Çevre Mühendisleri Uyarıyor: "Tehlike Tuzla İle Sınırlı Değil"
12
Nisan 2006 -
İstanbul’da Tuzla Orhanlı Beldesi’nde tesadüfen bir arazide gömülü olarak bulunan çok sayıdaki tıbbi atık dolu varil, halk ve çevre sağlığını tehdit ediyor. Bu tehlike saçan atık sorunu karşısında tepki gösteren Çevre Mühendisleri Odası acilen bir önlem alınması gerektiğini vurguluyor.
Çevre Mühendisleri Odası'nın konu hakkında bugün yaptığı yazılı açıklama şöyle,
Ülkemizde ve Dünyada özellikle sanayileşme süreçlerinin yaygınlaşmasıyla beraber atık miktarlarında büyük artışlar meydana gelmektedir. Ülkemizde, eşitsiz gelişim sonucu sanayinin belli bölgelerde yoğunlaşmasıyla özellikle büyük kentlerde günde binlerce tona ulaşan atıkların yönetimi sorunu ile karşı karşıyayız.
Dünya çapında, Katı Atıkların bertarafı sırasında, çevre ve halk sağlığının olumsuz yönde etkilenmesini önlemeye yönelik ne kadar başarılı olduğu tartışmalı düzenlemeler 1960’lı yıllardan beri yapılmaya çalışılmaktadır. Türkiye’de ise katı atıkların toplanması ve değerlendirilmesine ilişkin düzenlemelerden bahsedersek 1930 yılında çıkan Umumi Hıfsızsıhha Kanunu ve Belediyeler Kanununu ve 1991 yılında çıkan Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliğini anmamız gerekir. Daha sonraki yıllarda Tehlikeli Atıklarla ve Tıbbi Atıklarla ilgili çıkan yönetmelikler de kayda değer düzenlemelerdir.
Fakat çıkarılan yasa ve yönetmelikler her yıl tonlarca katı atığın orman alanlarına, deniz kıyılarına dere yataklarına boşaltılmasını engelleyemiyor. Tehlikeli Atıklar sözkonusu olduğunda ise bu tablonun sonuçları çok daha ağır. Sonuç olarak, çevre ve halk sağlığı olumsuz etkileniyor, hava kirliliği, yer altı sularının, içme sularının kirlenmesi, toprak kirlenmesi, hastalıklar, ölümler ortaya çıkıyor. Ekosistemdeki döngüyle tüm canlılar bu tablodan payına düşeni alıyor.
Son günlerde İstanbul’da Tuzla / Orhanlı Beldesi’nde tesadüfen ortaya çıkan olay da ne yazık ki bu kötü tablonun bir sonucu. Değirmentepe Mevkinde bir arazide gömülü olarak bulunan çok sayıdaki tıbbi atık dolu varil, tehlike saçıyor. Geçtiğimiz günlerde bir işçinin vicdani rahatsızlığı sonucu ortaya çıkarılan varillerin, üzerindeki tarihler varillerin 2 yıldır orada gömülü olduğunu gösteriyor. Üstelik variller büyük ölçüde okside olmuş, gömülü olduğu toprağı da kirletmiş durumda. Kirliliğin yeraltı sularına ulaşıp ulaşmadığı konusu henüz bilinmiyor. İlk incelemelere göre varillerin içinde Fenol maddesi bulunuyor. Bu madde atık haline dönüştüğünde, ekolojik sisteme zarar veriyor, kısa vadede yüksek zehirlilik ve hastalık yapıcı özelliğe sahip, uzun vadede de bu tehlikelerin yanında kanserojen ve mutojen. Mutojenik etki, üremeyi engelleme gibi sonuçlar ortaya çıkarıyor. Orada yaşayan halkın gezip dolaştığı, hayvanlarını otlattığı, çocukların oyun alanı olarak kullandığı bu yer aynı zamanda hafriyat döküm alanı olarak da kullanılıyor. Denetimsiz bir şekilde yapılan hafriyat dökümleri bütün bu olumsuz gelişmelerin göstergesi ve habercisidir.
Bu atıklar bu denli yüksek risk barındırırken, bu ölçüde uygulamadan ve denetimden yoksun olunması kabul edilebilir değildir. Ülkemizde çevre “Kirleten Öder” prensibiyle yönetilmekte, ödemeden kasıt çevre ve halk sağlığındaki tahribatlar düşünüldüğünde komik kalmakta, kirletenin ortadan kaybolması durumunda ise hesap verecek kimse bulunamamaktadır. Fakat faili meçhul olayların ülkesi olan ülkemizde, bu cezaların uygulanacağı kişi ya da kurum bulunamadığında elimizden bir şey gelmemesi kabul edilebilir değildir.
Ne yazık ki ülkemizde çıkarılan yasa ve yönetmeliklerin uygulanması, uygulamaların bu çerçevede denetlenmesi büyük bir sorun oluşturmaktadır. Hafriyat döküm alanları ruhsatı verilirken, bu alanı denetleyen bir kurum, bir sorumlunun belirlenmemesi bu konudaki düzenlemelerin uygulanmasında pek de kararlı olunmadığını gösteren küçük bir örnektir.
Tuzla’da yaşanan vahim olay vesilesi ile bir kez daha yineliyoruz ki:
- Ülkenin öncelikle çevre politikasına ihtiyacı vardır.
- Çıkarılan yasa, yönetmelik vb yasal düzenlemeler, uygulayıcısı ve denetçisi olmadığı sürece matbu evrak niteliği haricinde hiçbirşey ifade etmeyecektir. Yaşanan örnekler, bir türlü çıkarılamayan çevre yasasında yer alan “çevre denetçisi” teriminin ne kadar önemli olduğunu ve çevre denetçilerinin niçin “Çevre Mühendisi” olması gerektiğini bir kez daha gözler önüne sermektedir.
- Katı atığını, çöpünü ne yapacağını bilmeyen bir ülkede “nükleer santral” diyenlerin nasıl bir gaflet içinde olduğu aşikardır.
TMMOB
Çevre Mühendisleri Odası
İstanbul Şubesi