Sağlıkta Dönüşüm çok tartışıldı. Hastanelerin bu başlık altında birer işletmeye dönüştürüleceği kanısı yaygın. Tabip odaları bu konudaki savaşımı sürdürüyorlar. Bu yazıda, sağlık kurumlarında, devlet hastanelerinde yeni çalışma düzenine bağlı uygulamalardan birine değinmek istiyorum. Bu uygulama Performans adını taşıyor. Ne demektir performans? Başarı ya da randıman olarak Türkçeleştirebiliriz. Hekimlere, performanslarına uygun olarak maaşları dışı ödeme yapılıyor. Başarı nasıl ölçülüyor acaba? Gerçi yapılan tüm işlemler bu ölçümde geçerli, ama önde gelen başlıca kriter, bakılan hasta sayısı. En çok hasta bakan, en büyük ödemeye layık görülüyor. Çok eğitim yapan, en iyi yayınları yapan, araştırma yapan değil, kalite değil kantite geçerli. Bir öğrencim, "Hocam, benim meraklı olduğum, derinleşmek istediğim konular var. Onlar için zaman ayırmak istiyorum. Örneğin bir günde ancak 7 tane multipl skleroz hastasına titizlikle bakıyorum. O sırada bir başka arkadaşım 60 hasta bakıyor ve onun performansı benden çok üstün oluyor ve benim iki katım ücret alıyor." Anadolu'daki bir başka öğrencim de şunları anlatmıştı: "Çok sayıda hasta bakmak zorunluluğundan hepimiz çok şikâyetçi idik. Bunda çok haklı idik, elbette. Bir günde, birkaç saat içinde 60-70 hasta bakılabilir mi hocam?" Ama performans uygulaması geldi ve şikâyetten vazgeçtik. Şimdi, itiraz etmeden 60-70, hatta 80 hasta bakıyoruz ve maaşlarımıza 6-7 bin YTL ekleyebiliyoruz. Sağlık Bakanlığı beğeniyor mu bu uygulamayı? Askerlik yaparken acemilik döneminde "Bu kadar çok sayıda hastaya nasıl bakabiliriz" diye sormuştum. Deneyimli meslektaşlar, "Askerleri sıraya dizeceksin; tek, çift saydıracaksın, teklere Aspirin, çiftlere kinin" diye bana takılmışlardı. 60 kişiye birkaç saatte ancak reçete yazılabilir, muayene edip tanı konulamaz diye düşünüyorum. Bakalım tam gün uygulaması neler getirecek?
Rehabilitasyon merkezleri
Engellilere hizmet vermek üzere rehabilitasyon merkezleri kuruluyor. Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı. Engellilere ilgi ve destek takdirle anılacak bir şey elbette. Ancak sistem amaca uygun bir işlevsellik taşıyor mu? Bu merkezlerde görülen ve bir çeşit tedavi, fizyoterapi, eğitim hizmetleri alan hastalar için kişi başına devlet 360 lira ödüyor. Bu ödemenin elbette koşulları olmalı. Her biri ayda 10 kez tedavi alacak bir fizyoterapist en çok 25 engelli bakacak, gerekli belgelerle başvuracak gibi.
Tüm bu koşullar yerine getiriliyor mu acaba? Özel teşebbüs, çok ilgi gösteriyor bu merkezlere ve birbiri ardı sıra yenileri açılıyor. Gelir sağlayan merkezler bunlar. Kazanç büyük bir motivasyon kuşkusuz. Hasta sayısını artırmak için türlü çeşitli çabalar gösterildiğine dair duyumlar alıyoruz. Devlet bu hizmet için büyük paralar ödüyor. İstismara çok elverişli ve iyi bir denetimi gerektiren bir alan. Yetkililerin bu titizliği gösterdiğini umarım.
Not: Bilge adam, zarif insan Erdal İnönü' yü kaybettik. Saygı ile anıyorum. Ondan iki kısa anı: "Fatsa'da konuşma yapmaya hazırlanıyorum. Arkadaşlar geldiler. 'Aman Sayın Başkan, il yapacağız vaadini unutmayın.' "Nasıl olur çocuklar, bu doğru değil ki." 'Olsun hocam, mutlaka söylemeliyiz, yoksa oy alamayız.' "Bir saat kadar direndim, sonunda teslim oldum. İşte, politika böyle bir şeydir arkadaşlar."
İstanbul Tıp Fakültesi'nde 14 Mart Amfisi'ndeki konferansta, neden geri kaldık konusunu işlerken: "Yazık ki toplumumuzda ciddi bir beyinsel merak eksikliği var ve süregeliyor."