NEOLİBERAL, TEO LİBERAL, ŞERO-LİBERAL (1)

Osman ÖZTÜRK

2003yılının Haziran ayında Sağlıkta Dönüşüm Programı yeni hazırlanmış… “Sivil toplum katılımı” için de İstanbul Sürmeli Otel’de bir “İstişare Toplantısı” düzenlenmişti.
Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Müsteşar, Müsteşar Yardımcısı, Genel Müdür, Daire Başkanı gibi hemen bütün üst düzey bürokratları ile oradaydı.
Üç gün boyunca sağlık “reformu”nu yönetecek kadroları yakinen tanıma imkânım olmuş... Gördüklerimle duyduklarıma bir türlü inanamamış, dahası çok şaşırmıştım.
• • •
Her ne kadar 28 Şubat’tan sonra eski görüşlerinden hızla ricat edip deforme olmuşlar… Vurdukça sübaptan kaçıran meşin futbol topuna dönmüşlerse de…
“Namazında niyazında”, “mümin” ve “mütedeyyin” kimlikleri her hallerinden belli oluyordu.
Ne de olsa ahlâk, iman, maneviyat, doğruluk dürüstlük gibi kavramlarla yetiştiklerine… Ve de cemaatçi bir kültürden geldiklerine göre…
Sağlık konusunda seleflerinden daha az piyasacı, daha çok dayanışmacıdırlar diye düşünmüştüm.
Oysa…
Ağızlarını açtıklarında değme liberale taş çıkartıyorlar... Yerelleşme, özerkleşme, kârlılık, verimlilik… Performans, kalite, müşteri, işletme, pazar gibi… Söz konusu sağlık olunca liberallerin bile hafif bir hicap duygusuyla sarf ettikleri terminolojiyi büyük bir rahatlık ve doğallıkla kullanıyorlardı.
• • •
Sağlıkta Dönüşüm Programı sekizinci yılını dolduruyor.
Kamu sağlık kurumlarındaki taşeron firmalara… Artık ilçelerde bile mantar gibi türeyen özel hastanelere… SGK’lı vatandaşların özel hastanelerde ödedikleri “ilave ücretler”e… Bilboardlardan üzerimize üzerimize gelen özel hastane reklamlarına bakıldığında bile…
Ne kadar liberal, ne kadar piyasacı, ne kadar özelleştirmeci bir program olduğu açıkça görülüyor.
• • •
Öte yandan…
Son yıllarda dünyevi olanın daraltılıp şer’i olanın adım adım genişletildiği alanların başında ilginç bir şekilde sağlık geliyor.
Aldığımız hazır gıdaların içinde hangi katkı maddelerinin olduğu karınca duası gibi incecik yazılsa ve ancak yakın gözlükle okunabilse de… Marketin girişindeki manda gözü büyüklüğünde “Etlerimiz İslami usullere göre kesilmiştir” yazıları ticaretin kaçınılmazlarından oldu.
En son domuz gribi aşısı tartışmalarında da izledik… “Helal Gıda”cılar, başta insülin olmak üzere, içeriğinde domuz geni bulunan ilaçların kullanımına karşı çıkıyor.
Tedavi Kurumları Yönetmeliği’ne göre ve doğal olarak… Yatan hastaların dini ihtiyaçlarını karşılamak için kurulan hastane mescitleri… Çoktan, hastane personelinin dini ve dünyevi performanslarının ölçüldüğü ibadethanelere dönüştü.
Bir ara hazırlanan bir taslakta birinci basamak sağlık kuruluşlarında mescit kurulması bile öngörülmüştü.
Dünyada, emeğin daha yoğun sömürülmesi için icat edilen taşeronlaşma… İlk defa Türkiye’de… Aynı zamanda laiklik karşıtı faaliyetlerin paravanı olarak kullanılıyor.
Kamuda taşeron çalıştırma rekoru da, türbanlı çalıştırma rekoru da Sağlık Bakanlığı’nda.
• • •
Peki…
Sağlıktaki gelmiş geçmiş en hızlı liberalleşmeyi hayata geçirenlerin… Aynı zamanda şimdiye kadarki en dinci kadrolar olmasını…
Tam da bu bağlamda…
Geçtiğimiz günlerde kamuoyuna yansıyan üç önemli tartışmayı… Eşcinsellik, sperm bankaları ve Etik Kurullarda ilahiyatçı üye zorunluluğunu, yani…
Nasıl ele alacağız, nasıl yorumlayacağız, nasıl kavramsallaştıracağız?
Araya başka bir vukuat girmezse mübarek Cuma günü devam ederiz.

23 Mart 2010 Tarihli Birgün Gazetesinden alınmıştır...



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat