Ünlü virtüöz piyanonun başına oturmuş ve salonu hınca hınç dolduran seyircilerin önünde, konserine başlamıştı. Ancak tuşlara basıp çalıyor görünmesine rağmen, telleri önceden sökülmüş olan piyanodan hiçbir ses çıkmıyordu! Dinleyiciler, birbirine göz ucuyla bakarak ne yapmaları gerektiğini araştırıyorlar, fakat nedense tepki gösteremiyorlardı. İki saat süren sessiz konserden sonra ünlü virtüöz oturduğu yerden kalkarak büyük bir ciddiyetle onları selamladı. Salon sürekli alkış sesleriyle çınlıyordu. İngiltere'de yasanan bu olaydan sonra piyanist, kendisiyle ropörtaj yapan televizyon spikerine:
"İNSANLARDAKİ TEPKİSİZLİĞİN NEREYE KADAR VARACAĞINI ÖGRENMEK İSTEDİM, MEĞER SINIRI YOKMUŞ..." diyordu.
Lehte aleyhte, iyi kötü, faydalı zararlı bir tasarruf, davranış, karar vb. karşısında dengeli ve yeterli tepki gerekir;
Mesela birisi iyilik yaptığında ona -iyiliği ile dengeli- bir teşekkürde bulunmak, haksızlık yaptığında bunu önleyecek ve zararını giderecek ölçüde -şikâyet, dava, fiilî engelleme vb.- tepkiler göstermek gerekir.
Son yıllarda mesleğimizde bu doğal davranışın arızalandığını ve eczacıların genelde tepkisiz hale geldiklerini görüyoruz.
Bu yüzden iyilikler -teşvik görmediği için- azalıyor, kötülükler de -engelleyici tepki bulunmadığı için- çoğalıyor.
Tıpkı beslenmede olduğu gibi tepkide de dengeli ve yeterli olma şartı vardır; tepki, dengeli ve yeterli olmazsa, yanlış veya yetersiz bağışıklık sağlar, etkisi azalır, hastalık o tepkiye (ilaca) karşı direnç kazanır ve daha güçlü tepkiler olmadıkça tahribatına devam eder.
Bu mesleğe "kötülük" edenler bunu yoklaya yoklaya yapıyorlar; her yoklamada tepki güçlü olursa geri çekiliyorlar, güçlü olmazsa etkisizleştirip yollarına devam ediyorlar.
Değerli meslektaşlarım,
Mesleğimizden her gün bir şeyler kaybediyoruz. Eczacının hiç ilgisi bulunmadığı hasta muayene ücreti bile bizlerden kesiliyor.
Hepimizin bildiği gibi ECZACILIK CAMİASI çok büyüktür. Bu büyük camia kendilerinin bu kadar sömürülmesine nasıl oluyor da müsaade ediyor?
Değerli meslektaşlarım,
Mesleğimiz çok zor bir dönemden geçmektedir.
Önce bizleri ödenir mi, ödenmez mi diye provizyon sistemleri başında nöbete koydular.
Ardından fiyat düşüşleri, kurum iskontoları, nihai indirimler derken önce sermayelerimiz, sonra da senelerce kuruş kuruş biriktirdiğimiz emeğimizin birikimleri eridi.
Mesleğimizde yaşadığımız sıkıntılarda; başta bunları yoklayarak ve alıştırarak yapanlar şimdilerde daha da pervasız hale geldiler.
Eczanelerimizde sattığımız ilaçları yatan hasta ve literatürde bile bulunmayan, kendilerinin uydurdukları “günübirlik tedavi” adı altında başkalarına sattırmak istiyorlar.
Yani hep eczacılar fedakârlık ediyor, giden hep bizlerden gidiyor.
Sıradaki felaket ise; reçetesiz ilaç reklâmı
RTÜK ün yeni mevzuatı reklâm gelirini arttıracakmış?
Reçetesiz ilaç ve reçetesiz tedavi reklâmlarının yayınlanması doğru olurmuş!
Konuya ilişkin haberlerde “Reklâm sektörü yetkilileri reklâm kuşaklarına getirilen sınırlamaların sıkıntı yarattığına dikkat çekiyorlar.
