Bu Şartlar Altında İlaç Hizmeti Sürdürülemez!
Adalet ve Kalkınma Partisi neredeyse 10 yıla yaklaşan iktidarı boyunca uyguladığı "Sağlıkta Dönüşüm Programı" ile genelde sağlık alanını, özelde de ilaç alanını büyük oranda sermayenin talepleri doğrultusunda yeniden şekillendirdi.
Özellikle Sağlık Bakanlığı’nın teşkilat yapısını değiştiren son kanun hükmünde kararname ile bu programa esaslı bir son fırça darbesi de atılmış oldu.
Bu KHK ile İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğü de tasfiye edildi. İçinde "eczacı"nın adının dahi geçmediği bir kurum artık ülkedeki ilaç alanından sorumlu olacak.
İlaç eczacıdan sorulmayacak. Peki kimlerden sorulacak? Bunun yanıtı kurumun gelirleri arasında yer alan "bağışlar" maddesinde gizli. Yani "parayı veren düdüğü çalar" atasözüne prim veren bir kurum sorumlu olacak ilaç alanından.
Öte yandan yine Bakanlar Kurulu kararıyla ilaç fiyatlarında yeni bir düşüş yaşandı.
Ülkemiz çelişkiler ülkesi! İlaç fiyatları düşüyor, halkımız cebinden daha çok para ödüyor.
Çünkü katkı payları artıyor, çeşitleniyor. Birinci basamak sağlık hizmetleri de artık paralı hale getiriliyor. SGK’nın ödeme listesinden çıkarılan ilaçların fiyatı iki-üç katı artıyor.
Aile hekiminin yazdığı reçeteden 3 lira, reçetede 4 ilacın üstündeki her ilaç başına 1 lira alınacakmış. Eczacılar yıllardır tahsildarlığa mahkum edilmişti. Şimdi işimiz daha da karmaşık!
İlaç sanayicileri de karşı çıkıyorlar fiyatların düşürülmesine. Ancak önerdikleri şu: Hastadan aldığınız katkı paylarını artırın! Bizden istediğiniz iskontoyu eczacıdan alın!
Yani bu ülkede ilaçta tasarruf denildiğinde ilk akla gelen ve en garantili yolu söylüyorlar aslında. Hastanın cebinden, eczacının rafından almak! Aynı verginin yalnızca işçiden, emekçiden düzgün bir biçimde toplanabildiği gibi!
Diyoruz ya, ülkemiz çelişkiler ülkesi... Bir yanda tasarruf adı altında alınan önlemler, bir yanda tüketimi pompalayacak, hatta gereksiz ve yanlış ilaç kullanımını özendirecek düzenlemeler, uygulamalar...
İlaç reklamı serbest bırakılıyor. İlaç sermayesi, reklamla daha çok ilaç satmanın yolunu gözlüyor, medya, reklam şirketleri de bunu destekliyor. Yıllardır söylüyoruz, ilaç herhangi bir ticari meta olarak değerlendirilemez. Reklam gereksiz ve yanlış ilaç kullanımını artırır. Gereksiz ve yanlış ilaç kullanımına bağlı ölümler ciddi bir biçimde artar. Reklam maliyetleri de fiyatlara yansıtılır, ilaç fiyatları artar. DİNLEMİYORLAR!
Eşdeğer ilaç uygulamasının yaygınlaştırılmasını istiyoruz. Doktorlar reçetelere etken madde adı yazsın, eşdeğer ilaç kullanımı teşvik edilsin, diyoruz. DİNLEMİYORLAR!
SSK ilaç fabrikasını kapatarak kamunun ilaç alımında önemli bir rekabet gücünü ortadan kaldırırken de DİNLEMEMİŞLERDİ.
Çünkü niyetleri kamusal bir ilaç hizmeti vermek değil! Niyetleri sağlık alanını tamamen ticarileştirmek, bir hizmet olmaktan çıkararak daha çok kâr edilen bir rant alanına dönüştürmek!
"Tasarruf" adı altında uygulamaya konulan son önlemlerle birlikte ne olacak?
Birçok ilacın ruhsatının iptali, piyasadan kaldırılması, yeni jenerasyon ilaçların ülkeye ithal edilememesi sözkonusu olacak. İlaca erişim zorlaşacak. Kârlılığını korumak için maliyeti düşürmeye odaklanacak olan ilaç sanayisinin ürettiği ilaçların kalitesi tartışmalı hale gelecek. İçinde meslektaşlarımızın da olduğu birçok kişi işten çıkarmalar sonucu işsiz kalacak.
Binlerce eczacı, sırtına yüklenen ekonomik yükü kaldıramayarak eczanesini kapatmak zorunda kalacak, yıllardır özveriyle sürdürdüğü mesleğini bırakacak.
Kitlesel eczane iflasları, ülkede ilaç hizmetini devralmak üzere bekleyen büyük sermaye sahiplerinin zincir eczaneler kurması için büyük bir fırsat oluşturacak. Bu yerlerde ilaç, bir sağlık ürünü olarak değil ticari bir ürün olarak sunulacak ve "müşteri" yerine konan hastalara eczacı sorumluluğu olmadan satılacak.
***
Tüm bunlar yaşanırken, Sağlık Bakanı Recep Akdağ "Eczacılar batmaz" diyerek, eczacının içinde bulunduğu yangına ne kadar yabancı olduğunu ortaya koymuştur.
Bakan Akdağ, sağlıktaki bu tabloya karşı uyarıda bulunan sağlık meslek örgütlerine yönelik olarak ise "Kusura bakmayın, milli iradeyi kimsenin, herhangi bir meslek örgütünün ayağının altına paspas gibi seremem" diye bir söz sarf edebilmiştir.
Türk Tabipleri Birliği’nden bu sözlere karşılık olarak "Kusura bakmayın binlerce yıllık mücadelelerle oluşturulmuş evrensel değerlerin, hekimliğin, Türkiye’deki hekimlerin, halkın sağlık hakkının paspas gibi çiğnetilmesini izin vermeyeceğiz" açıklamasında bulunulmuştur.
Biz de eczacılar olarak mesleğimizi ve halkımızı hükümetin "Sağlıkta Dönüşüm Programı"na ve bu programı kendilerine dikte eden Dünya Bankası ile IMF’ye paspas edemeyecek kadar seviyoruz.
Bu şartlar altında, mücadele etmekten başka yolumuz bulunmamaktadır. Halkımızı da sağlık ve ilaç hakkına sahip çıkmaya ve bizimle birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz.
Saygılarımızla,
İstanbul Eczacı Odası
Yönetim Kurulu


Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat