Zehir soluyan kent Dilovası
Kanserden ölümün yüzde 33.7’ye çıktığı Dilovası sakinleri 30 yıldır zehir soluyor. Çocuklar fabrikaların arasına sıkışmış parklarda soludukları havadan habersiz oyun oynuyor.
Gökyüzünün griye boyandığı, derelerin siyah aktığı bir ilçe Dilovası... Burada yaşamlar fabrikalar ve kömür dağları arasında gidip geliyor. Her evde bir kanser ya da en azından bir astım hastası var. Çocuklar ise hasta doğmaya başlamış. Hava kirliliğinden en çok etkilenen Dilovası’ndaki Turgut Özal Mahallesi’ndeyiz. Bölge sakinlerinin derdi çok. Yıllarca fabrikalarla yaşamanın ardından Kömürcüler Organize Sanayi Bölgesi’nin (OSB) açılması bardağı taşıran son nokta olmuş. Bölge sakinleri Dilovası’nın çiçek gibi olduğu, meyve ağaçlarından geçilmediği günleri anlatıyor ve ekliyor : “Şimdi çöl gibi kızım... ”
İstanbul’dan Dilovası’na doğru giderken ilçeye geldiğinizi yükselen gri dumanlar ve görünen fabrikalardan anlıyorsunuz. Yaklaştıkça genziniz yanmaya başlıyor. İlçeye girerken etraftaki tabelalar, bir yanda hastaneyi bir yanda da fabrikalar ve Kömürcüler OSB’yi gösteriyor. Turgut Özal Mahallesi’nde bizi 27 yaşındaki Fatih Molkoç karşılıyor. Mahalle kahvesine oturur oturmaz sohbet başlıyor.
Malkoç doğma büyüme Dilovalı. “‘Her evde bir hasta çocuk var’ diyorlar ya insanlar artık hasta olmuyor, direkt çocuklar hastalıklı doğuyor” diyor ve başlıyor anlatmaya: “İnanmıyorsanız benim yeğenimle tanıştırayım sizi. 1 buçuk yaşında ama astım bronşit hastası çocuk. Alt katta amcamın oğlu var. Nefes alamıyor. Gece maskeyle yatıyor. Bende de sıkıntı var. Şu an burada bir fabrikada çalışıyorum. Bir dönem Antalya’da otellerde çalıştım, bu kadar sıkıntım yoktu. Burada hava kirliliği zaten vardı, kömürden sonra iyice nefes alamaz olduk. Kömürcüler hala bağ, bahçe, arsa almaya çalışıyor. Hadi ben gencim buradan gittim, peki bu amcalar nereye gidip ekmeğini kazanacak?”
Ne ağaç ne bahçe...
Hava kirliliğine çözüm için tüm yetkili kurumlara başvurduklarını belirten Malkoç şöyle devam ediyor: “Partilere bilmem kaç trilyon seçim için yardım yapılmış. Partilerin bayraklarını ve afişlerini gördüğümde fikrim değişmiyor ki. ‘Burada biz zehirleniyoruz’ dediğimiz zaman yetkililerin verdikleri cevap ‘ülke şu an tasarrufta olduğu için böyle bir şeye yatırımda bulunamazlar’ oluyor. Seçime bütçe var da gariban halka vermeye gelince mi yok?” diye soruyor.
Sözü 56 yaşındaki Abidin Emüç devralıyor: “1977’de geldim buraya. Dilovası o zaman çiçek gibiydi. Kömürcülerin olduğu bölgede her yer meyve bahçesiydi. Şimdi ne ağaç kaldı ne bahçe. Çöl gibi oldu. Orada piknik yapar, yer içerdik. Şimdi kimse kalmadı. Belediye başkanları seçim öncesi geliyor. Seçim bitiyor, Dilovası bitti. Halimizi soran yok. ”
2 yıl yaşıyor
Sohbetin ardından mahalleyi gezmeye başlıyoruz. Bağdat Caddesi’nde yürürken elimizde fotoğraf makinasını gören yaşlı kadınlar “Hepimiz kanseriz, kömürü kaldırın, yeter” diye sesleniyor. Kısa bir yürüyüşün ardından hastaneye varıyoruz. Hastane fabrika ve duman manzaralı. Ardından ilkokul binasını görüyoruz. Yakınında ise Kömürcüler OSB. Malkoç bizi bir derenin kenarına götürüyor. Dere simsiyah akıyor. Hemen ilerisinde koyunlar, inekler dereden su içiyor. Geçimini hayvancılıkla sağlayan 50 yaşındaki İzzet Belet’in evi dereye ve kömürcülere çok yakın. Belet 12 sene önce buraya gelmiş. 5 öğrenci okuttuğunu söyleyen Belet “Dumandan, kömürden açamıyoruz pencereleri. Hayvanlar burada 2 sene yaşıyor. Ciğerleri bitiyor. Ağzımın içinden sabahları kömür çıkıyor” diyor.
‘Talebiniz nedir’ diye sorduğumuzda ise şu yanıtı alıyoruz: “İnsanlar ne ister kızım? İnsanlar güzellik istemiyor mu? Daha güzel yaşamak istiyoruz. Derdimizi anlatamıyoruz, nereye gitsek suçlu çıkıyoruz.”
Belet’in eşi 46 yaşında Gülnaz Belet ise “Yazın sıcaktan pişiyoruz. Pencereyi açıncı toz ciğerilerimize kadar işliyor. Öksürünce kömür çıkıyor. İnsanlardan çok bir şey istemiyoruz. Sadece kömürcüler gitsin.”
‘İyileşemiyoruz’
Çevrede otlayan koyunları geride bırakarak Kömürcüler OSB’ye geliyoruz. Yolları asfalt. Beton duvarları yüksek, üzerlerine de yeşil perdeler çekilmiş. Kömür yığınları bazı noktalardan görünüyor. Koku ağır. Burada fotoğraf çekmek de yasak. Güvenlik görevlisi uyarıyor. Mahalle sakinleri OSB’den gelen tozun önlenmesi talebiyle tüm yetkili kurumlara başvurmuş. En son CİMER’den gelen yanıtta özetle “Tüm tesislerin etrafı perde betonla çevrilmiş olup, perde beton üzerine kömür yığınlarını en az 1 metre geçecek şekilde metal paneller ve panellerin üzerine de en az 2 metre yüksekliğinde toz perdesi takılmıştır” gibi tedbirler sıralanmış ve eklenmiş “Denetim esnasında tespit edilen olumsuzluklarla ilgili yasal ve idari işlemler uygulanmaktadır.”
OSB’den çıkıp mahalleye dönerken çocukların oynadığı bir parkta mola veriyoruz. Çocuklar fabrika manzarası eşliğinde oyun oynuyor. ‘Mahallenizi seviyor musunuz’ diye sorduğumuzda o neşeli hava dağılıyor: “Seviyoruz ama hastayız abla. Burnumuz tıkalı. İyileşemiyoruz. Bir memlekete gidip geliyoruz. Çok fark ediyor.”
Temiz nefes alsınlar
Mahalle turunun ardından Kılıç ailesinin yanına gidiyoruz. Dilovalı 32 yaşındaki esnaf Ali Rıza Kılıç’ın 3 çocuğu var. Kılıç ailesinin hastalanma sürecini şöyle anlatıyor:
“Kızım 7 yaşında. Astım bronşit hastası. 2 yaşından beri böyle. 5 senedir düzenli olarak her hafta hastaneye gidiyoruz. Günde 6 sefer hava ilacıyla nefes almaya çalışıyor. En küçüğü 1 yaşında o da aynı şekilde. Hastaneler de bir tedavi uygulayamıyor. Randevu almakta zorlanıyoruz. Çocuk her astım atağı geçirdiğinde ciğerde bir leke oluşuyormuş. Doktorların bana söylediği 20 yaşına geldiği zaman 60 yaşındaki bir insan gibi nefes alacakmış. Doktorlar kömür tozu ve hava kirliliği yüzünden hastalandıklarını söylüyor. ‘Buradan gidin’ diyor. Gidecek durumumuz yok. Olsa gideceğiz. Mücadele ediyoruz, gücümüz yetmiyor. Tartışmasız OSB’nin kapatılması ve sanayiciler ile şehrin ayrılması gerekiyor.”
30 yaşındaki Çiğdem Kılıç ise “10 senedir evliyim. 15 senedir Dilovası’nda yaşıyorum. Çocuklar nefes alamıyor. Ne yapacağımızı bilmiyoruz. Yetkililer artık sesimizi duysun. Buna bir çözüm bulsun. Çocuklarımın temiz nefes almasını istiyorum.”
Hazal Ocak/ Cumhuriyet