Değerli Meslektaşlarım,

 

İlk yazı benim için daima zor olmuştur. Bu yüzden, hangi konudan başlayayım diye epey düşündüm. Sonunda sizlere hangi konularda yazacağımı kısaca belirttikten sonra biraz nostalji ve ciddi bir konuyu yazmaya karar verdim. 

Hangi konularda yazacağım?

Sadece bitkiler değil, biyolojik asıllı ilaçlar, mesleğimizin güncel konuları hakkındaki bilimsel temellere dayanan görüşlerim, artan eczacılık fakülteleri dolayısıyla eczacılık eğitiminin ne olacağı, mesleğimizi tehdit eden aktar tababeti, internet ve medya tıpları (Bu 3 terimin patenti bana aittir!), meslek içi eğitimler, meslek kuruluşlarımız... “Hocam ne kaldı yazmayacağınız?” dediğinizi duyar gibiyim. 1959 yılından beri mesleğin içinde olan bir kişinin fikirleri ve tecrübelerine dayanarak yazacakları sınır tanımıyor! Gelin biraz da nostalji yapalım:  

Nostalji

İlk yazı deyince aklıma yayınlanan ilk yazım geldi. Sizlerle paylaşmak istiyorum. Yıl 1953. İlkokul son sınıf öğrencisiyim. Sultanahmet İlkokulu’nda okuyorum. Gazeteler o sırada Babıali’de yayınlanıyor. Meşhur gazeteci Ahmet Emin Yalman’ın çıkardığı Vatan Gazetesi, her sene 23 Nisan’da gazetenin eki olarak 4 sayfalık “Çocuk Gazetesi” veriyor. Yazarlar, muhabirler hepsi çocuk. Bizim Okul’ dan seçilen 3 öğrenciden biri olarak Vatan Gazetesi’ne gittik, her görev için isim kurası çekildi, bana da “Baş Muharrir” yani Başyazarlık çıktı. 23 Nisan’ın önemi hakkında “Başyazı” yı kaleme aldım 23 Nisan 1953, takriben 65 yıl önce...

Daha sonra Ceylan ve Küçük Afacan adlı çocuk dergilerinde de yazdım... Okuyup, yazıp bu senelere geldik. Seneler nasıl hızla geçiyor.

Ciddi bir sağlık sorununa geçiyorum:

 

Çınar yaprağı efsanesi

Eczacı meslektaşlarımdan çınar yaprağını “kullandıralım mı hocam” diye sorular geldi. Sağlıkçı olmayan ama devlet nezdinde itibarı yüksek, sağlıkla ilgili yetkili yerlerde bulunan bir hoca var. Televizyonlarda ve You Tube’da şöyle diyor: “Bir bardak suya 2 çınar yaprağı parçalanıp konur, 1 dakika kaynatılır, soğuduktan sonra içilir. Tedavi için günde 2 bardak içmek ve buna 1 ay devam etmek gerekir. 1 ay sonra dizlerdeki bütün ağrılar yok olur. Çünkü çınar yaprağı dizlerdeki bütün kireçleri eritir”. Dikkat ediniz eritiyor!

Çınar yaprağının bitkilerle tedavide böyle bir kullanılışı yok! Literatürü taradım. İbn-i Sina’nın kitabında diz ağrılarına iyi gelir diye bir kayıt olduğu için 2011’de bir İranlı araştırıcı grubu, yaprakları sulu alkolle ekstre edip, farelerde antienflamatuvar etki var mı diye araştırmışlar. Çok hafif bir etki bulmuşlar, bunu biz hemen her bitkide buluyoruz. 2012’ de bir başka İranlı araştırıcı grubu yaprağı alkolle ekstre edip farelerde benzer bir deney yapmışlar, bir sentetik antienflamatuvar ile karşılaştırmışlar. Sonuç benzer. Yani antienflamatuvar etki   yok denebilir… Dikkat etti iseniz ekstraksiyon çözücüleri de farklı: Alkol. Zaten kireç eritme diye bir etki de olamaz!

 

Bu arada, bir profesör hoca söylüyor diye yaprağı kaynatıp içen binlerce insanın karaciğerleri ne oluyor? Böbreklerde hasar var mı? Ayrıca, Sağlık Bakanlığı’ndan izinli hayvan deneyleri ve klinik çalışmalar yapılmadan, çınar yaprağını ilaç gibi tavsiye etmek, insanlarımızı kobay gibi kullanmak sayılmaz mı? Ne dersiniz? Soran hastalarınızı lütfen uyarınız!

Bana sorularınız olursa e-posta adresime yazabilirsiniz.

 

Sağlık ve mutluluk dileklerimle…



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat