Değerli Meslektaşlarım sedef hastalığını özetlersek;

Ciltte güneş rengi pullarla kaplı, kırmızı bölümler ve küçük, pul pul noktalar (çoğunlukla çocuklarda) ile belirgin cilt hastalığı. Acil belirtileri kızarma ve pulların tüm vücuda yayılmasıdır. Sedef hastalığı da denilen psoriyazis şiddetli dönemleri ve hafiflediği evreleri olan yaygın bir cilt hastalığıdır. En sık görüldüğü yerler, dirsekler, dizler, gövde ve kafa derisidir. Tırnaklarda çukur veya çizgi şeklinde kabartılara neden olabilir. Psoriyazisin şiddetlendiği dönemler püstül, deri çatlaması, kaşıntı, hafif kanama veya mafsallarda ağrı ile kendini gösterir. Bulaşıcı bir hastalık olmayıp genetik bir yatkınlıktan ileri geldiğine inanılmaktadır. Hafiften şiddetliye kadar değişen şekilleri vardır. Bütünüyle iyileştirilemese de, şiddetlendiği dönemlerde tedavi uygulanarak etkili sonuç alınabilir. Hafif olgularda kömür katranlı sabunlar, şampuanlar, temizleyici ve merhemler ile banyo yağları kullanılır. Kafa derisinin etkilendiği tedaviye dirençli durumlarda katran ve fenol içeren losyonlar kullanılır. Normal yaşamı tehdit eden psoriyazis olgularında kanser tedavisinde kullanılan bir ilaç olan metotreksat kullanılabilir; ancak bu kesin doktor kontrolu gerektirir. Ağır olgularda fototerapiden de yararlanılır.

Bu hafta sizlerle paylaşacağım bu formül İspanya Milli Formülerinde yer alan ve çeşitli dermatolojik hastalıklarda, oklüzyon yöntemiyle (kapatılarak) topikal uygulanmaktadır.

Özellikle dermatit, sedef hastalığı ve kronik Lichen simplex chronicus yani Nörodermatit olarak da bilinen hastalıkların tedavisinde kullanılır. Nörodermatit; Sürekli kaşınmaya bağlı olarak gelişen ekzema olarak tanımlanır. Çok değişik mekanizmalarla gelişen kronik kaşıntı giderek daha fazla kaşınmaya neden olarak bir kaşınma döngüsünü tetikler. Anksiyete bozukluğu ve spesifik olmayan emosyonel stresi olan kişilerde meydana gelir. Kaşıntılı, hiperpigmentasyonlu, likenifiye, düzensiz oval veya köşeli sınırlı plaklarla belirgindir. En çok kolayca ulaşılan kollar, bacaklar, boyun ve gövdenin üst bölümünde görülür.

Formül;

Pivalato flumetasona      0,02%

Antralina                              0,3%

Ac. Salicilico                        4%

Unguento hidrofilo csp.   100 g

Formülde yer alan maddeler:

Flumetazon pivalat- Flumétasone (pivalate de) [Ph. Eur. 4]- Flumethasone trimethylacetate:

Flumetazon pivalat beyaz veya beyaza yakın renkte kristalize bir tozdur. Pratik olarak suda çözünmez; alkolde 1:89, kloroformda 1:350 ve eterde 1:2800 oranında çözünür; metil alkolde hafifçe çözünürken, metilen klorürde de çok hafif çözünür. Kortizon asetata göre 800 kat daha güçlü bir glukokortikoid olarak bilinir.

Flumetazon pivalat'un antienflamatuvar, antipruritik ve vazokonstriktör etki gösterir. Flumetazon pivalat topikal olarak uygulanır. Geniş cilt yüzeylerine yüksek dozda ve kapalı pansuman şeklinde uygulandığında bile hızlı metabolize olduğu için sistemik dolaşıma önemli ölçüde geçmediği bildirilmiştir. Buna rağmen plazma hidrokortizon konsantrasyonu veya 17-ketosteroidler ve 17-hidroksikortikosteroidlerin idrarla atılımı gibi çeşitli parametreler üzerinde çok az da olsa etkisi gözlenmiştir. Flumetazon pivalat topikal kortikosteroid tedavisine cevap veren egzema gibi enflamasyonla belirgin çeşitli deri hastalıklarının tedavisinde kullanılır. %0.02'lik krem, pomat veya losyon formları mevcuttur. Aynı konsantrasyonda antibakteriyel ve antifungal bir ajan olan kliokinol (%1) ile kombine olarak da kullanılır. Bu kombinasyonu içeren krem ve kulak damlaları mevcuttur.

Anthrasol- Antralin- Cignolin- Dithranol:

Anthralin ilk olarak 1916 yılında Galavvski tarafından ''krisarobin'' adı altında deri hastalıklarının tedavisinde kullanılabilecek bir ajan olarak ortaya konmuştur. Anthralin (1,8-dihydroxy-9-anthrone) Güney Amerika'da bulunan Araroba ağacının kabuklarından doğal olarak elde edilebilir. Aynı zamanda da Anthron'dan da sentezlenebilir. Anthralin, krizarobinin sentetik türevi olan bir hidrokarbondur. Anthralin, sarımsı turuncu veya sarımsı kahverengi renkte, kokusuz kristalize bir toz yapısındadır. Işıkta bozunma özelliğine sahip olduğu için ışıktan uzak tutulması gerekmektedir. Kuvvetli irritan etkiye sahip olan Anthralin, göz, mukozalar ve diğer deri alanlarında ciddi reaksiyonlara yol açabilir. Özellikle perilezyonel deriye teması halinde bir yanma etkisi oluşturur. Bu nedenle kullanımdan sonra hastaya her zaman ellerini yıkaması hatırlatılmalıdır. İnflame deride ise kullanılmamalıdır. Anthralin suda çözünmez. Mutlak alkolde (% 96), asetonda, yağlı ortamlarda ve vazelin içerisinde çözünür.

Anthralin yüksek dozlarda kuvvetli allerjik reaksiyon oluşturabilir. Bu etkisini azaltmak amacıyla pix juniperi (ardıç katranı) ve diğer katran türleri ile kombine edilirse allerjik özelliğinin azaldığı veya ortadan kalktığı görülmektedir. Anthralin ile birlikte oxyde de zinc içeren patlarda Anthralin etkisinin korunabilmesi için salisilik asit veya benzoik asit katkısının da bulunması gerekmektedir. Bunun olmaması halinde  oxyde de zinc ile etkileşim sonucu etkinliği büyük ölçüde azalmakta ve bu durum kendini preparattaki renk değişikliği ile göstermektedir. Buna karşın % 0,25 ve % 0,5 lik Anthralin’in sarı-yumuşak parafin içerisinde salisilik asit katkısı olmaksızın da etkisini koruyabildiği gözlemlenmiştir.

Kaşıntılı deri hastalıklarında; antieksematöz, antienflamatuar, düşük etkide antibakteriyel ve antimikotik etkisinden dolayı tercih edilir.

Seboreik dermatitde, ekzamada, sedef hastalığında 0,05- 3% oranlarında, saçlı deride tercihen 2- 5% oranında, Herpes tonsurans’da (Tinea capitis=kafa derisi mantarında) ise 5-10% oranında kullanılır.

Anthralin topikal olarak etki gösteren antipsoriyatik bir ilaçtır. Ayrıca alopesi tedavisinde de kullanılır. Etkisini epidermisin mikotik hızını azaltarak gösterir. Anthralin etki mekanizması kesin olarak bilinmese de antiproliferatif ve immunsupresyon etkiye sahip olduğu ileri sürülmektedir. Böbrek hastaları ve gebelerde kontrendikedir.

Yan etkisi; irritan kontakt dermatit, follikülit, eritem, kaşıntı, kepeklenme ve bölgesel lenfadenopatidir. Elbiseler dışında deride de pigmentasyona neden olmaktadır. Deride pigmentasyon tedavi kesildikten sonra gerilemektedir.

Topikal Anthralin kullanan hastalarda tedavi başlangıcında gözlenen kaşıntı, eritem, yanma, renk değişikliği şeklindeki yan etkiler genellikle tedavinin devamında kaybolmaktadır.

Psoriyazis tedavisi: Yetişkinler: Konvansiyonel tedavi: 0.1-%1'lik pomatları günde bir kez veya 8-12 saat arayla günde 2 kez etkilenen alana sürülür. Diğer bir uygulamada ise 0.1-1% 'lik kremi etkilenen alana günde bir kez sürülür. Tercihan gece uygulanmalıdır. Kısa süreli antralin tedavisi (Short -contact anthralin therapy, "S.C.A.T."): 0.1-1%'lik kremi etkilenen alana 10-30 dakika süreyle uygulanır ve bu sürenin sonunda yıkanarak uzaklaştırılır. Alopecia areata tedavisi için: Yetişkinler: 0.1-1%'lik pomat veya kremleri günde bir kez topikal olarak uygulanır.

Acidum salicylicum- Acide salicylique- Salisilik asit- Salicylsäure [IUPAC; ASK; Ph. Eur.]:

Beyaz billurlardır. 500 k.su, 15 k.kaynar su, 27 k.alkol (%99 luk), 2 k. eter, 80 k. zeytinyağı, 100 k. gliserin ve  55 k.kloroformda çözünür. Salisilik asit deskuamasyonu hızlandırır. Hafif fungusid etki gösterir. Salisilik asit, C4H6(OH)CO2H kimyasal formüllü bir beta hidroksi asittir (BHA). Renksiz, kristal yapıdaki bu organik asit genellikle bitkisel hormon olarak kullanılır. Salisin metabolizmasının bir ürünüdür. Aspirin olarak adlandırılan asetil salisilik asitle benzer kimyasal özellikler taşır. Tinea barbae, tinea capitis, tinea cruris gibi fungus türleri tedavisinde kullanılmaktadır. Salisilik asit keratolitik bir ilaçtır. Hiperkeratotik ve derinin pullanmasıyla belirgin kepek ve seboreik dermatit, iktiyoz, psoriyazis ve akne gibi hastalıkların tedavisinde kullanılır. Bu amaçla kullanılan solüsyon ve pomatları mevcuttur. Topikal uygulamaya bağlı sistemik absorbsiyon riskini minimalize etmek için salisilik asit uzun sürelerle ve yüksek konsantrasyonlarda kullanılmamalı ve geniş vücut yüzeylerine ya da enflamasyonlu veya açık deriye uygulanmasından kaçınılmalıdır.

Unguento hidrofilo- Hidrofilik pomad:

Hidrofili, bir molekülün hidrojen bağları kurarak suya bağlanabilme özelliğidir. Polar gruba sahip olan moleküller su ile hidrojen bağı oluşturarak suyun içerisinde çözünürler.

Formül:

Cera lenette           25 g

Vaselina flante        25 g

Propilenglikol          12 g

Lauril sulfato sodico   1 g

Agua destlada         37 g

Nipagin sodico       0,04 g

Formülün hazırlanması:

Öncelikle hidrofil merhem hazırlanmalıdır. Bunun içinde cam beher içerisinde propilen glikol, lanette ve vazelin bir su banyosunda homojen hale gelene kadar cam bagetle eritilerek karıştırılır. Başka bir cam behere ise, sodyum lauril sülfat, damıtılmış su ve nipagin konarak cam bagetle karıştırılarak yağlı fazın üzerine ilave edilir. Diğer taraftan cam bir havan içerisinde Flumetazon pivalat, Anthralin ve Salisilik asit toz edilir. Birkaç damla propilen glikol eklenir ve macun kıvamında homojen bir karışım elde edilir. Geometrik seyreltme ile Hidrofil merhem ilave edilerek formül tamamlanır.

Pomad, günde üç veya dört defa oklüzyon yöntemi ile hastalıklı bölgelere uygulanır.

İyi bir hafta dileğiyle…

 

Kaynak:

1- La Formulacion Magistral en la Oficina de Farmacia valencia, 1981

2- RxMediaPharma®2017 İnteraktif İlaç Bilgi Kaynağı.  

 

Tel: (332) 3520657

Fax: (332) 3512816

a.pekcan@eczacininsesi.com

http://www.majistralformul.com/

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat