İğneada’da, bu cennet gibi manzarada Türkiye’nin üçüncü nükleer santralının yapılması planlanıyor. İlk ikisi için Mersin ve Sinop’ta çoktan harekete geçildi. Peki nükleer enerji şart mı? Tükiye’nin kaç santrala ihtiyacı var? Yoksa hedef nükleer silah yapmak mı? Tesisler deprem tehdidine karşı hazır olacak mı? İstanbul risk altında mı? Uzmanlar, nükleer gerçeği açıkladı.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Ali Rıza Alaboyun Türkiye ’de üçüncü nükleer tesis için İğneada’yı işaret edince, nükleer meselemiz tekrar gündeme geldi. Peki Türkiye’nin gerçekten nükleer tesislere ihtiyacı var mı? Avrupa vaz geçerken, biz niye santral yapmaya çalışıyoruz. Ve en önemlisi; ne kadar risk altındayız? Uzmanları cevapladı. Hürriyet Pazar’da Yücel Sönmez Serkan Ocak Gökçe Aytulu imzasıyla yayınlanan haber şöyle:
Türkiye nükleer enerjiyi neden istiyor?
Doç. Dr. Şule Ergün/Hacettepe Üniversitesi Nükleer Enerji Mühendisliği Öğretim Üyesi
Türkiye’nin büyüme hedefleri doğrultusunda enerji ihtiyacının artacağı aşikâr. Bu ihtiyacın karşılanmasında diğer tüm alternatiflerle beraber nükleer enerjinin de değerlendirilmesi ucuz, sürekli ve güvenli elektrik elde edilmesi amacıyla. Nükleer santraller güvenli işletildikleri sürece elektrik üretimi maliyetinin çok düşük olduğu sistemlerdir. Ayrıca, sadece nükleer santral kurup ucuz elektrik satın alınması hedeflenmediği, nükleer teknolojinin edinilmesi hedeflendiğinde, yüksek kalite ve standartlar gerektiren nükleer teknoloji ülkede teknolojik gelişmeleri de tetikleyecektir. Bu, nükleer teknoloji ve nükleer kültürü edinmiş her ülke için geçerli olmuştur.
Santrallerle birlikte Türkiye nükleer güç mü olacak?
Prof. Dr. Ahmet Ercan/İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü
Türkiye santralleri yapsa bile kesinlikle nükleer güç olmayacak. İran’da bu konuda danışmanlık yaptım. Onlar yaptıkları anlaşmalarla sadece santralleri kurmuyor, bütün teknik bilgiyi de alıyor. Çünkü bütün anlaşmalarını böyle yaptılar. Bizim, ne Japonlarla ne de Ruslarla yaptığımız anlaşmalarda böyle bir şey var.
Kimler kazançlı çıkacak?
Prof. Dr. Ahmet Ercan
Akkuyu’da arsayı, parayı veren biz, santral yapımının tüm maliyetlerini üstelenen biz ve riski alan da biziz. Santrali yapan Ruslar, işletecek olan Ruslar ve oradan çıkacak enerjiyi bize alım garantisiyle satacak olan da Ruslar. Bunun aslında Rusya’nın herhangi bir nükleer santralinden elektrik almaktan tek farkı bütün risk ve maliyeti bizim üstlenmiş olmamız.
Türk halkı nükleer konusunda ne düşünüyor?
Greenpeace’in 2011 yılında yapmış olduğu bir araştırma göre Türkiye’de halkın yüzde 64,0’ü nükleer santrallere karşı. Aynı araştırmaya katılanların yüzde 86,4’ü nükleer santrale yakın bir yerde yaşamak istemediğini söylüyor. Konda’nın 2013’teki araştırmasında da nükleer enerjiye karşı çıkanların oranının yüzde 63’ün üstünde olduğunu ortaya çıkmıştı. Nükleer santral istemeyen 250 bin kişi de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na imza göndermişti.
Türkiye nasıl bir teknoloji kullanacak?
Filiz Yavuz/Gazeteci
Türkiye Atom Enerji Kurumu kriterlerine göre Türkiye’de denenmemiş bir teknoloji kurulamaz ama hem Mersin hem de Sinop’ta daha önce hiç bir yerde denenmemiş olan reaktörler kullanılacak. Anlaşmalarda Mersin için VVER-1200, Sinop için ise ATMEA1 reaktörlerinin adı geçiyor. Fransız AREVA firması tarafından geliştirilen ATMEA1 için Fransız Nükleer Güvenlik Ajansı, 2012’de reaktörün ana güvenlik özelliklerini onaylamasının hemen ardından bu onayın sadece pratik açıdan güvenilir olduğunu ve geniş kapsamlı teknik inceleme barındırmadığını açıkladı. Bunun için pek çok ülke bu teknolojiyi kabul etmek istemiyor.
Yapılacak nükleer tesislerin yeri nasıl belirlendi?
Prof. Dr. Ahmet Ercan
İstanbul Teknik Üniversitesi Jeofizik ve Jeoloji Mühendisliği olarak üç santralin yerini biz belirledik. Benim de imzam var altında. Bize, “Rusya’dan uzak olması için bize Akdeniz’de en uygun yeri belirleyin” dediler. Gerçi sonra santralin yapımından işletmesine her şeyi Rusya’ya verdiler. Gerçekten çok komik ve tuhaf. Biz de 6 yıl süreyle bu çalışmayı yaptık. Tamamen teknik bir çalışmaydı
Üçüncü tesis için neden İğneada seçildi?
Prof. Dr. Tolga Yarman Okan Üniversitesi, Öğretim Üyesi Nükleer Fizikçi
Aslında Türkiye Elektrik Kurumu, 1970’lerin başında ilk nükleer santral yeri olarak İğneada’yı belirlemişti... Ancak, Genelkurmay Başkanlığı o zaman sorun yaşadığımız Yunanistan’a ve Bulgaristan’a yakın olduğu için ‘ambargo’ koymuştu. Bence bugün bu durum değişmiş değil. Genelkurmay, bugün koyduğu askeri ambargoyu kaldırmış olsa da resim değişmiş değil... İkinci olarak o zamanlar İstanbul’un nüfusu iki milyon civarındaydı. Şimdi 15 milyon. Bu çerçevede hiçbir akli irade bugün İstanbul’un dibindeki İğneada’ya nükleer santral kurma cesaretini gösteremez, göstermemelidir.
İğneada’da olmasının sakıncaları nelerdir?
Baran Bozoğlu Çevre Mühendisleri Odası Çevre Sorunları Araştırma Merkezi Başkanı
“Türkiye’de nereye nükleer santral yapılamaz” sorusuna yanıt verilecek ilk yer İğneada longoz ormanlarıdır. Dünyada bu çapta üç longoz ormanı var. Biri amazonda, diğeri Afrika’da ve bizde İğneada’da. Bu nedenle İğneada hem ilgili bakanlıklarca koruma altında hem de uluslararası sözleşmelerle. Çünkü burada 258 kuş türü, 670 çeşit bitki, 668 yaban hayvan türü yaşıyor. Ayrıca çok zengin bir deniz ekosistemi var. Tesisin yapımı ve ardından o bölgeden çıkacak elektrik iletim hatları longoz ormanıyla birlikte bütün bu canlıların da yok olması anlamına geliyor.
Nükleer santrallerle ilgili risk oranı ne?
Prof. Dr. Ahmet Ercan
Fukuşima depreminden önce bu tesislerle ilgili risk 1000’de birdi. Fukuşima’dan sonra bu oran 100’de bire indi. Bu da literatürde bu enerji modelini tehlikeli enerji kategorisine sokar.
İstanbul tehdit altında mı?
Baran Bozoğlu
İğneada Trakya’da... Hâkim rüzgâr Balkanlar’dan Türkiye’ye doğru tam da buradan akıyor. Dolayısıyla olası bir kaza durumunda İstanbul dahil Türkiye’nin üçte birini barındıran Marmara Bölgesi’nin tamamı birinci derecede radyoaktif serpinti riski altında. Elbette ki bu Anadolu’nun büyük bölümünün de aynı risk altında olması demek. Zaten bilimsel çalışmalar gösteriyor ki bir kaza anında ilk etapta 300 kilometre çapında bir alan direkt olarak etkileniyor.
Olası bir depremde tesisler nasıl etkilenecek?
Prop. Dr. Ahmet Ercan
Akdeniz’de en uygun yer Akkuyu. Buraya en yakın Ecemiş kırığı vardır. Onun üreteceği deprem 6.5’i geçmez. Ancak Akdeniz doğru bir yer mi? Kesinlikle hayır. Buradaki santral çok düşük verimlilikle çalışacaktır. Çünkü su soğutmalı sisteme sahip olacak. Yani binlerce ton suyu saniyelik sürelerde çevirerek çalışacak. Akdeniz ise bizim en sıcak suyumuz. Santralin verimi düşük olacak. Sinop’a gelince. Karadeniz dalma batma kuşağı yer alıyor. Burası çok dingindir. Büyük deprem üretmez. Üreteceği beş buçuğu geçmez. İğneada deprem açısından en güvenli olanı.
Tesisler kesin yapılacak mı? Bu saatten sonra geri dönüş mümkün mü?
Filiz Yavuz
Geri dönüş elbette mümkün. İğneada’ya nükleler santral zaten daha plan dahilinde, resmi bir durum yok. Sinop İnceburun için Japonlarla hükümetler arası anlaşma yapıldı ama henüz lisansı yok. Mersin için ise hükümetler arası anlaşmanın yapıldığı Rusya’yla Suriye üzerinden yaşanan kriz Akkuyu’ya uzanınca anladık ki; ortada nereye harcandığını bilmediğimiz 3 milyar dolar dışında henüz hiçbir şey yok. Böylesi bir durumda vazgeçmek çok kolay. Örneğin 2012’de halkın isteğiyle Bulgaristan, Belene Nükleer Santrali için Rosatom’la yaptığı anlaşmayı iptal etmiş ve tazminat ödemişti.
Nükleer atıklar ne olacak?
Özgür Gürbüz/WWF- Türkiye
Nükleer santral inşaatları büyük sanayi tesislerinin inşaatına benzer. İnşaat sırasındaki etkiyi o sanayi tesislerinin çevreye verdiği etkiye bakarak kıyaslayabilirsiniz. İşletme aşamasındaki etki ise hiçbir sanayi tesisiyle kıyaslanamaz. Her yıl çıkan yüksek, orta ve düşük seviyedeki radyoaktif atıklar binlerce yıl kalır ve bunların bertarafı mümkün değildir. Aralarında 240 bin yıl radyoaktif kalan atıkların bulunduğu bu tonlarca tehlikeli maddenin nasıl saklanacağı, doğadan yalıtılacağı bilinmiyor. Bilim henüz böyle bir sınavdan geçmedi.
Nükleer tesislerin çevreye etkisi ne?
Prof. Dr. Hayrettin Kılıç/The Green Think Tank of Turuch Foundation, ABD
Nükleer santrallerin atık-soğutma suyunun deniz yaşamında meydana getirdiği felaketin boyutları korkunç. ABD Kaliforniya eyaleti tarafından hazırlanan rapora göre deniz kıyısındaki bir santral 225 kilometrelik bir deniz alanında tüm yaşamı etkiliyor. Raporda bu alanda yaşayan balık türlerinde bir yılda yüzde 10,8 oranında azalma olduğuna dikkat çekiliyor. Bu tesislerde işletim süreleri boyunca hiçbir kaza yaşanmasa dahi, doğaya ve insanlara son derce ciddi zararlar veren iyot, kripton, sezyum, stronyum ve trityum gibi radyoaktif izotoplar salınıyor. Bu da özellikle santral çevresinde yaşayan çocuklarda lösemi başta olmak üzere kanser vakalarında önemli artışlara neden oluyor. Amerika’da 67 değişik bölgede 51 santralin etkileriyle ilgili bilimsel araştırmalar farklı yaş guruplarında ölüm ve başta kanser olmak üzere birçok hastalığın önemli oranlarda arttığını ortaya koyuyor.
Rusya’da nükleer eğitimde olan Türkler ne iş yapacak?
Greenpeace Türkiye
Yanlış konumda bırakılmış vanalar, gözden kaçan alarm sinyalleri, anlaşılmayan talimatlar, teknik bilgi yetersizliği ve daha pek çok şekilde meydana gelebilecek nükleer santralde çalışan personel hataları konularında çalışacaklar. Öncelikle, nükleer enerji santrallerinin sıralamış olduğumuz riskleri ve tehlikeleri nedeni ile sadece kısa bir süre alınacak bir eğitim programına, hiçbir deneyimi olmayan kişilere, nükleer enerji santralinde çalışması beklenen personel olarak güvenmek mümkün değil. Nükleer enerji santrali sıradan bir işyeri değildir. Tarihte meydana gelmiş pek çok nükleer kaza personel hatasından kaynaklandığı gibi, aynı zamanda personel, bu tehlikelerin gerçekleşmesinden ilk andan itibaren etkilenen kişilerdir.
Türkiye nükleer silah yapma hedefinde mi?
Bu konuda iddialar muhtelif. En son, nükleer silahlanma konusunda çalışan gazeteci Hans Rühle, Türkiye’nin, uranyum zenginleştirme teknolojisiyle silah sahibi olmayı hedeflediğini iddia etti. Hatta, Alman istihbaratının Türk yetkilileri dinleme skandalının bu yüzden gerçekleştiğini yazdı. Rühle, Türkiye’nin, ROSATOM ve Japon-Fransız ortaklığıyla yaptığı anlaşmada üçüncü reaktörde silah üretebileceği iddiasında. Resmi ağızlardan bu konuda bir açıklama yok. Ama Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek geçen sene ‘gönlünden geçeni’ bir televizyonda açıklamıştı: “Şu anda en büyük korkuları ne biliyor musunuz? Ya bu Türkler atom bombası yaparsa, ondan sonra bunlarla baş edilmez. Yapacağız inşallah. Onun için ‘Nükleer santrallara hayır’ diyorlar. İki tanesinin temeli atıldı. Geliyor arkası. Herkes yapmış mı, yapmış. Biz niye yapmayacağız? İsrail yapmış da biz niye yapamayacağız? İsrail oradan atom bombasını atacak, biz böyle elimiz kolumuz bağlı oturacağız. Var mı böyle hayat? Atom bombası bir ülkenin güvencesidir. Benim gönlümden geçen bu.”
Kaç nükleer enerji tesisine ihtiyacımız var?
Doç. Dr. Şule Ergün/Hacettepe Üniversitesi Nükleer Enerji Mühendisliği Öğretim Üyesi
Bu kolay cevabı verilecek bir soru değil. Elektrik üretiminde ihtiyaç duyulan teknolojileri belirlerken, maliyet, güvenilirlik, sürdürülebilirlik, bunun altında çevre etkileri, seçilen teknolojilerin ikincil getirileri, ekonomik ve sosyal etkiler, sosyal kabul başta olmak üzere pek çok kriterin değerlendirilmesi gerekir. Türkiye’de nükleer santrallerin payının belirlenmesi için bu değerlendirmelere bakılarak kararların alınmıştır. Ancak şurası kesin ki tüm enerji üretim alternatiflerinin değerlendirilmesi gerekiyor.
Nükleer santraller enerji ihtiyacını karşılamak için gerekli mi?
Dünya Rüzgâr Enerji Birliği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Tanay Sıdkı Uyar
1950’lerden 70’lere kadar nükleer santrallerin kuruluş amacı silah üretmekti. 1970’lerde santrallerde dışarı çıkan ısıyı nasıl değerlendirelim diye düşünüp ABD ve Fransa enerji üretmeye başladılar. Çünkü 70’lerdeki petrol krizinde herkes panik olmuştu. Bu dönemde Ruslar ise santrallerde elde edilen enerjiyi ısı olarak kullanmaya başladı. Bugün bu enerji üretimi modelinden vazgeçilmeye başlandı. Bunun dört nedeni var. Çok pahalı, insanlar istemiyor, atıklar depolanamıyor ve kazalar kamuya çok pahalıya neden oluyor.
NÜKLEER KÖY TEYAKKUZDA
İğneada’da son birkaç gündür nükleerle yatıp kalkıyor. Herkesin dilinde bu konu var. Beldeye gazeteciler, milletvekili adayları gelip gidiyor. Köylülerinse çoğu ‘Ada’ dedikleri İğneada’nın doğasını bozacağını, bölgenin geçim kaynağı olan tarımı, hayvancılığı ve balıkçılığı bitireceği gerekçesiyle nükleer santrale karşı çıkıyor.
İğneada’da nükleer santralin nereye yapılacağı kesin değil. Ancak konuşulan iki nokta var. Biri Beğendik Köyü. Diğeriyse Uzunkum Mevkii.
