KAZDAĞI’NDA ALTIN ÇIKARACAKLAR !

KAZDAĞI’NI ALTINA KURBAN ETTİRME !

  • Kazdağı’nda altın çıkarılırsa: 1 trilyon toprak işlenecek, 400 bin ton siyanür kullanılacak.
  • Kazdağı’nda altın çıkarılırsa: 2 milyon 580 bin dönüm orman, 10 milyon zeytin ağacı etkilenecek.
  • Kazdağı’nda altın çıkarılırsa: orman köylülerinin geçim kaynağı azalacak ve göçe zorlanacak, 20 bin zeytin üreticisi, 80 bin zeytin işçisi ile 30 bin aile etkilenecek. Ürünlerimize alıcı bulamayacağız. Bölgemize turist gelmeyecek.
  • Her yıl zeytinden, zeytinyağından ve diğer tarım ürünlerinden elde edilen 650 milyon dolar ve ayrıca turizm gelirleri kesilecek.
  • Bir altın madeninin ömrü 10 yıl... Kazdağı’nda altın çıkarılırsa: 10 yıl sonra siyanür çukurlarıyla üzerinde ot bitmeyen toprak dağları kalacak. 10 yılda verilen zarar yüzlerce yıl temizlenemeyecek. Siyanür ve ağır metallere maruz kalacak, zaman içinde ölümcül hastalıklara yakalanacağız. Aramıza nifak girecek, birbirimize düşman hale geleceğiz.
  • Yabancı ülkelerden gelen maden şirketleri kazanacak, karşılığında bu bölgede yaşayan birbuçuk milyon nüfus zarar görecek. Maden Yasası halktan yana değil şirketlerden yana olduğu için devletimizin de hiçbir yararı olmayacak.

Kazdağı’nın üstü ALTINDAN daha değerlidir.

Kazdağı yurdundur, Kazdağı’na sahip çık!

Kazdağı giderse yurdun da gider.

Kazdağı’nı Koruma Girişimi Grubu

 

***

 

Kazdağlarının Mitolojideki adı İDA’dır. Anadolu’lu ozan Homeros’a göre İDA, “Bin pınarlı, çok pınarlı, hayvanı ve bitkisi bol olan yer” anlamına gelmektedir.

 

Kazdağı Flora’sı:

Kazdağlarında 101 familyaya ait 900 bitki taksonu bulunmaktadır. En fazla tür içeren familyalar; Compositae (90 takson), Gramineae (63 takson), Leguminosae (56 takson), Labiatae (48 takson), Cruciferae (39 takson), Rosaceae (36 takson), Umbelliferae (31 takson), Caryophyllaceae (30 takson), Scrophulariceae (25 takson),  Liliaceae (24 takson), Ranunculaceae (23 takson)’dur.

Orman Vejetasyonu:

İbreli Ormanlar

1-     Kızılçam (Pinus brutia Ten) Ormanları

2-     Karaçam (Pinus nigra ssp.pallsiana) Ormanları

3-     Kazdağı Göknarı (Abies nordmanniana ssp.equi-trojani) Ormanları

Yapraklı Ormanlar

1-     Kayın (Fagus orientalis) Ormanları

2-     Kestane (Castanea sativa Miller) Ormanları

3-     Gürgen (Carpinus betulus) Ormanları

4-     Meşe (Quercus) Ormanları

Karışık Ormanlar

1-     Karaçam-Göknar Karışımı

2-     Karaçam-Kızılçam Karışımı

3-     Karaçam-Kayın Karışımı

4-     Karaçam-Kestane Karışımı

5-     Karaçam-Meşe Karışımı

 

Kazdağlarının Su Kaynakları:

Yerüstü Suları (Akarsu); Havran Çayı, Edremit Çayı, Zeytinli Çayı, Kızılkeçili Çayı, Manastır Deresi, Şahin Deresi, Mıhlı Deresi Kazdağlarının güney yamacından Edremit Körfezine dökülür. Mendres Deresi (Kara Menderes) Kazdağlarının kuzey yamaçlarında kolları tarafından toplanmaktadır.

Yeraltı Suları; Kazdağlarında, tatlı su (menba) Pınarbaşı (Güre)-Su başı (Altınoluk)-Ayazma (Evciler)-Eybek Dağı-Tozlu-Ayıderesi-Kırlangıç-Karakoç-Karaçam Kaynakları, maden suyu (Manastır Çayı Vadisinde Arıtaş Köyü civarında Ekşi Su) ve sıcak su (termal) Güre-Bostancı-Küçükçetmi-Külcüler kaynaklarının yanı sıra sondaj ve kuyularla sağlanan yeraltı suları bulunmaktadır.

 

İDA Dağında Mitoloji:

Zeus ve Ganymede; Adı “aydınlık”, “göz alıcı” veya “ışık saçan” anlamına gelen Ganymede’nin, ölümlülerin en güzeli olduğu söylenmektedir. Kral Tros (Truva’nın kurucusu Ilus’un kardeşi) ile eşi Callirhoe’nin en küçük oğludur. Büyüme çağında olan Ganymede, Truva yakınlarındaki İda Dağının eteklerinde babasının gemisini gözetlerken Zeus onu beğenmiş ve bir kartala dönüşerek Ganymede’yi Olympos Dağına kaçırmıştır.

Ganymede, kutsal nektar dolu altın kupayı sunmak üzere sonsuza dek genç kalması için Zeus tarafından seçilmiş ve eski Yunan Olympia tanrıları bir kutlama için toplandıklarında onlara kutsal şarabı sunan kişi olmuştur. Kaçırılmasına karşılık olarak, kederli babası Kral Tros’a Zeus tarafından bir ahır dolusu büyüleyici görünümlü atlar hediye edilmiştir.    

Afrodit ve Anchises; Anchises, Truva yakınlarında bulunan ve Dardanus döneminden sonra Dardania (Dardanel) adını alan bir bölgeden gelmektedir. Zeus, Afrodit’e ders vermesi için Afrodit’in Anchises’e aşık olmasını sağlamıştır. Afrodit önce Kıbrıs Adasındaki Paphos’a gitmiş, buradan da Anchises ile tanıştığı İda dağına gitmiştir. “Böylece Zeus, Afrodit’in kalbine o sıralarda bol su kaynakları olan İda Dağının sarp tepeleri arasında hayvan yetiştiriciliği yapan Anchises ile ilgili bir heyecan ve arzu yerleştirmiş ve suretine ölümsüz tanrılar gibi görünüm vermiştir. Bu nedenle, güleç yüzlü, sevimli Afrodit onu görünce aşık olmuş ve kalbinde ona karşı büyük bir istek, heyecan olmuştur. Afrodit en güzel elbiselerini giymiş, altın takılarını takmış ve güzel kokulu Kıbrıs Adasını terkederek hızla bulutlara yükselerek Truva’ya yönelmiştir. Afrodit böylece, yabani yaratıkların barınağı ve bol su kaynakları olan İda Dağına ulaşmış ve dağların arasından geçerek malikaneye gitmiştir. Sonrasında geyiklere saldırıya hazır vahşi aslanlar, ayılar ve çevik hareketli leoparlar ona yüz sürmek için yaklaşmış ve o da onları görmekten kalben memnun kalarak onların kalplerine gölgeli tepelerde ikişer, ikişer eşleşmeleri duygusunu yerleştirmiştir. Afrodit ölümlü bir kız olduğuna ve Truva’ya Anchises’in karısı olmak ve ona çocuklar vermek için gönderildiğine Anchises’i ikna etmiştir. Onların ilişkiye girmesinden sonra, Afrodit Anchises’in uykuya dalmasını sağlamış ve yeniden ölümsüz durumuna dönüşmüştür. Uyandığında bir tanrıçayla ilişkiye girdiğinin bilincine varan Anchises büyük bir dehşete kapılmıştır. Ancak, Afrodit onu rahatlatarak her şeyin iyi olacağını pek yakında ilişkilerinin meyvesi olan bir oğul, Aneanes’i dünyaya getireceğini söylemiştir.    

Paris’in Yargılanması; Truva savaşına neden olan olaylar zinciri bir kraliyet düğününde başlamıştır. Myrmedons Kralı Peleus su perisi Thetis ile evlenmektedir. Birçok tanrı düğüne katılmış fakat, tanrılar Kralı Zeus (Jüpiter)’un kızı Eris düğüne davet edilmemiştir, çünkü o uyuşmazlık tanrıçasıdır ve zorluk çıkarmakla yükümlüdür. Davet edilmeyişine içerleyen Eris, evlenme merasimine engel olmaya karar vermiştir. Eris, konuklar arasındaki “en zarif” kişiye verilecek altın bir elma fırlatmıştır. Oradaki tanrıçalardan Hera (Juno), Athena (Minerva), ve Afrodit (Venüs) bu en zarif kişinin kendileri olduğunu düşünerek birbirleriyle tartışmaya başlamışlar ve sonunda bu konuya ilişkin kararı Zeus’un vermesini istemişlerdir. Ancak, Zeus bu işin içine girmek istememiş ve onları sadık Tanrı-habercisi Hermes (Mercury) eşliğinde Truva Kralı Priam’ın oğlu Prens Paris’e göndermiştir. Paris (veya Alexander) basit bir çoban olarak büyümüş ve zamanının çoğunu İda Dağının otlaklarına yakın yerlerde hayvanlarını otlatarak ve lir (cenk) müzik aletini çalarak geçirmiştir. Tanrıçalar Paris’e rüşvet teklif ederek mücadeleyi kızıştırmak istemişlerdir. Bu bağlamda, tanrıça Athena onu yenilmez bir askere dönüştürmeyi, tanrıça Hera onu tüm Avrupa ve Asya’nın tek Kralı olmayı ve aşk tanrıçası Afrodit’te ona en güzel kadını armağan etmeyi önermiştir. Son öneri Paris’e güç ve şöhret’den çok daha cazip gelmiş ve o da tartışmalara neden olan Anlaşmazlık Elma’sını Afrodit’e vermiştir. Böylece insanlık tarihinin ilk güzellik yarışması İda Dağı’nda düzenlenmiş ve verilen ödülde bir altın elma (güzelliğin ve verimliliğin bir bitkisel simgesi) olmuştur. Paris’in ödülü ise Isparta’lı Helen ve 10 yıl boyunca süren Truva savaşındaki talihsiz sonuç olmuştur.

Truva Savaşı ve Sonrası; Paris Afrodit’i seçer ve o da Paris’e önerdiği rüşvet olan Helena’yı kaçırtır. Kaçırılan Helena için Agamemnon komutasında birleşik Yunan ordusu Truva’yı kuşatır ve yıllar süren savaş sonrası Truva yıkılır. Savaştan sonra arta kalan Truvalılar prens Aneanes komutasında Antandros’a (Altınoluk) gelirler ve burada gemiler yaparak yola çıkarlar. Türlü serüvenlerden sonra İtalya yarım adasına varırlar ve Roma şehrinin atası şehri kurarlar. Aneanes, Truva’lı prens Anchises ile Tanrıça Afrodit’in oğludur ve İda eteklerinde büyümüştür. Bundan dolayı Romalı İmparatorlar ve özellikle Sezar (Cesar) kendi ataları olarak Truvalı prens Aneneas’ı kabul ediyorlardı. Roma İmparatorluğu büyüyüp Anadolu’yu ele geçirdikten sonra gerek Tuna gerekse Fırat boylarıyla daha yakından ilgilenmek için başkentlerini önce Truva’ya taşımak istemişlerdir. İmparator Constantinius Tuna boylarının daha rahat kontrolu için başkent olarak Byzantion’u seçti ve orayı tekrar imar ederek başkentini oraya taşıdı (M.S.330). Şehre de Constantin’in şehri anlamına gelen Constantinopolis (sonradan İstanbul’a dönüşen) adı verildi.

 

Kazdağlarının Coğrafi Konumu:

Kazdağları Biga Yarımadasının güney doğusunda asıl ekseni Ayvacık (Çanakkale)-Balya (Balıkesir) yönünde olan bir konumda.

Çanakkale ve Balıkesir illeri mülki sınırları içerisinde yer almaktadır. Civarında Edremit, Ayvacık, Bayramiç, Çan, Yenice ilçeleri ile bu ilçelere bağlı Altınoluk, Güre, Zeytinli, Küçükkuyu, Kadıköy, Kalkım, Akçakoyun, Hamdibey beldeleri ve bunlara bağlı 134 adet köy bulunmaktadır.

 

Sonuç Olarak;

Mitolojide İda destanları, Homeros’un İliada ve Odysseus’u, Truva savaşları, Amasya’lı Coğrafyacı Strabon’un Geographika adlı eserinden Kazdağları. Agonia’da (Kalkım-Yenice) bir Fransız şirketinin çalıştırdığı kömür ocağında 1908 yılında ülkemizin ilk bilinen işçi direnişinden, Ulusal Kurtuluş Savaşının ilk Kuva-i Milliye müfrezesini oluşturan Edremit Kaymakamı Hamdi Beylere kadar Kazdağlarının öyküsü.

 

Hangi düşünceye dayanarak bu topraklarda siyanürle altın arayacaksınız....

 

İDA, BUGÜNE KADAR DİRENMİŞ,

KAZDAĞLARI DA, BUNDAN SONRA DİRENECEK....

mn.sener@eczacininsesi.com

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat