AYNI SİTEDE SEÇİM TAHLİLİ POLEMİĞİ !!!
www.eczacininsesi.com
Çağdaş Eczacılar Derneği Başkanı Ecz. Rafet Şahin 6 Ağustos 2007 de dernek web sitesinde yazdığı yazısında 22 Temmuz seçimlerinin sonuçlarını olumlayıp, Cumhuriyetin kazanımlarına sahip çıkanlara saldırınca, yanıt yine aynı web sitesinden ÇED Yönetim Kurulu üyesi Ecz. Enver Olgunsoy'dan geldi.
Olgunsoy, Turanj Devrim başlıklı 15 Ağustos tarihli yazIsında, üstü kapalı Şahin'in yazısına gönderme yaparak bu yönde düşünenleri "aklını penir ekmek yemekle" suçlayınca Rafet Şahin den 16 Ağustos tarihinde 2 no lu yazı geldi. Yazıda suçlamanın dozu "akıl fukaralğına" kadar vardı.
Yazıları tarih sıralamasına göre ced.org.tr den alıntı yaparak yayımlıyoruz.
HAYATI VE DEĞİŞİMİ KAVRAYABİLMEK |
| |
| |||||||||
Pazartesi, 06 Ağustos 2007 | |||||||||
22 Temmuz seçimleri AKP’yi yeniden iktidara taşıdı. Türkiye’nin toplumsal gerçekleri ile yüzleşmekten korkan, onun farkında olmayan siyaset çevreleri ve medyanın “ağır” kalemleri için sonuç sürpriz oldu. Hatta siyaset çevrelerinden kimileri ve medyadan kimi köşe yazarları bu sonuca bakarak faturayı halka çıkarmanın telaşı içinde kendi yurttaşlarına “cahil”, “yalancı” ve “satılmış” diyecek kadar küçüldüler. Halka tepeden bakan, onu hor gören bu seçkinci anlayıştan başka bir refleks beklemek şaşırtıcı olurdu. Oysaki ülke gerçekleri ile yüz yüze yaşayanlar, uzayda değil de ülkede siyaset yapanlar, hayatı ve değişimi doğru algılayanlar için sonuç hiç de şaşırtıcı değildi. Gökkuşağının renkleri gibi birbirinden farklı ama birbirini tamamlayan farklılıkların yaşandığı, toplumsal ve sosyal dokunun zenginlikler içerdiği bir ülkede siyaset bu renklilik içinde üretilebilse, ekonomik, sosyal ve siyasal sorunlara doğru bir zeminde yanıt aranabilseydi sonuç hiç kuşkusuz bu tablodan çok farklı olurdu. AKP neden yeniden iktidar oldu? AKP’nin iktidarını tek bir nedene bağlamak doğru olmaz. Pek çok farklı nedenin bu süreçte etkili olduğunu düşünüyorum. Temel faktörlerden biri 27 Nisan e-muhtırası ve cumhurbaşkanı seçimi sürecinde yaşanan gelişmelerdir. 27 Nisan Muhtırası ile başlayan ve cumhurbaşkanı seçimine kadar uzanan, sonuçta da seçim kriziyle noktalanan süreç, ortaya çıkan bu tabloyu yaratan faktörlerin başında geliyor. 27 Nisan Muhtırası ve cumhurbaşkanlığı krizi AKP iktidarına müthiş bir politika zemini sağladı ve bu alanı alabildiğine genişletti. Seçimlerden aylar önce yazdığım “Demokrasiyi Esas Duruş Halinden Kurtarmak” başlıklı yazımda toplumun laik, anti-laik eksende polarize edilmesinin ne topluma ne de bu siyaseten bundan sonuç almak isteyenlere bir şey sağlamayacağının altını çizmiştim. Toplumsal gerçeklere oturmayan, ekonomik ve sosyal sorunlar yerine tamamıyla korku ve paranoyalar üzerinden üretilen bir siyaset anlayışı ile bir yere varılamayacağı açıktı. 22 Temmuz seçimleri öncesi oligarşik asker-sivil bürokrasi eliyle pompalanan sanal rejim tehdidi, devletin bekası ve milliyetçilik üzerine oturan sığ siyaset anlayışı bu sonuçların oluşmasına yol açan bir diğer temel siyaset yanılgısıydı. Toplumun önünde yürüyeceğine, devletin arkasına sığınan, devletin bekasını özgürlük, eşitlik, demokrasi, bireysel haklar, temel insan haklarına tercih eden bir siyaset anlayışının toplumsal sağduyunun duvarına toslayacağı belliydi. Ayrıca milliyetçilik ve şeriat algısı tehdidi üzerinden siyaset yapan çevrelerin bir başka zaafı da topluma söyleyecekleri başka bir şeylerinin olmamasıydı. İşçilere, yoksullara, açlık sınırında yaşayan milyonlarca yurttaşa, Doğu ve Güneydoğu’da yaşayan bölge insanlarına “Haydi Türk Milleti, ayağa kalk!” hamasetinden öte ne söylendi, ne üretilebildi? AKP yeniden iktidar oldu çünkü doğru ya da yanlış bir ekonomik programı vardı. Bu program ağırlıklı olarak IMF’nin ekonomi programı da olsa AKP tarafından savunuldu. Üstelik yaratılan bu milliyetçilik atmosferi içinde AB sürecine en yakın duran tek parti olması da AKP için önemli bir artı olarak öne çıktı. Gerilim istemeyen toplum, bu süreci olumladı. 22 Temmuz seçimlerinde öne çıkartılması gereken bir diğer önemli sonuç da bağımsız adayların sağladığı başarıdır. 12 Eylül rejimi ile Türkiye toplumunun önüne konan ve halkın özgür iradesinin parlamentoya yansımasını engelleyen %10 baraj sistemi bu seçimle yerle bir oldu. 12 Eylül hukuku üzerine inşa edilen siyaset anlayışı ve bunun en önemli ayaklarından biri olan baraj sistemi 22 Temmuz seçimleri ile iflas etmiştir. Bağımsız adayların siyasetin ezberini bozmaya dönük söylemleri toplumda ciddi bir yankı bulmuştur. Önümüzdeki süreç, bu temel söylemler üzerinden geliştirilecek yeni bir siyaset anlayışını daha sıcak bir şekilde hissettirecektir. Toplumsal sağduyuyu küçümseyenler, toplumu hor görenler faturayı önce kendilerine çıkarma ve toplumsal sorunlarla yüzleşme cesaretini gösterebilmelidirler. Çözüm ve yenilik üretmeyen, değişimi ön görmeyen, iflas etmiş paradigmaları topluma “yeni” bir umut olarak sunan bir siyaset anlayışından başarı beklemek asıl sağduyusuzluktur. Ünlü bir Çin atasözü “Değişim rüzgarı esmeye başladığında akıllı olmayanlar duvar örer, akıllı olanlar ise yel değirmeni inşa eder.” der. Siyaset, hayatı ve değişimi doğru algılamakla doğrulanır. | |||||||||
| |||||||||
|