Beğendik Köyü, Bugaristan sınırında. Hemen karşısında Bulgar Rezova Köyü var. Arada ise sadece Rezve Deresi bulunuyor. Uzunkum Mevkii ise Kıyıköy ile İğneada’nın tam ortasında bulunuyor. Etrafında fazla bir yerleşim yeri yok.
Nereye yapılırsa yapılsın, etki alanı yüzlerce kilometre olan nükleer santralle ilgili herhangi bir kaza riski durumunda, 120 kilometrelik kuş uçuşu mesafesindeki İstanbul başta olmak üzere çevredeki pek çok yerleşim yeri etkilenecek.
İğneadalılar nükleeri neden istemiyor?
Şükrüye Tutuk: Burada ormancılık ve hayvancılıkla geçiniyoruz Santral olursa hiçbiri kalmaz. İstemiyoruz.
Beğendik Köyü Muhtarı Rüştü Gündüz: Bize kimse bir bilgi vermedi. Kimsenin bir şey bildiği yok. Ancak buradaki tertemiz havamızın kirlenmesini istemiyoruz.
İclal Yalçın: Şeker pancarından pekmez kaynatıyoruz. Ne pancarımız kalır, ne balığımız olur…
Emrah Derince: Ormandan ağaç çekiyoruz. Traktörüm var. Elimizden bu ormanı alacaklar. Vermeyiz.
Necmiye Durmaz: Nefes bile alamayız buraya nükleer santral yaparlarsa. Çocuklarım balıkçılıkla geçiniyor. Balık mı kalır burada?
İğneadada yaşayan sanatçı Burhan Öcal: Bu coğrafya dünyada sadece üç yerde var. Benim çocukluğum Beğendik’te geçti. Bir evim de İsviçre’de. Orada da yaşıyorum. Eğer İsviçre’de ekmeğe iki cent zam yapacaklarsa bile bunun referanduma götürürler. Gerçek demokrasi budur. Enerjiye ihtiyaç var diye bu yapılamaz. Gelsinler buraların bilinmeyen güzelliklerini onlara gösterelim. Öğrendikten sonra onlar da yapılmasını istemez. Balkanlar, Marmara, İstanbul için nükleer santral çok büyük bir tehlike. Geleceğimizi düşünsünler ve bundan vazgeçsinler.
Nükleer İğneada’ya yapılsın diyen var mı?
Remzi Yavuzgazi: Köylüler istemiyor ancak bence yapsınlar. Burası gelişir.
Sislioba Köyü’nden adını vermek istemeyen bir köylü: Termik santral yapmasınlar ancak nükleer santralin bir zararı yok. Yapabilirler. Köyde her gün elektrikler kesiliyor. Elektriğe ihtiyacımız var.
Yeri seçimi konusunda neler yaptılar?
İğneada Platformu’ndan Hüseyin Çomak: Buraya bir Amerikalı, iki Japon ve bir de Çinli mühendis geldi. Nükleer santralin yeri ile ilgili keşif yaptı. Ben de onlara bölgeyi bildiğim için rehberlik yaptım. Panayır İskelesi yanındaki Uzunkum Mevkii’nde keşif yaptılar. Oranın uygun olduğunu söylediler. Ancak daha önce de Beğendik Köyü’ndeki termik santralin yapılacağı alanın yanında nükleer santral yapımı için yer belirlenmişti.
Nasıl mücadele edilecek?
İğneada Platformu’ndan Emre Sağışman: Gönüllü avukatlarımız var. Dünya nükleer santrallerden vazgeçerken biz neden nükleer santral yatırımı yapıyoruz. Burası bir turizm merkezi olmalı, enerji üssü değil. Kısa vadedeki bizi çok etkileyecek bir sorunumuz daha var. Çimento fabrikası için bir liman kurulması planlanıyor. İzinleri alındı. Buraya günde 600 kamyon gelecek.
Hukuki olarak neler yapılıyor?
Çevre Hukuku Avukatı Avukat Mukadder Usanmaz: Önleyici hukuk dediğimiz faaliyetleri elden bırakmamak gerekiyor. Burası sınır bölgesi. Uluslararası hukuk açısından da konuyu ele almak gerekir. Ancak şu anda elimizde bir belge yok. Sadece bakanın açıklamaları var. Resmi bir gelişme olduğunda çevre hukuku avukatları olarak dava açacağız.