5 Mayıs 2019 Pazar günü, EDAK Konferans Salonunda değil de, İzmir Eczacı Odası Konferans Salonunda da değil de, İzmir Mimarlar Odası Konferans Salonunda, EDAK 40. Olağan Genel Kurulu yapıldı.
Genel kurul, eskisi gibi 500 – 1000 kişi ile bol şak şaklı, şaşaalı değil 100 civarında EDAK’ın temel taşlarından sayılabilecek arkadaşlar ile buruk, keyifsiz, neşesiz yapıldı.
Yoğun bakımdaki hastanın halini kapısı önünde konuşur gibi beş saat konuştuk. Bir yıldır da önceden konuşmuştuk.
Birbirimize açık açık, gizli gizli giydirdik, iğneledik, yedirdik.
EDAK’ı yönetim mi, önceki yönetim mi, ilaç üreticileri mi, teminat yetersizliği mi, ortaklar mı batırdı, “EDAK niye battı?” anlayamadık.
Önceki toplantılarda EDAK için, ecza kooperatiflerinin “Anadolu Feneri’dir, batarsa, sönerse kaderimiz, ışırsa, yaşarsa, yanarsa şerefimiz olur” demiştim.
Kurucu önderlerimiz Ecz. Nur Işık Boyacıgiller ve Ecz. Neşe Gülersoy gibi EDAK’ın da ömrü kısa oldu.
Karadeniz’de şubelerin açıldığı zaman yapılan genel kurulda, bütün ülkeyi kaplayan çok güçlü EDAK mı, yoksa her bölgedeki kooperatif depoları üstünde güçlü bir ecza kooperatifleri birliği mi olmalı, önce bu karar verilmeli, demiştim.
Oralara açılmakta sabırsızlık gösteren genç yönetim, binlerce genç üye tarafından çılgınca alkışlanmıştı.
O gençler son genel kurula katılmadı ve zamanında çılgınca alkışladıkları yönetimden üç arkadaşlarını çok yalnız bıraktılar.
Bir yerde gençler yoksa soru işaretleri büyür, çoğalır.
xxx
Sabahattin Eyüpoğlu, Mavi-Kara kitabında:
“Kaldı ki daha uyanık toplumlarda bile halk, kanlı devrimlerle kazandığı hakları her zaman koruyamamış, devirdiği krallardan beter zorbalara, maceracılara dizginlerini kaptırmıştır. Her yerde halk durmadan yenilemiştir devrimlerini.
Öyle olmasa çok çabuk değişirdi dünyamız, insanlık. İlk çağlardan beri savaştığı nice düşmanlarını sırtında taşımazdı halâ.
Devrimler yeni devrimlerle ayakta kalabilir” demiş.
Yaşam boyu, aşırı kâr peşinde koşan kolaycı, küresel güçler ile insancıl, halkçı, toplumcu kesimler arasında mücadele sürmektedir.
Ecza kooperatifçiliğinde öncü ve gözde olan Ege Eczacıları bu defa içlerine kapandılar, durgunlaştılar. EDAK sonrası süreç için cesaretle kolları sıvayamadılar, öne çıkamadılar, EDAK sersemliğini üzerlerinden atamadılar.
Marmara Bölgesi ecza kooperatifleri yöneticileri ise işin keyfini sürüyorlar, sallanıyorlar, salınıyorlar, olgunluklarını yaşıyorlar ve de Ege’ye iyilik meleği oldular.
Bir süreden beri de, şöyle olacak, böyle olacak, şu sayıyı isteriz, bu çekleri alırız gibi, başka seçeneğiniz yok gibi, tepeden bakmaya, ayak sürümeye başladılar.
Memleketin hali, EDAK’ın hali, Ege eczacılarının hali hiç iç açıcı değil.
Elbette bu da geçecek.
Eczacılar, ilacın, ham madde eldesi, üretimi, depolama - dağıtma, hastaya ulaştırma, bünyeden atılma, atıkları zararsız kılma konularında ilaca hakim ve dört elle sarılmış durumda olmaları gerekirken, sadece eczaneden satımda ellerinin ucu ile tutar oldular. İlaca etkisiz, tesirsiz yaklaşan eczacılar, günden güne sistemden dışlandılar.
Yirmi beş bin eczanenin ilaç depolama-dağıtım işini çoğunlukla iki şirket yapıyor. Depolar uluslararası sahaya koşarken, eczaneler yerinde sayıyor, geri kayarak küçülüyorlar.
Küresel güçler kendi ülkelerinde eczacıyı önemsiyor, eczacıya önemli görevler yüklüyor, eczacıya 20’den fazla uzmanlık veriyor, eczacının hakkını veriyor.
Diplomaları kapıp, bilime sırtımızı dönüp kaçarsak, bilim değil ilaç bayisi olursak, üretemezsek, avukat gibi, doktor gibi, veteriner gibi, noter gibi, muhasebeci gibi yorum yapıp bilgi satamazsak, fakir, garip, korkak olarak sistemin dışına dışına atılacağız.
EDAK Arabası
Yıllar önce, EDAK’IN şaşaalı döneminde, bir genel kurulda, bir arkadaşım kürsüden çocuğunu anlatmıştı.
“Adın ne, soyadın ne, annen adı ne, baban adı ne gibi soru yanıt çağında, “kaybolursan ne yaparsın?” sorusuna çocuğun yanıtı,
“EDAK arabasına binerim” olmuş.
Ne zaman EDAK kafama düşse o çocuk ve iki damla yaş gelir gönlüme, gözüme.
İnsan yaşlandıkça çocuklaşıyor. Ben de yaşlanınca, aklımı kaybedince, kaybolunca “EDAK arabasına binerim” diye korkmuyordum.
“EDAK yaşamazsa” diye korkmaya başladım.
Bir kooperatif depo kurmak, eczane eczacılarını batırmaz, etkilemez.
Ege Eczacıları bir ilaç deposu kurup çalıştıramazsa, Türk Eczacıları uzun vadede çok etkilenir, çok ezilir, boynu bükük kalır.
Ege Eczacıları yaz rehavetine kapılmamalı, serin sulara, gölgelere kaçmamalı.
Bu sayı, bu şartlar çok zor diye yolu yokuş, yolu çıkış kılmamalı.
Arkalarına bakınmadan Egeli efeler, Egeli gençler öne düşmeli…
EDAK’ı Kim Kurtarmalı?
1. Namus belası, namus borcu, özüne saygı olarak Egeli eczane sahibi eczacılar.
2. Çağdaş Eczacılık hareketine, eczacıların birlikte bir şeyler yapabileceğine önemli örnek oluşturan hareketin unutulmaması, hareket kabiliyetinin kaybedilmemesi için, eczacı onuru için, hali vakti yerinde olan TEB.
3. Eczacılık uğruna hayatını hiçe sayan Ecz. Neşe Gülersoy ve TEKB çatısını düşünen, organize eden, çarkı döndüren Ecz. Nur Işık Boyacıgiller adına TEKB.
4. EDAK’tan cesaret alarak kurulan eczacı kooperatifleri.
5. Ülkemizdeki bütün eczanelerin toplamından daha çok para kazanan, uluslararası üne kavuşan ilaç üreten ve ithal edenler.
6. Ülkemizde beş bin eczanenin kazandığından daha çok para kazanan ecza depoları.
7. Nice kişi, kurum ve kuruluşların önünü, yolunu açan, nice vergi, köprü parası vs borçları, stokları, kaçak yapıları isterse, istediği zaman, istediği kadar af edebilen YÜCE devletimiz ve ULU devletlilerimiz.
Toplumda, “yedi kişiden biri HIZIR dır” derler.
Alın size yedi hazır olması gereken HIZIR.
Hangisi dilini veya elini uzatsa, hangisi bir göz atsa, göz etse, EDAK’I dünden, havada kurtarabilir.
Cenaze Aracı
Cenaze aracının bıçkın şoförü, İzmir Kordonda çekmiş kafayı, cenaze aracı ile turalarken iki kıza kibarca yaklaşmış ve davet etmiş.
“Hadi atlayın iki tur atalım”.
Burun kıvıran kızlar, “hıhh, biz bu arabaya mı bineceğiz?” deyince, basmış gaza şoför, son sürat giderken, arkasına dönüp bağırmış.
“Canınız isterse be, bu arabaya binmek için millet ölüyor be!..
xxx
Karar sayın Egeli eczacılarındır.
Hayat bir anlamda bir emanet taşıma imtihanıdır.
Ecz. Süleyman ARSLANTÜRK
06. 06 2019 KUŞADASI