Nasıl ve Neden Ölüyoruz?

Gerçek bir aydın, ilkeli bir yazar sevgili arkadaşımız Demirtaş Ceyhun’u kaybettik. 57 yıllık meslek birikimimle içimde bir ukde kafamda kıvrılan sorular var. Demirtaş’ın ölümü kaçınılmaz mıydı? Viral pnömoni ille de öldürür mü? Aralıksız yinelediğim benzer sorular şimdi bir sevgili dostun kaybı ile yüreğimi dağlıyor.

Büyük şehirlerimizde ve de Anadolu’daki hastanelerimiz ağır ve ciddi bir hastalık için gerekli donanıma sahip midirler? Özellikle yoğun bakımlar yeterli midir? Laboratuvarlar iyi çalışır mı? Gerektiği zaman acil konsültasyonlar yapılabilir mi? Birbiri ardına açılan görünüşleri tertemiz, pırıl pırıl, personeli nazik özel hastaneler nasıl, ne düzeyde bir sağlık hizmeti veriyorlar? Bu hastaneler iyi bir denetime tabi tutuluyorlar mı? Daha çok yakında bir özel hastanede çıkan yangında 9 hastanın ölümüne tanık olmadık mı?

Anadolu’daki hastanelerimizde acil bir müdahale, acil bir cerrahi gerektiğinde hastane buna hazırlıklı mı? Yardımcı sağlık personelinin eğitim ve deneyimi yeterli midir? Sayıları 70’i bulan tıp fakültelerinde verilen eğitim tatmin edici mi? Uzmanlık eğitimine güvenebilir miyiz? İşte size çok sayıda soru...

Bunlara klasik tedavileri bırakıp uydurma bilim dışı araçlarla sağlığını yitirenleri, tansiyonunu, şekerini umursamayanları, genetiği değiştirilmiş gıdalarla beslenenleri ekleyin. Yurdumuzdaki şu ölüm nedenlerine bakar mısınız?..

Her gün korkunç trafik kazalarında yitirdiğimiz canları düşünün. Cehalet ve ihmalkârlık yüzünden Karadeniz’de sel felaketi ile çok sayıda insan kaybettik. Soba zehirlenmesinden ve tüp patlamasından sayısız insan ölüyor.

Düğünlerde kutlama amaçlı milletvekilleri eşliğinde ve çocukların elinde patlayan silahlar ölümlere yol açıyor. Çılgına dönüp karısını, çoluğunu çocuğunu kurşun yağmuruna tutanlar var.

Kızı amca oğluna değil, teyze oğluna verdiler diye koca bir sülale katledildi. Çocukların futbol oynadığı sahaya girip kavga eden ailelerden 3 ölü çıktı.

Hayata dönüş operasyonu ile çok sayıda genç insan yitirdik. En acıklısı dağlarda bu memleketin gençleri birbirini öldürüyor.

Mayına basarak ölenler, yıllar boyu töre cinayetleri ile ölen genç kızlarımız. Hangi birine yanacaksınız.

Nasıl bir toplum bu, nasıl ilkel, nasıl hastalıklı bir toplum?.. Ama yazık ki terörden, darbeden, Ergenekon’dan, Kürt açılımından bu derin toplumsal yaraları konuşup tartışmaya, gündeme getirmeye fırsat yok. 22 akademisyen toplumdaki feodalite ilişkilerini, aşiret baskılarını ve ataerkil aile yapısını vurguluyor. Ama bunlar öncelik kazanmıyor.

Sürüp gidiyor bu trajediler. Bir gün uyanacağız; hastalıklarımızı anlayıp doğru teşhisler koyarak birlikte tedavi arayacağız umudunu taşıyorum. Sevgili Demirtaş sorunlarımızı tartışırken, dertleşirken seni çok ama çok arayacağız.

Prof. Dr. Coşkun ÖZDEMİR



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat