Denizlerimizde 1 Eylül’de başlayan balık avı sezonu bugün gece yarısı sona eriyor. Ancak uzmanlar tezgahların küçük balık dolu olduğunu belirterek avlanmanın böyle gitmesi halinde ot bile bulunamayacağını belirtti.

Palamuta doyduk ama diğer balıklar tezgâhta el yaktı. Uzmanlar ise balık çeşitliliğindeki azalmadan ve halen küçük balıkların avlanmasından endişe duyuyor, “Böyle giderse Marmara’da ot bile bulamayız” diyorlar
227 gün boyunca denizlere salınan gırgır ve trol ağları beklenen bereketle teknelere çekilemedi. Yaklaşık 19 bin balıkçı teknesi, Türk mutfaklarının vazgeçilmesi olan hamsi ve palamut başta pek çok balığı avlarken, bazı türler neredeyse hiç sofralarımıza gelemedi. Uzmanlar, son 10 yılda görülen balık miktarında ve çeşitlerindeki azalmanın hem balıkçılara hem de tüketiciye olumsuz yansımasını Milliyet’ten Gökhan Karakaş’a değerlendirdi.

İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Avlama Teknolojisi Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Didem Göktürk, “Pek çok olumsuz faktörün bileşkesiyle bu noktaya geldik. Senelerdir süren kirlilik, yasadışı avcılık, ekosistem tahribatı yani insan eliyle denizlerimizdeki canlı hayat tahrip oldu. Bazı noktalarda artık geri dönüşümüz bile yok. Tezgâhlarda bereket yok. Balıkçılık, toplum ve doğal çevreyle ilişkilidir. Balıkçılık doğadan bağımsız yapılan insan aktivitesi değildir. Denizel ekosistemde yaşanan her olumsuz faktörden doğal olarak etkilenir. Azalmada dünyada da öne çıkan faktörler düzenli artan kirlilik ve av baskısıdır” dedi.

‘Ot bile bulamayız’

İstanbul Su Ürünleri Kooperatifler Birliği Başkanı Erdoğan Kartal ise, birliklerine Marmara ve Karadeniz kıyılarında avlanan 3 bin 500 balıkçının üye olduğunu belirterek, “Balık stoklarımız çok azaldı. Her şey ortada. Bilime inanmak gerekli. Karadeniz’de palamut, Marmara’da hamsi olmasaydı balık yiyemezdik. Marmara Denizi’nde ışıkla avcılığa izin verildi. Böyle giderse Marmara’da bırakın balığı, ot bile bulamayız. Bu yanlışlardan hızlı şekilde dönülmeli. Kasım sonundan itibaren avlanamadığı için balık çok pahalı oldu. Tutulanların çoğu da yasadışı avcılıkla yakalanan balıklardı. Doğru ve dürüst avlanarak yaşam mücadelesi veren balıkçımızın kaderini yasak avcılık yapanlar belirlememeli” dedi.


‘Balıklara üreme şansı verilmedi’

Av sezonu boyunca çalışmalar yapan Dr. Didem Göktürk, tespitlerini şöle sıraladı:

 

“Balıkçılara getirilen yasaklar içinde en önemlisi yasak av boyudur. Av boyu yasaklarına uyulmaması balık stoklarında azalmaya, bazı türlerin bölgesel olarak yok olmasına ve ekosistemin dengesinin bozulmasına yol açar. İstanbul’daki balıkçılarda satılan 6 türün asgari avlanabilir boyunu 7 ay boyunca inceledik. Lüferin yüzde 97’si istavritin ise yüzde 61’inin yasal sınırın altında olduğunu üzülerek gördük. Tekirin yüzde 16.7, sardalyenin yüzde 8.2, hamsinin yüzde 2.2 ve mezgitin yüzde 1.8’lik oranda küçük avlandığını belirledik. Ekosistemin ve balık türlerinin boylarının düzenli izlenmesi ve önlem alınması gerekiyor. Aşırı avcılığa engel olmak ve kaynakların verimliliğinin devamını sağlamak balıkçılık yönetimi ile mümkündür. Her canlıya en az bir kez üreme şansı vermeyi ilke edinmeliyiz. Asgari avlanabilir boy yani yasak av boyu en önemli yasak olmalı. Bu yasağa uyulmaması balık stoklarında azalmaya, bazı türlerin bölgesel yok olmasına ve doğal dengenin bozulmasına yol açar.”

 

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat