Ecz. Murat AKER

 

ACIMASIZ DÜNYA

 

Dışarıda insanın yüzünü bıçak gibi kesen soğuğu pazar kahvaltısı için simit almaya gittiğim yolda hissettim. Yıllardır oturduğumuz sitede bize hizmet vermeye çalışan Mustafa Amca bile ufo ile ısıtmaya çalıştığı küçük büfesinde, başında bere ile dışarıdaki soğuğa zor direniyordu.

Kahvaltı sofrasında Genelkurmay Başkanlığı’nın yayına hazırladığı, Doğu Anadolu Bölgesi’nde yoğun kış şartlarında görev yapan kahraman askerlerimizin karla mücadelesi ve ulaşılması en zor sarp dağlarda kurulmuş olan karakolları seyrederken elimizden gelen Mehmetçiğimiz’e duadan başka bir şey değildi.

Camın kenarında oturmuş kahvemi yudumlarken bir kedinin soğuktan kendini korumak için bahçeye dekoratif amaçlı koyduğumuz toprak küpün içine girerek ısınmaya çalıştığını görmek, soğukta dışarıda barınacak bir yeri olmayan bütün canlıları üzülerek düşündürttü.

Soğukla özleşmiş memleketim Sivas’taki anılarım aklıma geldi… İlk eczanemi açtığım Yıldızeli İlçesinde ki dükkanımda ne kalorifer vardı ne de ısıcamlı çerçeveler… Buz tutan camlarımız sobanın ısısıyla öğle saatlerine doğru ancak açılırdı. Gene kaldığım iki katlı kerpiç evin altında bulunan ahır sayesinde doğal bir tabandan ısıtma sistemi mevcuttu. Nefesimden çıkan havanın buharlaşmasıyla buz tutan bıyıklarımın görüntüsü, damlardan sarkan buzulların birer minyatür haliydi.

Hayatta tabi ki hepimizin kötü anılarına bağlı korkuları olmuştur. İtiraf etmeliyim ki benim en büyük korkum; soğukta kalarak yaşam savaşı vermektir. Bu fobim yüzünden kış aylarını hiç sevemedim. Arabamın bagajında yaz-kış bir el çantasının içinde bere, eldiven, kalın bir mont ve su bulundururum. Karın, tipinin ve soğuğun hayatı nasıl olumsuz etkilediğini en iyi yaşayarak bilenlerdenim.

Büyük ümitlerle girdiğimiz 2020 yılının kış aylarında yaşadığımız ve çok sayıda vatandaşımızın hayatını yitirdiği deprem, çığ felaketi, uçak kazası ve askerlerimizin yaşadığı savaş durumu bu soğuk günlerde hepimizin yüreğine kor ateşi gibi düştü.

Savaşların olmadığı, bütün canlıların birbirine yardım ettiği, aşını ve sevgisini paylaştığı bir dünya… Sadece yetmişli yıllarda ki “Hippi Akımı” nın hayellerinde mi kaldı?

Yoksa Ahmet Kaya’nın, acımasız olma şimdi bu kadar şarkısının sözlerindeki; kum gibi ezip geçme yalvarışında mı?

 

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat