Sonsuza kadar cezalandırma olur mu demeyin.
Beni artık “dışardan gazel okuyan” biri olarak görmezseniz, hemen söyleyeyim:
Eczacıysa oluyor.
Diyelim 30 sene önce çok kısa bir süre meslek ve sanattan muvakkaten yani geçici olarak men cezası aldınız ve işlemlerinizi takip etmediniz, dava açmadınız, aman ne olacak dediniz ve gündelik yaşamın hayhuyu içinde bu önemsiz cezayı unutup gittiniz, gel zaman git zaman “yahu artık deneyimli eczacı oldum, biraz eczacılık mesleğine hizmet edeyim” deyip Eczacı Odası “İdare Heyetine, Haysiyet Divanına, Büyük Kongre Mümessilliğine, Oda Denetleme Kuruluna”, velhasıl yönetim ve denetim kurullarından birine aday oldunuz… İşte o zaman bir af cenneti olan ülkemizde acı gerçekle yüz yüzesiniz demektir… Hiçbir yere; değil seçilmek, aday dahi olamazsınız.
Karşınıza 6643 sayılı Türk Eczacıları Birliği Kanunu’nun 20 ve 22. maddeleri delaletiyle 30. maddesinde düzenlenen disiplin hükümlerine atıfla aynı kanunun “idare heyetine” seçilecekler için konulan koşulları gösteren ama kanunun bütün seçime ilişkin maddelerinde atıf yapılan, hatta Türk Eczacıları Birliği Yönetmeliği’nin bile seçimle oluşturulacak yönetsel yerlere ilişkin maddelerinde yollama yapılan 16. maddesi karşınıza çıkacaktır.
6643 sayılı yasanın 16. maddesi şöyle diyor; “Bir seneden fazla ağır hapis veya üç seneden fazla hapis cezasına veya mesleki bir suçtan dolayı hürriyeti tahdideden bir cezaya veya meslek ve sanattan muvakkaten tatil cezasına mahküm olanlar veyahut eczacı odaları haysiyet divanlarının kararı ve Yüksek Haysiyet Divanının tasdiki ile muvakkaten sanat icrasından menedilenler idare heyetine seçilemezler…”
30. madde ise “Haysiyet Divanı” tarafından uygulanan disiplin hükümlerini düzenliyor. Bunlar; yazılı uyarı, para cezası, sanat icrasından men, mıntıkada çalışmaktan men. Ne cezaların tam olarak içeriği belli, ne hangi fiilleri kapsayacağı, tekerrürü (sanat icrasından men cezası hariç), indirimi, birleşmesi, cezaların altlık-üstlük sıralaması, tebligat ve çağrı usulü, zamanaşımı, incelenmesi, hiçbir açıklık yok. Yasaklanmış hakların iadesi kurumuna ilişkin hiçbir düzenleme sözkonusu değil. “Ben yaptım oldu”nun diğer adı.
Türk Eczacıları Birliği Kanunu ve Yönetmeliği çerçevesinde uygulanacak disiplin işlemleri evlere şenlik.
Üstelik bir hükmü var ki, bütün bir disiplin ve ceza hukuku literatürünü altüst edecek tarzda… 30. maddede cezalardan sonra “Haysiyet divanları bu cezaların verilmesinde sıra gözetmeksizin takdir hakkını kullanırlar” diyor. Yani fiillerde bir ağırlık sıralaması yok, Haysiyet Divanı aynı fiile üç gün önce başka, 20 gün sonra başka, Hasan’a başka Osman’a başka ceza verebilecek; bunun adı da sıra gözetmeksizin takdir hakkı olacak. “Hocam istediğimiz sorudan başlayabilir miyiz ” şeklindeki okul yıllarının yılmadan sorulan en abuk sorusunun cevabını burada buluyoruz: “Evet istediğiniz cezadan başlayabilirsiniz”.
Bütün bunlar bir yana, ortada birörneklik yok… Yani aynı olay ve aynı veriler için bir eczacı odası başka, diğer eczacı başka sonuca varabilir. Bu da hukukun en kritik yerlerinden biridir. Nitekim benzer eleştiri SGK sözleşmesinin uygulanmasıyla ilgili olarak da ileri sürülmektedir.
Bu arada düzenli olarak çıkarılan memur sicil affını görüp, Türk Eczacıları Birliği’nin kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu olmasını dikkate alarak bu affın kendilerine de uygulanmasını isteyen kimi eczacılar geçmişte Türk Eczacıları Birliğine yapılan aftan yararlanmak için başvuruda bulunmuş, başvurunun reddi üzerine bu işlemin iptali için idari yargı yerlerinde dava açmışlardı. Ancak idare mahkemeleri ve Danıştay, bu davaları “…Türk Eczacıları Birliği işleminin iptali istemiyle açılan davada; davacının yararlanmak istediği Yasanın, memurlar ile diğer kamu görevlilerinin disiplin cezalarının affına ilişkin olduğu, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşu olan ve serbest meslek icra eden eczacıların katılmasıyla kurulan ve kuruluş amaçları arasında meslek disiplinini koruma ilkesinin de yer aldığı Türk Eczacıları Birliği tarafından verilen disiplin cezalarının…(memur) af yasası kapsamında değerlendirilemeyeceği…” gerekçesiyle reddetmişti. (Danıştay 8. Daire 2006/6391 E.N, 2008/1386 K.N.)
Öte yandan uygulamada eczacı disiplin uygulamalarına, “kesinleşmemiş kamu kurumu (SGK, Sağlık Bakanlığı vs) bildirimine göre kestirmeden uygulama yapıldığı, sonradan kamu kurumu bildirimine konu işlem iptal edilse bile eczacı odasının işlemine karşı idari yargı yerlerinde ayrıca dava açılmadığı için cezaların kesinleştiği, Eczacı odasının kendi araştırmalarının yetersiz olduğu, başka yerler tarafından yapılan inceleme neticesinde bazen eksik yapılan işlemlerin aynen kabul edildiği, bazen eczacı oda yönetimlerinin kasıtlı davrandığı, objektif olmadığı, yönetim kadrolarına geçişi engellemenin aracı olarak kullanıldığı” şeklinde çok yönlü ve çeşitli eleştiriler gelmektedir.
Her neyse, işte bütün bu hükümlere göre diyelim bir ceza aldınız.
Aradan geçti 25 yıl, bu arada halen Meclis’te olan af yasaları, yargı paketleri bir yana (ki halen TBMM’de memurlara yeni bir af yasası görüşülmektedir), bu sürede defalarca memurlara disiplin sicil affı çıktı, defalarca cezaevleri af çıkartılarak boşaltıldı, imar affı, vergi affı, prim affı, banka affı, esnaf affı; velhasıl af üstüne af geldi, atılan memurlar, savcılar geri döndü, milletvekili bile seçildi. Ancak siz “ben kıdemli bir eczacıyım hiç değilse oda denetleme kuruluna gireyim” ya da “büyük kongre delegesi olayım” deyip eczacı odası seçimlerine giremezsiniz.
Anlayacağınız herkese af var eczacıya yok…
Allah affetsin.