüz ve yersiz ödemelerden vazgeçerek, toplanan primleri verimli kullanarak azaltabilirsiniz…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bal.
ŞENOL BAL (Devamla) - Anayasa'mızın 60'ıncı maddesinde "Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar." denmektedir. Sosyal devlet anlayışının gereği olan refah düzeyinin korunması ve artırılması, bu uygulamalarla mümkün müdür? Türk vatandaşları asgari refah seviyesine ulaşmayı hak etmiyor mu sayın idareciler?
Ve AKP iktidarı olarak bu ülkenin millî kaynak ve zenginliklerini, bu milletin hizmetine vermezseniz, sunamazsanız, hiçbir yaptığınız işte başarılı olmanız mümkün değildir. Size destek olan Avrupa Birliği komiserleri de sizin gelecekte sandığa gömülmemenize imkân vermeyecektir.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Bal.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda çerçeve 68'inci maddeye bağlı geçici 3'üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Çerçeve 68'inci maddeye bağlı geçici 4'üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 68 inci maddesiyle değiştirilen 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesinin 5 inci fıkrasında yer alan "aylıklarının" ibaresinden sonra gelmek üzere "bağlanması" ibaresinin, 6 ncı fıkrasının sonuna "Ancak çalışmaya başladıktan sonra, Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmet sunucularının sağlık kurullarınca usûlüne uygun düzenlenecek raporlar ve dayanağı tıbbî belgelerin incelenmesi sonucu, Kurum Sağlık Kurulunca çalışma gücündeki kayıp oranının;
a) % 50 ilâ % 59 arasında olduğu anlaşılan sigortalılar, en az 5760,
b) % 40 ilâ % 49 arasında olduğu anlaşılan sigortalılar, en az 6480,
gün uzun vadeli sigorta kolları primi bildirilmiş olması kaydıyla, haklarında bu fıkra hükümleri uygulanır." 8 inci fıkrasının sonuna "Bunlar için Kanunun 81 inci maddesinin (h) fıkrası uyarınca ödenecek ek karşılıkların hesabında, genel sağlık sigortası primi tutarları dikkate alınmaz." cümlelerinin eklenmesini, 11 inci fıkrasının 1 inci cümlesinde geçen ", malullük","bu Kanunun geçici 1 inci maddesi çerçevesinde" ibareleri ile 2 nci cümlesinde geçen "malullük veya" ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Bekir Bozdağ Mücahit Fındıklı
Kayseri Yozgat Malatya
Ahmet Öksüzkaya Nurettin Akman
Kayseri Çankırı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 68. maddesi ile yeniden düzenlenen, 5510 sayılı Kanunun Geçici 4. maddesinin ve 11. fıkrasının sonuna aşağıdaki fıkraların eklenmesini ve 6. fıkrada yer alan "çalışmaya başlamadan önce" ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. Saygılarımla.
Hasan Çalış Erkan Akçay Mustafa Kalaycı
Karaman Manisa Konya
Mustafa Enöz Emin Haluk Ayhan Mehmet Günal
Manisa Denizli Antalya
"Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce, 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre iştirakçi olup, aynı zamanda 1479 sayılı Kanuna göre yaşlılık aylığı almakta iken yaşlılık aylığı kesilmiş olanların, her iki kanuna göre geçen hizmet süreleri konusunda istekleri halinde bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 2829 sayılı Kanuna göre 5. maddesi hükümleri dikkate alınmaksızın hizmet birleştirmesi yapılır."
"Seçilmiş Belediye Başkanlığı yapmış olup, bu kanunla yürürlükten kaldırılan 506 sayılı Sigortalar Kanunu hükümlerine göre yaşlılık, malullük ve ölüm aylığı bağlanmış olanlara veya hak sahiplerine 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununun mülga 39. maddesinde belirtilen aylık bağlamaya ilişkin şartlar dikkate alınmaksızın yukarıda belirtilen tazminat haklarından yararlandırılır."
BAŞKAN - Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 68. Maddesi ilgi değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa Geçici Madde 4'ün altıncı ve onbirinci fıkrasının aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kemal Kılıçdaroğlu Hüseyin Ünsal Ali Oksal
İstanbul Amasya Mersin
Hakkı Suha Okay Abdulaziz Yazar Mehmet Ali Susam
Ankara Hatay İzmir
"Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olarak çalışmaya başlamış olup ilgili mevzuatına göre alınmış ve en az % 40 oranında özürlü olduklarını gösterir sağlık kurulu raporu bulunanlar ile en az yüzde 40 oranında doğuştan özürlü olduklarını belgeleyenlerden aylık talep tarihinde bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında sigortalı olanlara; en az 5400 gün uzun vadeli sigorta kolları primi bildirilmiş ya da emekli keseneği ödenmiş olması kaydıyla, istekleri halinde bu madde hükümleri esas alınarak yaşlılık aylığı bağlanır."
"Bu Kanunun yürürlük tarihinden önce, seçimler neticesinde belediye başkanı olarak görev yapmış olup, bu Kanunun yürürlük tarihinden önce 5434 sayılı Kanunun bu Kanunla yürürlükten kaldırılan ek 68 inci maddesine göre makam tazminatı ve buna bağlı olarak temsil veya görev tazminatı ödenenler hariç olmak üzere, sosyal güvenlik kanunlarına göre emeklilik, malûllük veya yaşlılık aylığı almakta olanlara; 5434 sayılı Kanunun bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 39 uncu maddesine göre aylık bağlanması şartlarına haiz olup olmadıklarına bakılmaksızın 5434 sayılı Kanunun bu Kanunla yürürlükten kaldırılan ek 68 inci maddesinde belirtilen şartlar da dikkate alınarak, emsali belediye başkanının almakta olduğu makam tazminatı ve buna bağlı olarak temsil veya görev tazminatı tutarı, bu Kanunun geçici 1 inci maddesi çerçevesinde almakta oldukları emeklilik, malûllük veya yaşlılık aylıklarına ilâve edilmek suretiyle ödenir. Bu Kanunun yürürlük tarihinden önce seçimler neticesinde belediye başkanı olarak görev yapmış olup, bu Kanuna göre sigortalı iken malûllük veya yaşlılık aylığı bağlananlara; bu Kanunun geçici 2 nci ve geçici 4 üncü maddeleri hükümleri de dikkate alınarak bu fıkrada belirtilen şartlar dahilinde söz konusu tazminatlar aylıklarına ilâve edilmek suretiyle ödenir. Bu Kanunun yürürlük tarihinden önce seçimler neticesinde belediye başkanı olarak görev yapmış olanlardan ölenlerin bu Kanunun 32 nci maddesinde belirtilen şartlara sahip olmaları halinde, 5434 sayılı Kanunun bu Kanunla yürürlükten kaldırılan ek 68 inci maddesinde belirtilen şartlar da dikkate alınarak, hak sahiplerine bu Kanunun 34 üncü, geçici 1 inci, geçici 2 nci ve geçici 4 üncü maddeleri hükümlerine göre söz konusu tazminatlar bu Kanunun yürürlük tarihinden önce ölenler için bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren, bu Kanunun yürürlük tarihinden sonra ölenler için ise ölüm tarihinden itibaren ölüm aylıklarına eklenmek suretiyle ödenir. Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce seçimler neticesinde belediye başkanı olarak görev yapmış olanlardan; malûllük aylığı almakta olanlar ile malûllük aylığına hak kazanacaklar 5434 sayılı Kanunun bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 39 uncu maddesinde belirtilen aylık bağlamaya ilişkin şartlar dikkate alınmaksızın yukarıda belirtilen tazminat haklarından yararlandırılır. Bu fıkraya göre tazminat tutarları ödendikçe Hazineden tahsil edilir.
BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu efendim?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Konuşmacı var mı?
Buyurun Sayın Ünsal. (CHP sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanun Tasarısı'nın 68'inci maddesinin geçici madde 4'ün on birinci fıkrasının değiştirilmesiyle ilgili önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu arada, kutlamakta olduğumuz emniyet mensuplarımızın Polis Günü'nü de Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ben de kutluyorum. Görevine devam eden emniyet mensuplarımıza başarılar diliyorum, şehit olanlara da Allah'tan rahmet diliyorum.
Değerli arkadaşlarım, hem Komisyonun hem de Hükûmetin katılmak istemediği -ve niye katılmak istemediler anlamakta zorluk çektiğim bir konu- bu önergeyle belediye başkanlığı yapıp, emekli olanlara makam ve görev tazminat verilmesi sağlanacaktı. Şimdi, sanırım, Sayın Bakan, makul bir açıklamasını burada yapar, biz de tatmin oluruz. Yoksa, ben, belediye başkanlığı yapan diğer arkadaşlarımla bu önergeyi verirken Cumhuriyet Halk Partisi Grubunda amacımız bir farklıydı. Bugüne kadar emekli olamamış, emekli olurken gerek Emekli Sandığına gerek BAĞ-KUR'a gerekse SSK'ya müracaat ettiğinde türlü çeşitli sıkıntılarla karşılaşıp bugün hâlâ belediye başkanlığı emeklilik hakkını elde edememiş, belediye başkanlığı emeklilik hakkını elde etmiş olsa bile makam ve temsil tazminatını alamamış belediye başkanları var.
Değerli arkadaşlar, kanun ile getirilen düzenleme emekli belediye başkanlarına makam ve temsil tazminatı ödenmesi için 5434 sayılı Kanun'un 34'üncü maddesinde öngörülen şartı yerine getirmeyi öngörmekte. Dolayısıyla, Kanun yirmi beş yıllık hizmet süresi ve altmış yaş tamamlandığı takdirde makam ve temsil tazminatı ödenmesini öngörmektedir. Dolayısıyla, bir eşitsizlik söz konusudur. Emsali makam ve temsil tazminatı alan belediye başkanları arasındaki bu dengesizliği hep beraber çözmek bu Meclisin görevi olmalı ve seçimle iş başına gelen ve belediye başkanlığı yapan yerel yöneticilere kısmen de olsa bir iyileştirmeyi hep beraber getirmeliyiz diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, burada, seçimle iş başına gelen belediye başkanlarımızın sorunlarını yine seçimle iş başına gelen biz milletvekilleri çok iyi bilmeliyiz. Buradaki haklarımızı nasıl alıyorsak belediye başkanlığı yapan arkadaşlarımızın da elde edebileceği hakların tamamını almasıyla ilgili, onların bu ekonomik haklarının alınması, iyileştirilmesiyle ilgili her tür tedbiri almak da bu Meclisin görevi olmalıdır diye düşünüyorum.
Belediye başkanlığı yapan yöneticiler bu tazminatları hak etmişlerdir. Bu tartışma götürmez bir konudur. Kaldı ki Anayasa'da belirtilen yasa önünde eşitlik ilkesini korumamız gerekirken bu dengesizlik ile bu eşitlik ilkesi de çiğnenmiş olmaktadır. Belediye başkanlarının bir kısmının Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı, bir kısmının SSK'lı ve BAĞ-KUR'lu olması durumu değiştirmez, çünkü makam ve temsil tazminatının alınmasını gerekli kılan durum kişinin belediye başkanlığı görevini yapmasıdır, bu kadar basit. Aynı görev nedeniyle farklı sosyal güvenlik kuruluşlarına bağlı olmak farklı özlük hakları doğurmasına neden olamaz diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, İçişleri Bakanlığının 2005 yılı verileri ile 820'si SSK'lı, 603'ü BAĞ-KUR'lu olmak üzere 1423 emekli belediye başkanımız var. Şimdi, bir de Belediye Yasası'nı değiştirdik. Bu Yasa'yı değiştirmekle birlikte de yaklaşık bin yüz elli tane belediyeye herhâlde kilit vuracağız. Ama Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu kilit vurmanın önüne geçmek için hukuka başvurduk, Anayasa Mahkemesine gittik. Temennimiz, o Yasa'nın iptal edilmesi ve o belediye başkanları ve belediyelerin haklarının geri iade edilmesi. Ama iade edilmediği takdirde bu emekli belediye başkanı sayısı yaklaşık 2 katına çıkacak. Burada bizim bir borcumuz olduğunu, özellikle de AKP Grubunun o Kanun'a destek veren grup olarak bu konuda bir borcu olduğunu da buradan ifade etmek isterim.
Değerli milletvekilleri, belediye başkanları arasında eşitsizlik yapan bu düzenlemeyi önergeyle değiştirmek ve hukuka uygun hâle getirmek istiyoruz. Hukuk devletinde tüm yasama ve yürütme işlemlerinin nihai amacı kamu yararınadır. Hukuk devleti ilkesinin Anayasa'nın 2'nci maddesinde yer alan anlayışı da bu amaca dönüktür. 2008 yılı programının uygulanmasında bu eşitsizliklerin, haksızlıkların birleştirilerek düzenleneceğini Hükûmetin zaten 2008 yılı öngörülerinde, okuduğumuz bu belgelerde hep beraber görüyoruz. Bunu şimdi açıp açıp vakit geçirmek istemiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Ünsal.
HÜSEYİN ÜNSAL (Devamla) - Sağ olun efendim.
Sizler bunları yazarken de anlaşılıyor ki, belediye başkanlarının emeklilikleriyle ilgili de bir düzenlemeyi getirmek anlayışını sergilemek istemiyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, jet hızıyla geçirmek istediğiniz bu yasada, muhalefetin önerilerini lütfen göz önüne alın ve konuşmalarını dikkatle dinleyin. Yapılan iş reform değildir. Yapılan iş -Sayın Bakanımız demin söyledi ama- IMF ve Dünya Bankasına verilen sözlerin tutulması isteğidir. Burada hiçbir alınganlık göstermeye gerek yoktur. Bu sözlerle toplumun sorunlarına çare olamazsınız. Gerçekler ortada, bütçenin yüzde 25'ini nüfusun yüzde 10'una faiz olarak veriyorsunuz ama bütçenin yüzde 18'ini nüfusun yüzde 90'ına sosyal güvenlik olarak götürmek istiyorsunuz. Bu gerçek ortadayken yaptığınız işin reform olduğuna kendinizi bile inandıramazsınız. Bu anlam içerisinde, Avrupa Birliği ülkeleri içerisinde sosyal güvenliğe yüzde 40 ayırırken Türkiye'nin yüzde 18 ayırması da yine bir reform anlayışını çözmeniz değildir, bu gerçekten de uzaklaşamazsınız. Kâr-zarar hesabıyla, bilanço hesaplarıyla bunu kara delik diye adlandırarak geçiştiremezsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Ünsal.
HÜSEYİN ÜNSAL (Devamla) - Efendim, teşekkür ediyorum.
Talebimiz, bu önergenin AKP Grubu tarafından desteklenmesidir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ünsal.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Karar yeter sayısı istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Karar yeter sayısı istemiştik Sayın Başkan.
BAŞKAN - Karar yeter sayısı mı istediniz? Peki.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 68. maddesi ile yeniden düzenlenen, 5510 sayılı Kanunun Geçici 4. maddesinin ve 11. fıkrasının sonuna aşağıdaki fıkraların eklenmesini ve 6. fıkrada yer alan "çalışmaya başlamadan önce" ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. Saygılarımla.
Hasan Çalış (Karaman) ve arkadaşları
"Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce, 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre iştirakçi olup, aynı zamanda 1479 sayılı Kanuna göre yaşlılık aylığı almakta iken yaşlılık aylığı kesilmiş olanların, her iki kanuna göre geçen hizmet süreleri konusunda istekleri halinde bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 2829 sayılı Kanuna göre 5. maddesi hükümleri dikkate alınmaksızın hizmet birleştirmesi yapılır."
"Seçilmiş Belediye Başkanlığı yapmış olup, bu kanunla yürürlükten kaldırılan 506 sayılı Sigortalar Kanunu hükümlerine göre yaşlılık, malullük ve ölüm aylığı bağlanmış olanlara veya hak sahiplerine 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununun mülga 39. maddesinde belirtilen aylık bağlamaya ilişkin şartlar dikkate alınmaksızın yukarıda belirtilen tazminat haklarından yararlandırılır."
BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılmıyoruz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Sayın Enöz konuşacak efendim.
BAŞKAN - Sayın Enöz, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ENÖZ (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konu ile ilgili sözlerime başlamadan önce, birçok olumsuz şartlara rağmen, devletimizin varlığı, insanlarımızın huzur ve güveni için her türlü takdirin üzerinde fedakârlıkla çalışan kahraman polislerimizin teşkilatının 163'üncü kuruluş yılını kutluyorum. Şehitlerine Allah'tan rahmet, ailelerine de başsağlığı diliyorum.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz 119 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın 68'inci maddesi ile yeniden düzenlenen geçici 4'üncü maddesine bir fıkra eklenmesi ve altıncı fıkrada yer alan "çalışmaya başlamadan önce" ibaresinin metinden çıkarılması ile ilgili vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, bütün söz alan arkadaşlarımızın üzerinde birleştikleri konu, bu kanunun, gelecek zaman içerisinde bütün toplumu çok yakından ilgilendiren temel bir kanun olduğudur. Bu kanunla sosyal güvenlik sistemi yeniden düzenlenmekte, dolayısıyla ekonominin temel dengesi iş hayatını, sosyal dayanışmayı ve gelecek umudunu belirlemektedir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizler, bütün sözcü arkadaşlarımın da belirttiği gibi her vatandaşımızın sosyal güvenlik ve sağlık hizmetlerinden yararlanmasını vazgeçilemez bir temel insan hakkı olarak görmekteyiz. Sosyal güvenlik aynı zamanda bir insan hakkı olarak bütün insanlarımıza onurlu bir yaşamı sürdürebilmesi için gerekli ve sürekli bir gelire sahip olmasını, bunun güvence altına alınmasını ve sağlık hizmetlerinden yararlanmasını sağlamalıdır. Bu haklar, insanlarımızı daha iyi şartlarda hayatlarını sürdürmeleri için toplumun en üst örgütü olan devletten alacaklı kılan ve devlete de birtakım yükümlülükler getiren haklardır. Sosyal güvenlik, bir anlamda, toplumla devlet arasında bir temel sözleşmedir. Devlet bu sözleşmeyi yaparken millî gelirden bireylerin adaletli olarak faydalanmasını gözetmek durumundadır.
Sayın milletvekilleri, devlet hukuksal düzenlemelerle millî gelirden düşük pay alan kesimlerle sosyal güvenlik hakkı bulunmayan kesimleri korumak ve kollamakla yükümlüdür. Bugün ülkemizin içinde bulunduğu zor ekonomik şartları göz önünde bulundurduğumuzda, emekli olan insanlarımız yeniden çalışmak zorunda kalmaktadırlar. Emekli olunca aslında kimse çalışmak istemez. Eğer insanlarımız emekli iken çalışıyorlarsa, mutlaka, emekli maaşlarıyla geçinemedikleri ve daha iyi bir hayat sürdürebilmek için çalışmaktadırlar. Bu durumda çalışmak isteyen insanlarımızın emekli aylıkları üzerinden sosyal güvenlik destek primi kesilmesi de uygun bir davranış değildir diye düşünmekteyim.
Sayın milletvekilleri, sosyal güvenlik sistemimizin genel durumu irdelendiğinde, sisteme kaynak sağlayan aktif sigortalıların oranının düşük, kaynak tüketen pasif ve bağımlı sigortalıların oranının yüksek olduğu görülmektedir. Finansman kaynağının esas olarak prime dayalı olduğu bir
sosyal güvenlik sisteminde istihdam yapısı ile sosyal güvenlik kurumlarının gelir kaynakları arasında doğrudan bir etkileşim söz konusudur. Ülkemizde kayıt dışı istihdamın yaygın bir seyir izlemesi, doğal olarak, ilgili sosyal güvenlik kurumunun çok ciddi gelir kaybını beraberinde getirmiştir. Buna yüksek işsizlik oranı da eklenince, sosyal güvenlik sistemimizin finansman darboğazına girmesi kaçınılmaz olmaktadır.
İşsizliğin önemli düzeylerde bulunması ucuz iş gücü temininin yanı sıra sigortasız işçi çalıştırılmasını da kolaylaştırmakta, iş bulabilen, ancak alternatifi her zaman hazır olan işçiler işini kaybetme kaygısıyla sigortasız çalışmaya boyun eğmektedirler. İşverenleri sigortasız işçi çalıştırmaya yönelten faktörlerin biri ise prim oranlarının yüksekliğidir. Türkiye, OECD ülkeleri arasında istihdam maliyeti en yüksek olan ülke konumundadır. Kayıt dışı istihdamın önlenmesi konusunda etkin yapısal tedbirler alınmalı, bilgi işlem teknolojisinden de yararlanılarak ilgili kamu kurum, kuruluşlar ve meslek odaları arasında sağlıklı bir bilgi akış sistemi ve koordinasyon sağlanmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Enöz.
MUSTAFA ENÖZ (Devamla) - Önergemizde de belirttiğimiz gibi: "Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce, 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre iştirakçi olup, aynı zamanda 1479 sayılı Kanun'a göre yaşlılık aylığı almakta iken yaşlılık aylığı kesilmiş olanların, her iki Kanun'a göre geçen hizmet süreleri konusunda istekleri halinde hizmetleri birleştirilir." denmektedir. Bu konuda, seçilmiş belediye başkanlarımızın sıkıntıları vardır. Ayrıca emekli olmuş belediye başkanları arasında tazminat ödenmesi hususunda adaletsizlikler de mevcuttur. Tazminatı hak edebilmesi için aslolan belediye başkanlığı yapmış olmalarıdır. Birebir insanımızla her zaman irtibat halinde olan sayın belediye başkanlarımızın bu konuda hizmetlerinin birleştirilmesi gerekmektedir. Bu konuda önemli olan, sayın yüce heyetin önergemize destek vermeleriyle bu konu inşallah hallolacak diye düşüyor, önergemize desteklerinizi rica ediyoruz. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Enöz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum…
HASAN MACİT (İstanbul) - Karar yeter sayısı…
BAŞKAN - Arayacağım, peki.
Karar yeter sayısı aranacaktır. Kabul edenler… Kabul etmeyenler….
Efendim, kâtip üyeler arasında ihtilaf var, oylamayı elektronik cihazla yapacağım.
İki dakika süre veriyorum.
Sayın Enöz'ün önergesini oyluyoruz.
OSMAN KAPTAN (Antalya) - Sayın Başkanım, arkadaşlara yardımcı olmak açısından önergeye ne vereceklerini de söylerseniz iyi olur!
BAŞKAN - Pusulayla oyunu kullanan arkadaşlar lütfen salonu terk etmesin.
(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)
KAMER GENÇ (Tunceli) - Süre bitti Sayın Başkan.
HASAN MACİT (İstanbul) - Sayın Başkan, onları, son gelenleri sayıya dâhil edemezsiniz.
(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN - Karar yeter sayısı yoktur.
On beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.02
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati:19.18
BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR
KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Murat ÖZKAN (Giresun)
----- 0 -----
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 89'uncu Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
119 sıra sayılı Tasarı'nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet burada.
Tasarının 68'inci maddesine bağlı geçici 4'üncü madde üzerinde Manisa Milletvekili Sayın Mustafa Enöz ve arkadaşları tarafından verilen önergenin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Karar yeter sayısı vardır.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
119 sıra sayılı Kanunun Tasarısının çerçeve 68 inci maddesiyle değiştirilen 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesinin 5 inci fıkrasında yer alan "aylıklarının" ibaresinden sonra gelmek üzere "bağlanması" ibaresinin, 6 ncı fıkrasının sonuna "Ancak çalışmaya başladıktan sonra, Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmet sunucularının sağlık kurullarınca usûlüne uygun düzenlenecek raporlar ve
dayanağı tıbbî belgelerin incelenmesi sonucu, Kurum Sağlık Kurulunca çalışma gücündeki kayıp oranının;
a) % 50 ilâ % 59 arasında olduğu anlaşılan sigortalılar, en az 5760,
b) % 40 ilâ % 49 arasında olduğu anlaşılan sigortalılar, en az 6480,
gün uzun vadeli sigorta kolları primi bildirilmiş olması kaydıyla, haklarında bu fıkra hükümleri uygulanır." 8 inci fıkrasının sonuna "Bunlar için Kanunun 81 inci maddesinin (h) fıkrası uyarınca ödenecek ek karşılıkların hesabında, genel sağlık sigortası primi tutarları dikkate alınmaz." cümlelerinin eklenmesini, 11 inci fıkrasının 1 inci cümlesinde geçen "malullük", "bu Kanunun geçici 1 inci maddesi çerçevesinde" ibareleri ile 2 nci cümlesinde geçen "malullük veya" ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları.
BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Uygun görüşle takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeye mi okutuyoruz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Buyurun efendim.
Gerekçe:
Bu düzenleme ile analitik bütçe sınıflandırmasına uygun hale getirilmesi, daha önce 5434 sayılı Kanuna göre iştirakçi olanlardan çalıştıkları sırada sakatlananlara uygulanacak hükmün bu Kanunun 28 inci maddesindeki hükümlerden faydalandırılmaları amaçlanmış olup çıkarılan ibarelerle madde metnindeki çelişki ortadan kaldırılarak maddede bütünlük sağlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda çerçeve 68'inci maddeye bağlı geçici 4'üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Çerçeve madde 68'e bağlı geçici 5'inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum efendim:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 68 inci maddesi ile değiştirilen, 5510 sayılı Kanunun Geçici 5 inci maddesinin birinci fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederim. Saygılarımla.
Recep Taner Beytullah Asil Mustafa Kalaycı
Aydın Eskişehir Konya
Mehmet Günal Münir Kutluata
Antalya Sakarya
"Güncelleme katsayısı, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan ilgili kanun hükümlerine göre belirlenir."
BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Mustafa Kalaycı konuşacak.
BAŞKAN - Sayın Kalaycı, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın 68'inci maddesiyle değiştirilen 5510 sayılı Kanun'un geçici 5'inci maddesiyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak vermiş olduğumuz önerge hakkında konuşmak üzere huzurlarınızdayım.
Bugün polis teşkilatımızın 163'üncü kuruluş yıl dönümü. Kahraman polislerimizin Polis Günü'nü kutluyorum.
Yine bu hafta Sosyal Güvenlik Haftası. Başta Sayın Bakan ve tüm sosyal güvenlik çalışanlarının Sosyal Güvenlik Haftası'nı kutluyorum. Bu duygularla muhterem heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Teklifimiz toptan ödemenin hesabında mevcut güncelleme kat sayısının uygulanmasına devam edilmesini içermektedir. Zira, tasarıda yer alan güncelleme kat sayısına göre yapılacak hesaplamaya göre ödenecek tutar önemli oranda azalacaktır.
Biraz önceki önergemiz hakkında da kısaca sizlere bilgi vermek istiyorum: Bu tasarı ile belediye başkanı olup emekli olmuş vatandaşlarımıza da belediye başkanı tazminatından yararlandırılması hakkı veriliyor. Ancak burada Emekli Sandığı şartlarını tamamlaması öngörülüyor. Bu da SSK'dan emekli olmuş vatandaşlarımız açısından bir haksızlık, bir adaletsizlik doğuruyor. Biz bu durumun düzeltilmesini
istemiştik. Zira, tazminatın emeklilik süresiyle ilişkilendirilmemesi lazım. Tazminat yapılan işle, yapılan görevle alakalıdır ama maalesef bu haksızlık bu tasarıda yer almaktadır.
Yine görüşmeler esnasında sayın iktidar partisi temsilcileri ve Sayın Bakan öyle bir tablo çiziyor ki sanki duyanlar bu yasa ile çalışanlara, emeklilere iyi şeyler yapıyoruz zannedecek. Maaş bağlama oranını mevcut sigortalılar için 10 yıla kadar 3'e çıkardık diyorsunuz. Arkadaşlar, şu anda uygulanan oran 3,5. Siz 2'ye düşürmek istediniz. Şimdi 10 yıla kadar hizmet için 3, yeni işe girecekler için 2'ye düşürüyorsunuz. Nerede burada artış? 3,5-3'e, 2'ye düşmüyor mu? Onu söyleyin.
SSK'lılar için prim ödeme gün sayısını 9 bin günden 7.200 güne düşürdük diyorsunuz. Şu anda işe girenler için uygulanan gün sayısı 7 bin gün, siz 9 bin güne çıkarmak istediniz şimdi 7.200 güne çıkarıyorsunuz. Nerede burada düşme? 7 bin günü 7.200'e çıkarmıyor musunuz? Onu söyleyin.
Yine, emeklilik yaş şartı, şu anda işe girenler için kadınlarda elli sekiz, erkeklerde altmıştır. Siz, bunu, hemen işe girecekleri bile kapsayacak şekilde altmış beşe çıkarmak istediniz, şimdi, 2036 yılından itibaren kademeli artırarak altmış beşe çıkarıyorsunuz.
Güncelleme katsayısında, gelişme hızından verilen payı yüzde 25'ten 30'a çıkardık diyorsunuz. Arkadaşlar, şu anda bu pay yüzde 100 olarak uygulanıyor, siz bunu yüzde 25'e düşürmek istediniz, şimdi yüzde 30'a düşürüyorsunuz. Yüzde 100 olarak uygulanan payı yüzde 30'a düşürerek, gelişme hızından verilen payı nasıl artırdık diyebiliyorsunuz? Bu, ölümü gösterip sıtmaya razı etmeye benziyor. Bunun adına eğer siyaset diyorsanız, biz böyle siyaseti kabul etmiyoruz; biraz dürüst olalım, milleti doğru aydınlatalım.
Sayın Bakanın, çalışanların millî gelire katkısının yüzde 26,3 oranında olduğunu, buna göre de millî gelirden çalışanlar lehine yüzde 30 pay verildiğini söylemesi de çok yadırganmış, manidar bulunmuştur.
O hâlde ben de soruyorum: Millî gelirin yüzde 70'ini kime veriyorsunuz? O zaman, onu da açıklayın burada.
Ben size açıklayayım. Resmî verilere bakalım. Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığının verilerine göre, aktif sigortalı, aylık alan ve bağımlıların toplam sayısı 57,7 milyon. 2022 ve diğer kanunlara göre maaş ödenen altmış beş yaş muhtaç, özürlü ve diğerleri 1,2 milyon, yeşil kartlılar da 10 milyon civarında, yani tüm bu sayılanların toplamı 68,9 milyon, nüfusumuz da 70,5 milyon olduğuna göre, tüm bu kesim nüfusun yüzde 98'i ediyor, geriye yüzde 2 kalıyor.
Millî gelir artışının eşit dağıtılması durumunda herkese bir pay verilmesi esas alındığında, bu artıştan, bu tasarıya göre çalışana 0,30 pay, emekli ve muhtaçlara sıfır pay, nüfusun yüzde 2'sini oluşturan kesime, kendilerine düşen 1 payın yanında, çalışanların 0,70 payı ile…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Kalaycı.
MUSTAFA KALAYCI (Devamla) - Teşekkür ediyorum.
Emekli ve muhtaçların da tüm payını bu yüzde 2'lik kesime veriyorsunuz. Adında "adalet" kelimesi bulunan AKP'nin adaleti işte bu.
Peki, nüfusumuzun yüzde 2'sini oluşturan kesimde kimler var? Tabii ki, başta faizci ve rantiyeciler var. AKP Hükûmetleri döneminde yapılan faiz ödemeleri de bu hesabı doğrular niteliktedir. Zira, beş yılda faize ödediğiniz miktar 184 milyar dolar. 2008 yılı bütçesinde ayırdığınız en büyük ödenek kalemi, 56 milyar YTL'yle faiz. Dünyanın en yüksek kısa vadeli faiz oranında, Türkiye'yi üç yıldır açık arayla birinci yaptınız. Dolayısıyla, millî gelir artışının kime gittiğini görüyorsunuz. Çalışanlara, emeklilere ve muhtaçlara verilmesi gereken refah paylarını bir avuç faizciye aktarıyorsunuz. Demek ki, AKP yerli ve yabancı faizcilere, rantiyecilere hizmet vermektedir; tabii ki, bir de çıkar çevreleri. Devletin rakamları bunu gösteriyor, hesaplar bunu gösteriyor.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Kalaycı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Çerçeve 68'inci maddeye bağlı geçici 5'inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Çerçeve 68'inci maddeye bağlı geçici 7'nci madde üzerinde üç tane önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık derecesine göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 68 inci maddesi ile değiştirilen 5510 sayılı Kanunun geçici 7 nci maddesinin sonuna aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Agâh Kafkas Halide İncekara
Giresun Çorum İstanbul
Öznur Çalık Mustafa Ünal M. Mücahit Fındıklı
Malatya Karabük Malatya
Tevfik Ziyaeddin Akbulut
Tekirdağ
"30/4/2008 tarihinden sonra 506, 1479, 5434, 2925 ve 2926 sayılı Kanunlara göre ilk defa sigortalı veya iştirakçi olanlar hakkında bu Kanunun 28 inci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkrası hükümleri uygulanır. Geçici 2 nci maddenin birinci fıkrasının (b) bendinin son cümlesi hükmü bunlar hakkında uygulanmaz"
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 68 inci maddesi ile değiştirilen Geçici 7 nci maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim. Saygılarımla.
Recep Taner Şenol Bal Mustafa Kalaycı
Aydın İzmir Konya
"Bu Kanunun 40 ncı maddesinde sayılmayıp; bu Kanunun yürürlük tarihinden önce 5434 sayılı Kanunun 32 nci maddesine göre fiili hizmet süresine müstahak görevlerde çalışan mevcut iştirakçiler ve 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Kanunun ek 5 inci maddesinde sayılan itibari hizmet süresi kapsamında çalışan mevcut sigortalılar, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan fiili hizmet veya itibari hizmet süresine ilişkin hükümlerden yararlanmaya devam ederler."
BAŞKAN - Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup, işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 68. Maddesi ile değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 7. Maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Kemal Kılıçdaroğlu Hakkı Suha Okay Abdulaziz Yazar
İstanbul Ankara Hatay
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Ergün Aydoğan Esfender Korkmaz
Malatya Balıkesir İstanbul
"Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa ve diğer kanunlara göre fiili hizmet süresi zammından yararlananlar, emek-li olacakları tarihe kadar bu haktan yararlanmaya devam ederler. Bu Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten sonra sigortalı olanların fiili hizmet zamları 5510 sayılı Kanunun 40. Maddesi hükmüne göre ödenir."
BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Bakan konuşmasında "Eğer öneriler olursa bu öne-rileri değerlendireceğiz." demişti. Daha önce de yine fiilî hizmet zammı görüşülürken yine Sayın Ba-kan gazetecilerle ilgili olarak "Ben bir maliyet hesabı çıkarayım, o maliyet hesabına göre düşünceleri-mizi ifade edeceğiz." diye açıklamıştı. Şimdi önergemize ret oyu vereceğini Sayın Bakan söyledi. Doğ-rusunu isterseniz yaptığı maliyet hesabını ben de merak ediyorum. Yani, bu gazeteci arkadaşların e-mekli oluncaya kadar var olan sistemden yararlanmalarını sağlayan düzenin getireceği maliyet nedir? Sayın Bakan açıklarsa memnun olurum.
Değerli milletvekilleri, az önce bir önergemiz daha reddedildi. Çok gariptir; bakın, belediye başkanları seçimle gelirler, seçimle gelen belediye başkanına makam tazminatı ödüyoruz yani seçildiği için, o makama oturduğu için makam tazminatı ödüyoruz; tıpkı milletvekillerine, tıpkı, yine devlette örneğin müsteşarlık gibi, genel müdürlük gibi görevlerde bulunanlara belli ödemelerin yapıldığı gibi. Belediye başkanına diyoruz ki: Sen seçildin, sana makam tazminatı ödeyeceğim ama şu koşulları doldurursan ödeyeceğim. E, adam emekli olmuş, geçmişte belediye başkanlığı yapmış; yani buna niçin makam tazminatı ödemiyoruz? Eğer sosyal sigortacılık mantığına göre gidiyorsanız hiç makam tazminatı ödememeniz lazım. Ne kadar prim yatırdın, o kadar alırsın; bitti, o kadar. Ama eğer siz makama bağlı bir tazminat ödüyorsanız bunun sosyal sigortacılıkla ilgisi yoktur. Bu, statü esasına göre verilen bir bedeldir. Yani bu ayrımı yapmadan, ben makam tazminatını ödemeyeceğim… Niçin? Şu şartları doldurmadın diye. O şartları doldurma değil. O şartları dolduran, karar veren halktır, onu belediye başkanlığı koltuğuna oturtmuştur. Makama oturtan kim? Halk. E, makama oturtan halka diyorsunuz ki: Kusura bakma, ben Parlamento olarak senin bazı görevlerini, bazı yetkilerini süreni doldurmadığın için vermiyorum ama diğerlerine veriyorum. E, bu çifte standardı yapmaya Parlamentonun görevi var mı arkadaşlar? Üstelik o insanlar da bizim seçildiğimiz gibi seçildiler, buraya geldiler.
Bir başka çarpık tablo… Bakın değerli milletvekilleri, bu Parlamentodan biz devlet memurları resen altmış bir yaşında emekli olsun diye yasa çıkardık. Peki, şimdi ne diyoruz? Altmış beş yaş olsun diye.
Hangisi doğru? Altmış bir yaşında zorunlu emeklilik yapmak mı doğruydu, yoksa altmış beş mi doğruydu? Kim Anayasa Mahkemesine gitti? Biz gittik Anayasa Mahkemesine "Bu yanlıştır." dedik. Anayasa
Mahkemesi verdiği kararda da aktüeryal dengelerin bozukluğundan söz ederek "Siz kişileri altmış bir yaşında emekli edemezsiniz." dedi. Şimdi biz altmış beşi getiriyoruz. O zaman, bu ikili yapının, bu ikili anlayışın arkasındaki düşünce sistematiği nedir? Bunu herhâlde sorgulamamız gerekiyor.
Bir başka önemli nokta, değerli arkadaşlar, Sayın Bakan geldi, burada dedi ki: "Bu kanunla biz kayıt dışını da önleyeceğiz, kayıt dışı istihdamı da önleyeceğiz." Güzel. Getirilen madde ne? Efendim, çalışan işçilerin banka hesabına ücretleri yatacakmış. Sayın milletvekilleri, özel sektörden gelen arkadaşlarımız gayet iyi bilirler, yani biz kargaları güldürecek bir önlemi buraya getirip "Biz bununla kayıt dışını önleyeceğiz." diye bir karar alabilir miyiz? Zaten kayıt dışı dediğiniz adamın adı üstünde: Kayıt dışı. İşveren götürüp bankaya parayı yatırır mı? Yani akıl var, mantık var. Bırakın siz özel sektörü -devlette çalışan çoğu arkadaşımız var- devlet memurlarına bile sarı zarf verilir. Yani normal aldığı aylığın, ücretin dışında yılın sonunda örneğin bazı kuruluşlarda -isim vermek istemiyorum- bürokratlara sarı zarf verirler, belli bir bedel öderler, bir fondan bir bedel öderler. Şimdi siz diyorsunuz ki: "Ben banka esasını getiriyorum, özel sektör bankaya yatıracak." Ya zaten özel sektör kayıt dışı çalıştırıyor bu insanı, niye bankaya yatırsın? Elden verirken bile karşılığında herhangi bir yazı almaz, bir belge imzalamaz. Zaten kayıt dışı olmanın da özelliği budur.
Bir başka… Tekrar başa geleyim, değerli milletvekillerimiz, basın mensuplarına yapılan bir haksızlık var. Gerçekten de basın mensupları bu ülkede çok zor koşullarda görev yapıyorlar. Gece yarısı bir olay olduğu zaman basın mensupları oraya koşar. Doğrudan bize bilgi verecek, link, gösteri verecek televizyon kameraları, araçlar oraya gider. Biz şunu söyleyebilir miyiz: "Efendim, gazeteciler sabah 8.30-akşam 17.30 arası çalışsınlar, o arada da olaylar dursun." Böyle bir şey yok. Sırtında kamerayla, 20 kiloluk kamerayla bütün gün çalışan arkadaşlarımız var. Gerçekten de bunların hayatları yıpranma…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Ben özellikle istirham ediyorum Sayın Bakan. Siz daha önce söylediniz, iyi niyetle bazı şeyleri çözebileceğinizi de ifade ettiniz. Belki bizim önergemizi muhalefet verdiği için reddetmiş olabilirsiniz ama özellikle istirham ediyorum: Maliyet hesabınızı yapın, yüce Parlamentoya bu maliyet hesabınızı sunun ve yüce Parlamento -siz de serbest bırakın- gazetecilerle ilgili olarak arkadaşlarımız kabul veya reddetsinler, o konuda da biz üstümüze düşeni yaparız diye düşünüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Kılıçdaroğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 68 inci maddesi ile değiştirilen Geçici 7 nci maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim. Saygılarımla.
Recep Taner (Aydın) ve arkadaşları
"Bu Kanunun 40 ncı maddesinde sayılmayıp; bu Kanunun yürürlük tarihinden önce 5434 sayılı Kanunun 32 nci maddesine göre fiili hizmet süresine müstahak görevlerde çalışan mevcut iştirakçiler ve 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Kanunun ek 5 inci maddesinde sayılan itibari hizmet süresi kapsamında çalışan mevcut sigortalılar, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan fiili hizmet veya itibari hizmet süresine ilişkin hükümlerden yararlanmaya devam ederler."
BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Katılmıyoruz..
BAŞKAN - Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın Başkanım, kısa bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN - Tabii, buyurun.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Şimdi, efendim, bu belediye başkanlarıyla ilgili yoğun bir şekilde değerlendirme yapılıyor. Şimdi, bildiğiniz gibi, Emekli Sandığı, SKK'dan ve BAĞ-KUR'dan emekli olan belediye başkanlarımız makam, görev ve temsil tazminatlarını almıyorlar şu anda. Bir gerçeği tespit edelim. Bu temsil tazminatını, makam tazminatını almayan belediye başkanlarımıza biz makam tazminatını ve tazminatlarını almalarıyla ilgili düzenleme getiriyoruz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Güzel.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Şimdi talep nedir? Talep şu: SSK ve BAĞ-KUR'lu olarak emekli olan belediye başkanları Emekli Sandığı emeklilik hakkını elde etsinler ama emekliliklerinde de Emekli Sandığı şartlarına tabi olmasınlar. Böyle bir şey olabilir mi?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Hayır, hayır. Sayın Bakan, öyle bir şey yok.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Şimdi, bakınız, şu anda çalışan belediye başkanlarının makam tazminatı almadıklarını hepimiz biliyoruz. Bu düzenleme
böyle bir açılımı getiriyor. Şartları nedir? İki tane şartı var bunun: On beş yıl sigortalılık süresi, altmış bir yaş veya dokuz bin prim günü. Emekli Sandığındaki şartlar bunlar. Şimdi, burada neye itiraz ediliyor, bilemiyorum. Yani SSK'lı ve BAĞ-KUR'lu olarak emekli olan belediye başkanlarımızın, bu mevcut statüleriyle Emekli Sandığı statülerine ulaşmaları isteniyor ki bu adaletsiz bir yaklaşım diye düşünüyoruz. Şu anda belediye başkanlarına, bu yaptığımız düzenleme ile büyükşehir belediye başkanlarına, bu statüdeki belediye başkanlarımıza 1 milyar 187 milyon -büyükşehir belediye başkanlığı olanlara, SSK ve BAĞ-KUR'dan emekli olanlara- bu kadar bir artış gelecek. Eğer belediye başkanlarımız ile belediye başkanı ise 1 milyar 39 milyon lira ilave ücret alacaklar, eğer ilçe ve ilk kademe belediye başkanları iseler 593 milyon lira alacaklar, diğer belediye başkanlarına bin beş yüz gösterge rakamı üzerinden 445 milyon liralık ilave makam tazminatı ödenmiş olacak.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Eski parayla.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Şimdi, böyle bir açılımı, yıllardır belediye başkanlarının beklediği bir durum olduğunu ve bunu da bu şekilde çözdüğümüzü burada ifade etmek istiyorum.
Birçok konular var tabii. Burada kısa bir açıklama yapmam gerektiği için söylüyorum. Gazetecilerle ilgili konuyu bizatihi "gazeteciler" olarak getirmeyi ben doğru bulmuyorum. Yani bu popülist yaklaşımlar, bu bakış açıları doğru değil. Şu anda fiilî hizmet zammını alması gerekenlerle ilgili kapsamlı, doğru, adil bir düzenleme yaptık. Ben şunu isterim: Bir muhalefet milletvekilimiz çıksın desin ki, fiilî hizmet zammıyla ilgili ortaya koyduğunuz kriterler yanlıştır. Bakın, bunu tartışabiliriz. Ama fiilî hizmet zammıyla ilgili çok objektif kriterler koyduk. Şu talep doğrudur… Mevcut fiilî hizmet zammından istifade edenlerin, bunların süresinin devam etmesiyle ilgili çalışmamız devam ediyor dedim ben. Yani mevcut fiilî hizmet zammında olanlarla ilgili çalışmamız devam ediyor.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - İşte onu istiyoruz zaten.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Ama siz buna yalnız gazeteciler derseniz… Yani bu yaklaşımı gazeteci arkadaşlara da tevdi ediyorum, siyasetçilere tevdi ediyorum, bunu doğru bulmuyorum. Peki, o sistem içerisinde çalışan diğer fiilî hizmet zammı kapsamındaki arkadaşlardan gazetecileri ayırdığımız zaman onlara ne yüzle bakacağız siyasetçiler olarak? (AK Parti sıralarından alkışlar) Eğer devam ettireceksek hep birlikte devam ettiririz, eğer ettirmeyeceksek bunun gerekçelerini de açıklarız. Ama, Sayın Başkan, bu konu üzerinde çalıştığımızı ve tasarı bitimine kadar da bir süremizin olduğunun bilinciyle bunu ifade ediyorum.
Son olarak da şunu söylüyorum Sayın Başkanım: Bakınız, bizim sistemimizde iki noktada yanlışlık yapılmıştır. Biri, 1991 yılında emeklilik yaş sınırı kaldırılmıştır -işte diyoruz ya otuz sekiz-kırk yaşındaki emekliler diye- sistemimizi çökertmişizdir.
İkinci büyük yanlışlık 1999'daki değişiklikle yapılmıştır. O da bakınız nasıl bir netice doğurmuştur. O da şöyle bir sıkıntı: Ücretlerden daha fazla emekli maaşı noktasına Türkiye geçmeye başlamıştır. Bir insanı çalıştırırken verdiğiniz ücretin üzerinde emekli maaşı veriyorsunuz. Bakınız, bu kürsüden hiç kimse bunun da doğru olduğunu söyleyemez. Dolayısıyla, yaptığımız şeyler bilimsel olmalı, doğru olmalı, geleceğe dönük olmalı, gelecek nesillere dönük olmalı.
Haa, 1999'da yapılanın, bunun bir haklı gerekçesi var mı? Var. Arkadaşlar, Türkiye yüzde 6, yüzde 7, yüzde 8 büyüyecekse, bu konudaki düzenlemeyi ona göre yapmamız gerekiyor. Hayır, küçülen bir Türkiye olacaksa, sıfır bir büyüme olacaksa, eksi büyüme olacaksa, o zaman siz gelişme hızını nasıl alırsanız alın hiçbir şey fayda etmez. Onun için bu düzenleme gerçekten adaletli bir düzenlemelidir, hep beraber en rahat savunabileceğimiz bir düzenlemedir diye ifade ediyorum.
Hepinize çok teşekkür ediyorum, önergeye katılmadığımızı ifade ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan…
BAŞKAN - Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın Bakan makam tazminatıyla ilgili olarak, eğer SSK ve BAĞ-KUR'dan emekli olan belediye başkanları varsa bunlar da Emekli Sandığı statüsüne geçsin.
Bizim üzerinde durduğumuz nokta şu: Sadece ve sadece belediye başkanlığı yaptığı için normal aylığından makam tazminatı alınacaktır. O makam tazminatında belediye başkanları arasında fark gözetilmesin. Yoksa, emekli aylıkları farklı ise, zaten, ona… Biz gelip de onun emekli aylığını artırın diye de bir iddiamız söz konusu değildir,
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Kılıçdaroğlu.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Ama, eğer siz sosyal sigorta sistemiyle statü sistemini karıştırırsanız bu tür açıklamalar da doğal olarak gündeme gelir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Tutanaklara geçti efendim.
Teşekkür ederim.
Önerge üzerinde konuşmak isteyen?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Sayın Başkan, Sayın Bal konuşacaklar.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bal. (MHP sıralarından alkışlar)
ŞENOL BAL (İzmir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Yasa Tasarısı'nın çerçeve 68'inci maddesiyle değiştirilen geçici 7'nci maddesinin ikinci fıkrası hakkında vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum, şahsım ve Milliyetçi Hareket Partisi adına yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, ağır riskli ve yıpratıcı koşullarda görev yapmaları gerekçesiyle fiilî hizmet zammından çoğu otuz yılı aşan bir süredir yararlanmakta olan basın ve gazetecilik iş yerlerinde çalışanlar, gemi adamları, dalgıçlar, hava yollarının uçucu personeli, lokomotif mühendisleri, zirai mücadele ve karantina teşkilatı ile veteriner teşkilatında vazife gören memur ve hizmetliler, TRT'de haber hizmetinde çalışanlar, devlet tiyatrosu sanatçıları, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası mensupları 5510 sayılı Kanun'da yer almış iken ve bunlara PTT dağıtıcıları ve infaz koruma memurları eklenmişken, bu tasarıyla kapsamdan çıkartılarak hakları ellerinden alınmıştır.
Söz konusu çalışanların haklarının ellerinden alınması konusundaki gerekçeler hiç gerçekçi gözükmemektedir. Teknolojideki gelişmeler veya başka ülkelerde olmaması gibi gerekçeler de yetersiz kalmaktadır. Bu hakkın verilmemesi için herkesin mutabık kalacağı bilimsel gerekçeler gerekirdi.
Evet, bu yetmiyormuş gibi üzerinde değişiklik önergesi verdiğimiz maddede bugüne kadar fiilî hizmet zammından ve itibari hizmet süresinden yararlanan vatandaşlarımız için, meslek gruplarına göre hem farklılıklar hem de hak kayıpları ortaya çıkmaktadır.
Bir örnek vermek istiyorum: Fiilî hizmet zammı kapsamından çıkarılan sosyal sigortalılar için üç bin altı yüz gün, yani on yıllık çalışma şartı aranmıyor. Örneğin, tasarının yürürlüğe gireceği tarihten önce dokuz yıl gazetecilik yapmış olan kişinin çalışma süresine otuz altı ay, yani üç yıl ilave edilecek, ancak, bu kişiler üç yıl yerine bir buçuk yıl erken emekli olabilecekler. Yirmi yıldan beri gazetecilik yapan bir kişinin çalışma süresine ise beş yıl fiilî hizmet süresi zammı ilave edilecek, eski sistemde bu kişilerin elde ettikleri fiilî hizmet zammı sürelerinin tamamı emeklilik yaş hadlerinde dikkate alınmasına karşın, sistem değişikliği dolayısıyla yaş hadlerinde sadece iki buçuk yıllık bir indirim yapılmış olacak. Bu nedenle, yirmi yıllık çalışma süresine rağmen yaşı tutmadığı için yeni yasa yürürlüğe girinceye kadar emekli olamayan gazeteciler, bu düzenleme dolayısıyla iki buçuk yıl daha geç emekli olacaklar.
Kamu kesimi içinde olan muhtelif mesleklerle ilgili olarak da üç bin altı yüz günün doldurulmasında önceki çalışma sürelerinin dikkate alındığı ortaya çıkmaktadır. Eğer üç bin altı yüz gün süresi doldurulmamışsa, durum çok daha karışıktır. Ama biraz önce Sayın Bakanın da ifade ettiği gibi ve AKP milletvekillerinin vermiş olduğu önergeyle, zannediyorum, bu durumun düzeltilmeye çalışılacağı ifade edildi.
Ben bu vesileyle, yine bir mağdur kesim olan uzman erbaşlarla ilgili Sayın Bakandan bilgi almak istiyorum. Biliyorsunuz, yine 2004 yılında 3269 numaralı Uzman Erbaş Kanunu'nun 5'inci maddesine bir ek madde yapılmıştı. Yani "Uzman erbaşlar iki yıldan az, beş yıldan fazla olmamak şartıyla sözleşme yaparak göreve başlar ve Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığıyla ilgilendirilirler." deniyordu. "Bunlardan istihdam edildikleri kadronun görev özelliklerine göre, sınıf ve branşlarına göre, ilgili sağlık nitelikleri uygun olanların müteakip sözleşmeleri bir yıldan az, beş yıldan fazla olmamak şartıyla azami kırk beş yaşına kadar uzatılabilir." diyor kanun. Şimdi bu hüküm gereğince, kırk beş yaşına giren uzman erbaşların müteakip sözleşmeleri uzatılmamak suretiyle askerlik hizmetiyle ilişkileri kesilmektedir. Şimdi bu durumda, bu 5'inci maddeyle yapılan değişiklikten önce işe başlayan ve kırk beş yaşına girdikleri hâlde emekliliğe hak kazanamayan uzman erbaşlar mağdur duruma düşmektedir. Aynı zamanda, bu yeni sosyal güvenlik yasasıyla bu daha da artmaktadır. Şimdi 65 doğumlu olan, 93'ün ağustos ayında uzman erbaşlık görevine başlayan bir kişinin sözleşmesi kanunun ilgili madde hükmüne göre ancak 2009 Ağustos ayına kadar uzatılabilmekte ve bu durumda da, toplam hizmet süresi ancak on altı yıl olduğundan emeklilik için gerekli olan yirmi hizmet yılını tamamlayamamaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bal.
ŞENOL BAL (Devamla) - Şimdi ben sormak istiyorum Sayın Bakana veya Hükûmet yetkililerine: Bu durumda, kanunun yürürlük tarihinden önce işe başlayan ve kırk beş yaşına girdikleri hâlde emekliliğe hak kazanamayan uzman erbaşların sözleşmelerinin emeklilik sürelerini dolduruncaya kadar uzatılması konusunda ne düşünüyorsunuz? Bunun mümkün olmaması hâlinde, bu durumdaki uzman erbaşların emekliliklerini hak edinceye kadar çalışabilmelerini teminen Başbakanlık Personel Dairesi Başkanlığınca resmî devlet dairelerindeki kadrolara geçişleri sağlanabilecek midir veya bunlar emeklilik hakkını alamadan ortada mı kalacaklardır?
Ben hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Bal.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Karar yeter sayısı istiyorum efendim.
BAŞKAN - Karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir efendim.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 68 inci maddesiyle değiştirilen 5510 sayılı Kanunun geçici 7 inci maddesinin sonuna aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları
"30/4/2008 tarihinden sonra 506, 1479, 5434, 2925 ve 2926 sayılı Kanunlara göre ilk defa sigortalı veya iştirakçi olanlar hakkında bu Kanunun 28 inci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkrası hükümleri uygulanır. Geçici 2 nci maddenin birinci fıkrasının (b) bendinin son cümlesi hükmü bunlar hakkında uygulanmaz"
BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Uygun görüşle takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Konuşmacı var mı?
Buyurun Sayın Kafkas. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle birkaç konunun altını çizmek istiyorum. Buraya çıkan birçok arkadaşımız, sanıyorum daha önceden hazırlanmış metinleri ısrarla okumaktalar; kanunda bu süreç içerisinde yapılmış, önergelerle, sosyal taraflarla mutabakata varılarak yapılmış birçok düzenlemeyi hiç yapılmamış gibi, geçen, kabul edilen maddelerin hiçbirisinde böyle bir düzenleme yapılmamış gibi, sanki bu Meclis o maddeleri kabul etmemiş gibi, hâlâ eski mantıkla ve eski bildiklerini söylemektedirler. Ben, değerli kardeşlerim, yeni türküler öğrenmek lazım, bildiğiniz ezberlerinizden vazgeçmeniz lazım, yeni türküler söylemek lazım, yeni türkülerin lezzetine varmak lazım diye düşünüyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Ya sen kendi işine bak ya, kendi işine bak! Başkasının ne konuşacağına karar veremezsin! (AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu, lütfen…
MEHMET EMİN EKMEN (Batman) - Sen kendi işine bak!
AGÂH KAFKAS (Devamla) - Tabii, ben…
BAŞKAN - Sayın Kafkas, Genel Kurula hitap edin.
AGÂH KAFKAS (Devamla) - Sayın Başkanım, ben onu yapmaya çalışıyorum, hatta ben başkasının benim konuşmama karışamayacağı gibi, başkasının konuşmasına karışmamak gerektiğinin demokratik bilinci içerisindeki bir milletvekiliyim. (AK Parti sıralarından alkışlar) Buradaki farklılıkların bir zenginlik olduğuna inanan…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Başkasının hakkına saygı duy, saygı!
AGÂH KAFKAS (Devamla) - …ve farklı seslerin, farklı tonların ve farklı görüşlerin demokrasinin zenginliği olduğuna inanan ve onlardan bu ülkenin ortak akıl çıkararak sonuca doğru birlikte yürümeyi başarabileceğine inanan bir demokratım ben.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Bu kadar demagoji yapma!
AGÂH KAFKAS (Devamla) - Onun için değerli dostlar, şimdi zamanımı polemikle geçirmek yerine birkaç şeyin altını çizmek istiyorum: Bir tanesi…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Sayın Kafkas, siz bilmezsiniz!
AGÂH KAFKAS (Devamla) - … fiilî hizmet zammı uygulamasında -biraz önce Sayın Bakanımın söylediği ve değerli arkadaşlarımızın konuştuğu gibi- uluslararası normlar gereğince, yeni teknolojiler gereğince insan sağlığını etkileyen birçok bölüm yeniden ilave edilmiştir. Hiç kimse bunları ifade etmiyor.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Sayın Kafkas, olması gereken niye ifade edilsin ki, zaten olacak.
AGÂH KAFKAS (Devamla) - Şimdi, biraz önce Sayın Bakanın da söylediği gibi sosyal taraflarla bir çalışma sürdürülüyor. Temenni ediyorum ki, fiilî hizmet zammında bir mutabakat sağlanarak kazanılmış hakların korunması ilkesi burada da hayata geçirilir ve burada özellikle bu yasayla fiilî hizmet zammı uygulamasında, daha önceki kanunlarda sosyal sigorta süresine eklenirken, bu düzenlemeyle primi ödenmiş süreye eklenmektedir. Bu kapsama giren sigortalıların yaş unsurunu tamamladıkları takdirde bir an önce emekli olma imkânlarını elde edebilme şansı kendilerine sunulmaktadır.
Değerli kardeşlerim, bir defa, başından itibaren şu haksızlığı Meclise yapmaktan vazgeçmeliyiz. Sanki yarın sabah emekli olanlar emekli maaşı alamayacaklar. Türkiye'de artık altmış beş yaşına gelene kadar kimse emekli olamayacak, çalışanların hiçbirisi. Hiçbir çalışan altmış beş yaşıyla alakası olmadığının altını bir kez daha ulusun önünde çizmek istiyorum. Şu anda çalışanlar kaç yılda ve ne zaman, hangi süre çalışmayla emekli olacak haklara sahiplerse bundan sonra da aynı şekilde olacaklardır. Yeni girenlerin, on yıl içerisinde girenlerin dahi altmış beş yaşında emekli olma imkânı yoktur, yine daha kısa süre içerisinde ve mevcut yasayla olacaklardır. Yani, bunu "Emekli maaşları kesilecek…" Yok böyle bir şey. Kimsenin hakkı gasp olmayacak. 2048'de Türkiye altmış beş yaş beklentisini önüne koyabiliyorsa, bugünkü gelişmişlik hızında dünyada altmış beş yaş bugün yapılırken 2048'de biz yapacağız diyemiyorsak, zaten o zaman size derler ki "Harç bitti, yapı paydos." Dükkânı kapatın o zaman.
OKTAY VURAL (İzmir) - Devlet niye kepenk kapatsın canım! Ne demek devlet… Devletimiz devam eder.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Evet, harç bitmez.
OKTAY VURAL (İzmir) - Bitmez devlet.
AGÂH KAFKAS (Devamla) - Şimdi, Türkiye Cumhuriyeti devleti ilelebet yaşayacak.
OKTAY VURAL (İzmir) - Evet, devlet bitmez.
AGÂH KAFKAS (Devamla) - 2048'de Türkiye Cumhuriyeti devletinin yaş beklentisi seksen beşler, doksan beşler olacak, altmış beş çok geride kalacak. Ben onu söylemeye çalışıyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) - Nasıl kepenk kapatacakmış devlet? Sen kepenk kapat. Devlet kapatmaz.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - O harcı sulandırsanız da bitmez, merak etmeyin.
BAŞKAN - Sayın Vural… Sayın Vural…
AGÂH KAFKAS (Devamla) - İnsanların kulaklarını gerçeklere kapatmasını anlamakta zorluk çekiyorum.
NESRİN BAYTOK (Ankara) - Evet, biz de anlayamıyoruz!
AKİF AKKUŞ (Mersin) - Anlaşılmıyor konuşman!
AGÂH KAFKAS (Devamla) - Bu devlet ilelebet, ebet müddettir ve devleti hiç kimse bizimle tartışamaz. Bu devleti sizden daha az seven namerttir be! [AK Parti sıralarından alkışlar; MHP sıralarından "Bravo!" sesleri, alkışlar (!)]
OKTAY VURAL (İzmir) - Bravo!
AGÂH KAFKAS (Devamla) - Kimsenin tekelinde değil bu vatan sevgisi, demokrasi sevgisi.
Bu ülkede artık şundan herkes vazgeçecek…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Kafkas.
AGÂH KAFKAS (Devamla) - Bu ülkenin mukaddesleri üzerinden, bu ülkenin ortak değerleri üzerinden siyaset yapma hastalığından hepimiz vazgeçeceğiz. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
AKİF AKKUŞ (Mersin) - Siz öylesiniz, siz.
AGÂH KAFKAS (Devamla) - Bu bayrak hepimizin bayrağı. Demokrasi hepimiz için gerekli, Anayasa'nın temel ilkeleri.
AKİF AKKUŞ (Mersin) - Ne konuştuğunun farkında değilsin sen.
AGÂH KAFKAS (Devamla) - Şimdi, sosyal devlet… İlk defa, çağdaş anlamda, bu yasayla devlet taşın altına elini koyuyor, sosyal devleti inşa ediyor, birileri çıkıyor "Sosyal devleti ortadan kaldırıyoruz…"
AKİF AKKUŞ (Mersin) - Hangi sosyal devlet! Devlet mi bırakıyorsunuz!
AGÂH KAFKAS (Devamla) - Aynı metni mi okuyoruz, başka bir metin mi okuyoruz? Bu kanunu okuyorsanız sosyal devleti inşa ettiğimizi görür ve teşekkür edersiniz diye düşünüyorum. O nedenle, demokrasi kimsenin inhisarında değil, cumhuriyet kimsenin tekelinde değil, laiklik kimsenin tekelinde değil, bayrak kimsenin tekelinde değil. Bu ülkede tek bayrak, tek vatan, tek millet ilelebet yaşayacaktır diyor ve saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Kafkas.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda çerçeve 68'inci maddeye bağlı geçici 7'nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Çerçeve 68'inci maddeye bağlı geçici 8'inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum efendim:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 68 inci maddesi ile yeniden düzenlenen, 5510 sayılı Kanunun Geçici 8 inci maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan "sayılanlardan bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren sigortalılıkları başlatılanların, bu Kanunun yürürlük tarihi ile 4/10/2000 tarihi arasında" ibaresinin "sayılanların" şeklinde, "% 32'si" ibaresinin de "% 27'si" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim. Saygılarımla,
Mehmet Günal Erkan Akçay Mustafa Kalaycı
Antalya Manisa Konya
Emin Haluk Ayhan Hasan Çalış
Denizli Karaman
BAŞKAN - Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 68. çerçeve maddesiyle düzenlenen 5510 sayılı Kanunun Geçici 8. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
Tekin Bingöl Vahap Seçer Atila Emek
Ankara Mersin Antalya
Mehmet Ali Susam Tansel Barış Rahmi Güner
İzmir Kırklareli Ordu
Geçici 8. Madde: Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendi hariç diğer alt bentlerine göre sigortalılık niteliği taşıdıkları hâlde bu Kanunun yürürlük tahine kadar kayıt ve tescillerini yaptırmayanların sigortalılık hak ve yükümlülüğü bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren başlar. Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendine göre sigortalı sayılanların hak ve yükümlülüğü ise 7 nci maddenin birinci fıkrasının (b) bendine göre başlar.
Ancak, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) ve (3) numaralı alt bentlerine göre sigortalı sayılanlardan bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren sigortalılıkları başlatılanların, bu Kanunun yürürlük tarihi ile 1.1.1985 tarihi arasında geçen vergi mükellefiyet süreleri bulunmak kaydıyla, sigortalının bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren 6 ay içinde talepte bulunması hâlinde, vergi mükellefiyet sürelerinin tamamı için 80 inci maddenin ikinci fıkrasının (a) bendine göre talep tarihindeki prime esas kazancının % 32'si üzerinden borçlanma tutarı hesaplanır ve sigortalıya tebliğ edilir. Sigortalının kendisine tebliğ edilen borçlanma tutarının tamamını tebliğ tarihinden itibaren 18 ay içinde ödemesi hâlinde, bu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilir.
BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu önergeye?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Önerge üzerinde…
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Atila Emek konuşacak.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Emek. (CHP sıralarından alkışlar)
ATİLA EMEK (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın 68'inci çerçeve maddesiyle düzenlenen 5510 sayılı Kanun'un geçici 8'inci maddesiyle ilgili değişiklik önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Konuşmama başlarken yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Önergemiz üzerindeki görüşlerimi açıklamadan, biraz önce Sayın Grup Başkan Vekilimizin üzerinde konuştuğu önergeyle ilgili olarak bir açıklama yapmak istiyorum. Bizim önergemiz, fiilî hizmet zammı konusunda sadece gazetecileri değil tümünü kapsamaktadır. Gazeteciler örnek olarak verilmiştir. Sayın Bakanın önergeyi anlamamış olmasını anlamakta güçlük çektik.
Değerli milletvekilleri, değişiklik önergemiz, sigortalılar lehine ve onların sosyal haklarını koruyan düzenlemeleri içermektedir. Önergemiz ile ekonomik güçlükler ya da başka nedenlerle borçlanma olanağından yararlanamayan veya borçlarını yeniden yapılandırmakla birlikte, taksitlerini düzenli olarak ödeyemediklerinden dolayı sistemden çıkmak zorunda kalan esnaf ve sanatkârlarımız için bu tasarı yolu ile son bir defa yeni borçlanma hakkı verilmesi amaçlanmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; toplumda ekonomik sıkıntının ve yoksullaşmanın en yoğun olduğu kesimlerin başında esnaf ve sanatkârlar gelmektedir. AKP İktidarında çiftçi perişan ve yoksul bırakılmış, esnaf ve sanatkâr kepenk kapatarak iş yerinden, işinden olmuştur. Kapanan ticari unvanlı iş yeri sayısı, yıllara göre, 2003'ten başlayarak, 2003'te 13.229, 2004'te 17.221, 2005'te 17.526, 2006'da 23.342 ve 2007'de de 23.595 olmuştur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu sorunları çözmekten öte, toplumda yeni sıkıntılar yaratacak durumdadır. Tasarı sosyal barışı olumsuz etkilemiş, çeşitli toplum kesimlerinde huzursuzluk had safhaya ulaşmıştır. Çalışan kesimler meydanlarda direnişlerini sürdürmektedir. Siyasal iktidar, bu kesimlerle uzlaşı içinde çözüm aramak yerine, IMF'nin önerilerini topluma dayatmaktadır. AKP Hükûmetinin IMF'nin önerilerine aykırı da olsa bir an önce bu yanlıştan dönmesi, ulusal toplum yapımıza uygun ve toplum kesimleriyle uzlaşarak sorunu çözmesi ülkenin ve milletin yararına olacaktır. Bunu iktidarın değerlendirmesine sunarken, Parlamentonun da topluma dayatılan bu tasarının karşısında durması milletimize karşı bir görevdir.
Değerli milletvekilleri, sosyal devlet anlayışı AKP İktidarında bir kenara bırakılmış, toplum sadaka anlayışıyla yardıma muhtaç hâle getirilmiştir. Bir halk ozanımızın dediği gibi:
"Milletin sırtından doyan doyana,
Bunu gören yürek nasıl dayana?
Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana,
Bilmem söylesem mi söylemesem mi?"
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) - O sizin döneminizdeydi.
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Eski günleri söylüyorsun.
ATİLA EMEK (Devamla) - AKP İktidarında insanımız bu hâlde: Tarlalar muhtaç olmuş bir torba gübreye, halk muhtaç olmuş bir poşet erzaka. İşte gelinen nokta budur değerli arkadaşlarım. Halkın arasına girdiğinizde bunları hep görüyorsunuz, ama buralarda pembe tablolar çiziyorsunuz.
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) - Hikâye bunlar.
ATİLA EMEK (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; soysal güvenlik sosyal devletin sonucudur. Bu tasarı bireylerin sosyal güvencelerini önemli ölçüde sınırlamakta, bazı
güvenceleri de ortadan kaldırmaktadır. Mezarda emekliliği öngören bu tasarının bireyin yaşarken yararlanacağı emeklilik hakkını yok etmekle kişiye hiçbir güvence sağlamadığı açıkça görülmektedir.
Çocuklarımızın geleceğini karartıyoruz, onları pazarlıyoruz bu emeklilik durumuyla değerli arkadaşlarım. AKP İktidarına, siyasi iktidarın da topluma dayattığı bu tasarının sosyal güvenlikle ilgisi yoktur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Emek, devam edin.
ATİLA EMEK (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Siyasi iktidar ilgili kesimlerle uzlaşı sağladığını ifade etmektedir. Bu nasıl bir uzlaşıdır ki, toplum kesimleri ve sivil toplum örgütleri meydanlarda bu tasarıya karşı direnmekte, devletin memurları bu tasarı yüzünden karşı karşıya gelmekte, kuruluşunu kutladığımız üniformalı güvenlik görevlisi ile sivil memur bu hak arayışı ve IMF dayatması yüzünden çatışma noktasına gelmektedir?
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi olarak, tasarının sadece 68/8'inci maddesinde değil, diğer birçok maddesinde eksiklikler olduğu düşüncesindeyiz. Bu bağlamda, tasarı tümüyle geri çekilmeli ve ilgili toplum kesimleriyle uzlaşı içinde çözüm sağlayan bir yapıya kavuşturulmalıdır.
Değişiklik önergemiz bu anlayış doğrultusunda düzenlenmiştir. Önergemizin olumlu değerlendirilip, kabul edileceği inancıyla yüce Meclisi saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Emek.
Y O K L A M A
(CHP ve MHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan, toplantı yeter sayısının aranmasını istiyoruz.
BAŞKAN - Yoklama talebinde bulunan sayın milletvekillerinin isimlerini tespit edeceğim:
Sayın Aslanoğlu, Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Okay, Sayın Emek, Sayın Köktürk, Sayın Köse, Sayın Bingöl, Sayın Ünlütepe, Sayın Baytok, Sayın Gök, Sayın Ünsal, Sayın Yıldız, Sayın Dibek, Sayın Çelik, Sayın Asil, Sayın Işık, Sayın Akcan, Sayın Uslu, Sayın Akkuş, Sayın Taner.
Yeterli sayıda arkadaşımız yoklama istemiştir.
Elektronik cihazla yoklama yapacağım.
Yoklama için dört dakika süre veriyorum efendim.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Gelen pusulaları okuyorum:
Sayın Süleyman Çelebi buradalar mı? (CHP ve MHP sıralarından "Yok" sesleri)
Sayın Mehmet Alp buradalar mı? (CHP ve MHP sıralarından "Yok" sesleri)
Sayın Halide İncekara? (CHP ve MHP sıralarından "Yok" sesleri)
Sayın Ali Temür?
Sayın Nurettin Akman?
NURETTİN AKMAN (Çankırı) - Buradayım. (MHP sıralarından "Bravo!" sesleri)
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Beşte 1 tuttu Sayın Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) - O olmayanları da okuyun.
BAŞKAN - Tamamlandı efendim ama okuyacağım onları da.
OKTAY VURAL (İzmir) - 1 kişiyle mi tamamlandı? Tekrar okuyun.
BAŞKAN - Hayır, burada var, çok var.
OKTAY VURAL (İzmir) - O olmayanları bir daha okuyun, belki gelmişlerdir.
BAŞKAN - Abdurrahman Dodurgalı? Buradalar efendim. (MHP sıralarından alkışlar!)
Sayın Necip Taylan? Buradalar.
Sayın Turan Kıratlı? Buradalar.
Sayın Dilek Yüksel? Buradalar efendim.
Efendim, yeterli sayımız vardır.
Toplantı yeter sayısı vardır.
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İzmir Milletvekili Bülent Baratalı'nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı'nın; Devlet Memurları Kanunu ile Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı'nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Manisa Milletvekili Şahin Mengü'nün; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 19 Milletvekilinin; 17.7.1964 Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu'nun; Engelli Memurların Emekliliğini Düzenleyen 5434 Sayılı Kanunun 39 uncu Maddesinin (j) Bendinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı'nın; 3201 Sayılı "Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun"da Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı ve 24 Milletvekilinin; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 4 Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 12 Milletvekilinin; Sanatçıların Sosyal Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/465, 2/30, 2/31, 2/37, 2/64, 2/71, 2/79, 2/136, 2/147, 2/149) (S. Sayısı: 119)-----(Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 68 inci maddesi ile yeniden düzenlenen, 5510 sayılı Kanunun Geçici 8 inci maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan "sayılanlardan bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren sigortalılıkları başlatılanların, bu Kanunun yürürlük tarihi ile 4/10/2000 tarihi arasında" ibaresinin "sayılanların" şeklinde, "% 32'si" ibaresinin de "% 27'si" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim. Saygılarımla.
Mehmet Günal (Antalya) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın Başkanım, kısa bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Tabii, önergeler böyle yağmur gibi geliyor. Tabii, saygı duyuyoruz. Fakat, bakınız, bu konuda biz de nezaketi korumak durumundayız.
Az önce verilen ve burada konuşma yapan arkadaşımız… BAĞ-KUR'lulardan 2000 yılından bu yana tescil yaptırmayanlarla ilgili bir hak tanıyoruz. Yani, 2000 yılına kadar geriye gidip tescil yaptırabilir. Dolayısıyla, borçlanabilir ve uzun vadeli emeklilik süresine saydırabilecek BAĞ-KUR'lu vatandaşlarımız. Böyle bir imkân tanıyoruz.
Şimdi, diyor ki önergede: "1985'ten itibaren geçerli sayalım." İyi güzel de 2000'den önce birkaç defa bu konuyla ilgili tescil işlemi yapılmış. Birkaç defa bu tescil işlemi yapılmışken, tekrar şimdi 1985'e dönmenin doğru olmadığı düşüncesindeyim.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) - Görüşülen önerge hakkında konuşuyor Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Bakan Bey açıklama yapıyor, bir dinleyelim.
ÇALIŞMA VE SOSAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Yani, önergelerde biraz daha ciddiyet diyorum. Katılmadığımızı ifade ediyorum. Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz, sağ olun.
Önerge üzerinde konuşmak isteyen var mı efendim?
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Günal, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın 68'inci maddesiyle yeniden düzenlenen 5510 sayılı Kanun'un geçici 8'inci maddesine ilişkin değişiklik önergemiz hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime Atatürk'ün bir sözüyle başlamak istiyorum: "Bir milletin yaşlı vatandaşlarına ve emeklilerine karşı tutumu, o milletin yaşama kudretinin en önemli kıstasıdır." diyor. Şimdi görüşmekte olduğumuz kanunun önemini tekrar belirtmek üzere söyledim.
Şimdi, yine, diğer bir şahsın sözlerinden size alıntılar okuyacağım: "Nedir sosyal güvenlik sisteminin taşıyamadığı ağır yükler? Bir kere aktüer dengesinin çok bozuk olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Kapsam itibarıyla, ülkede yaşayan, sosyal devletin koruması altına girmesi gereken bir çok insanın sosyal güvenlik sistemi içinde bulunmadığını görüyoruz. Gelirin yeniden dağıtılmasının en önemli aracı olan sosyal güvenlik sistemimizin bu fonksiyonunu maalesef yerine getirmediğini görüyoruz. Finansal açıklarıyla bütçe üzerinde oluşturduğu yükler sebebiyle Türkiye'deki borçlanma maliyetlerini, faiz hadlerini, enflasyonu, istihdam-üretim ilişkisini ve neticede hepimizin şikayetçi olduğu işsizlik sarmalından çıkamamamıza neden olduğunu görüyoruz."
Sayın Başkanım, ben konsantre olamıyorum. Arkadaşlar, yoklama doldurmaya geldilerse çıkabilirler, yoksa dinlemeye devam ederlerse konuşacağım.
BAŞKAN - Efendim, Hatibi dinleyelim lütfen efendim. Sessizce, dinleyelim efendim. (AK Parti sıralarından "Yan yana konuşuyoruz" sesleri)
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Yan yana konuşmak ayrı da dışarıdaki arkadaşlara bağırıyorlar…
BAŞKAN - Buyurun Sayın Günal.
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Bu söylediğim sözleri dinleyin. Bu sözler Sayın Murat Başesgioğlu'nun 2006 yılının aralık ayında "Sosyal Güvenliğin Yeniden Yapılandırılması" isimli TİSK'in konferansında yaptığı konuşma, ben kendi sözlerimi… Dinleyin Sayın Bakanın tespitlerini.
AHMET YENİ (Samsun) - Siz kendi sözlerinizi söyleyin!
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Yine Sayın Bakan diyor ki: "Buradaki dostlarım bilirler, sosyal güvenlik açığını kara delik olarak nitelemenin son derece yanlış olduğunu, sosyal devletin diğer alanlara kaynak aktardığı gibi, sosyal güvenlik alanına da kaynak aktarmasının gerekli olduğuna yürekten inanıyorum ama bunun makul ölçüler içerisinde olması lazım. Bütçe üzerinde yaratmış olduğu olumsuz etkilerle tüm ekonomik programı sarsmaması lazım. Türkiye borçlu bir ülke. Faiz harcamalarımız toplam harcamalar içerisinde çok yekûn tutuyor. Yoksa bu borcun ağır yükü olmasa bizler de diğer gelişmiş ülkelerde olduğu gibi güvenlik sistemimize daha fazla kaynak aktarmayı memnuniyetle yaparız." diyor Sayın Başesgioğlu.
Ve bunun arkasından diyor ki: "Hepimiz bu ülkede bir sosyal güvenlik reformu yapılması gerçeğini yadsımıyoruz. Herkes yapılsın diyor. Yapılsın diyoruz ama biraz böyle aman bizim mahalleden fazla geçmeyin, bizim evin önünden fazla geçmeyin gibi hassasiyetleri de görüyoruz."
Şimdi Sayın Bakan önergeler bittikten sonra da cevap veriyor. Her konuda açıklama yapıyor. Yukarıda Plan ve Bütçe Komisyonunda kendisine sormuştum. Buna benzer bir sözü Sosyal Güvenlik Kurumumuzun eski başkanı diyelim artık, Sayın Birol Aydemir, bir toplantıda aynen bunu söylüyor: "Her köyde bir yol geçeceği zaman vatandaşlar yolun geçmesini ister ama hiçbirisi kendi evinin önünden geçmesini istemez." demişti. Ben de aynı sözleri Komisyonda Sayın Bakana da ithafen söylemiştim ve dedim ki: Evet, herkes ister köyde. Ne zaman ister? Sayın Başesgioğlu'nun söylediği gibi adaletli bir şekilde dağıtırsak, herkes yolun o güzergâhtan geçmesi gerektiğine inanırsa buna destek olur, ama birisinin evinin önünden geçerken eğer bir böyle (S) veya (L) çizerseniz, bütün diğer köylüler buna itiraz eder.
Şimdi, yine buradan soruyorum, Sayın Birol Aydemir'e iade etmişken. Kendisi kısa sürede Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığına atandıktan sonra, yine aynı Bakanımız tarafından -önce vekâleten devam ediyordu- görevden alındı. Ben de şaşırdım şimdi, mademki görevden alacaksınız, niye asaleten atamasını yaptınız? Zaten Sayın Bakan başladığında vekâleten devam ediyordu.
Şimdi, böyle çok önemli bir reform, ülkenin en önemli reformu diye görüşülen, IMF'nin sürekli size bastırdığı "yok, parayı size veremem" dediği bir reformda, bu Kurumun başındaki bir arkadaşımız -ki yeni çıkan kanuna göre hepsini birleştirmek üzere, üç kurumu- çalışan arkadaşımız, aniden görevden alınıyor.
Ben, Sayın Bakandan, deminki cevap verme heyecanını yine göstermesini ve bu konuda açıklama yapmasını talep ediyorum.
Bu duygularla teşekkür ediyorum. Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Günal.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Evet, çerçeve 68'inci maddeye bağlı geçici 8'inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Çerçeve 68'inci maddeye bağlı geçici 12'nci madde üzerinde üç adet önerge vardır.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 68 inci maddesi ile düzenlenen 5510 sayılı Kanunun Geçici 12 inci maddesinin son fıkrasının aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Agâh Kafkas Halide İncekara
Giresun Çorum İstanbul
T. Ziyaeddin Akbulut M. Mücahit Fındıklı Mustafa Ünal
Tekirdağ Malatya Karabük
63 üncü maddede sayılan finansmanı Kurumca sağlanacak sağlık hizmetleri ile 65 inci madde gereği ödenecek gündelik, yol, yatak ve yemek giderlerinin 72 inci madde hükümlerine göre Kurumca ödenecek bedelleri tespit edilip yayımlanıncaya, 73 üncü madde hükümlerine göre sağlık hizmeti sunucuları ile sözleşmeler yapılıncaya kadar, Kurum tarafından belirlenmiş olan usul ve esaslar, sağlık hizmeti bedelleri ile protokol ve sözleşmeler geçerlidir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 68 inci maddesi ile değiştirilen, 5510 sayılı Kanunun Geçici 12 nci maddesinin altıncı fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla.
Süleyman Latif Yunusoğlu Recep Taner Mustafa Kalaycı
Trabzon Aydın Konya
Beytullah Asil Mehmet Günal
Eskişehir Antalya
"60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin (1) numaralı alt bendi ile (g) bendi kapsamında bulunanların sağlık hizmetlerinde 68 inci maddenin ikinci fıkrasında belirtilen katılım payları, beş yıl süreyle % 50 oranında uygulanır."
BAŞKAN - Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 68. Maddesi ile değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 12. Maddesinin altıncı fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kemal Kılıçdaroğlu Hakkı Suha Okay Ferit Mevlüt Aslanoğlu
İstanbul Ankara Malatya
Cevdet Selvi Oğuz Oyan Abdullah Özer
Kocaeli İzmir Bursa
Tansel Barış Esfender Korkmaz Tekin Bingöl
Kırklareli İstanbul Ankara
"Aile hekimleri tarafından başlatılan sevk zincirine uygun olarak alınan sağlık hizmetlerinde 68 inci maddenin ikinci fıkrasında belirtilen katılım payları, üç yıl süreyle % 50 oranında azaltılarak uygulanır."
BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılmıyoruz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Sayın Tekin Bingöl konuşacaklar.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bingöl. (CHP sıralarından alkışlar)
TEKİN BİNGÖL (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.
Doğrusu, vermiş olduğumuz bu önergenin Sayın Komisyon ve Sayın Bakan tarafından nasıl karşılanacağını çok merak ediyorum. Zira bu önerge, son derece mütevazı ve vatandaşlarımızı sağlık konusunda bir nebze olsun rahatlatıp, katkı koyabilecek bir önerge.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı'nın önemli bir kısmı sağlık hizmetleriyle ilgili ve maalesef bu maddelerin bir çoğu da geriye dönüşe ve hak kayıplarına yol açmakta.
Aslında şu anda Türkiye'de verilen sağlık hizmetlerine baktığımızda şunu görmekteyiz: Özellikle 22 Temmuz seçimlerinden sonra Sayın Bakan ve Sağlık Bakanlığının bürokratları tarafından kamuoyuna taşınan kamu hastane birlikleri yasa tasarısı, tam gün yasa tasarısı taslakları hekimler arasında ciddi bir tedirginliğe yol açmıştır. Yapılan açıklamalar hiçbir zaman tatmin edici bulunmamış, bu taslaklarla birlikte devlet hastanelerinde, kamu hastanelerindeki çalışma ortamındaki dejenerasyon ve hekimlerin can güvenliklerinin ortadan kalkmış olması, maalesef kamu hastanelerinden ciddi bir kaçışı beraberinde getirmiştir. Özellikle, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi ile İç Anadolu'daki devlet hastanelerinden çok ciddi istifalar söz konusu olmuş ve maalesef 3 binin üzerinde uzman hekim hepinizin bildiği gibi devlet hastanelerindeki görevlerinden istifa etmişlerdir. Bu istifalar, zaten birer uzman hekimin ya da en fazla iki uzman hekimin olduğu bu hastanelerde çok ciddi tanı ve tedavi hizmetleriyle birlikte, sağlık raporlarının bile alınmasını engellemiştir. Bu, vatandaşlarımıza çok ciddi bir külfet getirmektedir.
Değerli milletvekilleri, hastanedeki bu kaçış çok manidar bir şekilde, 15 Şubatta yayınlanan bir genelgeyle çok daha farklı bir boyuta taşınmıştır. Bu genelge, devletine güvenen özel sektör yatırımcılarını âdeta canından bezdirmiştir. Devletin güvencesi altında yatırım yapan bu sektör temsilcileri, şimdi eli kolu bağlanmış vaziyetteler; yatırımlarını geliştirememektedirler, ilave tesisler yapamamaktadırlar, tıbbi cihaz alamamakta, hastanelerine hekim bile alıp çalıştıramamaktadırlar. Bunların hepsi Sağlık Bakanlığının iznine tabi tutulmakta. Bu katı kuralcılığın, bu, sizce zaman zaman dile getirilen aşırı devletçi anlayışın tam göbeğinde bir uygulama değil de nedir? Her şey ama her şey, özellikle dal merkezlerini ve semt polikliniklerini çalışamaz hâle getirmiştir değerli arkadaşlar.
Şimdi bu kuruluşlar çok ciddi bir sıkıntı içindedirler. Bütün bu uygulamalar, Türkiye'deki sağlık politikalarını AKP İktidarının gündeme getirdiği sağlıkta dönüşümü, sağlıkta kaosa dönüştürmüştür. Şimdi Türkiye'de sağlık politikaları bir kaos şeklinde yürütülmektedir ve maalesef bu politika Türkiye'de sağlık hizmetlerini içinden çıkılmaz bir hâle getirmiştir.
Değerli milletvekilleri, sunmuş olduğumuz bu önerge son derece mütevazı bir önerge. Bu önergede şunu diyoruz: "Katılım payları, üç yıl süreyle yüzde 50 oranında azaltılarak uygulanabilir" ibaresinin "uygulanır" hâle dönüştürülmesini önermekteyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bingöl.
TEKİN BİNGÖL (Devamla) - Takdir edersiniz ki bu tür esnek belirlemeler o uygulamayı ortadan kaldırır. Ama, biz "uygulanır" ibaresinin burada yer almasını istemekle, hiç olmazsa, mütevazi
anlamda vatandaşlarımıza sağlık konusunda küçücük de olsa bir katkı sağlamayı amaçlıyoruz ve umut ediyorum ki yasa tasarısına hiçbir külfet getirmeyen, hiçbir zorluk getirmeyen bu önerge Sayın Bakan ve siz değerli milletvekilleri tarafından dikkate alınır.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Bingöl.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 68 inci maddesi ile değiştirilen, 5510 sayılı Kanunun Geçici 12 nci maddesinin altıncı fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederim. Saygılarımla,
Süleyman L. Yunusoğlu (Trabzon) ve arkadaşları
"60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin (1) numaralı alt bendi ile (g) bendi kapsamında bulunanların sağlık hizmetlerinde 68 inci maddenin ikinci fıkrasında belirtilen katılım payları, beş yıl süreyle % 50 oranında uygulanır."
BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın Başkanım, kısa bir açıklama yapmak istiyorum. Arkadaşlar, başka fırsat da bulamadığım için bu şekilde açıklamak zorundayım.
Az önce Sayın Günal bir değerlendirme yaptı Kurum Başkanlığıyla ilgili. Önce şunu ifade edeyim: Sayın Günal bunu Komisyonda da -tahminim- üç kere veya dört kere bu değerlenmeyi yaptı ve yapmaya devam ediyor.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Hâlâ cevap alamadım.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Doğrusu, Sayın Günal artık, bürokrat değil milletvekili. Bir siyasetçi gözüyle işe bakmasını ben doğrusu daha isabetli bulurum; birincisi bu.
İkincisi: Yani, buradan, kişisel dostlukları Meclisin kürsüsünde çalışmayı da doğru bulmuyorum. Ayrıca, bir kurumsal dayanışma varsa bunun da çok şık olmadığını söylüyorum ve şunu da ifade ediyorum: Biz, hiç kimseyi görevden almadık -bu anlamda, Kurum Başkanlığı için söylüyorum- aksine, Kurum Başkanlığına getirdik, ayrılana da "Niye gidiyorsun?" demeyiz tabii. Bunu bize söyletmek istiyorsanız, bunu söylemek durumundayız. Biz kimseyi görevden almadık, göreve getirdik, giden varsa da yani "güle güle" demekten başka söyleyeceğimiz bir şey yok.
Bir diğer konu da, son yapılan değerlendirmede değerli milletvekilimiz "Bu katkı payları yüzde 50'ye indirilir.", "… indirilir" cümlesindeki elastikiyetin olmaması gerektiğini söylüyorlar, önergelerinde. E buna da biz şöyle katılmıyoruz: Amacımız burada aile hekimliğini özendirmek, aile hekimliği sistemini Türkiye'de yaygın hâle getirmek ve bu uygulamayı… Sevk zinciri, aile hekimliği üzerine bina edilerek gerçekleşirse muayene, ilaç, ortez ve protezde yüzde 50'lik bir indirimin yapılacağını ifade ediyoruz. Yalnız burada bildiğiniz gibi, geçen dönem de yeşil kartlılarla ilgili bir uygulama yaptık. Yani katkı payının olmadığı bir süreç yaşadık ve orada çok ciddi suiistimallerle karşı karşıya kaldık ve katkı payı gelince de sistem rayına oturdu. Sonuçlarını görmediğimiz için bu uygulamanın böyle olması doğrudur. Sonuçlar görülünce ve sistem rayına oturunca bir sorun yaşanmaz diyorum.
Önergeye takılmıyoruz efendim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Bakan.
Evet, konuşmak isteyen var mı efendim?
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Günal…
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Bir küçük düzeltme…
BAŞKAN - Böyle bir usul yok, yani şimdi İç Tüzük'te böyle…
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Nasıl usul yok Sayın Başkanım, ismimi söyleyerek "Bürokratlığı bıraksın." dedi.
BAŞKAN - Buyurun ne diyecekseniz, buyurun.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Küçük bir düzeltme yerimden yapacağım, ayakta söz istemiyorum.
BAŞKAN - Buyurun, yerinizden şey yapın.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım "bürokrat alışkanlığıyla" diyor, evet bürokrasiden geldim, öğretim üyeliğinden de geldim ama bu sorduğum sorunun da bununla ilgisi yok, çok net bir soru sordum kendisine.
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) - Öğretim üyeliğiyle hiç alakalı değil bu!
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Yani bir saniye size söz gelmedi lütfen…
Sorduğum soru çok net. Sayın Bakanım geldiği zaman bu arkadaşımız orada vekâleten duruyordu, kendisi asaleten atamıştı, önceden de değil AKP Hükûmeti döneminde geldi. Ben bir şey soruyorum, burada şahıstan ziyade gelir gelmez atanmasına rağmen, Sayın Bakan başladıktan sonra asaleten atanmasına rağmen, aradan çok kısa bir süre geçmeden arkadaşımız ayrıldı. Yukarıdaki tartışmalarda, Komisyonda, alt komisyonda Sosyal Güvenlik Kurumunun Başkanı yoktu. Böyle önemli bir şey diyorum. Çatıyı birleştirdik, üç tane kurumu; Başkanın bunun dönüşüm aşamasında görev alması gerekirken, ne kanun sürecinde vardı ne Komisyon sürecinde vardı.
AGÂH KAFKAS (Çorum) - O değerli arkadaşımızdan DPT'de yararlanmaya devam ediyoruz.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Size cevabınızı vereceğim, bekleyin.
Dolayısıyla, bunun da benim bürokratlığımla, milletvekilliğimle alakası yok.
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Günal, konuşmanız tutanaklara geçti efendim.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sadece bunu sordum. Yeniden kendisi görevden alındı.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Bir tek cümleyle açıklama yapayım Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın milletvekilim, bakın kürsüde dediniz ki: "Görevden aldınız."
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Evet.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Ben de diyorum ki:"Görevden almadım." Giden için de bizim diyecek bir şeyimiz yok dedim, söylediğim bu. Ama şimdi oturduğunuz yerden "Görevden ayrıldı." diyorsunuz. "Görevden ayrıldı" demek ayrı bir şey, görevden almak ayrı bir şey. Ben, ilgili bahse konu arkadaşı göreve getiren Bakanım.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Evet.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Ama ayrılan, arkadaştır. Yani, ayrılmak ayrı bir olay, görevden almak ayrı bir olay.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Kendi gitti, kendi.
BAŞKAN - Anlaşıldı efendim, tutanaklara geçti.
Buyurun Sayın Yunusoğlu.
SÜLEYMAN LATİF YUNUSOĞLU (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 119 sıra sayılı kanun tasarısının 68'inci maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında görüşlerimizi arz etmek üzere huzurlarınızdayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, tasarının 68'inci maddesinde, aile hekimleri tarafından başlatılan sevk zincirine uygun olarak alınan sağlık hizmetlerinde belirtilen katılım paylarının üç yıl süreyle yüzde 50 oranında azaltılarak uygulanabileceği öngörülmektedir. Bizim önergemizde ise gelir düzeyi düşük olanlar için bu sürenin beş yıl süreyle yüzde 50 oranında uygulanması önerilmektedir. Türkiye İstatistik Kurumu rakamlarına göre 12 milyon 930 bin yurttaşımız yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır. Türkiye İstatistik Kurumu mart başında kişi başına düşen geliri 5.480 dolar olarak açıklarken mart ayının ortasında 7.500 dolar, 31 Martta ise 9.333 dolar olarak açıklamıştır. Yani millî gelirimizde bir ayda 2 misline yakın bir artış olmuş. Bu tespit, Türkiye İstatistik Kurumunun rakamlarının ne kadar güvenilir olduğunu ortaya koyması bakımından önemlidir.
2007 yılı içinde yeşil kart alan yurttaşlarımızın sayısı 16 milyon 400 binin üzerindeyken TÜİK tarafından açıklanan 533 YTL'nin gelirli kişi sayısı ise 12 milyon 930 bindir. Bu çelişki acaba neden kaynaklanmaktadır? Yeşil kart alabilmek için, mevcut uygulamada, aylık gelirin ya da aile içindeki gelir payının net asgari ücretin üçte 1'inden az olması gerekmektedir. Yeşil kart alma şartlarını da değiştiriyorsunuz ve zorlaştırıyorsunuz. Artık, kişinin geliri yanında taşınır ve taşınmaz malları ve bunlardan doğan hakları da dikkate alınacak. Bunun anlamı: Seçim dönemlerinde yeşil kartlı sayısı artacak, seçim sonrasında hızla azalacaktır. Katılım payı ödemelerinde vatandaşlarımızın sıkıntı yaşayacağı da açıktır.
Diğer taraftan, dün kabul edilen bir önergeyle, vatandaşlarımızın özel hastanelerden yararlanmaları durumunda tedavi için komisyon tarafından belirlenecek ücretin yüzde 100'üne kadar ek ödeme yapması kabul edilmiştir. Bu sistem içinde, katılım payını dahi ödemede zorluk çekmesi muhtemel vatandaşlarımızın özel hastanelere gitmesi hayaldir.
Hâl böyle iken Sayın Başbakan çıkacak ve ses düzeyi yüksek mikrofonlarda, bütün yurttaşlarımızın özel hastanelere gidebileceğini açıklayacaktır! Eskiden işçi, memur, BAĞ-KUR'lu ayrımı vardı; şimdi A grubu hastanelere gidebilenler, B grubu hastanelere gidebilenler ayrımı yapılacaktır. Hani siz hastaneleri birleştirdiğinizde SSK'lı, BAĞ-KUR'lu, memur ayrımını kaldırmakla övünüyordunuz? Şimdi, kişinin en temel insan hakkı olan sağlık hakkında bile ayrıma gidiyorsunuz. Parası olan nitelikli sağlık hizmeti almaya devam edecek, parası olmayan sürünecek. İşte Adalet ve Kalkınma Partisinin adaleti budur.
Dün bu görüşmeler yapılırken Sayın Bakan "Gerek işverenlerle gerek sivil toplum örgütleriyle gerek meslek odalarıyla gerek çalışanların temsilcileriyle mutabakata vardık, onlara zamanımı ayırdım, onları bıkmadan, usanmadan dinledim." dediler. Evet, doğrudur. Takip ediyoruz, Sayın Bakan bu grupların hepsiyle görüşmüştür. Dolayısıyla, kendisine müteşekkir olduğumuzu ifade etmek istiyorum. Ancak vakit
ayırıp dinlemekten daha önemli olan, onların önerilerini dikkate alıp bu yasada gündeme getirmek ve onların önerilerini yerine getirmektir diye düşünüyorum.
Yine, bu kanunun üçüncü bölümü görüşülürken Adalet ve Kalkınma Partisinin sayın konuşmacısı burada sokak eylemlerinin çalışanlar ve temsilcileri tarafından yapılmasını haksızlık olarak niteledi "Ben de sokaktan geliyorum." dedi. Ancak gerek çalışanlar ve gerek çalışanların temsilcileri bu kanunun ülkeyi sosyal kaosa götüreceğinden bahsediyor ve bu konuşmacı…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Yunusoğlu.
SÜLEYMAN LATİF YUNUSOĞLU (Trabzon) - … bu değerli arkadaşımız bize öyle bir devlet profili, sosyal devlet profili çizdi ki ben akşam yatağıma yatarken acaba biz başka ülkelerden mi buraya geldik, Türkiye'de yaşamıyor muyuz diye kendimden şüphe etmeye başladım. Şimdi, aynı değerli arkadaşımız, burada sosyal devlet olmanın gereğini yerine getirdiklerini ifade etmek suretiyle, vatandaşlarımızın büyük çoğunluğuna gıda yardımı ve yakacak yardımı yaptıklarını söyledi. Peki, acaba bu ifadeler ile bize sosyal devleti mi anlattı, yoksa fakirleşen milletimizi mi anlattı? Bu sorunun cevabını takdirlerinize sunuyor, önerimizin kabulü dileğiyle hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Yunusoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 68 inci maddesi ile düzenlenen 5510 sayılı Kanunun Geçici 12 nci maddesinin son fıkrasının aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları
63 üncü maddede sayılan finansmanı Kurumca sağlanacak sağlık hizmetleri ile 65 inci madde gereği ödenecek gündelik, yol, yatak ve yemek giderlerinin 72 inci madde hükümlerine göre Kurumca ödenecek bedelleri tespit edilip yayımlanıncaya, 73 üncü madde hükümlerine göre sağlık hizmeti sunucuları ile sözleşmeler yapılıncaya kadar, Kurum tarafından belirlenmiş olan usul ve esaslar, sağlık hizmeti bedelleri ile protokol ve sözleşmeler geçerlidir.
BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Uygun görüşle takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılıyoruz efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kurumun 73'üncü madde hükümlerine göre sağlık hizmeti sunucularıyla yapılacak sözleşmelerin hazırlanıp yayımlanmasına kadar mevcut sözleşmelerin geçerli olması amaçlanmıştır.
Y O K L A M A
(MHP ve CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) - Sayın Başkan, toplantı yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN - Toplantı mı, karar mı?
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) - Toplantı yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN - O zaman yirmi kişi kalkmanız lazım.
Sayın Vural, Sayın Enöz, Sayın Akcan, Sayın Yunusoğlu, Sayın Taner, Sayın Akkuş, Sayın Uslu, Sayın İnan, Sayın Çelik, Sayın Coşkun, Sayın Çalış, Sayın Yalçın, Sayın Günal, Sayın Köse, Sayın Aslanoğlu, Sayın Köktürk, Sayın Özkan, Sayın Yıldız, Sayın Baytok, Sayın Bingöl. Tamam efendim.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayımız vardır. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Bir dakika… Hangi önerge efendim? (MHP sıralarından gülüşmeler)
BAŞKAN - Hükümetin katıldığı, Komisyonun takdire bıraktığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda çerçeve 68'inci maddeye bağlı 12'nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, çalışma süremize çok az zaman kaldı. Sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için, 15 Nisan 2008 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 20.55