Selçuk Erez
İsmet Paşa’nın Cumhurbaşkanı olmasından bu yana tam dört yıl geçmişti. Kuzguncuk’ta oturuyorduk. O yıl kar birden bastırmıştı. Tipinin kaldırımları yolla bir ettiği bir gece sokağımızı bir ses çınlattı:
- Çevreci geldi, bohçacı geldi.
Ablam sevindi:.
- Anne, on gündür bekliyordun bak çevreci gelmiş!
- Çevreler var, yağlıklar var, havlular var..
- Gelmez, gelmez de böyle havayı bekler mübarek!
Çevrecinin sesi giderek yaklaştı:
- Boncuk oyası var, yazmalar var!
İrice bir gölge, kar fırtınasından yavaş yavaş sıyrıldı, geldi, karşı kaldırımdaki evin eğik saçağının altında durdu:
Ablam sevindi, koşup pencereyi açtı, seslendi:
- Çevreci, çevreci! Dur inip kapıyı açacağım!
Çevreci, tipiye bakmadan, arada sırada ağırlaşıp saçaklardan düşen buz çivilerine aldırmadan bağırıp duruyordu:
- Hanım, örtülerim çeyizlik... Kaçırmayasın! Bunları o güzel kızın için getirdim!
Ablam bu sözleri duyunca tazıya döndü, merdivenleri ikişer üçer atlayıp ilk kattaki sahanlığa indi. Biraz sonra elini uzatacak, kapıyı açacak, çevreci kadını eve buyur edecek... Annem aniden, ”Dur,” dedi, ”Dur, dur! Bu çevreciye ne olmuş öyle?”
- Ne olmuş?
- Sesine dikkat et bak bu bildiğimiz çevreci değil! Az bekleyelim yeniden bağırsın; siz de dinleyin...
Evde kim varsa yani annem, ben, anneannem ve kedimiz Tekir nefesimizi tuttuk, kulak kesildik, bekledik... Dakikalar saat gibi geçti... Sonunda çevreci dayanamadı:
- Hanım dondum.. alman şart değil... Aç şu kapıyı da az ısınayım; sen de getirdiklerime bakarsın!
Sesi şimdi hepimize tuhaf geldi. Annem, “Bu o değil; sakın içeri almayalım...” dedi, “Geçenlerde Beykoz’da çevreciyim diye girmiş, evi soymuş!”
Ablam yukarı geldi, pencereden seslendi:
- Bugün almayacağız, başka gün inşallah!
- Paran yoksa al, haftaya öde!
Annem satıcının diretmesine sinirlendi:
- Sen bizim bildiğimiz çevreci değilsin ki...
Kendine çevreci süsü veren köpürdü:
- Bal gibi de çevreciyim... Hem de çevrecinin daniskasıyım!
Anneannem yerinden fırladı, elektrikleri kapattı, “Susun!” dedi, ”cevap vermeyin. Bu edepsizin teki. Sonra her gün musallat olur. Uyuduğumuzu sansın da uzaklaşsın uğursuz!” l