Dr.Ecz. Derya BEKTAŞ
Soner Yalçın’ın neoliberal sağlık sistem eleştirisini aşı ve ilaçlar üzerinden doğrularla yanlışları birbirine karıştırıp, eczacı ve doktorları da töhmet altında bırakarak yapmaya çalışmasını ve kardeşin kardeşe kurşun sıktığı bir dönemde Manisa’da öldürülen eczacılarımızı Rockefeller-İlaç-Neoliberal sistem kurgusunun bir parçası olarak göstermesini hayretler içerisinde okudum. Ve tüm bunlarla birlikte, Kara Kutu kitabı hakkındaki eleştirilerimi birkaç başlığa sığdırmaya çalıştım.
Aydınlanma düşüncesinin getirdiği değişim rüzgarı, varsayım ve hipotezlerin yerini deney ve gözlemlere bırakarak, akıl ve bilimin rehberliğindeki ilerlemeyi başlatmıştır. Bu dönemin etkisiyle yapılan çalışmalar, keşifler ve icatlar birdenbire ya da birilerinin isteği üzerine değil, tüm bu tarihsel birikimin sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Yüzlerce yıldır, binlerce bilim insanın yaptığı çalışmalarla bu noktalara ulaşan modern tıp eğitimini ‘Peki, bu ‘okulun müfredatını’, ‘tıp literatürünü’, ‘kılavuz kitapları’nı kimler nasıl hazırladı? ‘diyerek sorgulamaya çalışmak da kurgunuzun bir parçası mı sayın Yalçın? Bu kurgunun içerisinde hayatını bilime adayan insanlara haksızlık ettiğinizi düşünmüyor musunuz? İn vitro, invivo ve klinik çalışmaları kapsayan uzun çalışmalar sonucu piyasaya çıkan ilaçları ve aşıları içerisinde civa ve öldürücü maddeler var diyerek kötülerken, hatta kitabınızın kapağında zehirli madde simgesine benzeyen bir şekilde verirken karşılığında yücelttiğiniz homeopatinin tedavi yöntemlerini biliyor musunuz? Homeopatide frengi hastalığının tedavisinde civa kullanıyor olmasından, plasebo sonuçlarıyla yakınlığından ya da gösterdiği sonuçların tekrarlanamayışını açıklayabilecek misiniz? Tamamlayıcı tıp ile modern tıbbı ‘emeğin ideolojisi’ ve ‘sermayenin ideolojisi’ şeklinde sınıflandırmanızın, tamamlayıcı tıp açısından kanıtlarını da yazabilir misiniz sayın Yalçın?
Kitabınızda kolesterol ilaçlarının Amerika’daki yaygınlığını, 8 yaşındaki çocuklara kullanılması ve her çeşit hastalığa faydalı oluşu iddialarını yazmışsınız. Karşılığında sunduğunuz ve kimsenin sorgulamadığını iddia ettiğiniz ‘beslenmene dikkat et, endüstriyel gıdalardan uzak dur, bağırsak floranı düzenle, kaliteli uyu, stresle mücadele et, sporu ve egzersizi ihmal etme’ gibi önerileriniz, doktorlar ve biz eczacıların eczanelerimizde her gün hastalarımıza önerdiğimiz yaşam şekli reçeteleridir. Yani sizin düşündüğünüz gibi, ne doktorlar hastalarına hemen diyabet ya da kolesterol ilaçları reçetelendiriyor ne de eczacılar yaşam şeklini değiştirmesini önerdiği hastalarının, hastalıklarının ilerlemesiyle mecburen kullandıkları ilaçları vermekten mutluluk duyuyor! Ayrıca ilaç isimleri üzerinden yaptığınız ekonomi politiğinin, toplumda meydana getirebileceği kaos hakkındaki öngörünüzü de merak ediyorum. Umarım gelişebilecek istenmeyen sonuçların sorumlusu olmazsınız!
‘Uygarlık ilacı yalanı: Aşı’ başlığıyla verdiğiniz aşı konusuna da değinmek istiyorum. Tarihi bu topraklardan geçen çiçek aşısının bulunmadığı dönemlerde ne kadar insanının hayatını kaybettiğinin farkında mısınız? Vebadan, tifüs salgınından, çocuk felcinden, gripten milyonlarca insan hayatını kaybetmiş, aşılar çocuk ölümlerini azaltmış ve suyun sterilizasyonuyla birlikte insan hayatının uzamasını sağlamıştır. ‘Aşının içinde neler var?’ başlığıyla verdiğiniz tiomersal yani etil civanın vücutta birikmediği ve toksik dozlara ulaşmadığı deneysel çalışmalarla ispatlanmıştır. Ayrıca kitabınızda aşılarda bulunan ve bir kişinin aldığı toplam mikrogram düzeyindeki tiomersal miktarını gram olarak sunmuş olmanız ki ne büyük bir yanlışlıktır! Aşıların ‘belli sayıdaki savunma askerleri’ nedeniyle bağışıklık sistemini azalttığını iddia ediyorsunuz! Bağışıklık sistemini doğuştan sabit, değişmez ve sınırlı olarak hayal ediyorsunuz! ‘Neymiş, aşı hayat kurtarırmış’, ‘Aşı lobisi’ gibi kelimelerinizle kafa karışıklığı yaratıp belki de aşı yaptırmayacak bireylerin, kanser hastalarına, doğuştan bağışıklık sistemi zayıf olan kişilere ya da gebelere de farkında olmadan zarar verebileceğinin farkında mısınız? Aşılanmanda bireysel bir karardan ziyade, toplumsal bağışıklık ve halk sağlığının söz konusu olduğunu görebiliyor musunuz?
Bu alanda yüzlerce çalışma olmasına rağmen; ‘Ağrı ne ölçülebilir, ne de kıyaslanabilir’ iddianızı kolaylıkla yazarak başladığınız antibiyotik ve opioidler bölümüne de değinmek istiyorum. Ölümcül antibiyotikler listesinde sunduğunuz çok satılan ilaç isimlerinden hiç bahsetmeyeceğim! Keşke iddialarınızın yanında kaynak gösterebilseydiniz, verdiğiniz bilgilerin doğru olup olmadığını sorgulamamız daha kolay olurdu. Ayrıca eczacılar olarak ilaçların yan etkisinin olmadığını savunmuyoruz. Farmasötik teknologlar ve diğer bilim insanları, daha düşük dozda, daha etkili ve daha az yan etkiye sahip ilaçlar üretebilmek için yıllarca çalışıyorlar. Mikrop kuramı ile birçok hastalık etkenini tanımlayan Pasteur’ün, penisilini keşfeden Fleming’in pek de önemsemediğiniz bilimsel ilerlemedeki rollerini ve mikrop temelli hastalık olmayarak kurguladığınız sağlıktaki bozulmaların sebeplerini de keşke daha açık olarak açıklamış olsaydınız sayın Yalçın? Reçetesiz ve kolaylıkla ulaşabilecek antibiyotik ve antidepresanların halk sağlığını olumsuz etkileyebileceğinin farkındayız. Gereksiz, fazla miktarda ve bilinçsiz ilaç kullanımı ne yazık ki halk sağlığını tehdit eden en önemli konulardan biridir. Biz eczacılar olarak ilaçların yan etkisini, ilaç-ilaç etkileşimlerini, gereksiz ve fazla miktarda ilaçların kullanılmaması gerektiğini hastalarımıza anlatarak ve zorunlu olmadıkça da kullanılmamasını sağlayarak halk sağlığını korumaya çalışıyoruz. Fakat bakteriyel temelli hastalıkların antibiyogramla belirlenen antibiyotiklerle iyileştirilmesi gibi, gerçekten ruh sağlığı bozulmuş hastalar için kullanılan antipsikotik ilaçlarında, kitabınızda ‘uyuşturucu’ şeklinde anlatılmış olmasını doğru bulmuyorum.
Kitabınızda ve TV programlarında sık sık dile getirdiğiniz ‘modern tıbbın çevresel faktörlere değil insan vücuduna odaklanması yanlışlığı’ iddianızı nasıl hayal ettiğinizi anlayamıyorum. Aynı koşullar olmasa da salgın hastalıklar farklı bölgelerde de görülebilir ve çevresel şartları hiçbir zaman istediğiniz gibi eşitleyemezsiniz. Ayrıca insan bedeni de farklıdır ki bu yüzden klinik çalışmalarda belirli sayıdaki kişilerle çalışılmasına rağmen ilaçların yan etkisi daha sonraları da ortaya çıkmaktadır. Ayrıca kitabınızda yazdığınız konuların birçoğunun kaos oluşturmadan nasıl halk sağlığına faydalı olabileceğini anlayamıyorum. Hastaların kullandıkları ilaçları ölümcül olduğunu iddia ederek, onlara nasıl fayda sağlayabileceğinizi düşünüyorsunuz merak ediyorum. Sonuç olarak ilaç meta değildir ve olmamalıdır. İlaçta reklam olmamalıdır, çünkü ilacın amacı halkın sağlığını iyileştirmektir. Aşılar ücretsiz olarak bütün insanlığa sunulmalıdır. Tüm bu modern tıp eleştirilerinizin karşılığı tamamlayıcı tıp değil, yerli aşı, yerli ilaç sanayi ve daha iyi işleyen, hasta odaklı sağlık sisteminin kurulmasıdır.