Ecz. Murat AKER
TEB 42. Olağan Büyük Kongresi 28 Kasım - 01 Aralık tarihleri arasında, Ankara’nın en prestijli oteli sayılan, yedi yıldızlı JW Marriott Otel ‘de yapıldı. Gönül isterdi ki Kongreyi yıllar önce Ankara’nın Çayyolu semtinde açılışını büyük bir heyecanla yaptığımız kendi otelimizde yapsaydık. Zaten bu otelin yapılış amacı; kongre ve toplantıların yapılması, TEB Akademi eğitimlerinin düzenlenmesi, il dışından gelen meslektaşlarımız ve ailelerinin konaklaması idi. Özel sektöre, en lüks şekilde tefrişatı yapılarak kiralama yoluna gidilen otelimiz, halen TEB’in mülkiyetinde olmasına rağmen, meslektaşlarımızın efektif kullanabileceği durumdan çıkmış, hatta ismi bile değiştirilmiştir.
Ekonomik olarak zorlu geçen bu günlerde yapılan gösterişli Kongre’de, eczacıların durumlarını rahatlatacak hiçbir karar alınmadığını üzülerek söylemeliyim.
Eczacı vekiller ve belediye başkanlarından oluşan siyasilerin katılımıyla açılan Kongre’de, doğal delege olan, Eczacılık Fakültesi Dekanlarının neredeyse bulunmayışı, TEB ile eğitim kadrolarımız arasındaki kopukluğu açıkça göstermekteydi.
Eczacı vekillerimiz de geçmiş dönemlerde siyasi parti ayırt etmeden mesleğimiz için, bir araya gelerek önemli kazanımlar elde ettiklerini, bugün ise aynı masa etrafında bir araya gelememenin sitemini bildirdiler.
Geçmiş dönemde TEB Başkanlığı ve milletvekilliği yapmış Sn. Mehmet Domaç, Kongre’nin en kayda değer konuşmalarından birini yaptı. Kongre’nin en önemli konusu olması gereken sıralı dağıtımla tüm eczacılara eşit olarak dağıtılan, kan ürünlerinin temininin Sancak Grubuna verilmesini eleştirdi. Sn. Domaç “eczacıların elinden ekmeklerinin alınması olarak belirtiği bu duruma şiddetle karşı çıkarak, yirmi altı bin eczacının tek tek dava açması gerektiğini” söylemesi önemliydi.
Kongrenin ikinci günü akşamına doğru on sekiz Eczacı Odasının TEB Başkanı Sn. Erdoğan Çolak’ın ekibiyle anlaştıkları duyumlarının gelmesi seçimlerin sonucunu öngörülebilir hale getirmiştir.
Sorunlarımıza ve meslek örgütümüze yön verebilecek İzmir Eczacı Odası Başkanı Sn. Tuncay Sayılkan’ın ve İstanbul Eczacı Odası Başkanı Sn. Cenap Sarıalioğlu’nun etkileyici konuşmalarına rağmen TEB Başkan Adayı olma yönünde geride durmaları bence yanlıştı.
Ankara Eczacı Odası seçimlerini “Değişim Zamanı’’ sloganıyla kazanan yeni başkan Sn. Taner Ercanlı’nın mevcut yapıya destek vermesi söylemleriyle tezattır.
Değişim Grubu’nun Başkan Adayı Gaziantep Delegesi Sn. İrfan Demirci etkileyici bir konuşma yapmamakla birlikte aday olma cesareti gösterdiğinden dolayı Kongre’de ki delegelerden büyük destek aldı.
Sn. Erdoğan Çolak’ın eleştirilere cevap mahiyetindeki kapanış konuşmasında özetle;
TEB’in ticari iştiraklerinin arttığından, binalarının fiziksel olarak büyüdüğünden, çalışan sayılarının arttığından bahsederek yaptıkları çalışmalarla alternatifinin olmadığını ifade etti. On iki yıldır yaptığı başkanlık görevini 12-24 yıl daha yapmak istediğini belirterek muhaliflerini biraz tiye aldı.
Özellikle İstanbul Eczacı Odası’nı belirterek yetişmiş kadrolarından ve birikimlerinden mesleğimizin yararlanması gerektiğini söyledi. TEB Merkez Heyeti bünyesinde iki dönem görev almalarını eleştirdi. 54 eczacı odasının 4’ü hariç hepsi ile çalıştığını belirtti.
Sn. Çolak’ın konuşmasındaki “Nasıl indireceğini bilmediğin eşeği dama çıkartmayacaksın’’ sözünü ne amaçla söylediğini doğrusu merak ediyorum…
Büyük Kongrelerimiz Sn. Çolak’ın Eczacı Odaları üzerinde her seferinde değişik dengeleri kullanarak başkanlığını yenilediği öğrenilmiş çaresizlik gibi kısır bir döngüye dönüşmüştür.
Seçim sonuçlarıyla oluşan Merkez Heyeti ve Denetleme Kurulu’nu tebrik ederken bu kadrolarda hiç kadın meslektaşlarımıza yer verilmemesini mesleğimizin çoğunluğunu oluşturan kadınlarımızın takdirlerine sunuyorum.