Sayın meslektaşlarımız; bu bölümde yer alan "Sorular ve Yanıtlar" her eczane işletmesinde karşılaşılan genel konularda sizlere bir fikir verebilmek amacı ile düzenlenmiştir.

Süreç içersinde güncellenmektedir.

YASAL-MALİ BİLGİLER köşesinde yer alan diğer yazılara da zaman zaman bakmanız sizin için faydalı olacaktır.

 

*Çalınan veya kaybolan mallar gider yazılabilir mi?

         İşletmelerde çalınan veya kaybolan malların bedelleri gider yazılamaz. Ayrıca söz konusu kayıpların değeri düşen mal kapsamında değerlendirilmesi de mümkün değildir.

         Nitekim vergi idaresinin görüşü de bu yönde olup vermiş olduğu birçok özelgede bunu tekrarlamıştır. Ayrıca uygulamada yazılı olarak ortaya çıkan görüşlerin tamamı vergi idaresinin görüşü yönündedir.

         Konuya ilişkin Danıştay’ın görüşü ise net değildir. Çeşitli tarihlerde verilen kararlarlarda farklı görüşler savunulmuştur. Şöyle ki; Danıştay 4. daire tarafından verilen 19.10.1959 ve 07.10.1958 tarihli kararlarda, 3. daire tarafından verilen 16.02.1999 tarihli kararda çalınan veya kaybolan malların gider yazılabileceği belirtilirken, yine 4. dairenin 03.10.1979 tarihli kararında çalınan mal bedellerinin ticari kazançtan indirilemeyeceği belirtilmiştir.

         Bunun yanı sıra, yine Danıştay 4. dairesi tarafından verilen 21.06.1971 tarihli kararda ise malların nakil sırasında kaybolduğu yönündeki iddianın belgelendirilmesi gerektiği ifade edilmiştir.

         Verilen kararların incelemesinden de açıkça anlaşılacağı gibi Danıştay’ın konuya ilişkin kararın görüşü net değildir ve farklı görüşleri savunan kararları vardır.

         Konuya ilişkin Danıştay kararlarında bir istikrar olmamasına karşın Maliye Bakanlığı tarafından verilen muktezalar çalınan veya kaybolan malların gider yazılamayacağı yönündedir.

 

*Yanan, kaybolan veya çalınan malların Katma Değer Vergisi.

         Katma Değer Vergisi Kanununun 30/c maddesi uyarınca, deprem veya sel felaketi nedeniyle zayi olanlar hariç olmak üzere zayi olan malların katma değer vergisi indirim konusu yapılamaz.

         05.02.2000 tarihinden önce ise deprem veya sel felaketleri için bir ayrıcalık bulunmamakta, sebebi ne olursa olsun zayi olan malların katma değer vergisinin indirimi reddedilmekteydi.

         Yanan, kaybolan ya da çalınan malların veya yangın sonucu değerini yitiren binaların aktife girişinde indirilen katma değer vergisi, yangın, kaybolma, hırsızlık olayının gerçekleştiği dönem katma değer vergisi beyannamesinde “ilave edilecek katma değer vergisi” olarak beyan edilecektir. İndirimi kabul edilmeyen söz konusu katma değer vergisinin gider olarak kayıtlara atılması mümkündür.

         2000 yılına kadar deprem ve sel nedeniyle değerini yitiren mallar için de yukarıda anlattığımız hükümler geçerliydi. Yapılan değişiklikle sel ve deprem felaketi nedeniyle zayi olan malların katma değer vergisinin indirimi mümkün hale gelmiştir.

         Ancak İlaç Sektörünü ilgilendiren 28.01.2002 tarihli Maliye Bakanlığı muktezasında “Kullanım süresi geçmesi nedeni ile bir komisyon nezaretinde imha edilen ilaçların, zayi olan mallar kapsamında değerlendirilmesi mümkün bulunmamaktadır. Dolayısıyla, imha edilen söz konusu ilaçların alış faturalarında gösterilen katma değer vergisinin indirim konusu yapılabileceği tabiidir” şeklinde hüküm verilmiştir. Dolayısıyla özel durumlarda katma değer vergisinin indirimi kabul edilebilmektedir.

 

*Eczanelerimizde neleri gider olarak gösterebiliriz?

         Gelir Vergisi Kanunu 40. maddede tanımlandığı üzere safi kazancın tespit edilmesi için aşağıdaki giderlerin indirilmesi kabul edilir;

         1-Ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan giderler.

         2-Hizmetli ve işçilerin iş yerinde veya iş yerinin müştemilatında iaşe ve ibate giderleri, tedavi ve ilaç giderleri, sigorta primleri ve emekli aidatı, G.V.K. 27. maddede yazılı giyim giderleri.

         3-İşle ilgili olmak şartı ile, mukavelenameye veya ilama veya kanun emrine istinaden ödenen zarar, ziyan ve tazminatlar.

         4-İşle ilgili ve yapılan işin ehemmiyeti ve genişliği ile mütenasip seyahat ve ikamet giderleri.

         5-Kiralama yoluyla edinilen veya işletmeye dahil olan ve işte kullanılan taşıtların giderleri.

         6-İşletme ile ilgili olmak şartıyla; bina, arazi, gider, istihlak, damga, belediye vergileri, harçlar ve kaydiyeler gibi ayni vergi, resim ve harçlar.

         7-Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre ayrılan amortismanlar.

         8-İşverenlerce, Sendikalar Kanununun hükümlerine göre sendikalara ödenen aidatlar.

         9-İşverenler tarafından ücretliler adına bireysel emeklilik sistemine ödenen katkı payları.

         10-Fakirlere yardım amacıyla gıda bankacılığı faaliyetinde bulunan dernek ve vakıflara Maliye Bakanlığınca belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde bağışlanan gıda, temizlik, giyecek ve yakacak maddelerinin maliyet bedeli.

         11-Türkiye İş Kurumu tarafından düzenlenen işbaşı eğitim programlarından faydalananlara, programı yürüten işverenlerce fiilen ödenen tutarlar (Bu kapsamda işverenler tarafından ticari kazancın tespitinde ücretle ilişkilendirilmeksizin her bir katılımcı itibarıyla indirim konusu yapılacak tutar aylık olarak asgari ücretin brüt tutarının yarısını aşamaz.).

 

         Gelir Vergisi Kanunu 68. maddede de şunları tanımlamıştır;

         1-Mesleki kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için ödenen genel giderler (Kira, elektrik, su, telefon, sarf malzemeleri vs. ücretleri)

          2-Hizmetli ve işçilerin iş yerinde veya iş yerinin müştemilatındaki iaşe ve ibate giderleri, tedavi ve ilaç giderleri, sigorta primleri ve emekli aidatı (bu primlerin ve aidatın geri alınmamak üzere Türkiye’de kain sigorta şirketlerine veya emekli ve yardım sandıklarına ödenmiş olması ve emekli ve yardım sandıklarının tüzel kişiliği haiz bulunmaları şartıyla) ile 27 nci maddede yazılı giyim giderleri.

         3-Mesleki faaliyetle ilgili seyahat ve ikamet giderleri (seyahat maksadının gerektirdiği süre ile sınırlı olmak şartıyla).

         4-Mesleki faaliyette kullanılan tesisat, demirbaş eşya ve envantere dâhil taşıtlar için V.U.K. hükümlerine göre ayrılan amortismanlar.

         5-Kiralanan veya envantere dâhil olan ve işte kullanılan taşıtların giderleri.

         6-Alınan mesleki yayınlar için ödenen bedeller.

         7-Mesleki faaliyetin ifası için ödenen mal ve hizmet alım bedelleri.

         8- Serbest meslek faaliyetleri dolayısıyla emekli sandıklarına ödenen giriş ve emeklilik aidatları ile mesleki teşekküllere ödenen aidatlar.

         9-Mesleki kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için ödenen meslek, ilan ve reklâm vergileri ile işyeri ile ilgili ayni vergi, resim ve harçlar.

         10-Mesleki faaliyetle ilgili olarak kanun, ilam ve mukavelenameye göre ödenen tazminatlar. (Her türlü para cezaları ve vergi cezaları ile Eczacı Odası Haysiyet Kurulu tarafından verilen para cezaları gider olarak gösterilemez)

 

         Ayrıca Gelir Vergisi Kanunu 89. maddesinde ifade edildiği şekilde gelir vergisi beyannamesinde bildirilecek gelirlerden aşağıdaki indirimler yapılabilir:

  1- Beyan edilen gelirin %15’ini ve asgari ücretin yıllık tutarını aşmamak şartıyla (Bu şartın tespitinde işverenler tarafından ücretliler adına bireysel emeklilik sistemine ödenen katkı payları ile 63 üncü maddenin birinci fıkrasının (3) numaralı bendi ve bu bent kapsamında indirim konusu yapılacak prim ödemelerinin toplam tutarı birlikte dikkate alınır.) mükellefin şahsına, eşine ve küçük çocuklarına ait hayat sigortalarına ödenen primlerin %50’si ile ölüm, kaza, hastalık, sağlık, engellilik, analık, doğum ve tahsil gibi şahıs sigorta primleri (Sigortanın Türkiye’de kâin ve merkezi Türkiye’de bulunan bir emeklilik veya sigorta şirketi nezdinde akdedilmiş olması, prim tutarlarının gelirin elde edildiği yılda ödenmiş olması ve ücret geliri elde edenlerin ücretlerinin safi tutarının hesaplanması sırasında ayrıca indirilmemiş bulunması şartıyla, eşlerin veya çocukların ayrı beyanname vermeleri halinde, bunlara ait prim kendi gelirlerinden indirilir.)

Bakanlar Kurulu bu bentte yer alan oranları yarısına kadar indirmeye, iki katına kadar artırmaya ve belirtilen haddi, asgari ücretin yıllık tutarının iki katını geçmemek üzere yeniden belirlemeye yetkilidir.

         2-Beyan edilen gelirin % 10’unu aşmaması, Türkiye’de yapılması ve gelir veya kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunan gerçek veya tüzel kişilerden alınacak belgelerle tevsik edilmesi şartıyla, mükellefin kendisi, eşi ve küçük çocuklarına ilişkin olarak yapılan eğitim ve sağlık harcamaları (mükerrer 121 inci madde çerçevesinde eğitim ve sağlık harcamaları nedeniyle vergi indiriminden yararlanan ücretliler, aynı harcamalarını bu hükümden yararlanarak matrahlarından indiremezler.

         3-Serbest meslek faaliyetinde bulunan veya basit usulde vergilendirilen engellilerin beyan edilen gelirlerine, 31 inci maddede yer alan esaslara göre hesaplanan yıllık indirim (Bu indirimden bakmakla yükümlü olduğu engelli kişi bulunan serbest meslek erbabı ile hizmet Erbabı -tevkifat matrahı dahil- da yararlanır.

         4- Genel ve özel bütçeli kamu idareleri, il özel idareleri, belediyeler, köyler ile kamu yararına çalışan dernekler ve Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflara yıllık toplamı beyan edilecek gelirin % 5’ini (kalkınmada öncelikli yöreler için % 10’unu) aşmamak üzere, makbuz karşılığında yapılan bağış ve yardımlar.

         5- Genel ve özel bütçeli kamu idarelerine, il özel idarelerine, belediyelere ve köylere bağışlanan okul, sağlık tesisi ve yüz yatak (kalkınmada öncelikli yörelerde elli yatak) kapasitesinden az olmamak üzere öğrenci yurdu ile çocuk yuvası, yetiştirme yurdu, huzurevi, bakım ve rehabilitasyon merkezi ile mülki idare amirlerinin izni ve denetimine tabi olarak yaptırılacak ibadethaneler ve Diyanet İşleri Başkanlığı denetiminde yaygın din eğitimi verilen tesislerin ve Gençlik ve Spor Bakanlığına ait gençlik merkezleri ile gençlik ve izcilik kamplarının inşası dolayısıyla yapılan harcamalar veya bu tesislerin inşası için bu kuruluşlara yapılan her türlü bağış ve yardımlar ile mevcut tesislerin faaliyetlerini devam ettirebilmeleri için yapılan her türlü nakdî ve aynî bağış ve yardımların tamamı.
         6- Fakirlere yardım amacıyla gıda bankacılığı faaliyetinde bulunan dernek ve vakıflara Maliye Bakanlığınca belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde bağışlanan gıda maddelerinin maliyet bedelinin tamamı.

         7- Genel ve özel bütçeli kamu idareleri, il özel idareleri, belediyeler, köyler, kamu yararına çalışan dernekler, Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflar ve bilimsel araştırma faaliyetinde bulunan kurum ve kuruluşlar tarafından yapılan ya da Kültür ve Turizm Bakanlığınca desteklenen veya desteklenmesi uygun görülen;

         a) Kültür ve sanat faaliyetlerine ilişkin ticari olmayan ulusal veya uluslararası organizasyonların gerçekleştirilmesine,

         b) Ülkemizin uygarlık birikiminin kültürü, sanatı, tarihi, edebiyatı, mimarisi ve somut olmayan kültürel mirası ile ilgili veya ülke tanıtımına yönelik kitap, katalog, broşür, film, kaset, CD ve DVD gibi manyetik, elektronik ve bilişim teknolojisi yoluyla üretilenler de dahil olmak üzere görsel, işitsel veya basılı materyallerin hazırlanması, bunlarla ilgili derleme ve araştırmaların yayınlanması, yurt içinde ve yurt dışında dağıtımı ve tanıtımının sağlanmasına,
         c) Yazma ve nadir eserlerin korunması ve elektronik ortama aktarılması ile bu eserlerin Kültür ve Turizm bakanlığı koleksiyonuna kazandırılmasına,

         d) 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamındaki taşınmaz kültür varlıklarının bakımı, onarımı, yaşatılması, rölöve, restorasyon, restitüsyon projeleri yapılması ve nakil işlerine,

         e) Kurtarma kazıları, bilimsel kazı çalışmaları ve yüzey araştırmalarına,
         f) Yurt dışındaki taşınmaz Türk kültür varlıklarının yerinde korunması veya ülkemize ait kültür varlıklarının Türkiye’ye getirtilmesi çalışmalarına,

         g)Kültür envanterinin oluşturulması çalışmalarına,

         h) 2863 sayılı Kanun kapsamındaki taşınır kültür varlıkları ile güzel sanatlar, çağdaş ve geleneksel el sanatları alanlarındaki ürün ve eserlerin Kültür ve Turizm Bakanlığı koleksiyonuna kazandırılması ve güvenliklerinin sağlanmasına,

         i) Somut olmayan kültürel miras, güzel sanatlar, sinema, çağdaş ve geleneksel el sanatları alanlarındaki üretim ve etkinlikler ile bu alanlarda araştırma, eğitim veya uygulama merkezleri, atölye, stüdyo ve film platosu kurulması, bakım ve onarımı, her türlü araç ve teçhizatın tedariki ile film yapımına,

         j) Kütüphane, müze, sanat galerisi ve kültür merkezi ile sinema, tiyatro, opera, bale ve konser gibi kültürel ve sanatsal etkinliklerin sergilendiği tesislerin yapımı, onarımı veya modernizasyon çalışmalarına,

         İlişkin harcamalar ile bu amaçla yapılan her türlü bağış ve yardımların % 100’ü (Bakanlar Kurulu, bölgeler ve faaliyet türleri itibariyle bu oranı yarısına kadar indirmeye veya kanuni oranına kadar çıkarmaya yetkilidir)

         8–3289 sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile 17.6.1992 tarihli ve 3813 sayılı Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun kapsamında yapılan sponsorluk harcamalarının; amatör spor dalları için tamamı, profesyonel spor dalları için %50’si.