Türkiye Reklam Konseyi Başkanı Mehmet Ali Yalçındağ, "Reçetesiz ilaç reklamları pazara yüzde 5 ila 8 arasında yeni gelir ekleyecek. Yaklaşık 150–200 milyon YTL'lik bir gelir söz konusu. Zaten şu ana kadar bu reklamlara uygulanan yasaklar anlaşılamamıştı. Halkımızın her konuda olduğu gibi bilgilenmeye ihtiyacı var" buyurmuş.
Değerli meslektaşlarım,
Dikkatinizi çekmek istiyorum, OTC ilaçları ve Drugstorlar geliyor, hem de her türlü alt zemini hazırlanarak.
Önce bizleri eczane eczacısı, kamu eczacısı diyerek böldüler
Sonra eczacıyı eczacıya bulduğu hataya karşılık primle ödüllendirerek kontrol ettirip aramızı açtılar,
O da yetmedi eczane eczacılarını cirolarına göre ayırdılar, onları da sınıflayıp kategorize ettiler.
Bildiğiniz gibi bir toplumu kolayca yutabilmek için önce küçük parçalara ayırmak gerekir.
Meslektaşlar olarak kişisel hırslar yüzünden süreç içinde parçalandık, birbirimize düştük, haklarımızı savunmak için kurulmuş meslek örgütlerimiz hantallaştı.
Hala bu mesleğe bir şey olmaz diyen varsa sadece tek bir cevabım olacaktır.
YAZIKLAR OLSUN!
Bu meslek bize emanet edilmiştir. Lütfen tepki gösterelim. Hayatımızı kazandığımız eczanelerimiz gidiyor. Bize emanet edilen mesleğimiz can çekişiyor.
Pek yakında reklâmlarını izleyeceğimiz ilaçları satarak bu sıkıntılardan kurtuluruz diye düşünen varsa sakın hayale kapılmasın, o ilaçların satışı için Drugstorlar, süper, hiper ve gross marketler hazırlıklarını yaptılar bile.
Tepkiyi kim ve nasıl gösterecek?
Elbette biz burada hukuka aykırı, başkalarının hak ve özgürlüklerine zarar veren tepkilerden söz etmiyoruz; hukuka uygun, meşru ve demokrasilerde uygulanan tepkileri kastediyoruz.
Bu da “eczacıların örgütlü tepkisi"dir.
Evet değerli meslektaşlarım,
Tüm eczacıların, bütün herkesin tek yumruk olarak tepkisi gerekmektedir.
Artık meslek içi kısır çekişmeleri bırakmanın zamanıdır.
Biz sendika olarak gereken tepkiyi elimizden geldiğince göstermeye çalışıyoruz. Elimizdeki tüm silahlarımızı sonuna kadar kullanmamız şarttır. Hem meslek örgütümüz olan TEB’i hem de mesleğimiz tek sendikası olan TEİS’i aktif olarak kullanmalıyız.
Geçmiş aylarda Fransa’da birlik başkanı ve sendika başkanı birlikte bir toplantıya katılmışlar. Fransız eczacıları birliği başkanı, yanında oturan eczacı sendikası başkanı için “o benim yumruğumdur” ifadesini kullanmıştır. Bu ne kadar çarpıcı bir tanımlamadır. Bizler de en az Fransız eczacılar kadar akıllıyız, bizler de en az onlar kadar mesleğimizi seviyoruz. Herkesi hiçbir komplekse kapılmadan eczacılığın kurtuluş savaşını yapmaya çağırıyoruz. İsmi ister oda, ister birlik, ister dernek, ister grup, isterse sendika olsun hepsi bu meslek için kurulmuştur.
Durum çok vahimdir, artık pervasızca mesleğimizin üzerine gelinmektedir.
Hepimiz bu meslek için elimizden geleni yapmak zorundayız, yoksa pek yakında hiçbir şey yapamayacak durumda olacağız.
Yapılan kötülükler karşısında kahrolmak, ağlamak, çene çalmak, başkalarının bir şeyler yapmasını beklemek de birer tepkidir ama bunlarla kötülükleri önlemek mümkün değildir; kötülüğü önlemenin en etkin yolu örgütlü meşru mücadeledir.
Unutmayın kaybedilenleri yeniden kazanmak çok zordur.
ŞİMDİ MESLEĞİMİZ İÇİN ELELE VERME ZAMANIDIR.
YARIN ÇOK GEÇ OLABİLİR.
Sevgi ve saygılarımla.
Ecz. Nurten Saydan
TEİS Genel Başkanı