Bir plastik su şişesini yere düşürdüğünüzde kırılmayacağını bilirsiniz. Bu özellik için neredeyse yok edilemez bir plastik çeşidi olan polyethylene terephthalate ya da PET’e teşekkür edebilirsiniz. Fakat, artık herkesin bildiği gibi bu malzemeler doğada organik malzemeler gibi kolay yok olmuyor. Odun, çim ya da gıdalar toprağın altındalarken biyolojik bozunma sürecine girerler. Bu süreci organik malzemelerin bakteriler tarafından diğer kullanışlı bileşiklere dönüştürülmesi olarak özetleyebiliriz. Fakat tek hücreli bu canlılar akşam yemeklerinde plastik görmekten pek hoşlanmıyorlar. Yani bakteriler yardımıyla PET, daha kullanışlı diğer bileşiklere dönüştürülemiyor.
Bu görüşten yola çıkarak plastiğin hiçbir zaman biyolojik olarak bozunamayacağı düşüncesi akla gelebilir. İlk akla gelen düşünce biraz karamsar olsa da, tabii ki hikaye burada sona ermiyor. Hali hazırda belirli tip bakterilerin, plastiğin bozunmasını sağlayabileceğini gösteren çalışmalar da mevcut. Fakat henüz bu bakterilerin Dünya’nın her yerindeki plastiğin çözünmesini sağlayabileceğini söylemek için çok erken.
Bu konudaki araştırmaların devam ettiği düşünülürse, en azından şu anda plastiklerin bozunmasının tek yolunun ‘ışıl bozunum‘ olduğunu söyleyebiliriz. Bu bozunma şeklinde bakteriler görev almıyor. Adından da anlayabileceğiniz gibi ışıl bozunumun gerçekleşmesi için güneş ışığı yeterli. Ultraviyole ışınlar plastik üzerine düştüğünde, plastiğin yapısındaki uzun moleküler zincirleri bir arada tutan bağları kopartıyor. Zamanla da bu durum, plastiğin çok sayıda küçük parçaya ayrılmasına neden oluyor.
Buradaki sorunlu nokta ise, toprağa gömülen plastiğin gün içerisinde ultraviyole ışınlara ya hiç ya da çok az maruz kalacak olması. Fakat içerisinde çok sayıda plastik atığı barındıran okyanuslarda, plastik atıklar ultraviyole ışınlara çok da fazla maruz kalabiliyor. 2009 yılında Japonya’da yapılan bir araştırmanın sonuçlarına göre; bazı plastikler atıkların sıcak okyanuslarda bozunmasının süresi bir yıla kadar düşebiliyor. Bu cümle sizi biraz rahatlatmış olabilir fakat bu noktada başka bir tehlike ile karşı karşıyayız. Küçük bir parça plastik içerisinde bile bisphenol A (BPA) ve PS oligomer gibi zehirli kimyasallar bulunur. Okyanuslarda bozunan plastik atıklardan suyun içerisine karışacak bu kimyasallar da, deniz yaşamını tehdit ediyor. Deniz ürünlerini tüketen insanlar da ayrıca bu kimyasalların hedefi haline geliyor.
Yani kullandığımız plastikler, aslında birer küçük çevresel felaket konumundalar. Bu felaketten korunmanın tek yolu ise biyolojik olarak bozunabilen plastikleri tercih etmek. Şu anda yaygın olarak kullanılan iki çeşit biyolojik olarak çözünebilen plastik mevcut: bitki temelli hidro-biyolojik olarak bozunabilen plastik ve petrol temelli oxo-biyolojik olarak çözünebilen plastik. Tabii ki alternatifler konusunda en çok konuşulan ise mısırdan yapılan bir plastik çeşidi olan polilaktik asit (PLA). PLA doğada, su ve karbon dioksite 47 ila 90 gün arasında bozunabiliyor. Bu süre okyanusta yüzen bir plastik poşetin bozunma süresinden 4 kat daha kısa. Fakat bu sürelerin elde edilmesi için bütün koşulların uygun olması gerekiyor.
Kaynaklar ve ileri okuma: