SON FUAR, ECZACININ SESİ, ÇAĞDAŞ ECZACILIK

Ecz: Zekeriya KIZIL

İstanbul Eczacı Odası’nın son seçiminde Çağdaş Eczacılar ikiye bölünmüş ( Eczacının Sesi, Çağdaş Eczacılar) ve iki ayrı liste halinde seçime girmişlerdi.

Seçim sonuçları kaybedenlerce “Çağdaş Eczacılar isminin bir marka değeri vardı ve seçimi bu kazandırmıştır.” diye yorumlanmıştı. Bu ne kadar gerçektir ve bugün gelinen durum nedir?

Lütfi Kırdar’daki son fuarda Eczacının Sesi’nin standındaki şaşırtıcı ilgi ve kalabalık bu yazıyı yazmama neden oldu. Ana sayfası hergün ortalama 2000 kişi tarafından ziyaret edilen bu e-gazete ve bununla başlayan serüven, sanırım kurucularının da öngörülerini aşan bir olaya, bir eczacı hareketine dönüştü. Bu neden böyle oldu?

Eczacı odası yönetiminde ise bir yalnızlaşma, bir kuraklık yaşanıyor. SGK’nın uygulamalarından bunalan geniş eczacı kesiminin beklentilerine yanıt verilemiyor. Eczacı odasının diğer meslek örgütleriyle birlikte yaptığı gösteri ve yürüyüşlerde bile nitel ve nicel bir ağırlığı yok ve kayıplar. Yön belirlemede, perspektif oluşturmada zorlandıkları belli. Üretken ve dinamik unsurlarının ayrılışı bunda etkili olmuştur. Yönetimin AKP’yi sıkıştırma konusundaki isteksizliği de bir o kadar etkendir.

Bölünmede kişisel sürtüşmelerin payı olsa da belirleyici neden düşünce ayrılığıdır. Bu yeni algılanmaktadır. Algılandıkça da tabanda Eczacının Sesi’ne doğru olan kayma, yalnızlaşmayı ayrıca hızlandırmıştır.

AYRILIK NEREDE?

Yönetimde kalanların irticayı bir tehlike olarak görmeyişi, bunu suni bir gündem saymaları, AKP’yi demokratik açılımcı bulmaları, Cumhuriyet Mitingleri’ne karşı çıkışları, Mustafa Kemal’i Cumhuriyet Devrimleri ve kazanımlarını küçümseyici tavır ve söylemleri ve bunların toplamı, bir “çizgi” oluşturuyor. Bu çizgi AB ve ABD destekli şu “liberal şebeke”nin görüşleriyle birebir örtüşüyor. Bunlar, Çağdaş Eczacılar’a oy veren kesimin paydası veya bileşeni değildir. Çağdaş Eczacılar’ın dayandığı taban ırkçılığa, gericiliğe karşıdır. Demokrat, çağdaş, emekten yana,modernist, cumhuriyetçi, ulusalcı ve bağımsızlıkçıdır.

Evet, Çağdaş Eczacılar isminin bir marka değeri vardır ve bunun bir iktidar sağladığı doğrudur. Ancak, büyük şirketlerin marka olmuş ürünlerinin Uzak Doğu’da üretilen örnekleri bugün “orijinal mi?” diye sorgulanır olmuştur. Uzak Batı’da üretilenler haydi haydi sorgulanacaktır.

Türkiye’de ilaç ve eczacılık Kurtuluş ve Cumhuriyet ile yaşam bulmuştur. Çağdaş Eczacılık Hareketi de misyonunu buradan almıştır.

Daha önce yazdık. Tekrar olacak ama genç arkadaşlarım bilsin diye şunları yeniden yazıyorum;

KÖKLERİMİZ NEREDE?

Cumhuriyet öncesinde yoksul halk kendi toprağında esirdi. Tarım dışındaki tüm alanlar, zanaat, dış alım, dış satım, okuma ile elde edilen mesleklerin tümü, ilaç ve eczacılık gayrimüslim ve levanten bir azınlığın elindeydi. Din ayrımı anlamında söylemiyorum, gerçek buydu. İlaç pahalıydı ve saflığından emin olunamıyordu. Halkın eğitimsizliği istismar ediliyordu.

Cumhuriyet sonrasında yaşamın her alanındaki yeniden yapılanma çabası ve heyecanı meslek kuruluşlarını da sarmıştı. Meslek kuruluşları devlet katında etkin ve saygındı. Geleceğin kurulmasında söz sahibiydi. Eczacılığı o gün değil bugün bile koruyan yasalar ( 1262 sayılı yasa, ilaçta reklam yasağı) peşpeşe çıkarılmış, eczacılar ilaç ve eczacılıkta önemli atılımlar yapmış, Meşrutiyet dönemindeki ideallerine kavuşmuştu.

1926 yılında, M. Nevzat Pısak, H. Hüsnü Arsan, Münir Şahin öncülüğünde eczacıların ortak sermayesi ile kurulacak, tüm eczacıları içine alacak, hem laboratuvar hem de ilaç deposunu kapsayacak bir yapı oluşturmak istenir. 1929 yılında, Türkiye Eczacıları Darülistihzarı T.A. Şirketi resmen kurulur. Ön görülen ilk adı, Türkiye Eczacıları Darülistihzarı Kooperatif Şirketi’dir. Türk eczacılık tarihinde kooperatif sözcüğü ilk kez burada geçer. Kooperatif sözcüğü neden çıkarılmıştır bilinmez. Ancak ruhu, kooperatif ruhudur. Birliktelik ve dayanışma duyguları güçlüdür.

Amaç, eczanede hemen ve ucuz hazırlanamayan tentür, ekstre, ekstre fluid ve diğer galenik preparatları kodekse uygun ve saflığından emin olarak hazırlamaktır. Daha önemlisi Türkiye ilaç pazarını “ecnebi hegemonyasından” kurtarmaktır. Üyelere, “bu müessese kar amacıyla kurulmamıştır, hatta zarar da edebilir.” denir. Kurulması ve yaşatılması nerede ise bir “milli dava” haline getirilmiştir. Bu kapsamda Türk eczacılığının en önemli kilometre taşı olan “Türkiye Eczacılar Laboratuvarı” 1932’de hayata geçirilir. Üretilen ilaç sayısı 1933’te 200’e çıkar. O yıllarda piyasada dönen ilaç sayısı değişik kaynaklara göre 350-500 kadardır.

Lozan’dan kapitülasyonları yırtarak çıkan genç Cumhuriyetin ekonomik ilkeleri üreticiyi, ulusal sanayiyi, işçiyi korumak, desteklemek, dış satımı arttırmaktır. Yerli müstahzaratçılık desteklenir. Üretilen yerli ilacın yabancı muadillerine (285 ilaca) dış alım sınırlaması getirilir. Uzun yıllar sürecek, günlük basına da yansıyacak yerli ilaç-yabancı ilaç mücadelesi başlar.

1950’li yıllara gelirken, ünlü eczacılarımızdan Hasan Derman bunu şöyle ifade eder; “Türkiye eczacılığı, Cumhuriyet’e kadar bir vakıa değil, temenni hududunu aşamamış bir lafzı murattan ibaretti. Bu tarihe kadar, meslekte her nasılsa yer almış yerli elemanların sarfettiği bütün gayretlere rağmen, kapitülasyonların yerleştirdiği gayrımilli ve hatta gayrımesleki anasırı (unsurları) köklemek mümkün olmamıştı. (...) Eczacı kendi toprağında yabancı ecza tacirinin esiriydi. (...) TÜRKİYE ECZACILIĞI CUMHURİYETE MÜTEŞEKKİR, İNKILABINA MİNNETTARDIR.”

İşin geçmişinde büyük emekler, büyük birikimler ve inanılmaz bir mesleki çalışma heyecanı vardır. Bu, meslek sorunlarını ülke sorunlarıyla yoğuran ulusalcı ve bağımsızlıkçı bir duygu ve heyecandır. Devraldığımız ve gelecek kuşaklara taşıyacağımız bir mirastır.

Çağdaş Eczacılar’ın bugün OTC’ye, patente, yabancı ilaca, gümrük birliğine, özelleştirmelere, dış dayatmalara karşı duruşu, şirket değil, kooperatif kuruşu bir rastlantı değildir. Çağdaş eczacılık işte buralardan gelir.

Burada yazdıklarım herkes için ne ifade eder? Bunu bilemem. Sonuçta herkes kendi yolunda yürüyecek ve geleceğini belirleyecektir.

Başa dönersek, son fuarda Eczacının Sesi’ne olan ilgiyi bu anlamda yorumlamak gerekir.

Ve bu anlamda Eczacının Sesi, Çağdaş Eczacılık’ın sesi, soluğu ve umudu olmuştur.



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat