Ecz. Süleyman ARSLANTÜRK
Seçmek mi zor seçilmek mi?
123 partiden 36'sı seçime katılıyor.
Ülkeyi yönetmeye 25.000 civarında gönüllü aday var. Başvuru parası olmasa başvuran 100.000'i geçer. Bayrağa, millete, vatana hizmet aşkı için, fors, nam, saygınlık, şan, şeref, unvan için bütün adaylar ne çok para harcıyorlar, seçilseler bile aldıkları paradan çok daha fazlasını her ay harcamak, davetiye gelen her düğüne bir altın götürmek zorunda olduklarını bile bile. Bu kadar aday ülkemiz için ne büyük mutluluk.
İlkokulda demokrasiyi ööğrendiğimizde çoğumuzun olmak istediği Cumhurbaşkanlığı için başvuran ve yarışa katılan az oldu. Her şeyi ile sürekli övünen imam hatipli hatip aday, aleviyim, dürüstüm, normal insanım diyen aday, iyi dans eden, seven cumhurbaşkanlığı seçimi deneyimli, dersine çalışmış olarak tekrar yarışa giren aday, dik başlı, dik duruşlu, dik sözlü genç aday yarışacaklar. Aday azlığından dolayı toplumun Cumhurbaşkanlığı tercihinde ve oy kullanmakta eli ayağı dolaşmayacak, karışmayacak zorlanmayacak.
Gel gelelim milletvekili seçiminde, mürekkebi bulaştırmadan, partiyi karıştırmadan, bir metre uzunluğundaki oy pusulasında mühürü doğru yere basıp, doğru katlayıp sandığa atmak, sandık başında olabilecek hilelere tuzaklara takılmadan seçim yapmak kolay değil ve çok seçmen zorlanacak.
36 parti yönetimleri bütün itirazlara rağmen daha önceki görüşlerine, meşreplerine zıt adayları da ön sıralarından seçime sürdüler. 123 parti veya seçime giren 36 parti acaba benzerleri, eşdeğerleri ile niye birleşmiyorlar? Bir bilim adamı incelese de kısaca, özetçe madde madde anlayacağımız gibi partilerin birbirinden öz faklarını anlatsa, açıklasa da öğrensek ve ona göre seçsek; birleşmeyenleri seçmen olarak baskılayarak birleştirsek, işimiz, tercihimiz biraz daha kolaylaşır.
Devletten, zenginlerden, iş yaptıracaklardan, ileri gelenlerden, milletvekili olmak isteyenlerden değil, gelirine ve varlığına göre aidat ödeyen üyelerinden para toplayan bir parti olmalı. Milletvekili maaşlarını da oy kullananlar belirleyip ödemeli; yüz bin kişiye bölsek kaç para düşecek ki? Bir partiye aidat ödeyip üye olmayan oy da kullanamamalı; misafir, muskalı, okunmuş, işaretli, şifreli, paralı, taşımalı oy olmamalı.
Milletvekili ararken de kız verecekmiş gibi araştırmalı, soruşturmalı.
Aday kendisi için, mesleği için, topluluk için ne yapmış ne yapacak didik didik sorgulanmalı, soruşturulmalı. Her partinin yapısına, yaradılışına göre dernekleri, kooperatifleri, şirketleri, vakıfları olmalı; milletvekili olacaklar oralarda kendini göstermeli. Topluma hizmet için ille de belediye başkanlığı, üç beş maaşlı iş kolları, havalı bir müdürlüğü, ömür boyu garantili milletvekilliği beklenmemeli, gözlenmemeli. Özellikle ekonomik ve toplumsal birliktelikleri uzun süre yönetenleri milletvekili seçmeli. Hangi konuyu, hangi mesleği, hangi meseleyi hangi yasa, hangi yönetmelik ile sağlığa kavuşturacağını, normalleştireceğini anlatanları, söyleyenleri, yazanları seçmeli.
Demokrasi daha tam oturmadı. Seçimler bir oyundur; her oyunda hile de olur, hakemler, oyuncular, taraftarlar hileyi kendi takımı yaparsa hoş görür, karşı takım yaparsa çıldırır Allah korusun.
Cumhuriyetin temelleri sağlam. Atatürk ve arkadaşları, Türklük ve Türk Kültürü, Kuran İslam’ı Cumhuriyetin ana damarlarıdır; daraltılmamalı, kirletilmemeli tartışılmamalı.
Her türlü çirkinliğin, karalığın, karanlığın, kavganın, kurnazlığın, kötülüğün kaynağı olan kayıtsız ekonomiyi, bilimsiz bilgiçlerin, açgözlü uyanıkların, kitabından çok tapusu olan kitapsızların nasıl ne yapacakları konusunda öz özet yanıtlar aranmalı. Kısaca demokrasi kültürü oluşturmalı. Yoksa Arapların bile terk ettiği Arap Kültürüyle, anlamadan duaya, cinliğe, çaput bağlamaya yönelmiş, akılsız mantıksız, bozulmuş güzelim İslam Kültürüyle, sadece ata, ırka dayalı, esasları öne çıkarılmamış, ihmal edilmiş, hakkı verilmemiş, geliştirilmemiş, güncellenmemiş, unutulmuş Türk Kültürüyle artık yeniden yüzleşmeliyiz.
“Obur iktidarlar hazımsızlıktan ölürler” demiş Napolyon.
Farabi de “Önce doğruyu bilmek gerekir; doğru bilinirse yanlış da bilinir ama önce yanlış bilinirse doğru bilinmez” demiş.
Akla, bilime, demokrasiye, eğitime, gerçek Türk ve İslam kültürüne, batı ve doğu kalkınmasına odaklanıp Türk Yaşam Kültürü, Felsefesi oluşturmadan gürültü ve tantana ile ne kadar seçim yaparsak yapalım işimiz zor.
Yorgunluk yaratıcılığı artırırmış. Yorgun da olsalar gelecekleri çok ama çok ciddi işler bekliyor.
Haydi hayırlısı.