YILGINLIK YOK!
       

Meslek örgütümüzün yasayla tanımlanmış öncelikli görevi; halk sağlığını gözeterek üyelerinin hak ve çıkarlarını her koşulda korumaktır. Ülkenin dört bir yanında özveri ile sağlık hizmeti sunan eczacıların da beklentisi bu yöndedir.

Ancak, son yıllarda sürekli kayıplara uğrayan bir meslek grubunun örgütü  olarak , üye tabanının anlayamadığı şekilde sessiz kalan ve dayatılanları kabul eden bir yönetim anlayışına mahkum olduk. Bu olumsuz tablo ise eczacı tabanında gelecek kaygısına , umutsuzluğa ve yılgınlığa neden oldu.

Son yıllarda üyenin çıkarlarını gözetmek yerine , siyasi otorite ve sosyal güvenlik kurumları ile eczaneler arasında arabuluculuk görevine soyunan bir meslek örgütü yönetimi sergileniyor.

Tüm bunların nedeni ise örgüt yapısının sağlıksız oluşturulması, yıllardır görev alanların birikimlerine, özelliklerine bakılmak yerine koltuk pazarlığı ile oluşturulan bir merkez heyeti yapısıdır. Sadece seçim kazanmaya endeksli yapılanma ve asansörlerde hazırlanan listeler bizleri bu günlere getirdi.

Anlaşılması güç olan bir konu da mevcut yönetim şeklinden görev alan isimler değişse de, özellikle son iki dönemde yaşananlardan hoşnut olan tek bir kişi yok. Ama yeni yapılanmada koltuk hesapları ne yazık ki bir kez daha tüm bu gerçeklerin önüne geçiyor.

Takdir görmeyen ve bizlere sürekli kayıplar yaşatan yönetim anlayışında isimler değişse de örgütlenme yöntemleri çok tanıdık. Mevcut yapının gerek örgütlenme biçimi, gerekse mesleki sorunlara yaklaşımı eczacı tabanının beklentilerinin çok uzağında.

İzmir Eczacı Odası olarak uzun yıllar görev yapan eski genel başkanın ayrılmasından sonra, yeni dönemde örgütte bütünleşmenin önemini ve vakit geçirmeden bir araya gelmenin önemini vurguladık. Ancak   bölünmüşlükten  yarar sağlama beklentisi içinde olanlar bütünleşme çağrılarına yanıt vermediler.

Aslında eski yapının devamı misyonunu üstlenen yönetim anlayışına ve takdir görmeyen sağlıksız yapıya destek olmak ya da sessiz kalmak  bir anlamda yanlışa ortak olmak anlamını taşımaktadır.

Olup bitenlerden, sahnelenen oyundan, kayıplarımızdan, meslek örgütünün her koşulda eczacıdan yana tavır koymasının zorunluluğundan bahsediyorsak , sadece şikayet etmek yerine gereğini yapmalıyız.

50 yılı aşkın geçmişi olan örgütümüzü özlendiği gibi yeniden çağdaş, demokrat ve ülkemizin vazgeçilmez temel değerlerine duyarlı, sağlıklı yaşam hakkının doğuştan kazanılmış hak olduğundan hareketle , halk sağlığı hizmetlerinin nitelikli hale getirilmesi ve eczacıların çıkarlarını her koşulda savunan yönetim anlayışına yeniden kavuşturmalıyız.

İzmir Eczacı Odası olarak  koltuk ve delege hesabından uzak, sağlık hizmetleri için söyleyecek sözü olan, sağlıkta dönüşüm sürecinin sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesi hatta herkese parası kadar sağlık hizmeti noktasına taşınmasına karşı, eczacının yaşadığı sıkıntıları yüreğinde hisseden, mesleğin geleceğini şekillendirebilecek yeterlilikte, hepsinden önemlisi eczacının sorunlarını kendine dert edinen yöneticilerin görev alacağı bir meslek örgütü yapılanmasının kaçınılmaz olduğunu savunuyoruz.

İzmir Eczacı Odası ; eczacının hak arama savaşında gazete ilanlarında , 14 Ocak’taki Büyük Eczacı Mitinginde ve Ülkenin dört bir yanında laik-demokratik Cumhuriyete sahip çıkılan mitinglerinde nerede yer aldıysa , bizlere yakışan meslek örgütü yapılanmasında da aynı noktadadır. Bizler bu süreçte ülkesini ve mesleğini seven anlayıştan yana tarafız. Eczacının çıkarlarının her koşulda korunması ve halka sunulan sağlık hizmetlerinin nitelikli hale getirilmesinden yana  tarafız.

Bu ülke de, bu güzel meslek de bizim. İşte bu nedenle doğruları söylemeli, yılgınlığa kapılmadan mücadeleyi sürdürmeli ve meslek örgütümüzün yeniden yapılanması sürecinde aktif rol oynamalıyız. Önümüzdeki zorlu dönemi yönetecek örgüt yapısının belirleneceği büyük kongre sürecinde  bu tarihi görev sağduyulu delegelere düşmektedir.

Saygılarımla.

 

Ecz. Tuncay Sayılkan

İzmir Eczacı Odası Başkanı



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat