Akkuyu’da kurulması planlanan nükleer santralin, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na 3. kez sunulan ÇED raporunu değerlendiren Greenpeace, projeyle ilgili hala eksik pek çok noktanın olduğunu vurguladı.
Yaklaşık 4000 sayfalık rapordaki en önemli eksikliklerden biri, nükleer kaza halinde ortaya çıkacak zararın sorumlusunun kim olacağı sorusuna raporda cevap verilmemesi. Değerlendirmeye göre, raporda sorumluluk konusundan nükleer atıklara ve güvenlik konusuna kadar pek çok alanda eksiklikler var.
Nükleer santraldeki risklerin hiçbir koşulda sıfıra indirilemez. Özellikle tasarım hataları, doğal afetler ve insan hatalarının en iyi teknoloji olsa bile risk faktörleridir. Bu gerçeği en son Fukuşima kazasında gördük. Bugün Akkuyu Nükleer Enerji Santrali Projesi’nin şeffaf olmayan bir şekilde işletilen ÇED süreci sonucunda ortaya çıkan rapor, projeye ilişkin her türlü maliyet analizine yer verirken, nükleer kaza halinde ortaya çıkacak zararın sorumlusunun kim olacağı sorusuna cevap veremiyor. Fukuşima kazası sonrası, santralin işletmecisi TEPCO’nun hukuki sorumluluğu üzerine almamış olması, sorumluluk konusunun, nükleer enerji santrallerinin meydana getirdiği felaketlerin yeni ve saklı kalan boyutunu ortaya koydu. Rapor’da tüm hukuki sorumluluğun adresi olarak gösterilen Akkuyu NGS şirketi, sermayesi ile sınırlı bir şirket olduğu için, Akkuyu’da gerçekleşmesi olası bir kaza sonrası, şirketin hukuki sorumluluğu üzerine alma kabiliyeti yok. Ayrıca ÇED’de referans verilen, sorumluluğun nasıl düzenleneceğini belirten uluslararası anlaşmalar da yetersiz. Kısacası mevcut durumda, olası bir kaza halinde maddi zararın halkın cebinden çıkan vergilerden alınacağını anlıyoruz” dedi.
ÇED raporundaki eksikliklerle ilgili diğer noktalar şu şekilde:
Henüz dünyada denenmemiş bir reaktör tipi kullanılacak ve rapor da buna dayalı tahminlerle yazılmış durumda.
Türkiye’de uygulanacak ulusal güvenlik şartları ve bunların nasıl uygulanacağına dair bilgiler yetersiz. Raporda Avrupa standartlarına uyulacağı söyleniyor, oysa ki EUR (European Utility Requirements) standartları güvenlik standartları değil; şirketler ve toplumun daha iyi anlaması için tasarım, inşaat ve operasyon adına gerekli şartları oluşturmak için bazı genel güvenlik şartları içeriyor. Akkuyu NGS’de uygulanacak ve denenmemiş bir model olan reaktörün tasarımını ve Rosatom’un bu şartlara uyup uymadığını ise bilmiyoruz. Amerika’nın California eyaletinde Mitsubishi tarafından yapılan bir santralde hatalı parçanın teminatı mümkün olmadığı için santral kapatıldı.
Oysa bir kaza olması durumunda Türkiye’nin tamamı ve komşu ülkeler de radyasyondan etkilenecek.
Sismik araştırmalar, sel ve tsunami gibi etkilerin ise inşaat lisansı ile birlikte değerlendirilecek olması, Fukuşima kazasından sonra alınan derslerin Akkuyu ÇED raporuna yeterince entegre edilmediğinin bir göstergesi.
Atıkların Boğazlar yoluyla Rusya’ya gönderilmesi durumunda oluşabilecek riskler raporda belirtilmiyor. Atıkların Türkiye’de depolanması durumunda karşılaşılabilecek riskler ve bunlara dair önlemlere ise yer verilmiyor. ÇED’de defalarca gerektiği takdirde atıkların burada depolanacağı kapasitenin olduğu belirtiliyor. TAEK’in etkisizleştirildiği bu süreçte, nasıl bir denetim mekanizması işletileceği açık değil.
Ne ÇED Raporu’nda ne de Türkiye’deki mevcut hukuki mevzuatta sorumluluk konusuna cevap verilmiyor. Tüm hukuki sorumluluğun adresi olarak gösterilen Akkuyu NGS şirketinin, sermayesiyle sınırlı bir şirket olması nedeniyle, Akkuyu’da gerçekleşmesi muhtemel bir kaza sonrası, şirketin hukuki sorumluluğu üzerine alma kabiliyeti yok. Nükleer enerji alanında olası bir kaza halinde ortaya çıkması muhtemel zarar kalemleri, sigorta mantığına göre “sigorta edilebilir zarar” değil. Akkuyu Nükleer enerji santralinin tasarımından inşaatına, işletilmesinden çalışacak personele kadar fiili olarak projeyi gerçekleştirecek şirketler Rusya’da kamu şirketi olan Rosatom ve diğer Rus şirketleriyken, hukuki sorumluluk bu şirketler tarafından üstlenilmiyor.
28 Haziran 2014 tarihinde yürürlüğe giren TCK ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun, ÇED kararlarına karşı açılacak iptal davalarının, temyiz sürelerinin süresini kısalttı ve yargı yollarını kısıtlayan bir düzenleme getirdi. Akkuyu Nükleer Enerji Santrali ÇED Raporuna ÇED Olumlu Kararı verilirse, Akkuyu ÇED Kararı da yeni hukuki düzenlemeye tabi olacak. Bu düzenlemeye göre etkili hukuki başvuru mekanizmaları ortadan kalkıyor. Hukuki mevzuatın ve kurumsal yapının yokluğunda, ÇED Kararlarının şekilsel, etkisiz yargı süreçlerine tabi tutulduğu bir ortamda nükleer enerji santrali kurulmaya kalkışılması beraberinde büyük felaketleri getirecektir.