Ecz. Süleyman ARSLANTÜRK
İlaç, hasta olmamak, iyileşmek ve durum belirlemek için kullanılan doğal, sentetik, yarı sentetik kimyasal maddelerdir.
Bilimsel olarak ilaç hazırlayan ilk ünlü Eczacı- Hekim Galenos olmuştur.
Arapça ‘ecza’ (ilaç maddeleri), Farsça ‘hane’nin birleşmesinden oluşan eczahane ülkemizde ilk defa 1757’de İki Kapılı Eczahane ismiyle açılmıştır.
7. Yüzyılın ikinci yarısında Bağdat ve Şam’da yalnız ilaç hazırlayıp satan ünlü özel eczaneler bulunuyordu.
Avrupa ülkelerinde eczacılık 1231- 1241 yıllarında Alman İmparatoru Friedrich’in yürürlüğe koyduğu tüzükler ile tıptan ayrılmış ve eczacıların görevleri belirtilmiştir.
14 Mayıs 1839 da Sultan 2. Mahmut tarafından açılan Mekteb-i Tıbbiye-i Şahanede Tıp ve Eczacılık sınıfları ayrıldı ve 1968’de de “14 Mayıs Eczacılık Günü” ilan edildi.
(Prof. Dr. Turhan BAYTOP. Türk Eczacılık Tarihi Araştırmaları)
Eczanelerimiz 1953 yılında hazırlanan 6197 sayılı yasa ile açılmıştır.
İlk ’Eczacılık Günü’ ilan edilen 1968’de1400 civarında olan eczane sayısı günümüzde yaklaşık 24.000 olmuştur.
2012 yılındaki düzenleme ile sınırlama geldi ise de atı alan Üsküdar’ı geçti.
Tedavi ilaçla olduğu halde, ilacın bileni, hâkimi, kullandıranı, sahibi, yapanı olan, olması gereken eczacı, pratikte tedaviye ağırlığını, etkisini, katkısını, tepkisini gösteremedi; ilaç tedarik ve ticaretçisi oldu.
Günümüz eczanesi, eczacıya, çalışanlarına, hastaya huzur veremeyen dar bir alan. Hasta ise en iyi ilacı en ucuza, en hızlı zamanda kapıdan alıp- kaçmak isteyen, para ödemek istemeyen kimse.
Eczanede eczacı, çalışanlar, hastalar, hasta olmak istemeyenler huzursuz, güvensiz, kararsız.
Bu kısır döngü nasıl kırılacak?
Kamulaştırılınca verim alamıyoruz. Özelleştirince fakirin canını, ciğerini acıtıyoruz.
Atatürk’ün bulup önümüze koyduğu doğru ve orta yolu kullanamıyoruz.
Tıp gövdesi 1839’da doktor ve eczacı diye ikiye ayrıldıktan sonra doktorlar yüze yakın ana ve yan dallara ayrıldılar; uzmanlaştılar.
Eczacılar yan gelip yattılar…
İşimizi, bilgimizi bilimsel eksene, ticari odak’a oturtarak yasamızı düzenleyebilir, eskilerin dediği gibi “Hap yap para kap” formülünü uygulayabilirdik.
Bilimsel eczacılığın da, ticari eczacılığın da, toplumsal sağlık eczacılığının da hakkının veremedik. Küçük aile işletmesine, ilaç firmalarının defter, kalem, yemeklerine fit, mum, tav olduk.
Boynu bükük çalıştık; kuyumuzu kazdık, oyduk. 60 yıl geçti hala akıllanamadık, ders alamadık.
Bu devirde eczacı, bu devirde eczane nasıl olmalı?
Yaklaşık 30 bin eczacı, 20 bin eczacılık öğrencisi 50 bin kişiyiz.
Bunların içinden “Alemin keyfi yerinde…. Yine maşallah…!” a uygun on bin eczacı, beş bin de öğrenciyi ayıralım, düşelim; kalan 35 bin kişiyiz.
İstesek gün doğmadan atı alır Üsküdar’ı geçeriz.
Türk Eczacıları olarak üşenmesek bayramlarda, bayram meydanlarında at koşturur cirit oynarız.
Ne yapalım; nasıl yapalım?
Her işin kolayı var; onu bulalım.
En risksiz yol, yürümesi zor olsa da yasal yoldur.
60 yılda, sadece 2012’ de bir düzenleme yapabildik; kolay mı o iş?
Kolay iş devri bitti: geldi geçti. Artık işlerin zoru kaldı.
60 yılda bir, bir düzenleme ile beklentiye girilmez. İşini bilenler, değil 60 senede bir, senede 60 defa yasalarını değiştiriyorlar. Örnek: İhale Yasası.
“Zurnanın Zırt Dediği Yer” işte burası. İşimize bakalım yasa çıkartalım.
Biz yasa çıkartamayız derseniz yasa çıkartabilenler sizi oyundan çıkartır; gölgede, yedekte oynatır.
İşi “Eczacılık Günü geçsin de başlarız” … Diye savsaklarsak, geç kalırız.
Atatürk gibi bir an önce, hemen şimdi başlayalım.
35 bin kişi ile 60 yılda bir, bir eczacı ve eczaneler yasası çıkartamaz isek zaten eczanelerimizi de mesleğimizi de elimizden alırlar.
Her işimizi bırakıp önce 30 bin kişi ile bir TEB Holding kuralım. Her ile de TEB Şirketi kuralım…
(Not1: Bu öneri 14 Mayıs 1991’de eczane sayımız 12.324 iken, Eczacılık Günü, Milliyet Gazetesinde, Ecz. Rıza OMMATİ tarafından yazılmıştır.
Not 2. Günümüze kadar gündem yoğunluğundan ciddiye, gündeme alınamamıştır.
Ya eczaneleri kamulaştıralım ya da özgür-serbest ekonominin-piyasanın akıllı sömürücü uygulamalarına geçip, sömürülmüş toplumumuzu bir tık daha sömürelim.)
Akıllarımızı, paralarımızı, zamanlarımızı toplayalım, toplanalım.
Boş bir zamanımızda değil de en dingin bir zamanımızda arayışa geçelim.
“Nasıl bir eczacı, nasıl bir eczane” sorusuna yanıt olacak, toplumun ve eczacının isteklerine uyacak bir yasa tasarlayalım.
Tasarıyı da politikaya çok meraklı çok arkadaşımız var; yasalaştırırlar, olur biter.
Eczacı Yasasında:
1. Bilime, bilgiye, danışman hocasına bağlı, sekiz saatten fazla çalışmayan, belli sayıda reçete kabul edebilen verdiği bilgiden, yaptığı belgeli, sonuç bildirici, takipli, yazılı görevinden gördüğü eğitime göre hak alabilen.
2. Açık, net, tartışmasız ilaç tarifi ve eczacıdan başkasının ilaçla haşir neşir olamayacağı.
3. Reçeteli ve reçetesiz ilaçların kimler ve nasıl hastaya veya yakınına teslim edilebileceği net, tartışmasız “Doğru Türkçe” ile anlatılması.
4. Eczanede görev ve sorumluluğuna göre eczacı hakkı almak ve sorumlu eczacı olabilmek için, eczane açabilmek için bakanlık, eczacılık fakültesi ve eczacı odası temsilcileri gözetimindeki sınavdan başarılı olması gerekir.
Eczane Yasasında:
Eczane, eczacı ve eczacılarla açılabilir. Bir den fazla eczacılı eczanelerin kurumsallaşmaları zorunludur.
Eczacısız eczane açık kalamaz; olamaz.
Reçetedeki ilaçları usulüne göre hastaya teslim edecek yeterli eczacısı olmayan eczane nöbet tutamaz. Eczanelerin çalışma saatleri eczacı sayısına ve eczacı görevlerine göre ayarlanır.
Eczanelerin alanı tek eczacılı eczanelerde 50 m2 den az, çok eczacılı eczanelerde 50 m2 artı eczacı başına 15 m2 alan gereklidir.
En az üç eczacısı olmayan eczane nöbetçi eczane olamaz.
Majistral ilaç, ancak, günün gereklerine göre kurulmuş laboratuvar ve oraya ayrılmış iki eczacı bulundurabilen eczanelerce hazırlanabilir.
Birden fazla eczacılı kurumsal eczanelerin bir eczacının yönettiği kendi içinde bağımsız bir “Toplum Sağlığı Eczacılığı” bölümü zorunludur.
Eczanede eczacının ve çalışanlarının görev ve sorumlulukları anlaşılır, net belirlenir.
Kurallarını lütfen ıskalamayalım; unutmayalım.
“Yöneticilerimiz uyuyor mu?” Feryatları fayda etmiyor.
Gençlerin yeni bir şeyler söylemesi, tasarlaması, yazması gerekiyor.
Odalarımıza koşarak, akıl, bilim, ekonomi, işletme ekseninde tasarımızı bulup yasalaştıramaz isek, çarkımızı iyi ayarlayıp iyi yağlayamaz isek…
İşimizi ... Döndüremeyiz… Sürdüremeyiz.
“54. Eczacılık Günü” eczacılara, çalışanlara ve eczacı olacaklara umut doğura; umut ola…
Kutlu… Mutlu… Ola…
Ecz. Süleyman ARSLANTÜRK
10 Mayıs 2022 KUŞADASI