         9- Mükelleflerin, işletmeleri bünyesinde gerçekleştirdikleri münhasıran yeni teknoloji ve bilgi arayışına yönelik araştırma ve geliştirme harcamaları tutarının % 100’ü oranında hesaplanacak “Ar-Ge indirimi”.

         10- Başbakanlıkça veya Bakanlar Kurulunca başlatılan yardım kampanyalarına makbuz karşılığı yapılan ayni ve nakdî bağışların tamamı.

        11- İktisadi işletmeleri hariç, Türkiye Kızılay Derneğine ve  Türkiye Yeşilay Cemiyetine makbuz karşılığı yapılan nakdi bağış ve yardımların tamamı.

        12-Vergi Usul Kanununun 325/A maddesine göre girişim sermayesi fonu olarak ayrılan tutarların beyan edilen gelirin %10’unu aşmayan kısmı.

13-Türkiye’de yerleşmiş olmayan kişilerle, işyeri, kanuni ve iş merkezi yurt dışında bulunanlara Türkiye’de verilen ve münhasıran yurt dışında yararlanılan mimarlık, mühendislik, tasarım, yazılım, tıbbi raporlama, muhasebe kaydı tutma, çağrı merkezi ve veri saklama hizmeti alanlarında faaliyette bulunan hizmet işletmeleri ile ilgili bakanlığın izni ve denetimine tabi olarak eğitim ve sağlık alanında faaliyet gösteren ve Türkiye’de yerleşmiş olmayan kişilere hizmet veren işletmelerin münhasıran bu faaliyetlerinden elde ettikleri kazancın %50’si. Bu indirimden yararlanılabilmesi için fatura veya benzeri belgenin yurt dışındaki müşteri adına düzenlenmesi şarttır. Bu bentte yer alan oranı, hizmet alanları itibarıyla sıfıra kadar indirmeye veya %100’e kadar artırmaya Bakanlar Kurulu, bu bendin uygulamasına ve denetime ilişkin usul ve esasları belirlemeye ilgili bakanlıkların görüşünü almak suretiyle Maliye Bakanlığı yetkilidir.

14- 1/7/2005 tarihli ve 5378 sayılı Engelliler Hakkında Kanuna göre kurulan korumalı işyerlerinde istihdam edilen ve iş gücü piyasasına kazandırılmaları güç olan zihinsel veya ruhsal engelli çalışanlar için diğer kişi ve kurumlarca karşılanan tutar dâhil yapılan ücret ödemelerinin yıllık brüt tutarının yüzde 100’ü oranında korumalı işyeri indirimi (İndirim, her bir engelli çalışan için azami beş yıl süre ile uygulanır ve yıllık olarak indirilecek tutar, her bir engelli çalışan için asgari ücretin yıllık brüt tutarının yüzde 150’sini aşamaz.). Bu bentte yer alan oranı, engellilik derecelerine göre yüzde 150’ye kadar artırmaya veya tekrar kanuni oranına indirmeye Bakanlar Kurulu; bendin uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının görüşünü alarak Maliye Bakanlığı yetkilidir.

       Araştırma ve geliştirme faaliyetleri ile doğrudan ilişkili olmayan giderlerden ve tamamen araştırma ve geliştirme faaliyetlerinde kullanılmayan amortismana tabi iktisadi kıymetler için hesaplanan  amortisman  tutarlarından  verilen  paylar üzerinden Ar-Ge indirimi hesaplanmaz. Ar-Ge indiriminden yararlanılacak harcamaların kapsamı ile uygulamadan yararlanılabilmesi için gerekli belgeleri ve usulleri belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.

       Bağış ve yardımın nakden yapılmaması halinde, bağışlanan veya yardımın konusunu teşkil eden mal veya hakkın varsa mukayyet değeri, yoksa Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre Takdir Komisyonunca tespit edilecek değeri esas alınır.

 

*Gider kabul edilmeyen ödemeler nelerdir?

         Gelir Vergisi Kanunu 41. maddede tanımlandığı üzere;

         Aşağıda yazılı ödemelerin gider olarak indirilmesi kabul olunmaz.
         1. Teşebbüs sahibi ile eşinin ve çocuklarının işletmeden çektikleri paralar veya aynen aldıkları sair değerler (Aynen alınan değerler emsal bedeli ile değerlenerek teşebbüs sahibinin çektiklerine ilave olunur.)

         2. Teşebbüs sahibinin kendisine, eşine, küçük çocuklarına işletmeden ödenen aylıklar, ücretler, ikramiyeler, komisyonlar ve tazminatlar.

         3. Teşebbüs sahibinin işletmeye koyduğu sermaye için yürütülecek faizler.

         4. Teşebbüs sahibinin, eşinin ve küçük çocuklarının işletmede cari hesap veya diğer şekillerdeki alacakları üzerinden yürütülecek faizler.

         5. Bu fıkranın 1 ilâ 4 numaralı bentlerinde yazılı olan işlemler hariç olmak üzere, teşebbüs sahibinin, ilişkili kişilerle emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit edilen bedel veya fiyatlar üzerinden mal veya hizmet alım ya da satımında bulunması halinde, emsallere uygun bedel veya fiyatlar ile teşebbüs sahibince uygulanmış bedel veya fiyat arasındaki işletme aleyhine oluşan farklar işletmeden çekilmiş sayılır.

        Teşebbüs sahibinin eşi, üstsoy ve altsoyu, üçüncü derece dahil yansoy ve kayın hısımları ile doğrudan veya dolaylı ortağı bulunduğu şirketler, bu şirketlerin ortakları, bu şirketlerin idaresi, denetimi veya sermayesi bakımından kontrolü altında bulunan diğer şirketler ilişkili kişi sayılır.

        Bu bent uygulamasında, imalat ve inşaat, kiralama ve kiraya verme, ödünç para alınması veya verilmesi, ücret, ikramiye ve benzeri ödemeleri gerektiren işlemler, her hâl ve şartta mal veya hizmet alım ya da satımı olarak değerlendirilir.

         İşletmeden çekilmiş sayılan farklar, ilişkili kişi tarafından beyan edilmiş gelir veya kurumlar vergisi matrahının hesabında dikkate alınmış ise ilişkili kişinin vergilendirme işlemleri buna göre düzeltilir. İlişkili kişiler ve bu kişilerle yapılan işlemler hakkında bu maddede yer almayan hususlar bakımından, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 13 üncü maddesi hükmü uygulanır.

         6. Her türlü para cezaları ve vergi cezaları ile teşebbüs sahibinin suçlarından doğan tazminatlar (Akitler ceza şartı olarak derpiş edilen tazminatlar, cezai mahiyette tazminat sayılmaz.)

         7. Her türlü alkol ve alkollü içkiler ile tütün ve tütün mamullerine ait ilan ve reklâm giderlerinin % 50’si (90/1081 sayılı B.K.K. ile (0) sıfır) (Bakanlar Kurulu, bu oranı % 100’e kadar artırmaya, sıfıra kadar indirmeye yetkilidir)
         8. Kiralama yoluyla edinilen veya işletmede kayıtlı olan yat, kotra, tekne, sürat teknesi gibi motorlu deniz, uçak ve helikopter gibi hava taşıtlarından işletmenin esas faaliyet konusu ile ilgili olmayanların giderleri ile amortismanları.

        9. Kullanılan yabancı kaynakları öz kaynaklarını aşan işletmelerde, aşan kısma münhasır olmak üzere, yatırımın maliyetine eklenenler hariç, işletmede kullanılan yabancı kaynaklara ilişkin faiz, komisyon, vade farkı, kâr payı, kur farkı ve benzeri adlar altında yapılan gider ve maliyet unsurları toplamının %10’unu aşmamak üzere Bakanlar Kurulunca kararlaştırılan kısmı.

Belirlenecek oranı sektörler itibarıyla farklılaştırmaya Bakanlar Kurulu, bendin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.

         10. Basın yoluyla işlenen fiillerden veya radyo ve televizyon yayınlarından doğacak maddî ve manevî zararlardan dolayı ödenen tazminat giderleri.

 

*Trafik cezaları veya gecikme cezaları ile bunlara uygulanan faizler gider olarak gösterilebilir mi?

         Gelir Vergisi Kanunu 90. maddesi gereği gösterilemez.

 

*Elektrik, su ve telefon faturaları için ödenen gecikme zamları indirim konusu yapılabilir mi?

         Elektrik, su, telefon ve doğalgaz bedellerinin geç ödenmesi nedeniyle hesaplanan gecikme zamları bir sözleşmeye dayandıklarından bunların takip ve tahsili 6183 sayılı Yasaya değil Özel Hukuk hükümlerine tabi olacaktır. Bu durumda bedelin geç ödenmesi nedeniyle ödenen gecikme zamları Gelir Vergisi Kanunu’nun 41. maddesinin altıncı bendinin parantez hükmü kapsamında değerlendirilerek sözleşmeye dayanan tazminat olarak kabul edilecek ve safi kazancın tespitinde gider olarak dikkate alınacaktır. Aynı kapsamda gecikme zamlarına ilişkin ödenen katma değer vergileri de indirim konusu yapılacaktır.

         Nitekim konuya ilişkin olarak Maliye Bakanlığınca verilen 14.06.2001 tarih ve 32996 sayılı özelgede PTT ve TEAŞ gibi kurumların kamu kuruluşu olmasının bu kuruluşlara ait alacakların kamu alacağı niteliğinde olduğunu göstermeyeceği, bu kurumların alacaklarının 6183 sayılı Kanuna göre takip ve tahsilinin mümkün olmadığı, elektrik, su ve telefon faturalarının süresinde ödenmemesi nedeni ile alınan gecikme zamlarının işle ilgili olarak mukavelenameye göre ödenen tazminat olarak nitelendirilmesi gerektiği ve kurum kazancının tespitinde gider olarak yazılmasının mümkün olduğu" belirtilmektedir.

 

*Eş ve çocukların Eğitim ve Sağlık Harcamaları gider olarak gösterilir mi?

         Gelir Vergisi Kanunu 89/2 maddesi gereği gösterilir. Ancak, Türkiye’de yapılması, hizmeti veren kurum veya kuruluşun vergi mükellefi olması ve geçerli belge vermesi gerekir. Bu harcamalar beyan edilen gelirin %10’unu aşamaz.

 

*Eczacı, eczanesinde çalıştırdığı eşine yaptığı ücret ve sigorta primleri ödemelerini mesleki kazancının tespitinde gider olarak gösterebilir mi?

         Bu konuda İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı tarafından verilmiş farklı muktezalar mevcuttur.

         23.07.2008 tarih ve 16135 sayılı muktezada “işyerinizde herhangi bir ücret almadan sigortasız işçi olarak çalışan eşiniz için ücret bordrosu düzenlenmesi halinde G.V.K.’nun 61. maddesi uyarınca ücret olarak değerlendirilerek, hesaben ödeme yapılmış sayılacağından kanunun 94/1. maddesine göre, 103. ve 104. maddelerdeki gelir vergisi tarifeleri dikkate alınarak tevkifata tabi tutulması gerekmektedir. Ancak bu ücret ödemelerinin G.V.K.’nun 41/2. maddesi gereği ücret olarak indirilmesi mümkün değildir. Nakden veya hesaben bir ödeme söz konusu değil ise tevkifat söz konusu olmayacaktır” diye görüş bildirilirken,

         26.09.2008 tarih ve 20694 sayılı muktezada ise “eşinize yapacağınız ödemelerin ücret bordrosunda gösterilmesi gerekmekte olup, söz konusu ücretlerin meslek kazancınızın tespitinde G.V.K.’nun 68/1. maddesi gereğince gider olarak dikkate alınması gerekmektedir.

         Diğer taraftan sosyal güvenlik primlerinin gider olarak dikkate alınabilmesi için, bu primlerin S.S.K.’na fiilen ödenmiş olması şartıyla, ait olduğu yıla bakılmaksızın fiilen ödendiği tarihte gider olarak yazılması mümkündür” şeklinde görüş bildirilmektedir.

 

*Fire ne demektir?

         Fire; eczanede bulunan satış mallarının kırılma, bozulma, vs. nedenlerle oluşan kayıplarıdır. Vergi daireleri bu nedenlerle oluşan kayıplarda, (sene başı stok+sene içi alımların toplamı) - sene sonu stok sonucunun azami %3’üne kadar miktarı fire olarak gider yazılmasını kabul ediyorlar.

 

*Banka ya da T.E.B. Yardımlaşma Sandığı’ndan aldığımız kredilere ödenen faizler gider kabul edilir mi?

         Eczane adına kullanılan kredilere ödenen faizler belgelemek kaydı ile gider yazılabilir.

 

*Depolara ödenen vade farkları nasıl muhasebeleştirilir?

         Depolardan alınacak vade farkı faturası ile gider kaydedilebilir.

 

*Eczanenin karlılığı nasıl hesaplanır?

         İlaç Fiyat Kararnamesi gereği sabit bir karlılık olmayıp, ilaçların KDV hariç depocuya satış fiyatı üzerinden farklı dilimlerde, farklı oranlarda karlılık söz konusudur. İlaç alımı yaptığınız depoların muhasebe departmanlarından da yardım alıp satılan emtianın peşin ya da kamu kurumlarına satış oranlarını da göz önünde bulundurarak her eczacının karlılığını muhasebecisi ile belirlemesi gerekir.

         Bazı eczane programları doğru verilerin girilmesi durumunda yardımcı olacak satış analizleri hesaplamaktadır.

         Mal fazlaları, özel ıskontolar, ciro primleri bulunan karlılık bedelinin üzerine net kar olarak eklenmelidir. Bulunan bu gayri safi kar miktarından kurumlara yaptığınız ıskontolar, diğer giderler ve fireler düşülerek vergi öncesi karlılığı bulabilirsiniz.

         Gelir Vergisi Kanunu 39. maddesinde ticari kazancı; "İşletme hesabı esasına göre ticari kazanç, bir hesap dönemi içinde elde edilen hasılat ile giderler arasındaki müspet farktır." şeklinde belirlemiştir.

 

*Kurumların yaptığı kesintiler ne olacak?

         Bununla ilgili T.C. Gelir İdaresi Başkanlığı, İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığına yazı yazılıp görüş istenmiştir.

         Başkan adına Grup Müdür Vekili Hakkı Koçak imzalı gelen 09.10.2006 tarih ve 32247/8063 sayılı yazılı yanıtta konu ile ilgili açıklamalar yapılıp.....gider olarak dikkate alınabilmesi için; işletme ile Sosyal Güvenlik Kurum ve Kuruluşları arasında imzalanan sözleşmeye istinaden yapılmış bir gider olması, işle ilgili olması gerekliliği belirtilerek sonuç bölümünde aşağıdaki ifade yer almaktadır;

         Bu açıklamalar çerçevesinde söz konusu kurumlara kesilen faturaların Bütçe Uygulama Talimatına veya Kurum İlaç Alım Prosedürlerine uyulmadığı gerekçesiyle eksik ödenmesi nedeniyle matrahın değişmesi söz konusu olduğundan bu işlemde kanunun (3065 sayılı) "Matrah ve İndirim Miktarlarının Değişmesi" başlıklı 35. maddesinin uygulanması mümkün bulunmaktadır. Bu durumda üzerinden eksik ödeme yapılan kısım için iade faturası düzenlenmeli iade faturası aynı dönemde gerçekleşir ise fatura iptal edilmek ve yenisi düzenlenmek suretiyle işlem düzeltilmelidir.

         Ancak, fatura iadesi sonraki dönemlerde yapılır ise bu takdirde işlem işin mahiyetine göre düzeltilmelidir.

         Buna göre;

         -Karşı taraf fatura düzenliyorsa, düzeltme iade faturasıyla olmalı,

         -Karşı taraf fatura düzenlemiyorsa, gider makbuzu ile düzeltilmelidir.

 

         Yine, Maliye Bakanlığı tarafından 06.07.2005 tarihinde yayınlanan özelgede aşağıda yazılı ifade yer almaktadır;

         ...........sağlık hizmetinden yararlanan kamu kurum ve kuruluşlarının fatura bedelini herhangi bir şekilde düşük ya da reddedilen miktar kadar ödemesi durumunda, ödenmeyen kısmın faturayı düzenleyen tarafından hasılattan çıkarılması, V.U.K.’nun alacaklarda amortisman (şüpheli alacaklar veya değersiz alacaklar) hükümlerine göre mümkün bulunmaktadır.

         Söz konusu işlemin tevsiki ile ilgili olarak kamu kurum ve kuruluşlarının ödemeyi yaptığına dair düzenlenen belgenin, V.U.K.’nun 227. maddesinde yer alan hüküm uyarınca kayıtların tevsikinde geçerli bir belge olarak kabul edilmesinde bir sakınca bulunmamaktadır.

 

 *Hassas terazilerin muayeneleri nasıl yapılır?

         Eczanelerimizde bulunan Hassas Terazi ve Tartıların periyodik muayeneleri iki senede bir Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğü’nce yapılır. Bu konuda fatura tarihi değil terazinin üzerinde yazılı tarih dikkate alınmalıdır.

         Muayene istemi ile ilgili dilekçe en geç Şubat ayı sonuna kadar elden veya posta ile (postadaki gecikmeler dikkate alınmıyor)  verilmelidir. Muayene yıl içerisinde yaptırılabilinir.

         Muayene istemi ile ilgili dilekçe örneği ve harç tutarı Eczacı Odası tarafından duyurulmaktadır.

 

*Vergi Cezaları hangi hallerde kalkar?

         Yanılma Hali

         Yetkili makamlarca mükellefe yazı ile yanlış izahat verilmiş ya da bir hükmün uygulama tarzı değişmişse VUK. Md. 369).

         Pişmanlık ve Islah

         Beyana Dayanan Vergilerde; (4369 s.k. ile değişen şekil) vergi ziyaı cezasını gerektiren (360. maddede yazılı iştirak şeklinde yapılanlar dahil) kanuna aykırı hareketlerini ilgili makamlara kendiliğinden dilekçe ile haber veren ve VUK MD. 371’deki şartlara noksansız uyarak haber verme tarihinden itibaren 15 gün içinde vergisini 6183 S.K.’un 51. maddesindeki nispette bir zamla (pişmanlık zammı) ödeyene vergi ziyaı cezası uygulanmaz. (Emlak vergisinde pişmanlık geçersizdir. VUK Md. 371).

         Ölüm Hali

         Ölüm halinde vergi cezası kesilmez, kesilmişse düşer. (VUK Md.372)

         Mücbir sebepler

         -Vergi ödevlerinin herhangi birinin yerine getirilmesine engel olacak derecede ağır kaza, ağır hastalık ve tutukluluk hali,

         -Vergi ödevlerinin yerine getirilmesine engel olacak yangın, yer sarsıntısı ve su basması gibi afetler,

         -Kişinin iradesi dışında vukua gelen mecburi gayrubetler,

         -Sahibinin iradesi dışındaki sebepler dolayısı ile defter ve vesikaların elinden çıkmış bulunması gibi hallerdir. (VUK Md. 373 ve 13)

         Zamanaşımı

         Vergi ziyaı cezasında, cezanın bağlı olduğu vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın birinci gününden; VUK Md. 353 ve mük. 355. maddeler uyarınca kesilecek usulsüzlük cezalarında, usulsüzlüğün yapıldığı yılı takip eden yılın birinci gününden başlayarak 5 yıl, (114. maddenin ikinci fıkrası hükmü ceza zamanaşımı için de geçerlidir.)

 

*Vergi ziyaı ve vergi ziyaı cezası nedir? 

         Vergi ziyaı; mükellefin veya sorumlunun vergilendirme ile ilgili ödevlerini zamanında yerine getirmemesi veya eksik yerine getirmesi yüzünden verginin zamanında tahakkuk ettirilmemesini veya eksik tahakkuk ettirilmesini ifade eder.

Şahsi, medeni haller veya aile durumu hakkında gerçeğe aykırı beyanlar ile veya sair suretlerle verginin noksan tahakkuk ettirilmesine veya haksız yere göre verilmesine sebebiyet vermek de vergi ziyaı hükmündedir.

         Yukarıdaki fıkralarda yazılı hallerde verginin sonradan tahakkuk ettirilmesi veya tamamlanması veyahut haksız iadenin geri alınması ceza uygulanmasına mani teşkil etmez. (V.U.K. Md. 341)

         Vergi ziyaı cezası; Vergi ziyaı suçu, mükellef veya sorumlular tarafından 341. Maddede yazılı hallerle vergi ziyaına sebebiyet verilmesidir. Vergi ziyaı suçu işleyenlere vergi cezası kesilir ve bu ceza ziyaa uğratılan verginin bir katıdır. Vergi ziyaına 359 uncu maddede yazılı fiillerle sebebiyet verilmesi halinde bu ceza üç kat, bu fiillere iştirak edenlere ise bir kat olarak uygulanır.

         Vergi, incelemesine başlanılmasından veya takdir komisyonuna sevk edilmesinden sonra verilenler hariç olmak üzere, kanuni süresi geçtikten sonra verilen vergi beyannameleri için bu madde uyarınca kesilecek ceza yüzde elli oranında uygulanır.
Uzlaşılan vergilerde ceza, uzlaşılan vergi tutarına göre düzeltilir. (VUK.’nun 344. Maddesi)

 

*Vergi ziyaı, Usulsüzlük ve Özel Usulsüzlük Cezalarında indirim oranları nedir?

         İkmalen, re’sen veya idarece tarh edilen vergi veya vergi farkını ve aşağıda gösterilen indirimlerden arta kalan vergi ziyaı, usulsüzlük ve ya özel usulsüzlük cezalarını mükellef veya vergi sorumlusu ihbarnamelerin tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde ilgili vergi dairesine müracaatla vadesinde ödeyeceğini bildirirse;

  1. Vergi ziyaı cezasında birinci defada yarısı, müteakiben kesilenlerde üçte biri,
  2. Usulsüzlük veya özel usulsüzlük cezalarının üçte biri indirilir.

Mükellef veya vergi sorumlusu ödeyeceğini bildirdiği vergi ve vergi cezasını yukarıda yazılı süre içinde ödemez veya dava konusu yaparsa bu madde hükmünden faydalandırılmaz.

         Yukarıda hükümler, vergi aslına tabi olmaksızın kesilen usulsüzlük cezaları hakkında da uygulanır. (VUK Md. 376).

 

*Vergi incelemesi geçiren mükellef ne yapmalı?

         Vergi incelemesi sonucunda iki tür sonuçla karşılaşılır.

         1- Mükellefin defter, belge ve kayıtlarının incelenmesi sonucu herhangi bir vergi kayıp veya kaçağı tespit edilemeyebilir. Pek rastlanılmayan bir durumsa da arzulanan budur.

         2- İnceleme sonucunda mükellefin eksik fatura düzenlediği, envanterinin tutmadığı veya kazancını düşük bildirdiği iddia edilerek mükellef adına beyan etmediği kazancı üzerinden vergi tarh edilebilir. Mükellef, “matrah farkı” diye nitelenen kazanç farkı üzerinden hesaplanan (tarh edilen) vergi ve bu vergiye bağlı olarak kesilen ceza istemi ile karşılaşır.

         Vergi incelemesi geçiren mükellef inceleme sonucuna göre farklı yasal yollara başvurabilir;

         I- Uzlaşma: Mükellef kanun hükümlerini tam olarak bilmediğini ya da sehven yapılan bir hata sonucu vergi kaybına sebebiyet verdiklerini ileri sürerek vergi dairesi ile uzlaşma yoluna başvurabilir. (V.U.K. Ek - 1 ve Ek – 11. mad.)

         II- Dava açma: Mükellef isterse inceleme sonucu adına hesap edilen vergi ve ceza için uzlaşma talep etmeden, ceza ihbarnamesinin tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içersinde doğrudan Vergi Mahkemesi’nde dava açabilir. Bu süre içersinde dava açmazsa vergi aslı ve cezası kesinleşmiş olur.

         Uzlaşma talep eden ama komisyon ile uzlaşma sağlayamayan mükellef de dava açma olanağına sahiptir. Uzlaşamayan mükellef, uzlaşamadıklarını gösteren tutanağın kendine tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içersinde dava açabilir.

         III- Vergi hatasını düzeltme: Mükellef inceleme sonucu kendisine kesilen cezanın Vergi Usul Kanunu’nda sayılan vergi hatalarından kaynaklandığını düşünüyorsa vergi dairesine yazılı olarak başvurarak hatanın düzeltilmesi talebinde bulunabilir.

 

* Geçici Vergi nasıl hesaplanır?

         Gerçek usulde gelir vergisine tabi ticari kazanç sahipleri ile ser­best meslek erbabı, cari vergilendirme döneminin gelir vergisine mahsup edilmek üzere, üçer aylık dönemler halinde tespit edilecek kazançları üzerinden 103 üncü maddede yer alan tarifenin ilk ge­lir dilimine uygulanan oranda (%15) geçici vergi öderler. Kurumlar vergisi mükellefleri ise % 20 oranında geçici vergi öderler.

Geçici Vergi Dönemleri;

-Hesap Dönemi Takvim Yılı Olanlar İçin

DÖNEMLER

BEYAN ZAMANI

ÖDEME ZAMANI

Ocak-Şubat- Mart

14 Mayıs

17 Mayıs

Nisan-Mayıs-Haziran

14 Ağustos

17 Ağustos

Temmuz-Ağustos-Eylül

14 Kasım

17 Kasım

Ekim-Kasım-Aralık

14 Şubat

17 Şubat

 

*Envanter kaç yılda bir düzenlenir?

         Vergi Usul Kanunu 190. maddesi gereği eczaneler emtia mevcutlarının envanterlerini üç yılda bir çıkarabilirler. Bu taktirde envanter çıkarılmayan yıllarda hesaben mevcut iktisadi kıymetleri envanter defterine kaydederler.

 

*Aslı Kaybolan Alış Faturalarını Muhasebe Kayıtlarına Ne Şekilde İşleyebiliriz?

         Birçok kişinin başından geçen fatura kaybolması olayı, satıcı firmanın kendisinde kalan örnek fotokopisi üzerine “ASLI GİBİDİR” yazarak kaşeleyip imzalaması yoluyla çözüm yoluna gidilmektedir. Oysaki bu tarz bir uygulama maliye tarafından ispat edici ya da kabul edilebilir bir belge değildir.

         Bilindiği gibi, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 229. maddesinde fatura; satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesika olarak tanımlanmıştır. Aynı kanunun 231. maddesi 3. bendinde “faturalar en az bir asil ve bir örnek olarak düzenlenir. Birden fazla örnek düzenlendiği takdirde her birine kaçıncı örnek olduğu işaret edilir” hükmü yer almaktadır. Bu hüküm uyarınca, faturaların bir asıl ve en az bir örnek olarak düzenlenmesi mecburiyeti bulunmakta olup, söz konusu faturaların aslı ile örneğinin/örneklerinin aynı bilgileri içermesi gerekmektedir.

         Diğer taraftan, Katma Değer Vergisi Kanununun 29/1-a maddesinde, mükelleflerin yaptıkları vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan katma değer vergisinden bu kanunda aksine bir hüküm olmadıkça faaliyetlerine ilişkin olarak kendilerine yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla hesaplanarak düzenlenen fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen KDV’ni indirebileceği, 29/3. maddesinde ise indirim hakkının vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu takvim yılı aşılmamak şartıyla, ilgili vesikaların kanuni defterlere kaydedildiği vergilendirme döneminde kullanılabileceği hüküm altına alınmıştır.

         Ayrıca aynı kanunun 34/1. maddesinde KDV’nin fatura ve benzeri vesikalarda ayrıca gösterilmek ve bu vesikaların kanuni defterlere kaydedilmek suretiyle indirim konusu yapılabileceği belirtilmiştir. Buna göre yukarıda belirtilen hüküm ve açıklamalar çerçevesinde, kaybolan faturanın yerine kayıtlara uygun noterden tasdikli bir örneğinin (Bu örnek üzerine “zayi olan aynı tarih ve sayıyı taşıyan fatura aslı yerine kullanılmak amacıyla tasdik edilmiştir” şeklinde noterce şerh düşülmesi gerekir) kullanılması mümkün bulunmaktadır. Öte yandan muhtelif sebeplerle kaybolan faturanın yerine geçen noter onaylı örneğinin kanuni defterlere kaydedilmesi şartıyla söz konusu faturada bulunan KDV’nin indirim konusu yapılacağı da tabidir.

         Bu nedenlerle aslı kaybolan alış faturaları satıcı firma tarafından noterden suret tasdiki yapılarak muhasebe kayıtlarına işlenebilir. Suret tasdiki yapılan faturanın üzerine “zayi olan aynı tarih ve sayıyı taşıyan fatura aslı yerine kullanılmak amacıyla tasdik edilmiştir” ibaresinin yazılması gerekmektedir. Alışılagelen uygulamalarda olduğu gibi fatura fotokopisi üzerine “Aslı Gibidir” ibaresini yazmak sahte ve muhteviyatı itibarı ile yanıltıcı belge kullanmak suçlaması ile karşı karşıya kalmamıza neden olabilir.

         Dayanaklar:

         *Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 17.09.2007 tarih ve 17820 sayılı özelgesi,

         *İstanbul defterdarlığı Usul Gelir Müdürlüğü’nün 30.01.2003 tarih ve 784 sayılı özelgesi.

 

* Lazer yazıcı ile faturalar ayrı ayrı yazdırılabilir mi?

         213 sayılı Vergi Usul Kanununun 231 inci maddesinin 3 üncü bendinde, “Faturalar en az bir asıl ve bir örnek olarak düzenlenir. Birden fazla örnek düzenlendiği takdirde her birine kaçıncı örnek olduğu işaret edilir.” hükmü yer almaktadır.
Bu hüküm uyarınca, mükellefler faturalarını en az bir asıl bir örnek olarak düzenlemek zorunda olup aslı ile örneğinin aynı bilgileri içermesi gerekmektedir.
Lazer yazıcı kullanımında bilgiler kağıt üzerine yakılarak kaydedildiğinden, yazıcıdan aynı anda iki nüsha döküm alınamamaktadır. Lazer yazıcıdan dökümler arka arkaya alınabilmekte olduğundan bu durum, sayfalarda yer alan bilgilerin kolayca değiştirilmesi imkanını sağlamaktadır.
Bu nedenle, yukarıda yer alan hususlar dikkate alındığında, bilgi işlem makineleriyle düzenlenen faturaların lazer yazıcıyla yazılması imkan dahilinde olmayıp, nokta vuruşlu yazıcılardan alınan sürekli form halinde kullanılması mümkündür.

         Kaynak: www.MuhasebeTR.com

 

*Kıdem ve İhbar Tazminatları taksitle ödenir mi?

         Kıdem tazminatı peşin olarak ödenmesi gereken bir tazminattır. Süre olarak çalıştırma biçiminde kullandırılması tercih edilmemişse ihbar tazminatı da peşin ödenmesi gereken bir tazminat türüdür.

         Ancak alacaklısının oluru ile yani işçi ve işveren olarak eczacının anlaşması durumunda ileriki bir tarihte ya da birkaç taksitte ödenmesi mümkün olabilir.

         Anlaşma olmaksızın ileriki bir tarihte veya taksitle ödenmesi halinde alacaklı yani işçi hizmet akdinin sona erdiği tarihten itibaren faiz isteme hakkına sahip oluyor. (Yargıtay E.2008/13070, K.2008/13654).

         Bu faiz oranı ise fesih tarihindeki bir yıllık mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı tespit edilip 365’e bölünerek günlük olarak belirleniyor.

 

*Personelin İş Akdini Feshederken Bilinmesi Gerekenler Nelerdir?

         4857 Sayılı İş Kanununun 19. Maddesine göre; İşveren fesih bildirimini yazılı olarak yapmak ve fesih sebebini açık ve kesin bir şekilde belirtmek zorundadır. Hakkındaki iddialara karşı savunmasını almadan bir işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesi, o işçinin davranışı veya verimi ile ilgili nedenlerle feshedilemez.

        Feshin geçerli bir sebebe dayandığını ispat yükümlülüğü işverene aittir. İşçi, feshin başka bir sebebe dayandığını iddia ettiği takdirde, bu iddiasını ispatla yükümlüdür.

        İşverence geçerli sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli olmadığı mahkemece veya özel hakem tarafından tespit edilerek feshin geçersizliğine karar verildiğinde, işveren, işçiyi bir ay içinde işe başlatmak zorundadır. İşçiyi başvurusu üzerine işveren bir ay içinde işe başlatmaz ise, işçiye en az dört aylık ve en çok sekiz aylık ücreti tutarında tazminat ödemekle yükümlü olur.

        Mahkeme veya özel hakem feshin geçersizliğine karar verdiğinde, işçinin işe başlatılmaması halinde ödenecek tazminat miktarını da belirler.

        İşçi kesinleşen mahkeme veya özel hakem kararının tebliğinden itibaren on işgünü içinde işe başlamak için işverene başvuruda bulunmak zorundadır. İşçi bu süre içinde başvuruda bulunmaz ise, işverence yapılmış olan fesih geçerli bir fesih sayılır ve işveren sadece bunun hukuki sonuçları ile sorumlu olur.

 

* İşe gelmeyen işçinin devamsızlığı nasıl bildirilecek?

         İşçinin işverenden izin almaksızın veya haklı bir sebebe dayanmaksızın ardı ardına iki işgünü veya bir ay içinde iki defa herhangi bir tatil gününden sonraki iş günü, yahut bir ayda üç işgünü işine devam etmemesi halinde devamsızlık durumunu şahitler huzurunda düzenlenen tutanak ve/veya tutanaklarla tespit eden işveren durumu işçiye bildirmek zorundadır.

         İşveren, noter aracılığıyla bildirimi aşağıdaki şekilde yapacaktır. 

İHTARNAME

Sayın ...............

SSK Sigorta sicil no        :

T.C. Kimlik No                :

Adres                             :

............................................ adresindeki  ................................. unvanlı işyerimizde ...................... görevi ile çalışmaktasınız.

.../..../201.. ve .../..../201.. tarihlerinde herhangi bir izin almaksızın ve/veya herhangi bilgi vermeksizin işinize gelmediğiniz tespit edilmiştir. Hakkınızda yapılacak işlemler esas olmak üzere;

a) Sağlık mazeretinizin olması halinde hastaneden alacağınız bir belgenin,

b)İşe gelmenizi önleyecek haklı bir sebebin olması halinde bunu belgeleyecek resmi bir evrakın 3 gün içinde  .... Eczanesi Sahip ve Mesul Müdürlüğüne ibrazını, aksi takdirde, kabul edilebilir bir mazeretle işe gelmediğinizin anlaşıl­ması halinde iş akdinizin 4857 sayılı İş Kanunu 25 madde II bend (g) şıkkına göre bildirim­siz ve tazminatsız olarak fesih edileceği hususunda bilginizi rica ederim.

Sayın Noter;

Üç nüshadan ibaret işbu ihtarnamenin bir nüshasının muhataba tebliğini, bir nüshasının dairenizde saklanmasını, bir nüshasının da tebliğ şerhini havi olarak tarafımıza iadesini rica ederiz.

 

*Cumartesi günleri yıllık izine dahil midir?

         Cumartesi günü ne hafta tatilidir ne de genel tatildir. Bu nedenle yıllık izine rastlaması halinde izin süresinden sayılır.

 

*Anne, baba, kardeş veya çocuklara ait bir dükkânda faaliyet gösteriliyorsa kira bedeli ne olmalı?

         Aileler sadece konut amaçlı kullanılmak üzere gayrimenkullerini çocuklarına veya ailelerine bedelsiz olarak kullandırabilirler. Eğer ticaret yapmak için dükkân tahsis edilirse gayrimenkul sahibinin bu dükkândan kira alması gerekir.

         Gelir vergisi yasasının “Emsal kira bedeli” başlıklı 73. maddesi uyarınca “Kiraya verilen mal ve hakların kira bedelleri emsal kira bedelinden düşük olamaz. Bedelsiz olarak başkalarının kullanımına bırakılan mal ve hakların emsal kira bedeli, bu mal ve hakların kirası olarak belirlenir.

         Söz konusu yasal düzenlemede sadece konut amaçlı olarak yapılan tahsislerde, söz konusu gayrimenkul sahibinin çocuklarına, kardeşlerine, anne ve babalarının kullanımına terk ettikleri gayrimenkullerde emsal kira bedeli uygulaması yapılmamaktadır. Ticaret yapmak için tahsis edilen dükkân ikametgâh olmadığı için bu haktan yani bedelsiz kullanım hakkından yararlanılamadığı için gayrimenkul sahibinin emsal kira bedeli üzerinden beyanda bulunması gerekmektedir.

         Diğer yandan söz konusu kira bedelinin gerçekte ödenmemesi dolayısı ile böyle bir durumda kira bedelinin bankadan geçirilmesi zorunluluğu bulunmamaktadır.

 

* Bağ-Kur primlerini geçici vergiden indirebilir miyiz?

         5510 sayılı Kanun’un 4/b maddesinde belirtilen sigorta (Bağ-Kur) primlerinizin ilgili dönemlere ilişkin olup, ödenmiş olması ve tevsik edilmesi şartıyla, ilgili dönem geçici vergi beyannamenizin 21. satırında yer alan “Diğer İndirimler” bölümünde gösterilip indirim konusu yapılması olanaklıdır.

 

* İşyeri kiraları ödemesi nasıl olmalı?

      İşyeri sahiplerinin kiraya vermiş oldukları, İşyeri, Dükkan, Büro, Fabrika, Atölye vb yerlerin kira tutarları kaç TL olursa olsun (500.- TL’nin altında olsa da) kiracılar ödemelerini Banka veya PTT vasıtası ile mal sahiplerine göndermek zorundadır.

268 sayılı Gelir Vergisi Genel Tebliğine göre; İşyeri kira ödemele­rinde alt limit belirlenmemiştir. 1/ KASIM/ 2008 Tarihinden itibaren 100.- TL kira ödense de elden ve nakit yapılamayacaktır. Ödemeler Banka veya PTT vasıtası ile yapılacaktır.

 

* Binek otomobillerin yakıt, bakım, servis harcamaları gider yazılabilir mi? Bu harcamaların KDV’si indirim konusu yapılabilir mi?

         Eczanelerin vergilendirilecek safi kazancı, Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hükümlerine göre belirleniyor.

         Kiralama yolu ile edinilenler de dahil olmak üzere, eczane üzerine kayıtlı olan ve eczane işlerinde kullanılan taşıtların giderleri vergilendirilecek safi kazancın tespitinde ticari kazançtan indirilebiliyor (GVK. Mad:40/5).

         Katma Değer Vergisi Kanununa göre de mükellefler, faaliyetlerine ilişkin olarak kendilerine yapılan mal ve hizmet teslimlerinde hesaplanan ve faturalarında gösterilen KDV’ni indirim konusu yapabiliyorlar (KDVK. Mad: 29).

         Sonuç olarak; eczane aktifinde kayıtlı olmak ve işle ilgili olarak kullanılmış olmak şartıyla binek otomobilin yakıt, bakım, servis vb. harcamaları ticari deftere gider yazarak, ticari kazancınızdan indirilebilinir. Söz konusu harcamalara ilişkin KDV’ler de indirim konusu yapılabilir.

 

* SGK reçetelerinin karşılanması esnasında kurum adına tahsil edilen muayene ücreti ve reçete katılım payı ücreti için yazar kasa fişi verilecek mi?

         T.C. Gelir İdaresi Başkanlığı, İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı, Mükellef Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğü, Usul Müdürlüğü’nün 23.03.2009 tarih ve 14654 sayılı yazısında " Bu itibarla Başkanlığımızca bu konuda herhangi bir belirleme yapılması mümkün olmadığı gibi ayrıca tarafınızdan doğrudan bir mal ve hizmet teslimi yapılmadığından Vergi Usul Kanunu’nda belirtilen belgelerden her hangi birisinin düzenlenmesi söz konusu olmayacağı gibi ödeme kaydedici cihaz fişi de düzenlenmeyecektir. Ayrıca ilaç katılım payları için belge düzenleneceği tabiidir."

         Aynı konu hakkında T.C. Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı’nın 19.11.2008 tarih ve 111512 sayılı yazısında "Bu çerçevede, eczanelerce Sosyal Güvenlik Kurumu adına tahsilatı yapılan hasta katılım payı (muayene ücreti, reçete katılım payı) eczanelerin kurumdan alacaklarına karşılık yapılan ve avans niteliği taşıyan bir ödeme olması nedeniyle katma değer vergisine tabi bulunmamakla birlikte bu bedelin kredi kartı ile tahsil edilmesi halinde, mükellefçe verilecek beyannamenin ilgili dönemde gerçekleştirilen teslim ve hizmetlere ait bedelin kredi kartı ile tahsil edilen kısmında yer alacaktır. Ancak, yer alan bu tutarın Tablo I (e-Beyannamede Matrah)’de beyan edilen tutar ile uyum göstermemesi ve vergi dairelerince bu hususun mükelleften sorulması halinde tahsilatın Sosyal Güvenlik Kurumu’na aktarılan hasta katılım paylarına (muayene ücreti, reçete katılım payı) ait olduğu ’izah’ nedeni olarak kullanılabilecektir.

         Yukarıda yapılan açıklamalara göre, Sosyal Güvenlik Kurumu adına yapılan hasta katılım payı (muayene ücreti, reçete katılım payı) tahsilatlarına ilişkin tutar için eczaneler tarafından herhangi bir belge düzenlenmesine gerek bulunmamaktadır".

         Görüldüğü üzere; SGK adına tahsil edilen muayene ücreti ve reçete katılım payı için kredi kartı ile tahsil edilse dahi yazar kasa fişi kesilmeyecektir. Ancak bu şekilde kredi kartı ile yapılan tahsilatlarda ilaç katılım payı için yazar kasa fişi kesilecek, kalan fark (muayene ücreti, reçete katılım payına karşılık gelen miktar) için ileride yapılacak incelemede ’izah’ nedeni olabilmesi açısından eczanede saklanacak POS çıktısına bir not düşülmesi gerekecektir.

         Yeni nesil Akıllı Yazar Kasalar aynı zamanda POS işlevi olarak çalıştığından muayene ücreti için "0" KDV bedelli bir tuş oluşturulmalıdır. Muhasebeciler bu tuş altında kesilen bedeller için ayrı bir fasıl düzenleyeceklerdir.

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat