İçeriği adını hak etmeyen bir kitap...

Savunmaya çalıştığı iddiaya dayanak oluşturması için yazılan bilgiler- yanlışlar dışında- çok bildik çok tanıdık…

“Kara Kutu” luk bir şey yok.

Maddi hatalarla dolu, sallapati yazılmış.

Elinin altında Google diye bir şey var, insan bir zahmet döner sorar.

Ama kitap sağlam gürültü koparttı, hayret!

Koca koca meslek birlikleri, Türk Tabipleri Birliği (TTB), Türk Eczacıları Birliği (TEB) halk sağlığını korumak adına açıklama yaparak, “insan sağlığını ve bilimi” savundular.

Soner Yalçın’ ın sansasyon yaratma kabiliyeti oldukça yüksek galiba…

Medya gücünü de unutmamak lazım tabi ki.

***

Kitabın girişi…

12 Eylül 1980 öncesi, 1979 yılında Manisa’ da öldürülen meslektaşlarımız, Cemil Çöllü, Neşe Gülersoy ve Mete Erdem’ in öldürülmelerinin ilaçla, eczacı kooperatifleriyle ne ilgisi vardı Allah aşkına?

Tümüyle “Komplo Teorisi” nin suyunun suyunun suyu…

Meslektaşlarımız siyasi kimlikleri nedeniyle öldürüldüler.

O yıllara dair hafızamız çok taze, çok kötü günlerdi.

Sağdan, soldan insanlar ardı ardına öldürülüyordu.

Sonradan anlaşıldı, 12 Eylül 1980 de ülkeye el koyan faşist cunta halkın gözünde haklılık zemini yaratıyormuş.

Öyle de oldu, cunta alkışlarla karşılandı.

Yani kitap girişiyle güven duygusunda eksiyle başlıyor.

Yazarı hiç kusura bakmasın, "çarpıcı bir giriş yapayım" diye saçmalamış.

***

Kitabın ve yazarının “aşıların insanları hastalandırdığına hatta öldürdüğüne” ilişkin iddialarına karşı  Türk Tabipleri Birliği gerekli yanıtı verdi.

Şöyle…

“Aşılar insanoğlunun sağlık alanındaki en değerli buluşudur. Hiçbir bilimsel ortamda aşıların gerekli olup olmadığının tartışıldığını duyamazsınız. Yapılması gereken, insanların aşı olmaması için değil, tam tersine, aşıların gelişmiş-gelişmemiş tüm ülkelere aynı miktarda ve kolaylıkla temin edilmesi, zengin-fakir herkese ücretsiz şekilde yapılması için mücadele etmektir. Aşılar bütün insanlık içindir.”

(Açıklamanın tümünü e- gazetemizin haberler kısmında bulabilirsiniz)

***

Kara Kutu’ nun söylediği şey şu:

“İlaç sektörü ve hekimiyle, eczacısıyla bütün sağlık çalışanları para için insanları öldürüyorlar, hepsini çöpe atalım, hepsinden hesap soralım!..”

Yetmiyor, yazar diyor ki:

“Gelin bunu tartışalım…”

İyi de böylesine absürd bir önermenin nesini tartışacağız?

Üstelik kiminle?

Türk Eczacıları Birliği açıklamasında şöyle dedi:

“Türk Eczacıları Birliği olarak iyi biliyoruz ki insan sağlığı ile ilgili yapılacak tartışmalar ancak etik zeminde, bilimin ışığında, akademisyen ve bilim insanlarının öncülüğünde yürütüldüğünde topluma bir yarar sağlar. Kanıta dayalı sağlık uygulamalarına karşı güvensizlik yaratan bu tür ifade ve iddialar ile aslında bilimin itibarı ve saygınlığı zedelenmektedir. Öte yandan bu tür yaklaşımlar, sağlık profesyonellerinin saygınlığını azaltmaktadır.”

(Açıklamanın tümünü e- gazetemizin haberler bölümünde bulabilirsiniz)

***

Öyle sanıyorum ki burada, sağlık ve ilaçta yaşanan olağanüstü bilimsel gelişmelerin insanların ortalama ömürlerini ne denli uzattığını, ölümden nasıl kurtardığını, yaşam kalitelerini nasıl yükselttiğini anlatmaya hiç gerek yok.

Bilgi sahibi olmak isteyenler için şu kadarını söyleyeyim, Onkoloji alanındaki gelişmelere bir baksınlar...

***

Kitapta yer alan, Dünya İlaç Sektörü’ ne ilişkin, alt alta yazılan kimi dehşet bilgiler bilinmiyor değil ki!..

Bir yerlerden kopyala- yapıştır yapılmış zaten.

Hepsi bildiğimiz şeyler.

Bunun yanında, yazarın iddia ettiği gibi tartışılmıyor değil.

Hepsi tartışılıyor.

Yeterliliği elbette çok tartışılır ancak ilaç sektöründeki kirliliklere karşı direnç gösterenler, konuşanlar, yazanlar, çizenler de var bu “alemde”.

Bu yüzden “Amerika’ yı ben keşfettim” edasıyla dolaşmanın hiç gereği yok!

***

Günümüz dünyasında, önemli ölçüde ticarileşen sağlığın, ticarileşen Dünya İlaç Sektörü’ nün kimi “pisliklerine” dikkat çekmek, kirlilikleri açığa çıkartmak, uyarmak başka bir şey, bilime, bilimsel gelişmelere karşı çıkmak, yok saymak ve bunu yaparak insanların sağlığını tehlikeye atmak başka bir şey!

İlaçtan, tedavisinden uzaklaştırılan, diyabet, hipertansiyon, kanser hastasının yaşayacakları(!) ya da yaşamayacağı hepimizin malumu.

Hastalıkların tedavisinde yüzyıllar öncesinin ilkel yöntemlerine işaret ederek dönüp onları göstermek “muskacılık” değil de nedir?

Bütün bilim dünyasını, sağlık çalışanlarını “sahtekar” hatta “katil” olarak ilan etmek hangi akla hangi vicdana sığar?

Bilim üzerine laf etmek bu denli ucuz mu?

“Koruyucu Sağlık Hizmetleri” nin önemini savunmak için hastalıkların teşhis ve tedavisinde uygulanan bilimsel- çağdaş yöntemleri reddetmek gerekmiyor.  

Halk Sağlığı’ nı savunmak, sağlığa toplumcu bir gözle bakmak için koca bilim dünyasını toptancı bir anlayışla suçlu saymak da neyin nesi?

Gelişen bilime koşut olarak dünün bilimsel gerçeklerinin, kanıtlanmış yeni gerçeklerle yer değişmesi de normal sayılmalıdır.

Sonuç olarak…

Dünya görüşüm ve kitaplara bakış açım gereği hiçbir kitap için “okumayın” önerisi yapmam, yapamam…

Ancak Soner Yalçın’ ın Kara Kutu’ sunu “okuyun” da diyemem.

 

İLETİŞİM İÇİN:

https://www.facebook.com/HakanGencosmanoglu

h.gencosmanoglu@eczacininsesi.com

gencosmanogluhakan@gmail.com



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat