Üniversite öğrenciliğimiz 12 Eylül cuntasının darbesi dönemine denk geldi. Yer yüzündeki her cunta uygulaması gibi, o dönem de alternatifsiz "salakça yasaklar" dönemiydi.
Dersin yoksa okulda durmak yasak, iki kişiden fazla yan yana yürümek yasak, gece ikiden sonra sokağa çıkmak yasak, velhasılı yasak oğlu yasak.
Bizim fakültenin karşısında da eline silah verip bir askeri dikmişler. Bir turist çift fakültenin önünden geçerek İstanbul Üniversitesi Ana Bina ön kapısının fotoğrafını çekmek istiyorlar. Ancak, turist çiftin kendi dillerince ve el kol hareketleri ile meramlarını anlatmaya çalışmalarına karşın asker elinde silah bu girişime yiğitçe karşı duruyor ve turistlere ardı ardına "Yassahh Hemşerim" kelimelerini tekrarlayarak geçmelerine engel oluyordu. Asker, turistlerin anlatmak istediğini, turistler de askerin ağzından dökülen kelimeleri anlamıyordu.
Sonunda turistler -biraz da silahın namlusunun üzerlerine çevrilmesinin etkisiyle- ısrarlarından vazgeçtiler ve neden böyle olduğunu anlayamamanın verdiği gözlerinde şaşkınlık ifadesi ile fotoğraf çekemeden gerisin geriye döndüler.
Eminim ki, turistlerin fotoğraf çekmek için geçmeye çalışmasını engelleyen asker de uyguladığı emrin ne derece saçma olduğunu anlayamamıştı.
Bu tabloyu gözlerinizin önüne getirmeye çalışın... Biraz sonra döneceğim...
Değişikliğe uğrayan yeni yasamıza ve yeni yönetmeliğimizin bazı maddelerine baktıkça, ben de o turistlerin şaşkınlığını yaşıyorum. Getirilen yasakları ne kadar uğraşsam da usum algılamıyor. Çok büyük olasılıkla, o yasakları yasa ve yönetmelik maddeleri arasına sokuşturanlar ile o emir maddelerini uygulatmaya çalışanlar da ne olduğunu, olayın nerelere gittiğini anlamıyorlardır.
1990’lı yıllardan bu yana söylenegelir ki, ülkemizde eczacı sayısı ihtiyaçtan fazla. Buna karşın o dönem 7 tane olan Eczacılık Fakültesi sayısı günümüzde 40’lı sayılara ulaştı. Yeni Eczacılık Fakültesi açımlarını engellemeyen hatta teşvik eden iktidar, eczacılıkla ilgili yeni çalışma alanları yaratmadan yasamızda değişiklik yaparak ve yeni yönetmelik hükümleri ile eczane açımlarına sınırlama, bir tür yasak getirdi.
Geçtiğimiz yıl sonu eczane eczacıları olarak "tacir" diye nitelendirilerek her birimiz Ticaret Siciline metazori kayıt olmak zorunda kaldık. Tacirlerde yasaların suç saydığı ürünler haricinde ticaret ve sattıkları ürünlerle ilgili -tüketici ve rekabetle ilgili yasaların kısıtlamaları haricinde- tanıtım kısıtlaması yok. Ama eczanelerimizde yasamız ve yönetmeliğimiz gereği her şeyi satamazsın ve zinhar ilaç dışı ürünlerde dahi bir kelimelik bile olsa tanıtımını yapamazsın. Yandaki Market sattığı diş macunu için kocaman bir afişi vitrinine yapıştırabilir, ama eczanede aynı diş macunu için, örneğin küçücük "eczanemizde" yazısı dahi vitrine koyulamaz. Çünkü "yasak".
İnternet, gelişmenin ve iletişimin günümüzde olmazsa olmazı. İnternet üzerinden yapılan satışlar her geçen gün artarak, devasa bir boyuta ulaştı. Neredeyse mahalle bakkalı bile bir e-ticaret sitesi oluşturarak satış yapmaya başladı. Bazılarını eczanelerimizde sattığımız ilaç dışı ürünler, ıtriyat, dermokozmetik , gıda destek ürünleri, medikal tıbbi malzemeler, cinsel sağlık ürünleri hatta T.C. Sağlık Bakanlığı ilaç ruhsatlı ürünler çarşaf çarşaf, bire bin katılarak pazarlanmakta ve satılmakta. Sadece yurt içi değil, yurt dışı sitelerden de...
Devlet bu şekilde yapılan satışlardan önemli bir vergi kaybına uğradığı gibi, halk sağlığı da ciddi anlamda tehdit altında. Bu girişimlere ses çıkarmayan zihniyet, eczane eczacıları ve eczaneler adına her ne şekilde olursa olsun internet sitesi açmayı engelliyor... Nedeni??? "Yasak"...
Eczacının tatil yapması yasak, hastalanıp doktora gitmesi yasak, akademik eğitim almasına karşın basit bir analjeziği, vitamin kombinasyonunu, alerji kremini değil reçetesiz satması, önermesi bile yasak... Yasak oğlu yasak...
Bir şey, olgu, girişim yasaklanacaksa nedeni, çerçevesi, alternatifi belirlenerek ve belirtilerek, en önemlisi de karşı taraf dinlenerek, görüşü alınarak bir mantık doğrultusunda yasaklanır. Ana ilke iki tarafın birbirini anlaması ve olayı algılamasıdır. Kötüyü engelleyemeyip, iyiyi kısıtlıyorsanız ve bunu bilerek, isteyerek yapıyorsanız işte tam orada yetkililerin yeti ve yetki yoksunluğundan konuşulmaya başlanır. Eğer bilmeden ve istenmeden bu yasaklar getiriliyorsa o zaman durum düşünüldüğünden de vahim hale gelmiş demektir.
Şimdi yazının başında betimlediğim tabloyu tekrar gözlerinizin önüne getirin ve olayın aktörlerini bu tabloya yerleştirmeye çalışın. Kim nerede?
Ya da işin kolayına kaçın... "yassahh hemşerim"...
Esen kalın.
İLETİŞİM
e.ciftci@eczacininsesi.com
Tel : 0212 5474746
https://twitter.com/#!/ECiftci1
https://www.facebook.com/#!/ertan.ciftci1