Akıl ve bilim
İstanbul'da Akılcı İlaç Kullanımı ve Farmaekonomi Sempozyumu yapıldı. Akılcı ilaç kullanımı "Gerek hastalığın gerekse hastanın durumuna uygun akılcı ilaç tedavi yöntemlerinin gözetildiği tıbbi etkinlik" olarak tanımlanıyor. Görüldüğü gibi bu etkinlikte aklın, akılcılığın rolü öne çıkarılmıştır. Akla uygunluğa bilime uygunluğu da ilave edebiliriz.
Yıllardır beni izleyenler iyi bilirler, yazılarımda çok sık yinelediğim bir yargım var.
Atatürk'ün Türk milletine miras bıraktığı "Akıl ve Bilim", 60 yıldan beri süregelen çok partili düzende, hemen hiçbir zaman iktidara gelememiştir. Bu nedenle, iç ve dış politikalarımız, kararlarımız, eylemlerimiz çok defa akla ve bilime uygun olmamıştır. Sağlık politikaları da böyledir. Akla ve bilime dayanmayan politikalar halkın yararına da olamaz ve olmamıştır. Bir büyük hekim ve bilim adamı olan Nusret Fişek'in öncülüğünde gerçekleştirilen ve toplum yapımıza çok uygun düşen sosyalizasyon ve sağlık ocakları modeli yönetimdekilerce benimsenmemiştir. Koruyucu hekimlik ve ilk basamak hekimliği geliştirilmemiştir. AKP tarafından öngörülen sağlıkta özelleştirmedir, vatandaşın sağlık hizmeti alabilmesi için cebinden gittikçe daha çok ödemeler yapmasıdır. Tabip odaları yıllardır halka karşı bu sağlık politikaları ile mücadele ediyorlar, ancak bazı geçici sonuçlar alabiliyorlar.
Bakınız, akıllı ilaç sempozyumunda dile getirilen gerçekler nelerdir:
1- Ülkemizde hem kırsal hem kentsel kesimde yaşayan nüfusun yarıya yakın bir bölümü sağlık hizmetinden yararlanamıyor.
2- Türkiye'de sağlık için harcanan paranın hemen yarısı ilaç harcamalarına gidiyor. Bu oran Avrupa ülkelerinde yüzde 15-20 arasındadır.
3- Sağlık karneleri çek karnesi gibi kullanılıyor.
4- Promosyonlar akılcı ilaç kullanımı önündeki ciddi engeller arasındadır.
5- Yetersiz tıp eğitimi, yetersiz sürekli tıp eğitimi, yetersiz yeni ilaç bilgilendirmeleri de bu sempozyumda öteki engeller olarak sıralanıyor.
İşte yine yurdumuzda aklı ve bilimi, halktan yana politikaları kullanmayan, kullanamayan yönetimlerin yol açtığı doğal ve beklenen sonuçlar.
Önümüzdeki seçimler için çeşitli siyasal partilerin sağlık programlarına bakınız, orada şunları göreceksiniz: Koruyucu ve temel sağlık hizmetleri eşitlik ve hakkaniyet prensiplerine uygun olarak kolay ulaşılabilir, kullanılabilir, hasta haklarına saygılı ve tatmin edici bir şekilde sunulacaktır. Birinci basamak sağlık hizmet birimleri güçlendirilecektir.
Uygulamaya konulacak "Sağlık Reformu" ile sağlık hizmeti kapsamlı, yeterli, dengeli ve eşitlikçi, sürekli ve kaliteli bir şekilde yurttaşlarımıza sunulacaktır. Hemen tüm partilerin vurguladığı bu ilkeleri beğendiğinizi umuyorum. Ama sağlık ocaklarından söz edildiğine pek rastlamadım. Oysa bizler bu sağlık birimlerinin yeniden kurulması gerektiğine ve aile hekimliğinin onların yerini tutamayacağına inanıyoruz. Siyasi partilerin sıraladığı iyi niyetli amaçlara nasıl ulaşılacağı da belli değil. Ben her şeyin akıldan, bilimden ve halktan yana bir iktidarın işbaşına gelmesine bağlı olduğu inancındayım.
Prof. Dr. Coşkun Özdemir-Cumhuriyet 08 Haziran 2007