"Kibir", başkalarından üstün olmadığı halde kendisini üstün görme ve üstün tutma hastalığıdır. Tüm tek tanrılı dinlerin kutsal kitaplarında, en çok da Kur’an-ı Kerim’de "insanoğlu için olmaması gereken niteliklerden" olarak tanımlanır ve lanetlenir.
Geçtiğimiz hafta sonu İstanbul Gezi Parkı’nda başlayan ve akabinde tüm ülkeye yayılan, karşılığı olarak da vicdanları onulmaz derecede yaralayan ve "zulüm" olarak nitelenecek olaylara tanık olduk, içimizde yaşadık.
Her ne kadar olayın başlangıcı Gezi Parkı’ndaki ağaçların kesilerek yerine Alış Veriş Merkezi yapılmasına engel olmaya yönelik sivil itaatsizlik olarak görülüyorsa da gelişen tepki, ülke insanının siyasi iktidarın toplumun her kesimine karşı gittikçe totaliterleşen tavrına, bütün antidemokratik uygulamalarına, insan hakkı ihlallerine, temel hak ve özgürlükleri baskı altına alıp yok etme girişimlerine yönelik ortak bir tepkidir.
Biz eczacılar açısından olaya bakarsak; sonucunda sağlık elemanıyız ve sağlık sunmaya çalışıyoruz.
Sağlıksız, yaşam alanları daraltılmış, betona teslim edilmiş, insan olarak bizleri de etkileyen ortamlarda ne derece sağlık hizmeti sunabiliriz?
Tüm yaşananlara karşın ülkenin başbakanı yaptığı söylemlerde sağlıklı yaşam alanları, insan hakları isteyenleri küçük görmeye, yok saymaya devam etmektedir. Oysa ki her birimizin başbakanıdır ve her birimizin istemini dikkate almak zorundadır.
Aynı davranışı üst meslek örgütümüz TEB yönetiminde de görmekteyiz.
Mesleğimizin içinde bulunduğu sağlıksız ortam, mesleğimizin git gide daraltılan yaşam alanları hiç birimizin aksini iddia edemeyeceği aşamalarına gelmiştir.
Tüm bu gerçekliğe karşın TEB Merkez Heyeti’nin bazı eczacı odalarını ve eczacı meslektaşlarımızın görüşlerini küçük görmesi, yok sayması hangi kelimelerle ifade edilebilir?
Şartları ve konumu uygun olan her ülke vatandaşı Başbakan, her eczacı meslektaşım da TEB Merkez Heyeti Üyesi olma hakkına sahiptir. Bu "eşitler" içinde gelişen bir yapılanmadır.
Ne yazık ki, eşitler içinde oluşan yapılanmada has bel kader üst kademelere gelenler bazen kibir denen hastalığa yakalanabiliyorlar. Karşılarında biat etmeyen kişileri küçük görmeye, yok saymaya başlıyor ve susturmaya çalışıyorlar.
e-gazetemizin "Haberler" bölümünde de belirtildiği(*) gibi Türk Eczacıları Birliği Başkanı Ecz. Erdoğan Çolak ve Türk Eczacıları Birliği Genel Sekreteri Ecz. Harun Kızılay bu kez Eczacının Sesi’ni direk hedef alarak şikayette bulunmuş ve daha da ileri giderek Eczacının Sesi’ne ait bilgisayarlara el konulmasını, yani susturulmasını talep etmişler.
"Kibir" hastalığına yakalananlar akabinde "zulüm" denen uygulamalara gitmeyi de kendilerine hak görüyorlar.
Bu özellikle insani ilişkiler açısından üzücü ve yanlış bir tutum.
Bazen anlatmakla olmuyor, sözün bittiği yere geliyoruz.
Ama ne diyelim. "Allah akıl, fikir versin"
(*) http://www.eczacininsesi.com/index.php?yon=haber&id=6109
İLETİŞİM
e.ciftci@eczacininsesi.com
Tel : 0212 5474746
https://twitter.com/#!/ECiftci1
https://www.facebook.com/#!/ertan.ciftci1