Dervişin biri soğuk bir kış akşamı geç vakit bir köye ulaşır. Bir anda etrafını köpekler sarar. Derviş eğilir, yerden bir taş almaya çalışır. Ancak, kışın ayazı ile taşlar buz tutmuş, gömüldüğü topraktan çıkmıyor.

Derviş bir taşlara, bir de etrafını saran köpeklere bakar.

Der ki; "ne garip bir köy. Taşları bağlamışlar, köpekleri salmışlar"...

Bizim halimiz biraz bu fıkradaki dervişin haline benziyor.

6197 sayılı Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Kanun’un 1. maddesi Eczacılığı tanımlamış. Gerek yasanın bu maddesinde ve gerekse Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Yönetmeliğin 7. maddesinde eczacılığın ana konusu "ilaç" ve "hasta odaklı bilgilendirme" olarak betimlenmiş.

Yine yasanın bu maddesi eczane açmak ve eczane işletmek için de "eczacı" olmayı şart olarak belirlemiş.

Şimdi eczane eczacısı olarak bizlerin konumu ne?

Bir yandan diyorlar ki; "siz tacirsiniz"... Ama diğer yandan "kamu görevi yapıyorsunuz"...

Her ne kadar yasamız ana faaliyet konumuzu ilaç olarak belirtmişse de, 28-30 Kasım tarihlerinde Haliç Kongre Merkezinde düzenlenen Uluslararası İlaç ve Eczacılık Kongresine katılan  kurum ve Bakanlık yetkililerinin konuşmalarında da açıkça ifade ettikleri üzere biz eczacılara ilaçtan para kazandırtmayacaklar.

Kısaca ve net olarak; "Her sene 3-5 milyar açık veriyoruz. İlaçta kutu sayısı artsa da biz ilaca daha fazla para ayıramayız" dediler.

Şimdi, eğer tacirsek Türk Ticaret Kanunu ilgili hükümleri çerçevesinde ticaret yapmamız gerekli.

Bu kanunun ilgili hükmü doğrultusunda bizleri Ticaret Sicili’ne kaydettirdiler.

Ancak, eczanede her ürünü satamazsınız. Bunun da 6197 sayılı meslek yasamızın 28. maddesinde sınırları çizilmiş.

Bunların haricinde ürün satışı sakıncalı ve "yasak" içeriyor.

Böyle bir sınırlama tartışılır mı? Elbette tartışılabilir. Ben kendi adıma doğru buluyorum.

Ancak bir de madalyonun öte yanı var...

6197 sayılı Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Kanun yasa Madde 24 –(Değişik: 2/1/2014-6514/36 md.)

Eczanelerden ..... ilaçların toptan satışı yapılamaz ve eczaneler ihalelere giremez. ....... Eczane eczacıları ve eczaneler adına internet sitesi açılamaz.

Türk Eczacıları Deontoloji Tüzüğü Madde 9 –

.....

Eczacı, yazı veya sözle veya her ne şekilde ve suretle olursa olsun kendi reklamını yapamaz; iş kağıtlarına ve faturalara reklam mahiyetinde ibareler koyamaz.

....

 

Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Yönetmelik

Eczane ismi, levhası ve vitrini

MADDE 25 – ....

Vitrinlere ürün tanıtımı amacıyla levha veya ilân yapıştırılamaz.

 

Görüldüğü gibi madalyonun arka yüzünde ellerimiz kollarımız iyice bağlanıyor.

Düşünün ki; örneğin "X" marka bir diş macunu için vitrininize bir kağıt mendil büyüklüğünde dahi olsa "X Diş Macunu Eczanemizde" şeklinde bir yazılı ibare yapıştırmanız yasak. Oysa ki, yanınızdaki bakkal ya da bakkal irisi market aynı diş macunu için afiş bile asabilir.

Eczane eczacısı olarak bırakın ticaret amaçlı olanını hobi, eğlence amaçlı bile olsa kendi adımıza internet sitesi açamayız.

Günümüzde, yine bırakın süper marketleri, mahalle kasabının bile internet sitesi var. Eczanelerimizde satılan ilaç dışı ürünleri marketi, medikalcisi, şifa dağıttığını iddia eden şarlatanı internet ortamında allayıp, pullayıp satıyor. Üstelik kapıya kadar da servis hizmeti ile.

Sevgili dostlar,

21. yüzyılda yaşıyoruz. İçinde bulunduğumuz bu çağa bilgi ve iletişim çağı deniyor. TEB, Sağlık Bakanlığı ve Akademik Çevrelerin acilen bir araya gelerek mesleki etik kurallarının belirlenmesi ve bu sorunun aşılması gerekiyor.

Çünkü tek taraflı yasaklar, etik kuralları bir yönü ile işlevsiz hale getirmekte.

Şimdi böyle söyleyince ve de bizleri bedava çalıştıracakları zaman (muayene ücreti tahsildarlığı gibi) diyorlar ki; "siz kamu görevi yapıyorsunuz".

O zaman kamu görevi yapanlara tanıdığınız hakları bize de tanıyın. Tamamından vaz geçtik, hiç değilse bir bölümünü verin.

Örneğin;  mesleğini yaparken ve nöbet tutarken saldırıya, tacize uğrayan meslektaşlarımıza saldıranlara, bir kamu görevlisine saldıran ne ceza alıyorsa  o ceza verilsin.

Nöbetler de ayrı konu...

Bir gece nöbeti tutan meslektaşımız aralıksız 34 saat, pazar nöbeti tutarsa aralıksız 48 saat görev yapmakta. Bunun karşılığı sadece sattığımız ilacın ya da yasa ile kısıtlanmış ilaç dışı ürünlerin karlılığı mı olmalı.?

Nasıl ki, kamu kurumları dahi verdiği hizmetin karşılığında harç, resim, muayene ücreti adı altında bir hizmet bedeli alıyorsa, eczaneler için de meslek hakkı, nöbet hakkı gibi hizmet bedelleri olmalı diye düşünüyorum ve olması gerektiğine inanıyorum.

Meslek yasalarımızın haricinde de bir çok yasa ve yönetmeliklerle fazladan görevler ve yasaklamalar yüklendirilmiş bir mesleği, mesleğimizin saygınlığına gölge düşürmeden, onurumuzla yapmaya çalışıyoruz.

Şimdi hepinize soruyorum.....

Yazımın başında anlattığım fıkradaki dervişin durumundan farklı bir halimiz var mı?

 

NOT: 28-30 Kasım tarihlerinde Haliç Kongre Merkezinde yapılan Uluslararası İlaç ve Eczacılık Kongresinde ilaç sektörün ve kamunun tüm taraflarının bulunmasına, her konuda kendi görüşlerini kamuoyuna açık bir şekilde açıklamalarına karşın üst örgütümüz Türk Eczacıları Birliği’nin olmaması, görüşlerini dillendirmemesi biz eczacılar adına büyük bir talihsizlik oldu.

 

İLETİŞİM

e.ciftci@eczacininsesi.com
Tel : 0212 5474746

https://twitter.com/#!/ECiftci1

https://www.facebook.com/#!/ertan.ciftci1

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat