01.06.2006
BASIN AÇIKLAMASI
Hekimlik mesleğinin en temel unsuru olan mesleki bağımsızlığımız, klinik
özgürlüğümüz yok edilmek isteniyor.
"Sağlıkta tasarruf" sözcükleriyle insan ve insana ait tüm değerler yok
edilmek isteniyor.
"Sağlıkta Çöküş Programı"na dönüşen "Sağlıkta Dönüşüm Programı"na DERHAL son
verilmelidir.
AKP Hükümeti'nin "Sağlıkta Dönüşüm Programı"nı sağlığı bütünüyle
ticarileştirerek piyasanın basit bir "aracı" haline getirdiğini hep
söyledik. Bu program "müşteri, işletme, tasarruf" gibi tüm kavramlarıyla
insani değerleri ve insanı unutturmaya, biz hekimleri "hastalık satan" basit
bir insan gücüne dönüştürmeye çalışıyor.
Bilim dışı, akıl dışı, vicdan dışı bu yaklaşımların son örnekleri sanki bir
toplumsal travma arzulanıyormuş gibi son günlerde tüm toplumun tanıklığında
sergileniyor. Belli ki, temel olarak tıp ve sağlık formasyonuna sahip
olmayanlarca hazırlanan "sağlıkta tasarruf" adı altında bir dizi genelge,
tebliğ ve sözlü ifadelerle, özellikle sağlık hizmetine en çok ihtiyaç duyan
kesimler başta olmak üzere tüm toplum bu süreci şaşkınlıkla izliyor.
Öncelikle belirtmeliyiz ki, yan yana gelemeyecek olan iki sözcük olan sağlık
ve tasarruf aslında "yaşamdan tasarruf" anlamına gelmektedir. Biz hekimler
bu iki kelimenin yan yana getirilmesini kategorik olarak reddediyoruz.
Ancak Hükümet 24 Kasım 2005 tarihinde Devlet Bakanı Sayın Ali Babacan
imzasıyla IMF'ye ilettiği niyet mektubunda yaşamdan tasarrufa bütünüyle
niyetlenmiş gözükmektedir. Bu niyet mektubunda şu taahhütlerde bulunulmuştu:
"2006 yılına ilişkin kamu maliyesi programı aynı zamanda gelir ve harcama
kompozisyonunu iyileştirmeyi hedefleyen bir takım adımlar içermektedir. .
Harcamalar açısından (GSMH'ye oran olarak) 2006 yılı bütçesi (i) sağlık
hizmetlerinin maliyetlerinin kontrol altına alınması ve tahsilatların
iyileştirilmesi vasıtasıyla sosyal güvenlik transferlerini düşürecek(tir).
Sağlık harcamalarının kontrol altına alınmasının, sağlıklı bir bütçe
pozisyonunun korunması açısından anahtar öneme sahip olduğu bilinmektedir.
Bu itibarla, bu alandaki gelişmeler yakından takip edilecek olup; gelecek
sene başlarında harcamaların öngörüleri aşması durumunda ek tedbirler
alınacaktır."
Hatırlanacağı gibi bu kadar açık, kasıtlı ifadelerin sonucunda önce kamu
sağlık kurumlarının alacağı olan ve Sağlık Bakanlığı 2005 Bütçe büyüklüğünün
%65'ine karşılık gelen 3,5 katrilyon Türk Lirası silinmiş, kamu sağlık
kurumları bütünüyle çalışamaz duruma düşünce burada nispi bir yeni düzenleme
yapılmıştı. Öyle gözüküyor ki çok önceden planlanmış bu ek tedbirler
öncelikli olarak ülkemizin büyük bir çoğunluğunu oluşturan ve sağlık
hizmetine en çok ihtiyaç duyan kesimlerden (yeşil kartlılar, emekliler,
yaşlılar) başlayarak, gayri vicdani bir şekilde ve bilim dışı yöntemlerle,
masa başında neredeyse her gün değiştirilen bir takım tebliğ ve genelgelerle
yürürlüğe sokulmak isteniyor. Gayri bilimsel ve kabul edilemez bu
tedbirlerin genel amacı, sağlığın bir hak olmaktan çıkartılıp ancak gücü
olanın sağlık hizmetine katkıda bulunabildiği ölçüde ulaşabileceği bir ortam
yaratmaktır. Halktan, yasama organı olan TBMM'den bile adeta kaçırılarak
çıkartılmak istenen Genel Sağlık Sigortası Yasası'nın ruhu da budur.
Evet, sağlık harcamalarında bir artış vardır. Sağlık harcamalarında, özel
olarak ilaç ve tıbbi teknolojiye dayalı tanı yöntemlerinin harcamalarında
artış vardır. Ancak bu artış asli olarak sağlık hizmetlerinin niteliğini
artırmaya yansımayıp, esas olarak sağlığın bütünüyle ticarileştirilmesi
anlamına gelen Sağlıkta Dönüşüm Programı'nın bir sonucudur. Örneğin; ilaç
harcamaları artışının önemli gerekçelerinden bir tanesi, ilaçların toplu
alım ve dağıtımından vazgeçilmesi, sadece SSK'nın devrinden sonra bu
konudaki zarar yaklaşık bir milyar dolardır. Kamu sağlık kurumlarının
çökertilerek sağlık hizmetlerinin bütünüyle piyasaya açılması bu artışın bir
başka önemli nedenidir.
Dolayısıyla, kamuda ve özelde mesleklerinin gereğini yerine getirmeye
çalışan biz hekimler;
-Sağlığın bir insan hakkı olduğundan asli olarak kamusal bir hizmet olarak
sunulmasının,
-Koruyucu sağlık hizmetlerini temel alan basamaklandırılmış bir sağlık
hizmetinin organize edilmesinin,
-Sadece etik ve bilimsel değerlere dayalı olarak mesleki bağımsızlığımızın
ve klinik özgürlüğümüzün sağlandığı bir ortamın geliştirilmesinin,
-Ülkemizin zengin kaynaklarının başta sağlık olmak üzere bir toplum olmanın
en temel unsuru olana alanlara öncelikli olarak aktarılması, bu aktarımların
sağlanabilmesi için başta faiz ve borç gibi kaynakların çok küçük bir
azınlığa aktarılması anlamına gelen kalemlerden tasarruf sağlanmasının,
70 milyon insanımız ve ülkemiz için artık yaşamsal bir öneme büründüğünü
belirtmek isteriz.
TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ
MERKEZ KONSEYİ
BASIN AÇIKLAMASI
SAĞLIKTA TASARRUF İNSANİ BİR KAVRAM DEĞİLDİR !