Eczacı yanında işçi çalıştırmaya başladığı andan itibaren artık işveren konumuna geçmektedir. Bu nedenle kanunlar tarafından tanımlanan işveren yükümlülüklerini yerine getirmek zorundadır.
Bu yükümlülüklerden önemli bir kısmı, ağır parasal yaptırımlara bağlanarak 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda düzenlenmiştir.
Kanunun 80. maddesinde işverenin, yanında çalıştırdığı işçiden daha az sigorta primine esas kazanç bildiriminde bulunamayacağı açık biçimde belirtilmiştir. Bu maddenin uygulanması ve hatırlatılmasında SGK’nın geç kaldığı yönündeki eleştiriler haksız değildir. Böyle olmakla birlikte, diğer işverenlere olduğu gibi eczacılar için de yasanın açık hükmünün uygulanma zorunluluğu vardır ve bu yönde bir tereddüt bulunmamaktadır.
Asıl duraksama ve tartışma yaratan konu, kesintinin yapılma usulüdür.
Eczacılardan SGK’nın mahsup suretiyle tek seferde yapacağı belirtilen kesintinin yapılma biçimi; 5510 sayılı yasaya değil, TEB yetkililerinin de bizzat imzaladığı 2012 yılı İlaç Temin Protokolü’ne dayanmaktadır.
Bu nedenle TEB Genel Sekreterinin Hürriyet Gazetesi’nde ve Eczacının Sesi’nde yayınlanan “7 bin eczacıyı ilgilendiren prim borcu kesintisinin tek seferde, üstelik tebligat olmadan yapılmasını doğru bulmadıkları, … bu konuda kanun teklifi hazırladıkları, Meclise gelecek olan ilk torba yasada bu konuyu görüşüp bir kanun değişikliği önerisi yapacakları” şeklindeki açıklaması eksik bir yaklaşımı göstermektedir.
Sapla samanın karıştığı yer işte burasıdır.
İşverenin işçisinden daha az bildirimde bulunması başka birşey, Eczane Protokolü’nün mahsup suretiyle bir seferde kesinti yapılmasına izin vermesi başka birşeydir.
5510 sayılı yasa 2008’den, Protokol ise 2012 yılından beri yürürlüktedir. Üstelik kanunla yapılan primlere dair bu düzenleme, sadece eczacılara özgü olmayıp tüm işverenleri kapsamaktadır. O nedenle kaldırılması ya da eczacılar için “işçinin işvereninden daha az prim ödeyemeyeceği” kuralına ilişkin ayrık bir düzenleme yapılması ihtimali çok zayıftır.
Buna karşın, haberdeki açıklamanın içeriği çok net olmamakla birlikte, şayet ödeme metodunda bir değişiklik isteniyorsa, yani eczacılara diğer işverenler gibi davranılması talebinde bulunuluyorsa; bunun da yeri Meclis değil, kanun değil, Eczane İlaç Temin Protokolü’dür.
Anlaşılan TEB, SGK ile imzaladığı 2012 Protokolü’nün 4.3.7 maddesini unutmuş gözüküyor. Madde aynen şöyledir: “Eczacının kendisinin ve/veya çalışanlarının Kuruma sigorta prim aslı, işsizlik sigortası prim aslı, cezai şart ile bunlara bağlı gecikme cezası, gecikme zammı ve doğabilecek diğer ferilerine ilişkin borcu bulunması halinde bu borç miktarı yasal faizi ile birlikte eczanenin Kurumdaki alacağından düşüldükten sonra varsa kalan tutar eczacıya ödenir. Bu işlemlerle ilgili belgenin bir sureti ilgiliye gönderilir.”
Burada borcun haklılığını, haksızlığını bir yana bırakıp “tahsilat biçimi” üzerinde durduğunuzda; SGK’nın, eczacıdan, verdiği reçete tutarı üzerinden alacağını kesmesinin dayanağının 2012 yılı Eczane Protokolü olduğu anlaşılmaktadır.
Sonu belirsiz yasa teklifi önerisi vs’den önce “sadece sözleşme değişikliği” yapmak suretiyle bu tahsilat biçiminin önüne geçilmesi, düzgün ve adil bir mecraya çekilmesi, diğer işverenler gibi yapılandırmadan, aftan, indirimden, 6183 sayılı Amme Alacakları Hakkındaki Yasanın ödemeye ilişkin olanaklarından yararlandırılması ve önceden bilgi verilmesi mümkün gözükmektedir.
Yapılması gereken iş, yapılıyor izlenimi verilen işten çok daha basit aslında. Üstelik yapılacağı söylenenin de torba yasa için bir öneri, tavsiye olunca, kabul edilip edilmeyeceği, yapılıp yapılmayacağı belirsizdir. Seçim sath-ı mailine girmiş bir ülkede ise daha da belirsizdir.
Öte yandan arada bir sözleşmeyi okumak da iyi bir tavsiye olabilir!...
Kanun değişikliğine dair söylenenlerin gerçekten sıkı bir amaca varmaya, yoksa meslek mensupları için umut yaratmaya matuf olup olmadığı tartışılabilir. Bu şimdilik bizim işimiz değildir.
Ancak unutulmamalıdır ki, Bursa’da Eczacı Odası ve eczacılar, çıkarılan prim borçları ve faizi nedeniyle ayağa kalktıklarında ortalıkta kimsecikler yoktu. İşte tam orada Eczacının Sesi duyulmuş, yapılandırmadan yararlandırmadan kesinti yapılmaya başlanması nedeniyle 15.09.2014 tarihinde “İvedi Çağrımızdır” başlıklı yol gösterici haber yayınlanmıştı. (http://www.eczacininsesi.com/index.php?yon=haber&id=7132) Meslek örgütleri göreve davet edilmiş, dilekçeyle, ihtarnamelerle başvurulması istenilmişti.
Yineleyelim; yapılacak iş basittir, sadedir, açıktır: Sözleşmenin maddesini kaldırır ya da değiştirirsiniz ve eczacının ilaç temininden doğan alacakları ve borçlarıyla, diğer alacak ve borçlarının karıştırılmadığı bir tahsilat ve ödeme düzenlemesi yaparsınız olur biter...
Sözleşmenin 4.3.7 maddesi de ellerinizden öper.
https://twitter.com/_FevziCakmak_