Hangisi Doğru?
Zaman zaman söyleniyor, basına da yansıyor:
“İlaçta savurganlık var, milyarlarca lira çöpe gidiyor”.
İlaçta savurganlığı kim savunur ki?
Ancak hesap da ortada…
Rakamları yuvarlayalım…
Ülke olarak 2019 yılı toplam ilaç harcamamız 40 Milyar TL.
Böl nüfusa, kişi başı yıllık 500 TL.
Yani, 84 Dolar.
OECD ülkelerinin ortalaması 500 Dolar filan…
“Battı” denilen Yunanistan’ ın kişi başı yıllık ilaç harcaması 500 Dolar civarında.
Bu rakamlara bakıp, söylenenin tam tersine, şöyle bir şu soru ortaya çıkmıyor mu?..
“Türkiye’ de ilaca erişimde bir sorun mu var?”
Gözden Kaçan Bir Haber
Hiç konuşulmadı, tartışılmadı…
25 Aralık 2019 tarihinde ilgili yönetmelikte değişiklik yapıldı…
Sığınmacıların ilaç katılım payı ödemesi vermesinin önü açıldı.
Henüz oran filan belli değil.
Yakında açıklanır ve uygulama başlar.
Çok konuşulacak boyutları var elbette.
Bir boyutunu söyleyelim…
“Al sana eczanelerde yeni bir tartışma konusu”…
Eczacılar, hiç para ödememeye alışmış sığınmacılardan bu katkı payını nasıl alacaklar?
Kan Ürünleri
Kan Ürünleri’ nin toplam ilaç pazarı içindeki payı % 3. 84.
Devlet, bu grup ürünlerin tedarikini “tekel” olarak yalnızca Maxicells A.Ş. ye verdi.
Gereken organizasyonu kuramadıkları için eczane ayağında sistem şimdilik olduğu gibi devam ediyor.
Olayın sağlık hizmetleri, toplum sağlığı, tedavi, tekelleşme boyutu ayrı…
Ama eczacının meslek hakkı da bangır bangır, bağıra çağıra çiğneniyor ve çiğnenecek, öyle görünüyor…
Bunu da, altını çize çize yüksek sesle söylemek ve karşı çıkmak gerekmiyor mu?
Eczacının meslek haklarını savunurken “utangaç” bir tavra hiç de gerek olmadığını düşünüyorum.
Görme Engelliler- “Konuşan Prospektüs”
İstanbul Eczacı Odası, görme engelliler için yeni bir proje başlatmış…
Meslektaşlarımız, ilaç prospektüslerini yüksek sesle okuyup, kayda alıyorlar…
Yani, görme engelliler için bir çeşit “konuşan prospektüs” oluşturuyorlar.
Görme engelli yurttaşlarımız, konuşan prospektüsleri dinleyerek kullandıkları ilaçlar hakkında bilgi sahibi olacaklar.
Proje Koordinatörü Ecz. Esra Susar Kocabıyık şöyle demiş:
“Amacımız, görme engelli yurttaşlarımızın, Türkiye’de en fazla kullanılan bin ilacın prospektüs bilgilerine ulaşmasını sağlamak ve elbette sağlık hizmeti sunucusu bir meslek grubu olarak, meslektaşlarımızın donanımlarını toplumsal bir faydaya dönüştürmesine imkân yaratmak ve dayanışmayı büyütmektir”.
Kutlarım, çok iyi ve örnek bir çalışma olmuş…
Bu türden çalışmalar yalnızca toplum sağlığına hizmet etmeyecek…
Eczacıların ülkeye saldığı kökü güçlendirecek, mesleki saygınlıklarını da yükseltecektir.
“Don Kişot’ um Ben”
Kısa bir süre önce Kadıköy- Baba Sahne’ de, “Don Kişot’ um Ben” adlı oyunu izledik.
Kadıköy- Baba Sahne, çok iyi bir tiyatro salonu oldu.
Bu sahneyi oluşturabilmek için sanatçı Şevket Çoruh çok emek ve önemli bir para harcadı...
Ortak arkadaşlarımız var, oradan biliyorum.
Böyle bir salonu tiyatroya kazandırdığı için sanıyorum ona kocaman bir teşekkür borçluyuz.
“Gelelim Don Kişot’ um Ben” e…
Özellikle Ozan Güven ve Günay Karacaoğlu çok iyiydi.
Her şeyiyle “iyi” bir oyundu.
Cervantes’ in ünlü kitabının hakkının verildiğini düşünüyorum.
Güncele göndermeleri çok ince bir zeka ürünü olmuş.
Sanatın engellenemezliği, söyleyeceğini bir biçimde mutlaka söylemeyi becerebilmesi açısından örnek bir oyun olmuş.
Oyunun sonunda, salondan çıkarken içimden şunu söyledim:
“Yaşasın Don Kişotlar!”
Havalar Çok Soğuk…
Havalar çok soğudu…
Kış biraz geç geldi ama tam geldi.
Sokaklarda yaşayan canları unutmayalım dostlar!
Bize en çok ihtiyaçları olan bu günlerde…
Yemek, mama, su, ısıtma…
Artık ne yapabilirsek, elimizden ne gelirse…
İnanın “iyi” hissedeceksiniz.
“Yurtta Barış, Dünyada Barış!”
Dünyamızın ve ülkemizin gündemi herkesin malumu…
Galiba en doğrusunu Martin Luther King söylemiş:
“Kuşlar gibi uçmasını balıklar gibi yüzmesini öğrendik. Ancak bu arada çok basit bir sanatı unuttuk, kardeş olarak yaşamayı.”
İLETİŞİM İÇİN:
https://www.facebook.com/HakanGencosmanoglu
h.gencosmanoglu@eczacininsesi.com
gencosmanogluhakan@gmail.com