AKP hükümeti piyasacılık konusunda ve bunun pazarlanmasında, hakkını vermek gerekir ki, gelmiş geçmiş hükümetlerden çok daha beceriklidir. Hatta birinci sıradadır.
Bakın eczacılara damardan giriş yaparken nasıl da becerikli davrandı. Kırk yılın söylemi olan “ilaç fiyatları ucuzlasın” siyasasını hem kendisine yedekledi, hem de eczacıların feryat figanını “sizi gidi zındıklar” derekesine düşürmeyi eni konu becerdi.
Oysa bileni bakımından, perdenin gerisi ne denli farklı idi değil mi? Hem haklısın ve hem de halkın sağlıklı yaşam hakkına, söz meclisten dışarı, “tecavüzcü” olarak ortalarda, panayır meydanlarının burnu halkalı kocakız ayısı gibi seyirlik, eğlencelik hale getiriliyorsun. Sonra da yırtın dur; anlatayım diye…
Şimdi aynı seyirlik eğlencesi olmaya ve kocakızlığa düşürülmeye sağlıkçıların başka bir cenahı, hekimler örneklenmiş durumda…
Tabipler, meslek örgütleri ve uzmanlık dernekeleriyle, üniversitelerdeki ve kamu kurumlarındaki heyet-i temsiliye ve paydaşlarıyla “tam gün”e karşı duruyorlar.
Yoksa, “sizi gidi zındıklar sizi” mi denmeli…
Bunu demeden, RTE ortaya çıkıp “tam gün” hakkında bakın neler diyor…
-Vatandaş her müracaat ettiği saatte hekimi karşısında bulsun diye düzenlemeyi yapasılarmış,..
-Hastanede kartvizitini veren hoca, muayenehanesinde tıbbi kararını verip, ameliyatını yine hastanede yapıyormuş ve bıçak parasını alıyormuş da ve şimdi ve artık bunun önüne geçiyorlarmış da muş, mış,..
-Hekimin “ağzını sulandıracak” parasal, maaşsal düzenlemelere gidiyorlarmış da, mesela pratisyene % 41, uzmana % 81 ve ilah, gelir artışı sağlayıp, bir de bunu emekliliğe falan yansıtacaklarmış,.. yani hekimin kaybı değil, hizmet edip kazançları artacakmış da muş, mış,…
-Bu ve buna benzer tüm düzenlemelere hele ki karşı çıkacak “solcular”ın hiç olmaması gerekirmiş de, zira bunlar tam da onların kafasına denk siyasalarmış da muş, mış,...
-Eh tabii vatandaşın da unutulmaması gerektiğinden, sağlıkta “allahın inayeti adına hizmet etmek” de gerekirmiş de, muş, miş,..
Eh gerçekten münafık ve doğuştan AKP karşıtı değilsen,.. şu anlatılanlarda ki popülist haklılığı, hangi televizyon ekranından ve hangi olaylara ve gerçeklere “Taraf” basından kime ve nasıl duyuracaksın. Duyuramıyacağına göre, geride ve elinde “iş bırakma” kalır ki, hayli netameli bir iştir hekimsiz kalan hastaya neden derdine derman için, bakılmadığını anlatmak. AKP erkanı da bunun getirisini iyi bilir. Oy olup, sandıktan kendisine döneceğini muhkem kestirir. Ve bastırır da bastırır bu kez hekimin suyunu çıkarmak için.
Esasen, her meslekte olduğu cihetle piyasa serbestisinin tatlı rüzgarlarına pupa yelken açmış ve dahi RTE’nin tasvir ettiği hekim başılar, hekim taifesi arasında da vardır. Bıçak parası hikayeleri, sadece hekim dışı mahfillerde değil, hekimler arasında bile konuşulmaktadır. Ağacın kurdu kendinden olurmuş ama, kurdu temizler görünüp, ağacın tümünü kurutmaya kalkarsan, hekim taifesinin tümünü asalak, çıkarcı, para hırsına gömülmüş, hırsız sayarsan yanlışların en büyüğüne, günahların en derinine düşersin...
Bunları bir dem geçelim. Sağlık sistemini sermayeye becermek için, hekimin kellesini almak en kolayıdır.
Bir dem de “tam gün”ün lafzına bakalım...
Esasen “tam gün” çalışma, öyle kolayına başından silkip atılacak, red edilecek bir sağlık siyasası olmayıp, RTE’nin gevrek tesbitinde ki gibi “solcular” bakımından da her daim kabul görmüştür. Kabul görmek ne kelime, hakça bir düzenin ve toplumcu sağlık hizmetinin en temel ilkesi ve gereği olarak, bu siyasının yaratıcısı ve savunucusu ve de izleyicisi hep toplumcu hekimler ve sağlıkçılar olmuştur; bugüne değin onlar bunun peşini kovalanmıştır.
Durum böyledir de ne ola gelmiştir; yoksa dünya tersine dönmüştür de, bu şiarda olan hekimler, sağlıkçılar durup dururken böyle bir sağlık siyasasına karşı çıkar, “istemezük” der duruma gelmişlerdir.
Bunca adam, bunca insan, bunca hekim akıl firarından muzdarip, durup dururken dumur yitikliğine uğramadıysa, kavanoz dipli dünyanın hangi çivisi çıka yazmış da ve hekim taifesi de kendi yarattıkları siyasaya karşı ayağa kalkmışlardır.
Sağlıkdan sorumlu kabine vekili, “TTB parti kusun, AKP ile mücadele” etsin buyuruyor. Aklınca hekim örgütünü küçük düşürüp, halkın gözünde de itibarsızlaştırmaya çabalıyor. Ucuz akıl, boş laflardır manşete ve sayfaya düşen.
“Tam Gün” işi, sağlıkta dönüşüm diye sunulan hizmetin sermayeye ve giderek uluslararası sağlık kartellerine peşkeş çekilme “reform” işinin parçalarından birisidir.
Ne kadar köfte; pardon “hasta bakma”, o kadar para; hem hizmetin özelleştirilmesinin yeni şiarıdır bu dönüşümde, hem de hekimi o denli hizmet içi birbirinden yanlızlaştırıp, rekabete açıcıdır. Yani taşeronlaştırmanın adıdır bu dönüşüm, yani reform daleverası...
Sağlık-tedavi hizmetinin üretildiği yataklı tedavi kurumları bir sermaye işletmesi olarak yeniden örgütlenmektedir bu reform paketi içinde. Kamu hastanesinden, üniversitesine ayırımsız bir işletme modeli kurgusu sadece bugünün hikayesi de değildir. Geçmişin günahları AKP’ye gelene değin epeyi cehennemlik yaratmıştır şimdiye değin. AKP’nin ki, mahşer günü buluşmasına son bir adımdır.
Pandora’nın kutusunda acep neler bulunmaktadır. Açtığında hangi açılım, ortaya saçılmaktadır: İlkine bir bakalım...
“Kamuda ve özelde tam gün çalışma ilkesi” buyuruluyor...
İyi tamam; bunu hemen hayata geçirelim...
İyi de, o zaman adama sorarlar (?..)
-devlet hastanelerinin,
-üniversite hastanelerinin,
-birinci basamak sağlık hizmetlerinin (aile hekimliği-esasen bu icat uzmanlık alanı
bile hizmetin özelleştirilmesinin bir uygulamasıdır)
özel işletmelere dönüştürülmesi ne menem bir iş ve nasıl bir çelişkidir...
Devam ediyorum...
Zat-ı devletlileri kanun tertip ve terkibi içine “gerekçe” diye şunları kaydetmişler...
-mesai dışı çalışma karşılığı ayrıca ek ödeme verilmesi,
-mali sorumluluk sigortası ile hekimlerimize mali güvence sağlanması,
-bireysel emeklilik planlarına iştiraklerinin teşviki ile emeklilikte gelir azalışlarının telafi edilmesi
Oh ne ala!.. tercümesini bilen gelsin; gelemezlerse fukara halkım yoksa bundan ne anlar...
Yukarıdaki lafların anlamı
-bireysel emekliliktir,
-esnek çalışma modelleridir,
-malpraktis sigortası hikayesidir.
Yani ve ezcümle, uluslararası sermayenin sağlık sigortacılığı alanındaki kartel talepleridir; temel göstergeleridir; bu gerekçe diye sayfa düşülenler...
Hekime bireysel emeklilik mavalı, ben sana emekli olduğunda doğru dürüst maaş veremeyeceğimden kellim şimdi havuç sunuyor ve var olandan yeni kesintilerle sermaye birikiminde seni “fon” aracı olarak kullanıyorum demektir. Kuşkusuz düzenlemenin en güzel sosu “malpraktis sigortası”dır. Yani yanlış tedavi, yanlış hekimlik uygulaması riskini hekimin mali sorumluluğuna yükleyip sigorta primini keserek fonu zenginleştireceğim denmektedir.
Bir daha hatırlayalım; RTE ne diyordu:
Pratisyene % 41, uzmana % 80 daha gelir artışı sağlama. Özeti şu anlama gelir ki, “motor” gibi hasta bakacaksın. Fabrika bandında mal üretir gibi tedavi yapacaksın ki, çok para kazanacaksın. Havucun rengi giderek kızarmaktadır. Eh bunu yapıp cüzdanın göğe erecek; ama hata da yapma olasılığın artacak. Muhtemeldir ki, hasta da telef olacak. Eh sen de ceremesine katlan; kazanırken yok ettiklerin için “bıçak parası” fonunu ben mali risk fonunda böylece biriktireceğim...
Ne denli halkçı düzenlemeler değil mi?...
Örnek çoktur, bu kez de ve ne yazık ki yazacak yer yoktur...
“Tam gün”, “adı doğru” bir düzenlemedir. Ancak bu haliyle ve bu niyetteki ellerde kamusal yararı olan bir düzenleme hiç değildir.
İlker Belek, bu sayfalardaki son “Pazartesi Yazısı”nda sağlıktaki manzara-i umumiyi açıklıkla yazdı. Meraklısına bu notu düşüp lafı noktalıyorum...
Türkiye’nin yutulmadık değeri, sermaye düzenine peşkeş çekilmedik ervahı kalmamıştır.
Sağlık işi tedavi hizmetinden ilaca, uluslararası sermayenin büyük iştahını kabartmaktadır. Son lokmanın yutulmadan önceki her türlü düzen ve düzenekleri AKP dahil sermaye iktidarlarınca yüzülüp, kuıyruğa taşınmıştır.
Hekim, eczacı ve cem-i cümle sağlıkçı, kuşkusuz gündelik maişet için kavga verip, ses getirmeye çalışmaktadır. Ancak korkunun ecele faydası olmadığından naşi, takkeler öne konup, ahkam için baştan karar vermek gerekmektedir.
Hekimin, eczacının kurtuluşu, düzen dümen suyuna hizmetten değil, halkın yararına kamucu bir sağlık düzenini içeren toplumsal kurtuluştan geçmektedir.
(*) Yazı "sol.org.tr" adresinden alınmıştır.