Ecz. Serdar NOYAN
Bir musibet var dünyanın başında. Küçük çaplı bir dünya savaşı sanki. Dünyanın her yerinde pek çok insan öldü, ölmeye de devam ediyor. Bu mücadelede ön cephede savaşanlara baktığımız zaman, göğsünü siper edercesine çalışan sağlık elemanları geliyor.
Doktorlar, hemşireler, hastane personeli bir de göze pek gözükmeyen ama cepheye en büyük lojistik desteği veren Eczacılar var. Bu savaşta onlar da göğüslerini siper ettiler.
Korona testi pozitif çıkmış, elinde reçetesi ile gelen hastaya hiç tereddüt etmeden yaklaşıp, reçetesini alıp İlaçlarını tarif edip geçmiş olsun diyerek gönderdiler.
Devlet ya da meslek örgütü tarafından belirlenmiş bir yöntem olmasa da kendileri, kendilerince önlemler alarak hastaları kabul ettiler.
Korona dan korkup eczanesini kapatan bir tek Eczacı olmadı. İşte bu yüzden de ilk korona vakasını yaşayan ve bu yüzden hayatını kaybeden de İstanbul da bir eczacı meslektaşımızdı.
Maske kaosu başladığında sorumlusu eczacı imiş gibi “aaa bu fiyata maske olur mu.?” dediler.
Ama devlet maske dağıtacaksınız dediğinde bir kuruş kazanmadan eczanesini halka açıp her türlü riske girerek maske dağıtımına tam destek veren yine eczacılardı.
Dezenfektan sıkıntısı oldu. İnsanlar ne yapacağını bilemez haldeyken, yine eczacılar dezenfektan yaparak vatandaşın ve devletin yardımına koştu. Mesleki bilgiler tazelendi, araştırmalar yapıldı, eczanelerde bidonlarla dezenfektanlar yapıldı… O nedenledir ki devletimiz daha önce sakınarak verdiği alkolün limitini kaldırdı. Oysa piyasada kolonya yapıyorum diyen herkes limitsiz alkol alabiliyor ve derecesi bile belli olmayan kolonyaları dezenfektan diye satıyorlardı. Oysa kolonya dezenfektan değildir…
Geldik pandemi ile yaşamın en büyük mağdurları yaşlı hastalara. Sokağa çıkmaları yasaktı. Doktora da gidemediler. Neyse ki yerinde bir kararla sıkıntının ilk bölümü aşıldı. Hastalar raporlu ilaçlarını eczanelerden, reçete yazdırmadan temin ettiler. Ama sokağa çıkma yasağı başlamıştı, eczaneye gönderecek başkaları da yoktu. İş yine eczacını başına kalmıştı. Oğlum ben çıkamıyorum ilaçlarımı bir zahmet gönderir misiniz diye başlayan cümleyi karşılıksız bırakmadı eczacı.
İlaca ulaşamayan hasta kalmasın diye takibini yaptı, hastaları aradı gerekirse evlerine kadar ilaçlarını götürdü. Eczaneye olan aidiyet böylece daha da artmış oldu.
Bu süreçte vatandaşlar eczacılarının kendilerine ne kadar yakın ne kadar cefakar olduğunu anladılar.
Eczacı hanım biz corona olduk ilaçlarımızı gönderebilir misiniz diyen de vardı. Oğlum siz ilaçları gönderin, ben bir çıktığımda öderim diyen de. Ya da siz şimdi teyzenin ilaçlarını verin ben bayramdan sonra yazdırırım diyen de..
Bütün bu örnekleri artırmak işten bile değil. Ama bu sıkıntılı sürecin sonunda eczacıların en mutlu olduğu şey hiç şüphesiz ki bütün vatandaşların minnetle bakarak teşekkür etmeleriydi.
Öyle ya sağlık bakanı uzun zaman sonra nihayet “Eczaneler 3 basamak sağlık kuruluşudur” demişti.
Bir zamanların diplomalı bakkalları şimdi saygın eczacılar olmuşlardı. Tabi ki kolay olmadı. Pek çok meslek şehidi verdik. Şu ana kadar 68 eczacı, eczacı teknisyeni meslektaşımızı kaybettik.
Ama uğruna mücadele etmeden, savaşmadan itibar kazanılamazdı. Bu pandemi eczacının onur savaşı oldu. Ettiği yeminin bilincinde, görev aşkı ile savaşan tüm meslektaşlarıma selam olsun. Meslek şehitlerimizi saygı ile anıyoruz. Bu bayrağı bir daha yere düşürmeden taşımak üzere genç meslektaşlarımıza emanet ediyoruz.