Türk Eczacıları Birliği Merkez Heyeti, değişik konularda ardı ardına 3 BASIN AÇIKLAMASI yaptı.
Bu 3 basın açıklamasını aşağıda yayınlıyoruz:
“6 AYDIR KANSER İLACI BEKLİYOR” HABERİ EKSİKTİR
Değerli Basın Mensupları,
Dün ve bugün bazı basın-yayın organlarında, “Arda Burhan İl adlı kanser hastasının 6 aydır ilacına ulaşamadığı” yönünde haberler çıkmıştır. Öncelikle şunu düzeltmekte fayda var; haberlerde Ankara Eczacı Odası olarak geçen bilgiler doğru değildir. Çünkü, yurt dışından ilaç getirtme yetkisi Sağlık Bakanlığı tarafından sadece Birliğimize verilmiştir. Dolayısıyla Türk Eczacıları Birliği Yurt Dışından İthal İlaç Temin Birimi, Sağlık Bakanlığı ile eşgüdümlü çalışmaları neticesinde, ülkemizde bulunmayan her türlü ilacı getirtebilmektedir.
Öte yandan; yapılan haberin, içeriğinde kullanılan bilgilerin eksik olması nedeniyle yanlış anlamalara açık, haberi okuyan ve izleyen vatandaşlarda yersiz bir tepki oluşmasına neden olabilecek bir boyutu da bulunmaktadır. Şanlıurfalı Arda Burhan İl adlı beyin tümörü rahatsızlığı bulunan hastamızın yakınları, 5 Ekim 2012 tarihli reçeteleriyle, 10 Ekim 2012 tarihinde Birliğimize başvuruda bulunmuşlardır. Yapılan inceleme sonucunda belgelerin, ilacı getirtebilmemiz için Bakanlığın kriterlerine uymadığı görülmüş, hasta konuyla ilgili bilgilendirilmiş, belgelerini tamamlaması gerektiği bildirilmiştir. Hasta belgelerini tamamlayarak, 31 Ekim 2012 tarihli yeni reçetesi ve raporuyla birlikte, 13 Kasım 2012 tarihinde Birliğimize başvurmuştur. Bakanlığın onay verdiği koşulların yerine getirildiği görülerek, başvuru tarihinden yalnızca 2(iki) gün sonra, 15 Kasım 2012 tarihinde hastanın ilacı kendisine ulaştırılmıştır.
Chımaher adlı beyin sapı tümörü tedavisinde kullanılan ilaç, haberlerde bahsedildiği gibi 6 aylık bir gecikmeyle değil, tam ve eksiksiz resmi başvuru tarihinden sadece 2 gün sonra hastaya ulaştırılmıştır. Zira, hastanın eksik evrakla başvurduğu tarih 6 ay önce değil, yaklaşık 1 ay kadar önce, 10 Ekim 2012’dir.
KANSER HASTASI 6 AY BEKLETİLİR Mİ?
Değerli Basın Mensupları,
Biz eczacılar, mezun olurken ettiğimiz yeminin yanı sıra, kanser hastalığıyla mücadele eden birisini 6 ay bekletecek kadar vicdan yoksunu kişiler de değiliz. Hastalarını iyileştirmekten başka argümanı olmayan biz eczacılar ve Türk Eczacıları Birliği olarak şunu söylemek isteriz ki; bugünkü örnekte de olduğu gibi yapılan haberler tek taraflı beyanlara dayandırılarak yapıldığında, hem haberi yapan gazetecinin hem de temsil ettiği kurumun itibarı derin bir yara alıyor. Kaldı ki; haberin yapıldığı saatlerde, hastanın ilacı kendisine ulaştırılmak üzere kargolanmaktaydı.
Haberi yapan gazetecinin bilmesi gerekir ki, süreç hakkında bilgi sahibi olmadan yaptığı bu haber, eksik bilgilendirmeden dolayı hem içi boş olmuştur hem de benzer hastalığı olan vatandaşlarımızı umutsuzluğa sürüklemiştir.
Sağlıklı bireyler oluşturmak ve dolayısıyla huzurlu bir toplum yaratmak, sadece biz sağlıkçıların görevi değil, aynı zamanda kamu hizmeti verdiğini söyleyen gazetecilerin ve temsil ettikleri kurumların da görevidir. Biz eczacılar eminiz ki; her koşulda hastalarımızın sağlığını koruyacağımız konusunda ettiğimiz yemini önemsediğimiz kadar, gazeteciliği meslek olarak kabullenmiş kişiler de, doğru ve tarafsız habercilik ilkesine bağlı kalacağı yeminini önemsiyorlardır.
Tüm bunların ışığında, başta yurt dışından ilaç temini ile ilgili olmak üzere tüm diğer konularda kapılarımızın herkese açık olduğunu belirtiyor, halkımızı bir kez daha bulamadıkları ilaçlar için Birliğimize başvurmaları konusunda uyarıyoruz.
Basına ve Kamuoyuna Saygıyla duyurulur.
TÜRK ECZACILARI BİRLİĞİ MERKEZ HEYETİ
İLAÇ UCUZLADI ANCAK HASTANE MALİYETİ ARTTI
Değerli Basın Mensupları;
Ekonomi Koordinasyon Kurulu’nun uzun süredir “Sağlıkta Tasarruf” adı altında uyguladığı ilaç harcamalarını kısıtlayan politikalara bağlı olarak ilaç fiyatları büyük ölçüde düşmüştür. Ancak ilaç fiyatlarının sürekli olarak aşağı çekilmesi ile artık kâr edemez noktaya geldiklerini öne süren ilaç firmaları bazı ilaçları üretmeme ya da ithalatını durdurma yoluna gitmiştir. Bunun sonucunda bazı ilaçlar karaborsaya düşmüş, vatandaşlarımız sağlığı için temel önemde olan ilaçları temin edemez hale gelerek bir kez daha mağdur olmuştur. Bunun en yakın örneği geçtiğimiz haftalarda kamuoyunun gündemine gelen tiroit ilaçlarıdır. Fiyatı 2-5 lira arasında değişen bu ilaçlar, firma tarafından üretilmediği için bulunamaz hale gelmiş; ömrü boyunca bu ilaçları kullanmak zorunda olan vatandaşlar büyük bir endişe ve paniğe kapılmışlardır. Sadece tiroit ilaçları da değil örneğin Bleomisin sulfat etken maddeli Lenfoma ve testis tümöründe kullanılan kanser ilacı ile Mytomisin etken maddeli mesane tümörü ilacı ve Naltrexone etken maddeli alkol tedavisinde kullanılan ilaç da yine piyasada bulunmamaktadır.
Sağlık harcamalarındaki artışların bütçe açıklarını büyüttüğü gerekçesiyle ilaç harcamalarında tasarrufa giden Ekonomi Koordinasyon Kurulu hastane maliyetlerindeki artışları göz önünde bulundurmamaktadır. Nitekim dün bazı basın-yayın organlarında yer alan haberler hastane maliyetlerinin giderek arttığını gözler önüne sermektedir. Bu yılın ilk 8 ayında geçen yılın aynı dönemine göre hastanelere müracaat sayısı yüzde 22.5 artarak 262 milyon 505 bine ulaşmıştır. En fazla müracaat sayısı yüzde 30 ile devlet hastanelerinde yaşanmış, özel hastanelere başvurular da yüzde 3.62 oranında yükselmiştir.
Sağlık harcamalarının yüksek olduğu gerekçesiyle tasarrufa gidilirken ilk akla gelen ilaç harcamaları olmaktadır. Oysaki ilaç harcamaları baskılanırken özel hastaneler dolayımıyla sağlık harcamalarında gerçekleşen artış gözlerden kaçırılmaktadır. 2001 yılında özel hastanelere ödenen miktar 284 milyon TL iken 2009 yılında özel hastanelere ödenen miktar 4 Milyar 682 Milyon TL olmuştur. 8 yılda özel hastanelere aktarılan pay 16,5 kat artmış durumdadır.
O çok arttı denen ilaç harcamalarına ödenen pay ise aynı dönemde 5,5 kat artmıştır. 2001-2009 döneminde toplam sağlık harcamalarındaki artış 6,2 kat iken bu kalemin altında yer alan tedavi harcamalarındaki artış 8.4 kattır. Açıkça görülebileceği gibi en fazla artış tedavi harcamalarında gerçekleşmiştir. Bu kalem içinde ise, en fazla artış özel hastanelerdeki tedavi harcamaları açısından gerçekleşmiştir. Sağlıkta Dönüşüm Programı çerçevesinde SGK’lıların da özel hastanelerden hizmet alabileceği propagandası ile özel hastanelere dönük kışkırtılmış/şişirilmiş bir talep yaratılmıştır. Bu durum, standart altı birçok özel sağlık kuruluşunun kurulmasına neden olmuş, ülkede verilen sağlık hizmetinin içindeki özel sektör payı % 6’lardan %30’lara tırmanmıştır. Devlet eliyle vergiler, primler, sağlık sandığı kesintileri ile toplanan paralar her yıl SGK eliyle özel sektöre hibe kredi gibi aktarılmıştır ve aktarılmaya devam etmektedir. 2002 yılında 180 özel hastane varken, bugün 500’e yakın özel hastane faaliyet halindedir.
TASARRUF TEDBİRLERİ GENELE YANSIMALI
Biz eczacılar, kamunun sağlık ve ilaç harcamalarında tasarrufu amaçlayan politikalarına karşı değiliz. Ancak sağlığın doğası gereği sadece mali-ekonomik tasarruf tedbirleri amacıyla tasarrufa gidilemeyecek bir alan olduğunun altını bir kez daha çizmek isteriz. Meseleyi bütün boyutlarıyla ele almadan, sadece ilaçta tasarrufa odaklanan tedbirler alınması hakkaniyetli olmadığı gibi uzun vadede sürdürülebilir olmayan, geçici çözümlerdir.
Bugün ülkemizde hastanın bir yıl içinde hekime gitme sıklığı son on yılda 2,5’tan 8’e çıkmıştır ve artmaya devam etmektedir. Nüfusumuz yaşlanmakta, ileri ilaç teknolojisi ile üretilen ilaçlar piyasaya pahalı olarak girmektedir. Bütün bunlar doğallığında ilaç harcamalarında artışa neden olmaktadır. Sosyal Devlet olmanın gereği olarak sağlık ve sosyal güvenlik harcamalarını karşılamak kamunun görevleri arasında yer almaya devam ediyorsa, esas yapılması gereken tasarrufun bedelini hasta ve sağlık çalışanlarına ödetmek değil, ilaca ayrılan bütçenin gerçekçi bir biçimde yapılandırılmasıdır. Oysa ilaç bütçesinde bugüne kadar geçerli yaklaşım, bütün bu faktörleri gözetmeyen, adeta “ben yaptım oldu” mantığı ile hareket eden bir tutum olmuştur. Devletin, ilaç fiyat indirimleri ve kamu kurum iskontoları yoluyla ilaç fiyatlarını baskılamasına rağmen, resmin bütününe bakılmadığı için bütçedeki açık yine de kapanmamaktadır. Bugün Türkiye’de ilaç fiyatları birçok Avrupa ülkesinin bile altındadır. Ancak ülkemizde sadece ilaç konusunda yaşama geçirilmeye çalışılan bir sağlıkta tasarruf politikası olduğu için tasarrufla beklenilen amaca bir türlü ulaşılamamaktadır.
Türk Eczacıları Birliği olarak bir kez daha ifade etmek isteriz ki; ilaçta tasarruf adına halkın sağlık ve ilaç hakkına erişimini zorlaştıracak girişimlerden uzak durulmalıdır. İlaç sanki herhangi bir ticarî ürünmüş gibi sağlık temelinden koparılarak sadece malî çerçevede tartışılmamalıdır. Bugün Türkiye, meseleyi öncelikle bilimsel zeminde doğru tarif ederek; sağlığa ayrılan payı artırmak, karar alma süreçlerini şeffaflaştırmak, ilaçta tasarrufu akılcı ilaç kullanımı çerçevesinde planlamak ve tasarruf önlemlerini bütünsel bir perspektifle hayata geçirmek zorundadır.
Basına ve kamuoyuna saygıyla duyurulur.
TÜRK ECZACILARI BİRLİĞİ MERKEZ HEYETİ
ANTİBİYOTİK KULLANIMI ARTIYOR
Kendisini toplum sağlığının güvencesi olarak gören biz eczacıların konusu olan ilacın akılcı kullanımı, hayati bir meseledir. Ateş nasıl bilinçli ellerde uygarlığın hizmetinde kullanılıyor, bilinçsiz ellerde ise ormanları kül edebiliyorsa; ilaç da öyledir. Doktor tavsiyesi ve eczacı danışmanlığında alınan ilaç, insan sağlığı için ne kadar faydalıysa, bilinçsizce kullanılan ilaç da insan sağlığına o derecede zararlıdır. Çünkü, ilaç tedavi eder ama; aynı zamanda ölüme de neden olabilir.
Değerli Basın Mensupları,
Dünyada ve ülkemizde bilinçsiz kullanılan ilaç türlerinin başında antibiyotikler gelmektedir. Bu nedenle Avrupa Birliği üye ve aday ülkelerle birlikte 18 Kasım tarihini “Avrupa Antibiyotik Farkındalık Günü’’ olarak ilan etmiştir. Bizler akılcı antibiyotik kullanımını sadece bu özel günde teşvik etmiyor, yılın hemen her günü, ilaç kullanımı ve özellikle antibiyotik kullanımı konusunda vatandaşlarımızı sürekli uyarıyor, ürettiğimiz projeleri gerçekleştiriyor, Sağlık Bakanlığı ile eşgüdümlü çalışıyoruz.
ANTİBİYOTİK KULLANIMI 8 MİLYON KUTU ARTTI
Bilinçsiz kullanılan ilaçların başında ne yazık ki antibiyotikler geliyor. 2011 yılında sadece 1 yıl içerisinde antibiyotik kullanımı 8 milyon kutu ve %3,21 oranında arttı. Oysa, bilinçsizce ve çok fazla oranda kullanılan antibiyotikler, direnç oluşmasına ve bir sonraki tedavi aşamasında olumlu sonuç alınamamasına neden olabilmektedir. Geçtiğimiz yıl, Dünya Sağlık Örgütü, antibiyotik direncinin artık küresel bir tehdit oluşturduğunu ilan etmiş; antibiyotiklerin aşırı ve yanlış kullanımına bağlı gelişen bakteri direncinin enfeksiyon hastalıklarının tedavisinde güçlükler yarattığını belirtmişti. Bu çerçevede antibiyotik direncine karşı, eşgüdüm içerisinde çok disiplinli, küresel bir strateji geliştirilmesini önermişti. Nitekim, Dünya Sağlık Örgütü tarafından yayınlanan 2011 Yılı Dünya İlaçta Durum Raporu’nda, akılcı ilaç ve özellikle akılcı antibiyotik kullanımına özel bir vurgu yapılmaktadır. Söz konusu Rapor, akılcı olmayan ilaç kullanımının küresel bir toplum sağlığı sorunu olduğunu ancak bu soruna yeterince önem verilmediği tespitini yapmaktadır. Raporda akılcı ilaç kullanımı ile ilgili olarak araştırmaya, politikalar geliştirmeye ve kurumsal bir mücadeleye yatırım yapılmadığının altı çizilerek, ülke yönetimlerine sağlık sektöründeki tüm paydaşları/bileşenleri harekete geçirecek biçimde davranmaları yönünde çağrıda bulunulmaktadır.
Bilinmelidir ki; her antibiyotik, her hastaya iyi gelmez. Çünkü antibiyotiklerin etki alanı hastanın yaşı, cinsiyeti, kullandığı diğer ilaçlarla gireceği etkileşimlere göre farklılaşabilmektedir. Bu şartların göz ardı edilmesiyle bilinçsizce kullanılan antibiyotiklerin faydadan çok zarar verdiği konusunda halkın bilgilendirilmesi için, bugüne dek üzerine düşen görevleri yapan biz eczacılar olarak, gelecekte de konunun takipçisi olmaya devam edeceğiz.
“18 Kasım Avrupa Antibiyotik Farkındalık Günü” vesilesiyle, halkımızı kendi can güvenlikleri için, bilinçsiz ilaç kullanmamaları yönünde bir kez daha uyarıyor, antibiyotik ve tüm diğer ilaçlarını mutlaka ve mutlaka eczacı ve hekim kontrolünde almaları gerektiğini belirtiyoruz.
Unutmayın, Bilinçsizlik, en büyük sağlıksızlıktır!
Basına ve kamuoyuna duyurulur
TÜRK ECZACILARI BİRLİĞİ MERKEZ HEYETİ