Pandemi sürecinde insanlara virüsten korunmayla ilgili DSÖ’den başlayarak ülkelerin sağlık otoriteleri, bilim insanları çok sayıda önerilerde bulundular. Bugün bulaştan korunmada ilk akla gelen ve takılmadığında ceza dahi uygulanan maske kullanmak, salgının ilk zamanlarında majör olarak önerilmezken, bir şey ise hiç değişmeyen öneriler arasındaydı; “Bağışıklık sisteminizi güçlü tutun, vitamin, mineral ve destekleyici ürünler kullanın.” Sloganlaşan bu çağrıyla virüsten korunma çabası bir gereksinime dönüştü, bu alanda tüketim akıl almaz boyutta arttı. Bazı ürünler bulunamaz hale geldi, internet satışlarına düştü ve fiyatları karaborsa gibi katlandı.

Bu durumu fırsata çevirmeye kalkışanlar oldu, bilimsellikten uzak, kanıtlanmamış öneriler de doğru yaklaşımların arasına karıştı.

Bugün biz eczacılar yaşadığımız pandemi döneminde halk sağlığına hizmet vermeye çalışırken, bir market zinciri bu dönemde artan tüketimden kendine fırsat ve alan yaratmaya çalışıyor. Bunu da manav reyonu yanına farmakolojik ve medikal çağrışımlarla gözlere hitap eden ve bu yönde bir algı oluşturmaya çalışan satış teknikleriyle, eczanemsi köşeler oluşturarak yapmaya çalışıyor.

Her şeyden önce insan sağlığını ve eczaneleri tehdit eden bu durumun, yani tehlikenin, bir gün harekete geçebileceğinin yıllardır farkındayız. Bugün marketlerin bir köşesinde vitaminler boyutunda karşımıza çıkan tehlikenin, yarın içine reçetesiz ilacı da alarak büyüyeceğinin, sonrasında ise ülkemizdeki eczane modelini değiştirecek kadar devasa hale gelebileceğinin de farkındayız.

Bu farkındalık bizim paranoyamız değildir. Çok değil daha üç-beş yıl önce bize dayatılmaya çalışılan, dağıtım kanalı destekli eczane modelini durdururken bunun orada bitmeyeceğini biliyorduk.

Bu yüzden harekete geçmeliyiz, karşı durmalıyız.

Ne yapmalıyız?

  • Her şeyden önce bizim yasalarla kurulmuş bir örgütümüz var, mücadeleyi üst örgütümüz vasıtasıyla yapmalı ve meslek örgütümüzü yalnız bırakmamalıyız. TEB Merkez Heyeti de soruna sahip çıkan vizyoner ve mücadeleci bir anlayışı odaları ve tabanıyla birlikte hayata geçirerek tepki üretmeli ve bu tepkiyi; bekleyen, rica eden değil, dayanışma kültürüne sahip bir meslek odasının, talepkar ve ısrarcı üslubuyla ortaya koymalıdır.
  • Kapsül, stetoskop, havan ve çakma e-logolu sözde sağlık köşeleri bakanlığa şikayet edilmelidir.
  • Varmak istediğimiz temel nokta; sağlık ile ilgili olan her ürünün ruhsatının Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı değil Sağlık Bakanlığı tarafından verilmesi olmalıdır.
  • Reçetesiz ilaç konusu kesinlikle reddedilmelidir. Reçetesiz ilacın halk sağlığına zararı yanında vatandaşın cebine uzanan bir el olduğu kamuoyuyla paylaşılmalıdır.
  • İlaç dışı ürünler için yıllardır TEB bünyesinde çalışmalar yapılmaktadır. Bu konuyla ilgili örgütün talepleri ve gelecekle ilgili öngörü ve planlamaları netleştirilerek eczacı kamuoyu, alanımızın diğer paydaşlarıyla paylaşılmalıdır. Bu çalışmalar içindeki projeler hayata geçirilmelidir.        

Yaşadığımız dünyada egemen olan kapitalizm bizim gibi emeği, küçük sermayeyi ve akademik bilgiyi barındıran küçük yapılara yaşama hakkı tanımayıp ezip geçmek istiyor. Dünyanın her yanında mesleklere, işletmelere yaptığını bugün bizlere manav reyonu yanında sözde sağlık reyonu kurarak yapmaya çalışıyor.

Kapitalizm dayanağını ve gücünü, temel ilkesini yaşama geçirerek alır; o da daha çok satmak, daha çok kar etmektir.

Bizim ise iki tane gücümüz var, ikisinin de kapitalizmin bu ilkeleriyle uzaktan yakından ilgilisi yoktur.

Birincisi mensubu olduğumuz mesleğin bize vermiş olduğu, insana doğrudan hitap eden ve dokunan özelliklerimiz, ikincisi de örgütsel dayanışmamızdır.

Sahip olduğumuz bu değerleri ayakta tutarsak, bizler de ayakta kalır ve başarabiliriz.

 

Ecz. İrfan DEMİRCİ

Gazientep Eczacı Odası Başkanı

 

 

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat