(1911 yılında kullanılan kantar ağırlığı)
Pera Müzesi
ECZACILIK TARİHİ
BAŞLANGIÇTAN ORTA ÇAĞA KADAR...( III )
Prof. Dr. Bedi N. Şehsuvaroğlu
ESKİ MEDENİYETLERDE ECZACILIĞIN GELİŞİMİ
Eski Yunan'da Eczacılık :
Eski Yunan tebabet ve eczacılığı iki devreye ayrılabilir. Truva harplerinden
hatta daha öncesinden başlayarak M.Ö V. Yüzyıla kadar uzanan mitolojik devre
ve sonra bu asırda Hipokrat (M.Ö 46-375) ile başlayan bilimsel devre.
Hipokrat dahi çeşitli eserleri arasında antik tebabet adlı bir kitap
yazmakla bunu teyit etmiştir.
Mitolojik devrede Eski Yunan'da eczacılığın kurucusu olarak gene mitolojik
bir kişi olan Chiron kabul edilir ki inanışa göre kendisi tanrı Saturn ile
Phylliriia'nın oğludur.
Diğer antik milletlerde olduğu gibi Eski Yunan'da da hekim ve eczacı aynı
kişidir ve hekimlik babadan oğula geçen bir meslektir. Hekim (İatreion)
önceleri gezgin iken zamanla sabit bir hal almış ve her sitenin resmi hekim
veya eczacısı belirmiştir ki bunlara Halk Hekimi denirdi; bu hekimler o
şehir halkına bedava bakarlardı. Buna mukabil halk da İatricon ismile bir
vergi öderdi hatta bilimsel tebabetin babası olan Hipokrat İstanköy adasında
Cos şehrinin hekimi idi.
Greklerde de eskiden hastalıklar, kadim Mısır'da olduğu gibi gıda
artıklarının vücutta birikmesine bağlandığından boşaltıcı metotlar çok
kullanlırdı. Fazla olarak güneş, su ve çamur banyoları da malumdu. Ateşli
hastalıklarda ise tedavi için kan alınırdı.
Bu alanda drogların da önemi çoktu. Yalnız Hipokrat'ın kitaplarında 400
kadar drog ismi geçmektedir ki bu arada :
Juskiyam, Ademotu (Mandragora), Asa-foetida, bir nev'i zamk olan Kasni
(Galbanum), idrar söktürücü olan ada soğanı (Scilla), öksürtücü ve terletici
olarak Oxymellit (Bal ve sirke karışımı) çok kullanılan droglardı.
Bu ilaçları hekim kendi dairesinde, İatreion'da, bizzat kendisi tek başına,
bazen de talebelerinin yardımile hazırlar ve hastalarına satardı. Toz,
merhem, hap, suppositoire şeklinde veya sulu olarak hazırlanan bu ilaçlar
muhtelif yollardan kullanılırdı.
Mamafih bu devirde Aktar-Farmacopole ve Kökçüler-Rhizotome'lar da vardır.
Büyük İskender istilasından sonra, yani M.Ö IV. asırda kurulan İskenderiye
Ekolü hocalarının hocası ünlü nebatatçı Theophraste (M.Ö 370-288)
farmacognosie'nin babası sayılır ve bu okul sayesinde eski Yunan ve Mısır
uygarlıkları zamanda birbirile adeta kaynaşmışlardır.
İskenderiye okulundadır ki ilk olarak drogların tesirlerinin hakkile
incelendiğini ve özel bir nebatat bahçesi yapıldığını hatta M.Ö III.
Yüzyılda artık hekim ve eczacı ikiliğini görüyoruz. Filhakika burada
kökçülerin müstakil eczaneler şeklinde çalıştığı hatta specialite' ler dahi
yaptıkları malumdur. İskenderiye Okulu'nda her hastalık için özel bir ilaç
kullanılmaz, bil'akis bir hastalığın her bir belirtisi için ayrı bir ilaç
verilirdi ki bu da polypharmacie'nin doğmasına yol açmıştır. Bu arada
zehirlenmeler de incelenmiş ve zehri önleyici ilaçlar-Anthidote'lar da
belirmiştir ki bunların en önmelileri Mithriodaticum'dur. İlk olarak Pontus
kralı Mithridate VI (M.Ö 120-63) tarafından hazırlanan bu ilaçta 54 drog
vardı. Pontus'u zaptedenPompée tarafından Roma'ya getirilmiştir.
İşte imparator Néron'un hekimi olan eski Andromaque tarafından hazırlanan ve
yine antidotarium olan Thériaque da Mithirdaticum'un bir çeşidi olup 74
maddeden yapılırdıve içinde bilhassa kafur, mirsafi ve safran bulunurdu.
Zamanla Tiryak'ın da terkibinde değişiklikler yapılmıştır. Bu ilaç bil'ahere
Galien-Calinus (M.S 130-201) tarafından geliştirilmiştir. Mithirdaticum XVI.
asırda Venedik yolu ile Türkiye'ye de girmiştir. İlk kullanan Kanuni Sultan
Süleyman'ın 1539 da Manisa'da annesiHafize Sultan için yaptırdığı
darüşşifanın ilk başhekimi olan Merkez Efendi'dir ve onun icat ettiği Mesir
atmak adeti Manisa'da hala devam etmektedir.
Roma'da Eczacılık :
Diğer eski milletlerde olduğu gibi Roma'da da çok kerre hekim ve eczacı aını
insandı. Bu ilerde ekseriya Grekler çalışmakta idi. Filhakika devlet
idaresine ve askerliğe önem veren Romalılar bu sahaya pek fazla el
atmamışlardır.
Resmi ve bilhassa askeri hekim ve eczacılar kadar Roma'da özel
olarak çalışan hekim-eczacılar da vardı; ve bunların açtıkları
dükkanda-muayenehanede- hastalara baktıkları kadar bazıları ilaç hatta
kokular ve kozmetikler de satarlardı. Ancak ilaç satışı doğrudan doğruya
hastalara yapılmaz, hekimler arasında olurdu ve hekimler duruma göre bu
ilaçları hastalarına kullanırlar veya gerekirse münasip miktarda verirlerdi.
Bugünkü eczanelerin temeli diyebileceğimiz bu gibi hekim dükkanları
yanında Roma'da ayrıca aktarlar ve kökçüler de vardır ki bunlar bilhassa
başkentin bir sokağında toplanmışlardı. Pompei harabelerinde bulunan bir
aktar dükkanı bu müesseselerin mahiyet ve çalışmaları hakkında kafi bir
fikir vermektedir.
Bu kökçü ve aktarların sattıkları çeşitli droglar arasında Mithirdaticum ve
Thériaque'in da önemli bir yeri olduğu muhakkaktır.
Mamafih devlet bu gibi satış yerlerini daima kontrol etmekte idi, hatta M.Ö
81 yılında çıkan bir kanunla ceza hükümleri dahi konmuştu. Roma hekimliği
kadar eczacılığın da isim yapmış iki insan vardır.
P.Dioscoridos ve Galen-Calinos.
Pedanius Dioscorides M.S I. asırda Kilikya (Adana) civarında Anazarbeus
(Anazarba-Ayn zenbi) de doğmuş Anadolulu bir Grek hekimidir. İskenderiye ve
Atina'da hekimlik öğrendikten sonra Roma'ya geçerek İmparator Neron ve
Vespasien'in ordularında asker hekim olarak çalışmıştır. Bu sebeple çok
seyahat etmiş ve topladığı pek zengin ve çeşitli drogları inceleyerek o
meşhur farmakolojik eserini Materia Medica'yı yazmıştır. XVI. yüzyıla kadar
önemini muhafaza eden bu eserin aslı Grekçe olup resimli, resimsiz pek çok
nüshaları vardır. Sonra da bir çok dillere ve bilhassa Arapça ve Latinceye
çevrilmiştir. Arapça tercümeleri Kitab al-Haşayiş ismini taşır. Latince
tercümeleri de pek çok olup bir kısmı eserin aslına sadık kalarak yapılan
tercümelerdir. Bazıları da haşiye-dip notları- ile donatılarak yapılmıştır.
Dioscorids'den sonra Calinos'a geçmeden farmakoloji bakımından ikinci
derecede önemli olmalarına rağmen iki isimden daha bahsetmek gerek.
Andromaque L'ancien: Oğlu genç Andromaque'den ayırmak için kendisine
eski-ancien Andromaque demişlerdir. İmparator Neron (54-69) un hekimidir.
Söylentilere göre Theriaca Andromachi'yi bil'ahere şiirlerile de meşhur
etmiştir. Mamafih Tiryak sonradan Calinos tarafından gelitirilmiştir.
Pline L'ancien (M.S 23-79): İtalya'da Come'da doğmuş, önce askerliğe, sonra
da ilme heves etmiş ve nihayet Vezüv'ün o meşhur patlaması sırasında ilmi
incelemelerde bulunurken Pompei'de ölmüştür.
Yeğeni genç Pline (M.S 62-113) den ayırmak için kendisine ancien-eski Pline
demişlerdir. Kendisi biolog olup hekim değildir. Bir çok eser yazmışsa da
hepsi kayıptır. Ancak bir tanesi ele geçmiş ve fakat Pline'i ebedileştirmeğe
yetmiştir. O da 2000 kadar esere, ana kaynağa müracaatla yazdığı 37 ciltlik
büyük bir ansiklopedik eser, tabiat tarihi'dir. Bu eserde antik çağın diğer
bilgileri kadar tebabet ve eczacılığa da yer verdiğinden eski Pline tıp ve
eczacılık tarihinde de yer almıştır.
Mesela onun katarakt ameliyatından evvel göze angallis isimli bir otun
usaresinin damlatıldığını söylemesi üzerinedir ki Belladon'un göz bebeğine
olan tesiri incelenmiştir.
Galien (M.S 130-201) :
İslamlar arasında Calinos ismile meşhurdur. Aslen bir Anadolu çocuğu olup
Bergamalı zengin bir mimarın oğludur. İlk hocası babasıdır. Sonra Bergamaya
gelerek değişik öğretmenlerden felsefe, matematik ve tıp öğrenmiştir. Lakin
tebabete duyduğu yakın ilgi dolayısile 12 sene kadar Yakın Şark'ın İzmir,
Korent, İsfenderiye gibi büyük merkezlerini dolaşarak bu alandaki ilgisini
daha arttırmıştır.
Nihayet 28 yaşında Bergama'ya dönerek gladiatörlerin hekimi olmuştur. Dört
sene sonra Roma'ya giderek orada yerleşmiş ve bilgisi sayesinde İmparator
Marc Auréle ve oğlu zamanında saray hekimi olmuştur. Nihayet 192 yılında
tekrar doğduğu yere dönmüş ve 70 yaşlarında iken vefat ederek Bergama'da
gömülmüştür.
Çeşitli dallarda ve bu arada farmakoloji sahasında 50 kadar eser yazmıştır
ki Daremberg bunları bir külliyat halinde toplayıp Fransızcaya çevirmiştir.
Mamafih eserleri asırlardan beri süryanice, arapça dahil pek çok dillere
çevrilmiştir. XVII. Asra, yani W.Harvey (1578-1657) e kadar eserleriyle
tebabet dünyasına tam manasıyla hükmeden Calinos pratik tebabet kadar ilmi
çalışmalarıyla da ün salmıştır. Bugünkü ilmi tebabeti Hipokrat kadar ona da
borçluyuz.
Calinos tıbbı ana hatlarıyla Hipokrat'ın bünye veya 4 hılt-humor nazariyesi
(Humorale Pathologie) yerine dış etkenler nazariyesi'ne dayanır. Her ne
kadar o da Hipokrat gibi nebız ve idrar muayenelerine önem verir, tedavide
rejim ve fizyoterapi'den faydalanırsa da aralarında büyük ayrılıklar vardır.
Bu sebeple "Hyppocrate dit oui, Galien dit no" sözü yani "Hipokratın evet
dediğine, Calnos hayır der" pek meşhurdur.
Bunun gibi Hipokrat "Similia Similibus Curantur-Benzeri benzerle tedavi"
yoluna gittiği halde Calinos "Contraria Contraris Curantur-Zıddı zıd'la
tedavi" cihetine gitmiştir. Hatta daha da ileri giderek İskenderiye Ekolünün
polypharmacie'sini benimsemiş ve çeşitli preparatlar hazırlamıştır ki bu
gibi müstahzarlara el'an Galénique préparate denir. Mamafih (ama) bu da onun
droglar hakkındaki kuvvetli bilgisinin bir delilidir. Nasıl ki Tiryak'da
antik çağda son olarak onun elinde gelişmiştir.
Calinos Tiryak kadar pürgatif Picra ve Hiéra'sı ile de meşhurdur.
Hiéra'nın günlük dozu 1/3 gram olup ballı su, bal veya tisane içinde
verilirdi.
Calinos'dan sonra Roma'da tebabet ve eczacılık çok zayıflamış ve Romalı
yazarlar ancak Grek eserlerinden tercümeler yapmakla yetinmişlerdir.
DEVAM EDECEK